Makam sevgisi korkusu istifa ettirdi

5 yıl önce okul müdürü olan idealist öğretmen, “Hedeflerimi gerçekleştirdim. Bundan sonrası bana ve okulama zarar verir.” diyerek istifa etti.

Onunki makam değil, hizmet sevgisi. 5 yıl önce İstanbul Gaziosmanpaşa’da bir okula yönetici olan idealist öğretmen Ali İnci, “Hedeflerimi gerçekleştirdim. Bundan sonrası bana da okula da zarar verir.” diyerek istifa etti.

Eskilerin ‘hubb-i câh’ dediği makam sevgisi ve şöhret tutkusu, insan nefsini gıdıklayan duyguların başında gelir. Yıllardır siyasi partilerde, devlet dairelerinde, derneklerde, odalarda bir makama gelen kişilerin bulundukları konumda ‘kök’ saldıklarına şahit oluyoruz. Gelen gitmek istemiyor. Bir süre sonra, insanlar makamlara değil, makamlar insanlara hizmet etmeye başlıyor.
Makamların şahsi egoların tatmin vasıtasından ziyade hizmet vesilesi olduğunu bütün Türkiye’ye bir okul müdürü gösterdi. 5 yıl önce müdürlük sınavını kazanarak İstanbul’un Gaziosmanpaşa ilçesinde bir okula yönetici olan idealist öğretmen Ali İnci, “Hedeflerimi gerçekleştirdim. Bundan sonrası bana da okula da zarar verir.” diyerek istifa etti.

ÇOBANLIK YAPARKEN LİSEYİ DIŞARIDAN BİTİRDİ

Erzurum’un Tortum ilçesine bağlı Aşağı Katıklı köyünde ilkokulu bitirdikten sonra ortaokulu ve liseyi dışarıdan bitiren Ali İnci’nin başarı hikâyesi, bütün yöneticilere örnek olacak nitelikte.
Ali İnci; köyünde çobanlık yaptığı çocukluk yıllarında hep halka tepeden bakmayan, halkı hakir görmeyen, horlamayan yönetici hayali kurmuş. Çünkü dışarıdan bitirme sınavları vesilesiyle muhatap olduğu devlet kurumlarında makam sahibi kişilerden hep küçümseyen tavırlar görmüş. 1994 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirerek Karabük’te lise öğretmenliğine başlayan İnci, aynı zamanda kişisel gelişimini ihmal etmemiş. Yüksek lisans eğitimini bitirip doktora çalışmasına başlayan İnci, 1998’de İstanbul’un varoş bölgelerinden Gazi Mahallesi’ndeki bir okulda göreve başlamış. Bu bölgede 6 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra 2002’de bakanlığın açtığı müdürlük sınavına girerek 85 puan alan Ali İnci, 2003 yılında Gaziosmanpaşa Barbaros Hayrettin Paşa İlköğretim Okulu’na müdür tayin edilmiş.
Ali İnci, okula geldiğindeki manzarayı şöyle anlatıyor: “Fiziksel yapı uzun yıllar ihmal edilmiş. Bahçe duvarlarından tutun her yer dökülüyor. Güvenlik yok, okulda eğitim devam edecek durumda değil. Beden eğitimi dersi işleyebilmek için okul bahçesindeki balicilerle yalvar yakar uğraşıyoruz. Akşamları bahçesinde çilingir sofralarının kurulduğu bir okuldu, buna bizzat şahit oldum.”

DEVLET MİLLET KAYNAŞMASINI SAĞLADI

Bu manzara karşısında kendine 5 yıllık bir hedef koyduğunu ve bu süre içinde işini bitirip ayrılacağını herkese söyleyen Ali İnci kolları sıvamış. İşe mahallenin 20 yıllık muhtarını ikna ederek başlayan Ali İnci, mahallenin ve bölgenin iş adamlarını tek tek ziyaret etmiş, okulun durumunu anlatmış ve destek istemiş. İnci’deki samimiyeti, aşkı ve şevki gören bölge esnafının maddi katkıları ile okul âdeta yeniden yapılmış. İnci, “Okulun iskeleti hariç her şey değişti.” diyor. Okul kısa sürede güvenlik sistemlerinden bilgisayar laboratuarına, akıllı sınıflardan konferans salonuna, modern dersliklerden ısıtma sistemlerine kadar her şeyiyle yenilenmiş. Hatta okula öğrencilerin teneffüslerde hayvanlarla doğrudan temas kurduğu mini bir hayvanat bahçesi bile yapılmış.

ÖĞRENCİLER BAŞARIDAN BAŞARIYA KOŞTU

Fiziki imkânların artmasıyla okula veli ve öğretmenlerin ilgisinin yükseldiğini de belirtiyor Ali İnci: “Artık veliler öğrenci kaydettirmek için yarışır hâle geldi. Öğretmenler bu bölgede en fazla bizim okulu tercih ediyor. Kalifiye öğretmenler geliyor. Mesela, matematikçilerimizin biri ODTÜ (Orta Doğu Teknik Üniversitesi), diğerleri Hacettepe ve Marmara mezunu. KPSS’den en yüksek puan alan adaylar bizi tercih ediyor.”
Fiziki imkânların düzelmesi, velilerin ilgisi, öğretmen kalitesinin artması ve yöneticilerin gayretleri okulda başarıyı getirmiş. “2003 yılında OKS’yi kazanan bir tane bile öğrencimiz yoktu.” diyen Ali İnci, 2004 yılında 5, 2005 yılında 11, 2006 yılında 16, 2007 yılında 21 ve bu yıl ise 38 öğrencinin Anadolu liselerini kazandığını ifade ediyor. Okulun başarısı sadece sınavlarla kalmamış. Sportif ve kültürel aktivitelerde de büyük başarılara imza atan okul öğrencileri her yıl ortalama 10 kupa kazanıyor. Bu yıl folklor ve futbolda Türkiye çapında düzenlenen yarışmalarda ilk 16’ya girmeyi başardıklarını anlatıyor Ali İnci: “Mesela tekvandoda öğrencimiz il birincisi ve Türkiye üçüncüsü oldu. İl ve ilçe dereceleri artık sıradanlaştı.”
Göreve geldiği günlerde 5 yıl sonunda başarmak istediklerini öğretmen arkadaşlarıyla paylaşan ve bu sürenin sonunda ayrılacağını ifade eden Ali İnci, yeni eğitim sezonu başlarken sözünü yerine getirdi. Millî Eğitim Müdürlüğü’ne istifa dilekçesini gönderen İnci, “Bu makamda daha fazla kalırsam artık ben makama değil, makam bana hizmet etmeye başlayacak.” diyor.
Tez aşamasına gelen doktora çalışmasını müdürlükteki görevleri sebebiyle bırakmak zorunda kalan İnci, istifa gerekçesini şöyle izah ediyor: “İdarecilik yüzünden tez aşamasındaki doktoramı bitiremedim. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İslam Hukuku ve Terör konusunu inceliyordum. Müdürlük bize engel oldu. Affı bekliyorum. Çıkarsa doktoramı bitireceğim. Öncelikle şunu ifade etmek isterim: Makamlar hizmet vesilesidir, insanlara yararlı hizmetler sunmak için verilmiş imkânlardır, kuvvetlerdir. Bu makamlar uzun süre aynı kişi tarafından işgal edildiği takdirde artık o makamlar insanlığa hizmet sunmak konumundan uzaklaşarak kişiye hizmet sunma konumuna dönüşüyor. Belli bir süre sonra monotonlaşma başlıyor. Ben bu konuma düşmek istemiyorum. Allah bize bir makam lütfetmiş, 5 yıl boyunca güzel hizmetlere vesile kılmış. Hedeflerimize de ulaşmış durumdayız. Bundan sonrası ne kendime ne de kurumun gelişimine ciddi bir katkı sağlar. Yeni bir müdür gelirse, aynı aşk ve şevkle çalışırsa okulu benim bıraktığım seviyeden daha ileriye götürür.”

KOLTUK SEVDALISI OLMAKTAN KORKTUM

İşin psikolojik ve ahlaki boyutuna da dikkat çeken İnci, son noktayı şöyle koyuyor: “Psikolojik yönden bir makamdan ayrılmanın korkuları, o makama daha fazla sarılmayı gerektiriyor. Bu korkuları yenmek lazım. Bizde makamları bırakma gibi bir kültür yok. Bizimkisi küçük de olsa sonuçta bir makam. Vazgeçilebileceğini göstermek açısından önemli diye düşünüyorum. Uzun süre bir görevde kalmanın, koltuk sevdalısı olmanın sorumluluğundan kaçmak istiyorum. Mesela, akşamları eve giderken okula dönüp bakıyorum. Ayağım geri geri gidiyor. Bir sevgi oluşmuş okuluma karşı, güzelliklere karşı. Bu biraz daha devam ederse bir okulda 20-30 yıl kalan müdürler gibi olurum. Bence 5 yıl kırılma noktası. Gelinen nokta benim açımdan zirvedir. Bu noktada bırakmak gerekir. İstifam kabul edilirse ve yeni bir vazife de verilmezse öğretmenliğe döneceğim. Benim asli görevim öğretmenlik zaten. 657’ye göre idarecilik ek görevdir, bir meslek değildir. Öğretmenliği seve seve yapacağım.”


Kaynak:Aksiyon