1. #1
    ilteriş - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.Nisan.2007
    Yaş
    48
    Mesajlar
    6,777




    1- Giriş

    Onsekizinci yüzyılın ikinci yarısında ilk defa İngiltere’de başlayan sanayi atılımı ve bunun üretim alanında yarattığı genişlemenin zamanla tüm Avrupa’ya yayılması bu kıtada kredi faaliyetlerini de körüklemiştir. Bu çerçevede para benzeri kağıt para kullanımı gelişirken bunların fazla basımı ve yarattığı parasal istikrarsızlık Avrupa’da merkez bankalarının kurulması sürecini tetiklemişti. Osmanlı İmparatorluğu’nda III. Selim’e kadar götürebileceğimiz Batılılaşma çabaları, Tanzimat ve Islahat fermanlarıyla bu yönelişin resmi ilanını da yapmıştı. Konumuzla ilgili olarak 18 Şubat 1856 tarihinde ilan edilen Islahat Fermanı’nda, banka benzeri kurumların oluşturulacağı ifade ediliyordu. İşte bu tarihten sonra Osmanlı İmparatorluğu’nda ulusal bir banka kurulması projelerinde belirgin bir artış kaydedilmektedir. Galata Bankerleri ve yabancı sermayedarlar bu amaçla Osmanlı bürokratlarının önüne birçok banka projesi koymuşlardır. Ancak bu talepler Osmanlı yönetiminin yabancı sermayeye çekince koyması, yerli ve yabancı sermayedarların çıkar çatışmaları, bürokratlar arasındaki çekişmeler, uluslararası siyasal ve iktisadi konjonktürün dayatmaları vb. nedenlerle birbir sonuçsuz kalmıştır. Bu süreç nihayet 1863 yılında Osmanlı Bankası’nın kurulmasıyla neticelenmiştir. Aşağıdaki satırlarda bu süreçte yapılan tartışmalar, girişimler elden geldiğince siyasal ve ekonomik boyutlarıyla takip edilmeye çalışılacaktır.

    2-Tanzimat Dönemi Osmanlı Maliyesinin Sorunları

    Tanzimat ilan edildiği dönemde Osmanlı hazinesi ciddi problemlerle karşı karşıya idi. Bunlardan biri II. Mahmut’un 1808-1839 yılları arasındaki 32 yıllık saltanat döneminde, savaşlar ve iç isyanların neden olduğu para sıkıntısına çare olmak üzere, çeşitli ayar ve vezinlerde olmak üzere 47 çeşit gümüş para (Pamuk, 1999: 211) ve yine muhtelif adlarla bastırdığı altın paralardı. Bu sikkeler, savaşlar ve merkezi devleti güçlendirmek üzere hazineye gelir sağlamak için zamanla büyük oranda tağşiş edilmiştir. Öyle ki, 1808-1830 yılları arasında Osmanlı altını 35, gümüş kuruş ise 37 kez tağşişe maruz kalırken, sikke tağşişinin en fazla gerçekleştiği dönem bu padişahın zamanına rast gelmiştir (Pamuk, 1984:: 54). Dünya ticaretine ve pazarlarına entegrasyon yolunda Osmanlı para sistemindeki istikrarsızlık hem yönetici kadrolar için hem de Batılı çıkar grupları için çözüm bulunması gereken bir sorundu (İnalcık-Quataert, 1994: 971). Bu nedenle 1844 yılında tashih-i ayar adıyla çift-metal sistemi diyebileceğimiz altın ve gümüşe dayalı yeni bir para sistemi getirilmiş ancak yeni basılan altın (mecidiye lirası) ve gümüş paralar (mecidiye kuruşu) farklı şehirlerde muhtelif değerlerden işlem görüyordu. Bu da halk arasında acyo denilen spekülatif kambiyo (para değişimi) işlemlerine yol açıyordu. Öte yandan sabit bir kuru hedefleyen çift metal sistemi de gümüş paranın altın karşısında yasadışı basımı, dünya piyasasında değer kaybı ve devletin altın lehinde hareketsiz kalması veya müdahale etmesi gibi nedenlerle sürekli değer yitirmesi nedeniyle istikrarlı bir parite oluşmadığından, kelimenin gerçek anlamıyla tatbik edilememiştir (Biliotti, 1909: 112).

    Osmanlı para piyasasındaki bir başka sorun, altın paranın yetersizliği veya bozuk paraların bulunmaması değil, paranın yöreler arasındaki dağılımının oransal bozukluğu, dolaşımının yavaş olması ve her bölgede mevcut olan geleneklerin çeşitliliğiydi. Bundan dolayı sarraflar istifçilik yapıyorlar ve paranın normal işlevlerini yapabilmesini engelliyorlardı (Biliotti, 1909: 104-105).

    Osmanlı para sistemine ilişkin bir diğer gerçek İngiliz ve Napolyon altın liraları, Eflak ve Boğdan’da Avusturya dükası, Doğu bölgelerinde Hint ve İran paralarıyla üzerinde Avusturya kraliçesi Maria Theresia’nın başında bir tül taşıyan portresinin olduğu ve bu sebeble Arap yörelerinde çok tutulan (Sédillot, 1983: 409-410). Avusturya gümüş parası thaler gibi yabancı ülke paralarının tedavül ediyor olmasıydı (Autheman, 1996: 3). Bu nedenle bir para birliği sağlanamıyordu.

    Bunlardan başka piyasada dönemsel ve çevrimsel sorunlar da yaşanıyordu. Osmanlı bir tarım ülkesi olması nedeniyle gelirlerinin önemli bir kısmını tarımsal faaliyetlerden elde ediyordu. Buna bağlı olarak, hasat zamanı İstanbul'dan kazalara gümüş para akımı sonucu bu metalin değeri artarken, İstanbul'daki para kıtlığı sarrafların spekülasyon yapmalarını kolaylaştırıyordu. Şöyle ki, gümüşün yokluğunda altın paranın değeri gümüşe göre azalıyordu. Mal talep edenler, düşük değerlerdeki alımları yapabilmek için altın lirayı küçük gümüş mecidiyeler halinde sarraflara bozduruyorlardı. Bunlar ise her bir lirada 1 ile 10 kuruş arasında değişen kârlarla madeni para değişimini gerçekleştiriyorlardı. Yine sarraflar, yüz kuruşluk bakır sikkeden fazlasının taşraya çıkarılması yasak olmasına rağmen, bunları taşraya götürüp yüksek fiyatlarla satıyorlar ve böylece İstanbul’da bozuk para sıkıntısına yol açıyorlardı (Biliotti, 1909: 120-123). Tüm bu olumsuz görüntüye rağmen son kertede Osmanlı Devleti ‘sağlam’ paraya sahip ülkeler arasında yer almayı başarabilmiştir (Biliotti, 1909: 92).

    Osmanlı maliyesinin karşı karşıya kaldığı bir diğer sorun özellikle 19. yüzyılın başlarından itibaren Mısır’dan İstanbul’a gelen paşalar, beyler ve bunların hanımlarının lüks tüketimi, israfı, şatafat ve eğlenceyi körüklemeleriydi. Onları örnek alan sadrazam ve nazırlarla bunların eşlerinin hadsiz harcamaları, sarayı yüklü miktarlarda borca sokarken, bu yeni durum dış ticaret açıklarına ve dolayısıyla dışarıya altın çıkışına yol açıyordu. Bu durum kambiyo -yani Avrupa poliçelerinin- rayiçlerinin değişken kılıyor ve hazinenin mali sıkıntılarını artıyordu. Öyle ki padişah saray ve çevresinin israfını sesli biçimde etrafındakilere dile getiriyordu (Ahmet Cevdet, 1980:6-8; Ahmet Cevdet, 1-12,1991: 20).

    Yukarıda sayılan ve Tanzimat öncesinden başlayan parasal sorunlara, Tanzimat’ın ilanından sonra tedavüle çıkarılan kağıt para ve ilk defa Kırım Savaşı sırasında alınan dış borç sorunları da eklenmiştir. Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'nın Kütahya'ya kadar dayanıp İstanbul'u tehdit etmesi sonucu hazinenin maruz kaldığı krizi aşmak (Kuyucak, 1939,1: 269) ve İstanbul’da tedavül vasıtası olmak üzere, Ağustos 1840 tarihinde bugünkülerden farklı olarak ilk kağıt para -kaime- Kavaim-i Nakdiyye-i Mu’tebere adıyla basıldı. Dönemin maliye bakanı Saib Paşa zamanında çıkarıldığı için bunlar Saib Paşa Kaimesi diye de adlandırılmıştır. Bu tarihi olay, iltizam sistemiyle başlayıp daha sonra 1695'te malikâne ve nihayet 1775 yılında başlatılan esham sistemiyle devam eden Osmanlı ekonomisinde nakdileşme ve nakit paraya olan ihtiyaç çerçevesinde bulunmuş bir çözümdü. Sekiz yıl tedavül müddeti olan kaimeler % 12,5 faiz getirisine sahipti. İç borçlanma teşebbüsü dahilinde hazine tahvilleri olarak değerlendirilebilecek esham kaimeleri, dalgalı borçlar karşılığı çıkarılan tahvillerden farklı olarak, kamu kurumları tarafından metal paralar gibi ödeme aracı olarak kabul ediliyordu. İlk basımdan sonra kaimelerin numaralandırılmamış ve elle yazılmış olmalarından ötürü kısa sürede sahtelerinin basılması, faizlerinin ödenememesi, halkın günlük alışverişlerde kağıt para istememesi, yine bankerlerin kaimeleri paradan saymamaları gibi sorunlarla yüzyüze gelinmiştir (Akyıldız, 1996: 31-32). Bu durum kağıt paranın değer kaybetmesine ve fiyat enflasyonuna neden oluyordu. Daha sonra hükümet bunları piyasadan çekerek yerlerine basılı kaime çıkarırken faizlerini de sırasıyla %10 ve %6’ya kadar düşürmüştür. İlk faizsiz kaimeler ise 1851 yılı Ocak ayında tedavüle sürülecektir. Ancak bunların da sahteleri icat edildi. Kağıt paranın bu olumsuz serüvenine karşın 1840-1852 yılları arasında, hazinenin içinde bulunduğu krizi aşma ve İstanbul’da tedavül vasıtası olması görevini başarıyla yerine getirdiği de iddia edilmiştir (Davison, 1980: 243-251).

    Osmanlı yönetimi açıklarını kapamak için kağıt para basımı yanında dış borçlanma seçeneğine de başvurmuştur. Kırım Savaşı'nın başlangıcında askeri masraflar için gereken para kaime çıkarılarak tedarik edilirken harbin uzaması Osmanlı idarecilerini istemeyerek de olsa 1854 yılında ilk dış borç anlaşmasını imzalamaya mecbur bıraktı. Sikke tağşişi, iltizam, malikane, esham sistemlerini uygulamaya koyarak kendini yenilemeyi ve sistemin karşılaştığı tıkanıklıkları aşmayı başarabilen Osmanlı Devleti, 19. asrın ortalarından itibaren bu esnekliği sürdüremeyerek Avrupa para piyasalarına bağımlı hale gelmiştir. Bu ilk borçlanmanın savaş masraflarına harcanmasını kontrol etmek üzere Ekim 1854 tarihinde üçü Osmanlı bürokratı, diğer ikisi Galata’nın tanınmış bankerlerinden (D. Revelaki ve David Glavany) oluşan beş kişilik bir komisyon da oluşturulmuştur (Akar-Al, 2001). İlk borçlanma Kırım Savaşı harcamalarına yetmeyince, 23 Haziran 1855’de ikinci dış borçlanma gerçekleşti. Aynı yıl, 1 Eylül’de 13 maddelik bir mali kanun ilan edilerek, devlet bütçesinin önceden yıllık olarak ve gelir-gider bölümleri halinde ayırımı öngörülüyordu. Öte yandan 1855 tarihli borç sadece Kırım Savaşı masraflarına harcanması kaydıyla verilmiştir. 1854 borçlanmasında olduğu gibi 1855 borçlanmasında da paraların nerelere harcandığını kontrol etmek, borç ödeme imkanlarını tespit etmek üzere Fransız vatandaşı ve Şark Ordusu Maliye Umumi Müfettişi Cadrassi (Cadrassy) ile İngiliz vatandaşı Edmund Hornby adlı iki müfettişten başka üç Osmanlı bürokratının da yer aldığı beş kişilik bir komisyon, Ocak 1856 tarihinde oluşturulmuştur (Akar-Al, 2001). Komisyonun çalışmaları Osmanlı bürokratlarınca, işin yavaşlatılması, doğru bilgi verilmemesi veya verilerin saklanması gibi yollarla engellenmeye çalışılmıştır (Active, 3, 17, 2001: 95). Tam da dış borçlanmaya başvurulduğu bir dönemde mali kanunun ilanı ve yabancı komiserlerin üye oldukları bir komisyonun teşkili Avrupa hükümetlerinin dayatmaları ışığında yorumlanmalıdır. Daha açık bir ifadeyle Batılılar, borç verirken Osmanlı Devleti'nin gelir ve giderlerini öğrenmeyi, maliyesi ve ulusal parası üzerinde denetim sağlamayı amaçlıyorlardı. 1854'de açılan dış borç kapısından Avrupa sermayesi 1855, 1858, 1860 ve 1862 senelerinde 5 kez daha girmiştir. Aşağıdaki tabloda Osmanlı Bankası’nın kuruluşuna kadar (1863) yapılan dış borçlanmalar gösterilmiştir. Bu ilk borçlanma devresi daha sonraki yıllara göre hem miktar hem de faiz oranı olarak, görece düşük seviyelerde izlemiştir. Diğer taraftan dış borçlanmayı körükleyen bir neden de bürokrasi
    olmuştur. Tanzimat’ın siyasi yönünü teşkil eden devletin katı merkeziyetçi örgütlenmeye ve yeniden yapılanmaya dönük girişimleri sonucu bürokrasinin artan ağırlığı bu sınıfı beslemek üzere nakit paraya olan ihtiyacı körüklüyordu. Tanzimat’tan sonra bürokrasi, yönetimdeki ağırlığını arttırırken bu grubun içinden bir kesim sınıfsal statülerini içeride ve dışarıda kaybetmemek amacıyla dış borçlanma seçeneğini de kullanmışlardır .


    Kaya BAYRAKTAR
    Kocatepe Üniversitesi, Uşak İİBF, İktisat Bölümü
    YAZILI KAĞIDI HAZIRLAMAK NE KADAR ZAMANINIZI ALIYOR? Soru Bankamızı ziyaret etmek için tıklayınız.
    DOSYA İNDİRMEKTE SIKINTI MI YAŞIYORSUNUZ?
    FORUMA DESTEK OLMAK MI İSTİYORSUNUZ?
    ALTIN ÜYE OLUN.
    AYRINTILI BİLGİ İÇİN TIKLAYINIZ.


    Ölmek yenilmek değil yüceltmektir şanını

  2. #2
    ilteriş - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.Nisan.2007
    Yaş
    48
    Mesajlar
    6,777

    Osmanlı Bankası şubelerinin kronolojik listesidir.

    1856 Londra, İstanbul, İzmir, Kalas (kap. 1866), Beyrut (kap. 1921)
    1861 Bükreş (kap.1921)
    1862 Selanik, Aydın, Afyon Karahisar (kap. 1880), Manisa, Larnaka
    1865 Isparta
    1867 İskenderiye
    1868 Paris
    1869 Antalya
    1872 Port-Said
    1875 Rusçuk (kap.1880), Edirne, Bursa, Şam (kap. 1880)
    1878 Filibe (kap. 1899)
    1879 Lefkoşe, Limasol
    1880 Varna (kap. 1882)
    1881 Nazilli (kap. 1898)
    1886 İstanbul - Yeni Cami
    1889 Adana, Konya
    1890 Sofya (kap. 1899), Denizli, Muğla
    1891 İstanbul - Beyoğlu, Balıkesir, Uşak, Samsun, Trabzon
    1892 Rusçuk (tekrar, kap. 1921)
    1898 Midilli (kap. 1921)
    1899 Kastamonu, Sivas
    1903 Manastır (kap. 1914), Üsküp (kap. 1914)
    1904 Dedeağaç (kap. 1914), Kavala, Eskişehir, Akşehir, Trablusşam (kap.1921), Kudüs
    1905 Nazilli (tekrar), Bandırma, Bilecik, Yafa
    1906 İskeçe (kap. 1914), Erzurum, Giresun, Kütahya, Antep, Silifke (kap. 1907), Mağosa, Hayfa, Trablusgarp (kap. 1912)
    1907 Adapazarı, Musul, Minye
    1908 Tarsus, Humus (kap. 1921)
    1909 Gümülcine (kap. 1914), Tekirdağ
    1910 Sufli, Drama (kap. 1921), Seres (kap. 1921), Yanya (kap. 1921), Kayseri, İnebolu, Ordu, Geyve, Bolvadin, Mansure
    1911 Manchester, İşkodra (kap. 1914), Rodos (kap.19031921), Diyarbekir, Harput / Mamuret-ül-Aziz, Bitlis, Van, Ceyhan, Sayda (kap. 1921), Hüdeyde (kap. 1921), Bingazi (kap. 1912)
    1912 Bolu, Urfa, Sandıklı, Söke, Cidde (kap. 1916)
    1913 İskenderun (kap. 1921)
    1914 Çanakkale, Zahle (kap. 1921)
    1915 Marsilya
    1919 Hama (kap. 1921)
    1920 Kerkük, Aşar, Tunus, Kirmanşah
    1921 Baf, Troodos
    1922 Beytüllahim, Ramalla, Nablus, Hamedan, Tahran

    obarsiv.com
    YAZILI KAĞIDI HAZIRLAMAK NE KADAR ZAMANINIZI ALIYOR? Soru Bankamızı ziyaret etmek için tıklayınız.
    DOSYA İNDİRMEKTE SIKINTI MI YAŞIYORSUNUZ?
    FORUMA DESTEK OLMAK MI İSTİYORSUNUZ?
    ALTIN ÜYE OLUN.
    AYRINTILI BİLGİ İÇİN TIKLAYINIZ.


    Ölmek yenilmek değil yüceltmektir şanını

Benzer Konular

  1. Osmanlı Devleti Kuruluşu
    Konu Sahibi ziberkan Forum Kırık Linkler
    Cevap: 1
    Son Mesaj : 18.Kasım.2012, 23:46
  2. Açık Soru Bank 2.0.0 (Soru bankası programı)
    Konu Sahibi adana Forum Eğitim Programları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 07.Nisan.2009, 16:43
  3. Osmanlı Bankası'nın Kuruluşu
    Konu Sahibi Evliya Çelebi Forum Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Araştırmalar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 26.Kasım.2008, 18:56
  4. Osmanlı Bankası Banknotları
    Konu Sahibi ilteriş Forum Resimler ve Fotoğraflar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 25.Ekim.2008, 14:53
  5. Ynt: Osmanlı Devleti Kuruluşu
    Konu Sahibi rizeli_53 Forum Çöp Kutusuu
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 25.Temmuz.2008, 16:43

Giriş

Giriş