KAYI BOYUNUN SÖĞÜT’E GELİŞİ VE ERTUĞRULGAZİ



Kayı Aşireti, Moğol istilası nedeni ile kendine yeni bir yurt bulmak için, Horasan’ın Merv şehri yakınındaki, Mahan bölgesinden, Süleyman Şah (Gündüz Bey ) ( Ertuğrul Gazi’nin babasının adı birçok kaynakta Süleyman Şah olarak geçmektedir. Uzun süre tartışmaya sebep olan bu konu üzerinde “ Osman b.Ertuğrul b.Gündüz “ ibaresinin yazılı olduğu, Osman Bey’e ait bir sikkenin bulunmasıyla, tarihçiler kesinliğe kavuştuğunu savunmaktadır. ) komutasında gelerek Anadolu’ya girdi. Önce Ahlat-Van Gölü civarında iki yıl ikamet edip, 1221 yılına doğru Erzincan’a, oradan da Halep’e geçtiler. Atının üzerinde Fırat Nehri’ne giren Süleyman Şah boğulmuş ve aşiret başsızlaşmıştır.



Ertuğrul Bey ve anneleri Hayme Ana, (Çadıranası, Çadır büyüğü anlamına gelir.) 400 çadırlık aşiretle ortada kalınca, Anadolu Selçuklu Sultanı, Alâaddin Keykubat’tan yurt istemişler ve kendilerine Ankara yakınlarındaki Karacadağ yaylası verilmiştir. Karacadağ’a doğru yol alınırken Erzincan yakınlarındaki Yassıçimen’de Harzemşahlarla savaşan ve Anadolu Selçuklu ordusuna yardım edip, savaşın kazanılmasında rol oynamışlar ve Anadolu Selçuklu Sultanı’nın takdirini kazanmışlardır.



Kayıların bu yardımlarından Sultan Alâaddin Keykubat çok memnun oldu. Kayı aşiretinin beyi olarak Ertuğrul’u tanıdı. Ertuğrul Gazi’yi, Bizans hududuna uçbeyi tayin etti. Kayı boyuna Söğüt kasabasını kışlak, Domaniç yaylasını da yaylak olarak verdi. Ertuğrul Gazi, Karacadağ’dan Kayı aşiretini alarak Söğüt’e geldi.

Ertuğrul Gazi, çok geçmeden, maiyetindeki kılıç erleri ile Bizanslılarla savaşa girişti. Bizanslılara ait, Sultanönü bölgesi ile Karacahisar’ı fethetti. Bu zaferleri duyan Anadolu’nun muhtelif bölgelerindeki kılıç erleri, Ertuğrul Gazi’nin etrafında toplandılar. Hudut boyu serdengeçti akıncılarla doldu.

Ertuğrul’un değerli kumandanları şunlardı: Akçakoca, Konuralp, Turgut Alp, Saltuk Alp, Aykut Alp, Samsa Çavuş, Hasan Alp, Karamürsel, Akbaş, Kocaoğlan... Bu kumandanlar kuvvetleri ile gece gündüz demeden Bizans’a doğru akınlarına devam ettiler.

Ertuğrul Gazi, bir gece bir rüya gördü. Rüyada, “göbeğinden bir pınar fışkırdı... Bu çıkan sular çoğalarak bir deniz halini aldı... Bu deniz, bütün dünyayı kapladı...”.

Senin bir oğlun olacak; bu oğul bir devlet kurup, saltanatı ile dünyayı sarsacaktır... dedi.

Nitekim o yıl içinde Ertuğrul’un karısı Hayme Ana, bir oğlan çocuk doğurdu .Bu çoçuğun adını Osman koydular. Ertuğrul’un diğer oğulları Sarubalı ile Gündüz Alp’tir. Küçük Osman, Söğüt kasabasında kılıç erleri arasında büyüdü.

Ertuğrul Gazi, Söğüt’te oturuyordu. Bir gün köyleri dolaşmaya çıkmıştı. Akşam olunca İtburnu köyünde bulunan ulemâdan bir zâtın evinde misafir kaldı. Ev sahibi Ertuğrul’a fazlaca ikramda bulundu. Ertuğrul, gece yatacağı zaman rafta bulunan bir kitabı görüp, sordu:

Bu kitap nedir?

Ev sahibi:

Bu kitap, Allah (c.c.) tarafından Hazret-i Muhammed vasıtası ile, insanlara doğru yolu göstermek üzere gönderilen Kur’an-ı Kerîm’dir,dedi ve odadan çıkıp gitti.

Ertuğrul, serilmiş yatağa yatmayıp, Kur’an-ı Kerim’in önünde el bağlayıp, sabaha kadar ayakta durdu. Ancak güneş doğarken yatağa girdi. Uyur uyumaz bir rüya gördü. Rüyasında bir pîr ona:

Sen,Allah sözü olan Kur’an-ı Kerîm’e halis bir kalp ile saygı gösterdin; bunun için sana mükafat olarak evlat ve torunlarına padişahlık verildi. Bütün neslin aziz olsun, dedi.

Ertuğrul Gazi, hudut boyunda Bizanslılarla durmadan savaştı. Fakat kılıcının hakkı olarak kazandığı bu yerleri Selçuklu Sultanına verdi.

Ertuğrul Gazi, bu savaşları ile Osmanlı Devletinin arsasını hazırlamıştı. Ertuğrul, artık iyice ihtiyarlamış, işlerini büyük oğlu Gündüz Alp’e bırakmıştı. Küçük oğlu Osman da, serhat boylarında düşmanlarla çarpışmakta idi.

Bazı kaynaklarda da Söğüt’ün Ertuğrul Gazi’ye veriliş tarihi olarak 1270 yılını vermektedir. Bu tarih tartışma konusu olmakla birlikte kesin olan bir şey vardır. O da “ OSMANLI DEVLETİ’NİN TEMELLERİNİN SÖĞÜT’TE ATILMIŞ OLMASIDIR” Zira, Ertuğrul Gazi 1281 yılında 90 yaşında vefat ettiğinde, Osmanlıların bölgeye kararlı olarak yerleştiklerinin bir kanıtı olarak Söğüt’e gömülmüştür.