1. #1

    Üyelik tarihi
    04.Eylül.2007
    Mesajlar
    1


    Eğitim şart ama söz konusu eğitim BU ise kalsın

    Kimse kusura bakmasın, konuya devam edeceğim.

    Ağızlarda bir sakız var ya: Eğitim şart!

    Karşımıza olur olmaz her yerde çıktığı için sonunda Cem Yılmaz mavrasını yaptı ama ben mavra yapmayacağım.

    Eğitim evet şart! Evet ama mevcut olan eğitim DEĞİL! Mevcut eğitim şart olmadığı gibi bir an önce yasaklanmasında da fayda var. Zira bu program ve bu eğitimciyle faydasından çok zararı var!

    Çok ciddiyim! Dayaklı, sövgülü, aşağılamalı, nefretli bir eğitim verilmesin çok daha iyi. Bu kadar kaba, bu kadar saygısız bu kadar hınçlı bir toplum olmamızın nedeni tam da budur. Kendi halimize bırakılsak belki de daha sakin bir toplum olabilirdik. En azından hayli tasarruf ederdik.

    Zira bizim eğitimimiz sevgi değil gaddarlık temeli üzerine kurulu. Müdürlerden muavinlere, muavinlerden öğretmenlere, hademelere kadar giden bir gaddarlık hiyerarşisi var.

    Her sabah kar, yağmur, fırtına fark etmez, ön bahçede içtima eder, ant içer, tek tek BEŞ müdür muavininin önünden geçerdik. Eteğin bir santim kısa mı? Saçın kulak memeni bir parmak geçmiş mi? Bittin. Saçlarından çekilerek bin bir hakaret içinde (tercihan o ile başlayıp u ile biten) sıradan çıkartılır, eve yollanır, bir de devamsızlık yerdin.

    Türk eğitim sisteminin eğitim anlayışı bu! Günaydın sopası, öğlen hakareti, akşam tehdidi!

    Hadi diyelim emri Milli Eğitim yolladı, kıyafet böyle olacak dedi. Saçlardan çekin, hakaret edin, erkekse bir tane de tekme atın şeklinde bir talimat da mı geliyor?

    Burada işte sevgisiz, nefret dolu öğretmenler devreye giriyor. Bunu sadist bir zevk alarak yapan öğretmenler. Bu yapılırken ses çıkarmayan diğer öğretmenler de aynı şekilde sorumludur bu arada Ama ben yapmadım etmedim yok. Gözünüzün önünde yapılan her şeyden sorumlusunuz!

    Benim bir, berikinin üç, onun dört tane sevdiği öğretmen var elbette.

    İstisnasız hepsi korkunç demiyorum. (Bu arada sevdiğim tek öğretmenim Mustafa Bey in yakınlarda öldüğünü öğrendim. Babam ölmüş gibi üzüldüm. Allah rahmet eylesin.)

    Ama sistem sevgisizlik ve gaddarlık temeli üzerine oturmuş. İstisnalar bu gaddarlığı yok edemiyor.

    Öğretmen öğrenciyi sevmek zorunda değil diyemeyiz. Hayır! Öğretmenin birinci vazifesi öğrenciyi sevmektir. Buna mecbur. Asli vazifesi budur. Sevemiyorsa, tiksiniyorsa buyursun başka bir iş yapsın. Ben de çocuklardan çok hoşlanmıyorum ama tutup öğretmenlik yapmıyorum.

    Zira ÇOCUKLARDAN söz ediyoruz. Yani senin bir tokadın, azarın yüzünden hayat boyu yüreği kanayabilecek kadar hassas yaratıklardan söz ediyoruz. Haylazlıklarına, umursamazlıklarına, ukalalıklarına aldanıp yetişkin sanmak gibi bir hata yapılıyor. Şimdi kazık kadarken istediğin lafı et bana, umurum değil. Ama o zaman bana veya yanımdakine edilmiş bütün o hakaretlerin aşağılamaların, atılmış bütün o dayakların halen acısını ve hıncını duyuyorum. (Dayaktan söz etmekten bile utanırken ben, nasıl kendilerini savunurlar hiç anlamıyorum)

    Sevgi dolu bir eğitimi görmemiş olanlar için forma giymek, hoca gelince ayağa kalkmak, kendisine eşolueşek denmesi falan o kadar garip gelmeyebilir. Hatta diyebilir ki kim kimi seviyor ki..

    İlkokul dörde kadar yurtdışında okudum. Her sabah öğretmen sınıf kapısında ayakta bizi bekler, hepimizin elini sıkar, hatırını sorar, yanaktan bir makas alır öyle sokardı sınıfa. O ayakta karşılardı bizi!

    Ay Avrupalılar ne güzel birbirlerine selam veriyorlar diyenler! Naha işte eğitim. Selamlaşma, hatır sorma eğitimi!

    Bizde ise anasının koynundan daha yeni çıkıp gelmiş altı yaşındaki çocuk daha ilk gün canı istediği zaman tuvalete gidemeyeceğini öğreniyor ve tabii ki çiş planlaması yeteneği henüz gelişmediği için o saat altına yapıyor. Bingo! Okul hayatı rezillikle başlıyor.

    Formadan devam edelim. Dünya üzerinde olabilecek en rahatsız kıyafet bizim ilkokul çocuklarına giydirdiğimiz o saçma önlüktür. Bilhassa kızlar azap çeker içinde. İlköğretimi sekiz yıla çıkarma teşebbüslerinin ilk yapıldığı yıllarda ortaokuldaydım ve kazık kadar kızlara beyaz aka, siyah önlük giydirmişlerdi.

    Hayatımda hiç bu kadar utanmamış, bu kadar nefret etmemiştim. Ertesi yıl zart diye de boy atmıştım, o önlük fil üstünde kelebek gibi bir şey olmuştu. O zamanlar yeşil dolarlar kazanmadığım için de (demode hocamızın lafı) ne yazık ki yenisi alınamadı ve ben o korkunç şeyi üç yıl giydim.

    Durum şimdi de farklı değil. Bana içi boş zenginle fakir ayrılmasın diye mavalını okumayın sakın. Zenginle fakir 2 kilometre öteden ayrılır. Beş kat önlük giydir fark etmez.

    Bir kere öğretmen tanımızda bir yanlışlık var. Ders anlatan, disiplini sağlayan insan değildir öğretmen. Maaşı bunun için almıyor. Düzgün insanlar olmamız için, hayata hazırlamak için var. Sopayla azarla tiksintiyle mi hazırlayacak bizi hayata?

    Telesekreterime şöyle notlar bırakmış öğretmenler: Sus, terbiyesiz!

    Otur yerine sıfır! da diyen olacak mı merak ediyorum doğrusu.

    Zaten tam da bunlardan söz ediyorum ben. Senli benli, suslu muslu konuşmalar.. Sınıfta sanıyor kendini belli ki! Ne sıkıcı!

    Evet sevgisiz bir düzen var diyen bir çok öğretmen de oldu çok şükür. Bana hak veren eğitimciler, müdürler. Durumu fark edenler de var. Var ama.. Burada benim tek başıma bağırmamla bir şey değişebilir mi bilmiyorum.

    Bana terbiyesiz diyenlere kötü bir haberim var: Gazetemizin internet servisinin yaptığı Tuğçe Baran eleştirilerde haklı mı anketinde en son baktığımda yüzde 74 oranında haklı durumdaydım. Bilmem anlatabiliyor mu Türk halkı sizlere bir şeyler

    İsterseniz bu yazı hakkında yorum yapabilir,fikrinizi beyan edebilirsiniz.


  2. #2

    Üyelik tarihi
    04.Eylül.2007
    Mesajlar
    1

    « Bu nefret dolu eğitimciler nerede yetişiyor?Eğitim şart ama söz konusu eğitim BU ise kalsın »Bütün öğretmenler dava açıyormuş bana!


    Vız gelir tırıs gider. Protestolar umurumda olmayacak dedim, hakikaten umurumda değil. Görüşümde fena halde ısrarlıyım.
    Öğretmenleri eleştirmek bu ülkede tabudur. Ay ama çok az para alıyorlar, hayat şartları çok zor, ama çocuklar da çok haşarı, ay ama bak ne büyük sittres altındalar, kafayı yemek üzereler, sen hiç bin tane çocukla başa çıkmak zorunda kaldın mı… Bir kere bu çocuklar son beş yıl içinde bu kadar çoğalmadı. Öğretmenlere iyi para verilmediği de yeni bir haber değil. Son 50 yıldır bu böyle. Sistem ortada.
    Yani eğitim fakültesine başlarken durum başka değildi. İşlerinin ÇOCUK ile ilgili olacağını biliyorlardı. Hiçbir şey sürpriz değil. Sen başka bir yeri tutturamayıp ancak oraya kapağı atmışsan ve de işsiz kalma tehlikesi yok diye memurluğa talim ediyorsan bu niye benim suçum oluyor? Niye ben senin sıkıntına ve çocuk nefretine anlayış göstermek ve çocuğuma eğitim, sevgi ve bilgi veremeyişini sineye çekmek durumunda oluyorum?
    Artık yeter! Genelleme yapamazsın diyorlar pekala da yaparım. Ben bu ülkede okudum. Bu ülkenin devlet lisesine gittim. Bu ülkenin devlet öğretmenleri tarafından yetiştirile(me)dim. Bu ülkenin müdürleri tarafından idare edil(eme)dim. Bu ülkenin öğretmenlerinden dayak ve azar işittim. Bu ülkenin öğretmenleri tarafından baş belası sümüklü muamelesi gördüm ve bu ülkenin öğretmenlerinden hiçbir şey öğrenemedim.. Fena halde tecrübeliyim. Bütün cahil ve ruh hastaları da benim lisemde toplaşmadı ya!
    Yazık ki sizi de yetiştiren bir öğretmen diye sitemde bulunmuş çoğunluk. HAYIR efendim. Beni lise öğretmenlerim yetiştirmedi. Lise öğretmenlerimden bir tanesi de senin halin nicedir demedi. Ben ne öğrendiysem dünya, memleket ve kendim hakkında üniversitedeki hocalarımdan öğrendim. Hepsi dünya harikası insanlardı. Sezar ın hakkını Sezar a da vermesini biliriz.
    Robert, Galatasaray, Amerikan veya Alman liseleri dışında okullarda okumuş kimseden de aaa bizim hocalarımız süperdi. Bütün haylazlıklarımıza rağmen gülümserlerdi, her derste ilgimizi çekmeyi başarırlardı, hep anlayış gösterirlerdi, çok şey öğrendim, mesleğimi seçmemde büyük katkısı vardır diyene rastlamadım.
    Beni pirotesto eden (evet böyle yazmış) öğretmenler de zaten hakiki öğretmenliğin ne olduğunu bilmeyenler. Zorluk çekmenin öğretmenlik olduğunu sanıyorlar.
    Ben oturduğum yerden yeşil dolarlar kazanırken.. onlar neler çekiyormuş haberim yokmuş… Önce benim tedavi olmam gerekiyormuş..
    Mektuplarındaki binlerce imla hataları bile öğretmen olamadıklarının kanıtı. Okura boşuna kızıyormuşuz dahi anlamındaki de leri da ları, soru eki mısın ları, musun ları ayırmadıkları, noktalama işareti kullanmadıkları için.

    Kılavuzlar ortada!

    Sorumu tekrar ediyorum ey ahali: Bütün ilkokul ve lise hayatınız boyunca severek hatırladığınız kaç öğretmeniniz var? Kaçı için çocuk ve genç sever diyebilirsiniz? Dayağını ve azarını işitmediğiniz kaçı var? Kaçı için dersi öyle bir coşkuyla ve sevgiyle anlatırdı ki sınıfta çıt çıkmazdı diyebilirsiniz? Hadi bunu da geçtim kaçı için okuttuğu dersi BİLİRDİ diyebilirsiniz?
    BİLMİYORLAR!!!! Okuttukları dersi bilmiyorlar. Milli Eğitim in dağıttığı ders kitabını ezberlemiş papağanlar ezici çoğunluk. Beni vıdıvıdıvıdı pirotesto eden öğretmenler! En son hangi kitabı okudunuz! En son hangi konferansa katıldınız? Kursa gittiniz?
    Hayatında başka memleket, başka şehir görmemiş coğrafya öğretmenleri, hayatında en son fakültedeyken roman okumuş edebiyat öğretmenleri, Matematik Dünyası dergisini hiç duymamış matematik öğretmenleri, tek bir yeni kelime öğrenmemiş İngilizce öğretmenleri..
    Ya bırakın Allah aşkına. Bana Çalıkuşu taklidi yapmayın

  3. #3

    Üyelik tarihi
    04.Eylül.2007
    Mesajlar
    1

    Bu arkadaş Vatan Gazetesi'nde köşe yazarı...Almış sazı eline çalıp duruyor günlerdir...Yazdıklarında ufak ta olsa haklılık payı var bence...Ama öyle bir nefretle yazmış ki,biz öğretmenlerden öyle nefret etmiş ki ,insanın kanı donuyor...Sırf onun gibiler haklı çıkmasın diye hareketlerime,imlama daha da dikkat eder oldum...

  4. #4

    Üyelik tarihi
    24.Ağustos.2007
    Yaş
    34
    Mesajlar
    221

    Hocam haklı olduğu yanlar bencede var ben şu anda bir öğretmenin bana yaptıkalrını çekiyorum bütün lise hayatımda çektim şu andada hayatımı etkiledi kadın.Tabiki öğretmenlerimizin hepsi böyle değil ben kendim biliyorum bana o kadar yardımı dokunan hocalarım olduki...Ama çok kötülerde oluyor

  5. #5

    Üyelik tarihi
    03.Eylül.2007
    Mesajlar
    6

    Biz öğretmenlerin bu yazıdan çıkarmaları gereken çok ders var bence...Tamam biraz aşırılık var yazıda ama vurgulanan konular son derece doğru.Ben de düşündüm lise yıllarını da, şefkatle yaklaşan 1-2 öğretmenden başkası aklıma gelmedi...
    Ama son yıllarda bunun değişmeye başladığını öğrenci psikolojisine, pedogojik bilgiye ve rehberliğe daha fazla önem verildiğini düşünüyorum...

Benzer Konular

  1. Oruç Yazıları (Sezai Karakoç/Samanyolunda Ziyafet)
    Konu Sahibi ahugur74 Forum Ramazan Özel
    Cevap: 2
    Son Mesaj : 31.Ağustos.2008, 22:48

Bu Konu için Etiketler

Giriş

Giriş