Farabi'nin talebesi olan İbn-i Sina, 980'de Buhara yakınlarındaki Afşan'da doğdu.10 yaşında Kur'an-ı Kerim'i ezberledi, 18 yaşına kadar, devrinin tüm ilimlerini öğrendi.Buhara'da karışıklık çıkması üzerine, 20 yaşındayken Harezm'e giderek, Harezmşah Ali bin Me'mun'un yanına yerleşti.Zamanının bir kısmını devlet idaresinde, bir kısmını hapiste geçirdiği halde yine de yüzden fazla eser yazmış, ilim ve felsefenin her dalında çığırlar açmıştır.1037'de Hemedan'da ölen İbn-i Sina'nın şiirleri de vardır.Hatta bir tanesi Ömer Hayyam'ın Rubaileri'nin arasına ismi anılmadan alınmıştır.

Hareket, kuvvet, boşluk, ışık, ısı ve yer çekimi hakkında araştırmalar yapmıştır.Astronomi ve jeoloji alanındaki (dağların teşekkülü konusu) gözlemleri bugün için bile geçerlidir.İbn-i Sina'nın asıl büyüklüğü doktorluğundadır.Kitab-ül Şifa adındaki 18 ciltlik ansiklopedisi, ismine rağmen tıptan çok matematik, fizik, metafizik, teoloji, ekonomi, siyaset ve musiki konularını içine alır.

Onun tıp şaheseri, kısaca 'Kanun' diye bilinen 'El Kanun Fi't-Tıp' adlı büyük kitabıdır.Eser fizyoloji, hıfzıssıhha, tedavi ve farmakoloji konularına ayrılmıştır.Kitap dikkatle incelendiğinde, İbn-i Sina'nın bugünkü tıp için bile geçerli olan pek çok ileri görüşleri bulunduğunu; mesela mikroskop olmadığı halde, hastalıklara 'mikrop'a benzer yaratıkların yol açtığını sezebildiğini görürüz.

İbn-i Sina'nın 'Kanun'u 12. yüzyılda Latince'ye çevrildi ve Batı tıp aleminde bir patlama tesiri yaptı. Roma'nın Galen'i de, Razi de ilimde eriştikleri tahtlarından indirildiler ve çağın Fransa'sının en meşhur tıp fakülteleri olan Montpellier ve Lauvain üniversitelerinin temel kitabı Kanun oldu.Durum 17. yüzyılın ortalarına kadar böyle devam etti ve İbn-i Sina, 700 yıl Avrupa'nın tıp hocası oldu.Altı yüzyıl önce Paris Tıp Fakültesi kütüphanesinde bulunan 9 ana kitabın en başında İbn-i Sina'nın Kanun'u yer almıştır.Çünkü Yunanlıların ilk çağlarından MS. 925 yılına kadar tıp sahasında ne bulunabilmiş ve bilinmişse, kendi seziş ve keşiflerini de katarak kitabın içine almıştı.Bugün hala Paris Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri St.Germain Bulvarı yanındaki büyük konferans salonunda toplandıklarında iki Türk doktorun duvara asılı büyük boy portresi ile karşılaşır.Bu iki portre, İbn-i Sina ve Razi'ye aittir.