İstanbıl Konferansına (1876)Giden Yolda İngiltere'nin Doğu Politikası
Yard.Doç.Dr. Mithat AYDIN - Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Eğitimi Anabilim Dalı.

İstanbul Konferansı’nı hazırlayan şartlar ve olaylar ne Osmanlı İmparatorluğu, ne de Avrupa’nın büyük devletleri için olağanüstü gelişmeler idi. İstanbul Konferansı’na giden yolda, 1875’teki Hersek Ayaklanması, onun devamındaki Bulgaristan Ayaklanması ve Osmanlı-Sırp,Karadağ Savaşları 18.yüzyılın sonlarından itibaren görebildiğimiz bağımsızlık hareketlerinden farksız idi.
Ancak, Hersek Ayaklanması ile başlayan ve gittikçe bir Balkan krizi haline dönüşen Balkanlar’daki gelişmeler, Büyük devletlerin Balkan politikası ve uluslar arası ilişkiler üzerinde öncesine göre çok daha kritik sonuçlar doğurarak Osmanlı İmparatorluğu’nun kaderi ve Avrupa düzeni ve devletler dengesinin şekillenmesinde büyük rol oynamıştır.
Hersek Ayaklanması’ndan bu yana “Doğu Sorunu”nu kendi çıkarları doğrultusunda çözmek için çaba gösteren Büyük Devletleri bir konferansın yapılması için harekete geçiren gelişmeler, Osmanlı kuvvetlerinin 1876 Temmuzundan beri savaş halinde bulundukları Sırp ordusunu 29 Ekim 1876’da Morova’da ağır bir yenilgiye uğratmasıyla ortaya çıkmıştır. Türk kuvvetlerinin bu başarısı ve akabinde aylardan beri direnen Aleksinatz’ın ele geçirilmesi bütün Sırbistan’ı Türk hakimiyetine açık hale getirmiştir. Ancak, bir araştırmacının belirttiği gibi Sırbistan’ı ve Sırp ordusunu tamamen yok
olmaktan Rus hükümeti kurtarmıştır. Sırp mağlubiyetinden sonra Rusya’nın Balkanlar’da nüfuz ve itibarının silineceğini gören Rus hükümeti, Babıali’ye gönderdiği bir ültimatomla şartsız olarak altı haftalık yada iki aylık bir ateşkesi kabul etmesini istemiştir. Eğer bu, 48 saat içinde kabul edilmezse iki ülke arasındaki ilişkiler kesilecek ve Rus Büyükelçisi Ignatiew ve bütün Rus elçilik personeli İstanbul’u terk edecekti.Büyük bir savaşı göze alamayan Babıali, “barışçı düşüncesine ve Petersburg kabinesine ve diğer Büyük Devletlerin arzularına gösterdiği riayete yeni bir delil olarak” Rus ültimatomunu kabul etmiştir.
Kuşkusuz bu Rus oldu-bittisine İngiltere’nin sessiz kalması beklenemezdi. Rusya’nın Balkanlar’daki nüfuzunu tesis ederek “Doğu Sorunu”nu kendi çıkarları doğrultusunda çözmek için “tek başına harekete geçmesi”ni İngiltere’nin doğudaki çıkarlarına açık bir tehlike olarak gören İngiliz hükümeti 4 Kasımda acilen toplanmış ve önemli kararlar almıştır. İngiltere hükümetinin aldığı en önemli karar, garantör devletlerin ve Babıali’nin iki temsilci ile katılacağı bir konferansın toplanması idi.Konferans önerisinin daha sonra Osmanlı Devleti ve diğer devletlerce de kabul edilmesi üzerine İngiltere, Rusya’nın amaçlarına set çekerek “Doğu Sorunu”nun çözümünde yeniden önceliği elde etmiş oldu.

İstanbul Konferansı İçin İngiltere Temsilcisi Olarak Görevlendirilen Lord Salisbury’nin
Görüşleri

Salisbury temelde “Doğu Sorunu” konusunda Başbakan ve hükümetin geçerli olan “doğu” politikasından farklı düşüncelere sahipti.Salisbury, Osmanlı bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne dayanan İngiliz geleneksel politikasının anlamsız olduğuna inanmaktaydı.Salisbury bu inancını 23 Eylülde Beaconsfield’e yazdığı mektupta6İngiliz geleneksel politikasını sembolize eden “Palmerston politikasının sonunun geldiği yeterince açıktır” şeklinde ifade etmekteydi. Söz konusu mektupta Salisbury bir taraftan İngiliz hükümetinin Osmanlı Hıristiyanlarının avukatlığına soyunmasını isterken, diğer taraftan İngiltere’nin Avusturya’yı devre dışı bırakarak Rusya ile bir uzlaşmaya gitmesini arzulamaktaydı. Nitekim Salisbury’nin Türk aleyhtarlığı ve radikal düşünceleri, Bulgaristan olaylarıyla Türklere karşı genel bir propaganda yürüten İngiltere’deki liberaller tarafından da takdir edilmiştir. Her şeyden önce Salisbury İngiltere’de Türklere karşı yürütülen “Bulgar vahşeti” kampanyalarının ileri gelenlerinden biri idi.Kısaca Salisbury anti-Türk bir düşünce içinde bulunmakta ve Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasının yakın ve cazip olacağına inanmaktaydı.

İstanbul Konferansı Öncesi İngiltere’nin “Doğu” Politikası Üzerinde Bulgaristan Olaylarının
Etkisi

Şüphesiz Avrupa devletlerinin Türkiye konusunda gittikçe sertleşmesinde 1876 yılındaki Bulgaristan Ayaklanması’nın bastırılmasıyla ortaya çıkan Türk aleyhtarı propagandanın Avrupa kamuoyu üzerinde yaptığı etkinin büyük yeri vardır. Özellikle Bulgaristan olayları, Avrupa’da“Bulgar Vahşeti (Bulgar Katliamı)” kampanyalarına dönüştürülmüştür. Kamuoyu baskısı İngiliz hükümetine geri adım attırmakla kalmamış, “Doğu” politikasını gözden geçirmesine de neden olmuştur.İşte konferans öncesi Avrupa devletlerinin fikirleri Türkiye ve Türkler aleyhine çevrilmiş bulunuyordu. Bu nedenle İstanbul Konferansı’nın, “suçlu” kabul edilen Türkiye ve Türk halkının yargılanması için kurulan “Avrupa mahkemesi” özelliği taşıması kaçınılmazdı.

Salisbury İstanbul’a ulaştıktan sonra Rus Büyükelçisi ve aynı zamanda Rusya’nın konferanstaki temsilcisi olan Ignatiew ile çok yakın ilişki içine girmiştir. Salisbury, “uzlaşmacı ve ılımlı” bulduğu Ignatiew’le uyum içinde çalışmış ve bunu konferans boyunca devam ettirmiştir. Salisbury ile Ignatiew arasındaki yakın ilişki ve dayanışma onların eşleri arasında da mevcuttu. Bu ilişkilerin Salisburyler’de Rus sempatisini geliştirmiş ve Türk aleyhtarlığı konusunda onları Bay ve Bayan Ignatiew’le kaynaştırmış olduğu söylenebilir.Lord Salisbury’nin “Doğu Sorunu”nun çözümü yolunda Ignatiew’le yaptığı işbirliği ve takındığı tavır belki de en fazla Elliot’ı rahatsız etmiştir. Öncelikle Elliot, Salisbury’nin tavrının İngiltere için büyük bir tehdit olarak gördüğü Rus emellerine hizmet ettiğine inanmıştır. Bu bakımdan Elliot, Salisbury’nin Rus entrikaları konusunda gerçekleri görmediğini düşünmüş ve dış politikada tecrübesiz olduğunu ileri sürmüştür. Elliot’ı gücendiren başka bir husus ise Salisbury’nin İstanbul’daki İngiliz elçiliğiyle görüş alışverişinde bulunmaması, elçiliği adeta yok saymasıydı. Bu nedenledir ki Elliot konferansın toplandığı ilk gün Derby’ye çektiği telgrafla İstanbul’dan ayrılmasına izin verilmesini istemiştir. Salisbury ile Elliot arasındaki politik ayrılık gerçekte İngiliz dış politikasının konferansta iki farklı çizgide geliştiğini göstermektedir: Bir taraftan Elliot gibi Başbakan Disraeli ve Dışişleri Bakanı Lord Derby’nin, İngiliz çıkarları için Rus tehdidine karşı Osmanlı toprak bütünlüğü ve bağımsızlığına dayanan geleneksel İngiliz politikası, diğer taraftan Türklerin Avrupa’dan atılmasını, Osmanlı Hıristiyanlarının bağımsızlığı ve Rusya ile bir anlaşmaya gidilmesini ileri sürerek anti-Türk liberal görüşü hatırlatan alternatif politika.
Konferans öncesi yabancı devlet temsilcilerinin tartıştıkları konular ve aldıkları kararlar temelde Rus ve İngiliz önerilerine dayanıyordu. Daha doğrusu konferans İngiliz temsilcisi Salisbury’nin İngiliz önerilerini Rus teklifleri ile uzlaştırma çabaları üzerinde şekillenmişti.Gerek Ignatiew ile Salisbury arasındaki görüşmeler, gerekse konferans öncesi yapılan hazırlık toplantıları Avrupa Türkiyesi’nin geleceğini tartışmaya açtığında Bulgaristan sorunu tartışılan konuların esasını oluşturmuştur. Özellikle Bulgaristan’ın Belçikalı askerlerden oluşan bir jandarma birliği tarafından işgal edilmesi Bulgaristan sorununun en önemli konularından biri idi. Bulgaristan’ın Belçikalı bir jandarma birliği tarafından işgali teklifi aslında Rusya’nın Bulgaristan’ı işgal teklifine alternatif bir .çözüm idi. Başka bir deyişle Bulgaristan’ın işgali için Belçikalı askerlerden oluşan bir jandarma gücünün kullanılması teklifi, Ignatiew’in Bulgaristan için Rus işgalini öngörmesiyle ortaya çıkmıştır. “Katliam” tehlikesini gerekçe gösteren Ignatiew yabancı bir gücün vilayete girmesini savunmuştur. Ignatiew, başka bir düzenlemenin teklif edilmemesi durumunda Rusya’nın bu gücü temin edeceğini açıkladığında hem Salisbury hem de Elliot buna şiddetle karşı çıkmıştır.
Salisbury bir taraftan Rus işgal fikrine karşı olduğunu açıklarken, diğer taraftan konferansın kabul etmesi durumunda işgal için İngiliz askerlerinin kullanılmasını teklif etmiştir. İngiliz önerisine karşı Ignatiew’in şiddetli tepkisi üzerine Fransız temsilci işgal için jandarma gücünün çekirdeğini oluşturacak küçük bir Belçikalı birliğin kullanılmasını teklif etmiştir. Bu teklife İngiliz Dışişleri Bakanlığı hemen cevap vermişse de İngiliz kabinesi teklifi İngiltere için makul görmüştür. Hatta Belçika askerleri kullanıldığı takdirde İngiliz hükümeti gerekli olan parayı verecekti.
Bulgaristan’ın sınırları konusunda ileri sürülen Rus teklifi oldukça dikkat çekiciydi. Rusya, konferans için Ege Denizi’ne açılan büyük bir Bulgaristan haritası hazırlamıştı. Harita açık bir şekilde Rusya’nın geleneksel emellerini yansıtmaktaydı. Oysa bu haritaİngiliz çıkarlarına açık bir tehditolacağındanİngiltere için kabul edilemezdi. Bunun üzerine Bulgaristan’ı doğu ve batı olmak üzereikiye bölen, doğusu üzerinde Osmanlı egemenliğini öngören yeni bir harita üzerinde uzlaşılmıştır. Böylece İstanbul ve Boğazlar, Bulgaristan üzerinden yönelecek bir Rus etkisi veya tehdidinden uzak tutulmuştur. Uzlaşılan haritada ikiye bölünen Bulgaristan’ın her bölümünün garantör devletlerin rızasıyla beş yıllık süreyle bir vali tarafından idare edilmesi kabul edilmiştir. Bir vilayet meclisi valiye yönetiminde yardım edecekti. Türk ordusu sınırda ve belli başlı yerlerde toplanacak, bir ulusal milis vejandarma gücü oluşturulacaktı. Bir Avrupa jandarmasının yardımıyla bir uluslar arası komisyon bu reformların uygulanmasını denetleyecekti.
Konferans öncesi tartışılan diğer sorunlar, devletler için öncekilere göre daha az zorlukta idi. Bosna-Hersek tek vilayet olarak birleştirilmekte, ancak bir milis gücünden yoksun bırakılmaktaydı. Bosna-Hersek bir yıllık süre ile reformların uygulanmasını denetlemek için uluslar arası bir
komisyonun kurulması hakkına sahip bulunmakta ve devletlerin rızası ve Babıali’nin atamasıyla bir vali tarafından idare edilmekteydi. Bununla birlikte vilayet pratik olarak Babıali’nin kontrolündeydi.
Sırbistan ve Karadağ ile statüko esas alınmaktaydı. Ancak Sırbistan, Mali Zvornik’i ve Karadağ Hersek’teki bazı yerleri almaktaydı. Bununla beraber Sırbistan ve Karadağ, Boyana Nehri ve Skutari Gölü’nde ticaret yapma hakkına sahip olmaktaydılar.Böylece Türkiye’nin dahil edilmediği hazırlık toplantılarında alınan kararlar formüle edilmiş,konferans için program hazırlanmıştı. Ignatiew, son hazırlık toplantısından bir önceki gün olan 21 Aralıkta reform programının artık Rusya için “küçültülmez azlıkta” olduğunu açıklamıştır.Programı birleşik bir Avrupa’nın çalışması olarak gören Ignatiew, bunu bir protokol haline getirerek Babıali’ye karşı bir baskı unsuru olarak kullanmak istemiştir. Fakat Derby’nin “bir protokolün imzalanması ve Babıali’ye sunulması” teklifine karşı çıkması üzerine protokol önerisinden vazgeçilmiştir.

Hazırlık toplantılarında bütün devletlerce görüş birliğine varılan “küçültülemez azlıkta”ki reform programı kuşkusuz bir devletin bağımsızlığına açık bir müdahale idi. İdari muhtariyet sistemi, Osmanlı kuvvetlerinin belli yerlerde toplanması, Bulgaristan’da milli bir ordunun kurulması, diğer Taraftan ıslahat hareketlerini denetlemek için uluslar arası bir komisyonun kurulması ve yabancı bir işgal gücünün kullanılması devletin egemenliğini yok saymaktan başka bir şey değildi. Bu nedenle Osmanlı Devleti için reform programı kabul edilmez hükümler taşıyordu. Fakat Osmanlı Devleti’nin itirazlarının hiçbir işe yaramayacağı açıktı. Her ne kadar Elliot’ın Türk yanlısı tutumu Osmanlı hükümetini cesaretlendirmekteyse de son hazırlık toplantısından önce İngiliz kabinesinin aldığı karar açıktı:“(Rusya ile) savaş durumunda Babıali İngiltere’den yardım beklemeyeceğini anlamalıdır.”
Diğer taraftan Salisbury Türklerin tekliflere karşı çıkacağını, bunun ise Rusya’nın Türkiye’ye savaş açması anlamına geleceğini düşünerek, teklifleri kabul etmeleri amacıyla Türklere baskı yapmayı kendisi için adeta görev saymıştır. Ona göre Türklerin teklifleri reddetmesi halinde Rusya 6 Ocakta savaş ilan etmeye, 7 Ocakta ise Prut’u geçmeye hazır idi.35 Bu yüzden “Doğu Sorunu”nun Çözümünü İngiliz çıkarları açısından gerekli gören Salisbury, Türk hükümetinin ikna edilmesi için baskı politikasını tek geçerli yol olarak görmüştür. Bu amaçla Salisbury 22 Aralıkta başbakandan “en güçlü baskı tedbirleri”ni kullanmaya izin vermesini istemiştir.Salisbury gibi diğer temsilciler de tekliflerin Türk hükümeti tarafından reddi durumunda,diplomatik ilişkilerin kesilmesi, müdahale tedbirlerinin alınması gibi ciddi görüşler ileri sürmüşlerdir. Öyle ya da böyle İngiliz hükümetinin tavrının, konferansın seyri üzerinde önemli bir rol oynadığı kesindir. Bu tavrını İngiliz hükümeti, bir yandan daha Konferansın resmen açılmasından bir gün önce(22 Aralıkta) Babıali’ye karşı İngiltere’nin, müdahale etme tedbirlerini kabul etmeyeceğini açıklarken,diğer yandan “başından beri belirtildiği gibi” savaş durumunda Babıali’ye hiçbir destek vermeyeceğini deklere ederek ortaya koymuştur.

Sonuç
Görüldüğü gibi İngiltere bir taraftan büyük devletlerin, Rusya’nın çıkarlarına hizmet edecek bir girişimini önlemeyi düşünürken, diğer taraftan Osmanlı hükümetinin hiçbir şekilde arkasında bulunmayacağını, onu kaderine terk edeceğini ilan etmekteydi.İngiltere’nin bu tavrı Osmanlı Devleti’nin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne dayalı geleneksel politikasındaki bir değişimin açık bir işareti olarak kabul edilebilir. Keza; bu politik değişim, “Balkan Sorunu”nu çözmek için toplanan İstanbul Konferansı öncesi yapılan hazırlık çalışmalarında İngiliz temsilcisi Lord Salisbury’nin şahsında Türk aleyhtarı ve Rus yanlısı bir çizgide gelişmiştir. Nitekim hazırlık çalışmalarında Salisbury ile Ignatiew’in çalışmasının bir ürünü olarak ortaya çıkan konferans programı açık bir şekilde Osmanlı Devleti’nin bağımsızlığını hiçe saymakta ve iç işlerine yabancı müdahalesini davet etmekte idi. Dolayısıyla konferans öncesi yürütülen müzakereler, 1876 Bulgaristan olaylarının sorumlusu olarak sanık sandalyesine çıkarılan ve suçunu kabul etmesi istenen “hasta adam”ın mirası üzerinde uzlaşmanın mümkün olabileceğini göstermiştir. Diğer taraftan konferans öncesinde ortaya çıkan durum ve İngiltere’nin politik tavrındaki değişim, varlığını güçlü bir devletin yanında yer alarak devam ettirmeye çalışan Osmanlı İmparatorluğunu ve Avrupa düzenini yeni gelişmelere gebe bırakacaktır.
Kaynakça
British Documents on Foreign Affairs: Reports and Papers from the Foreign Office Confidential Print, The Near
and Middle East, The Ottoman Empire: Revolt in the Balkans, 1875-1876, General Ed. Kenneth Bourne
and Cameron Watt, Ed. David Gillard, Part1, Series B, vol. 2, University Publications of America, 1984.
British Documents on Foreign Affairs: Reports and Papers from the Foreign Office Confidential Print, The Near
and Middle East, The Ottoman Empire: Diplomacy of the Powers, 1876-1878, General Ed. Kenneth Bourne
and Cameron Watt, Ed. David Gillard, Part1, Series B, vol. 3, University Publications of America, 1984.
Blake, Robert, Disraeli, New York, 1968.
Buckle, George Earl, The Life of Benjamin Disraeli,vol.VI, 1876-1881, The Macmillan Company, New York,1920.
Cecıl, Lady Gwendolen, Life of Robert Marquis of Salisbury, 1868-1880, vol.II, London, 1923.
Dawson, Harbutt, “Forward Policy and Reaction 1874-1885”, The Cambridge History of British Foreign
Policy, 1783-1919, Cambridge University Press, Cambridge, 1923, s.72-148.Gladstone, William Ewart, Bulgarian Horrors and the Question of East, London, 1876.
Isemınger, Gordon Liewellyn,Britain's Eastern Policy and the Ottoman Christians 1856-1877, Norman, Oklahoma, 1965.
Karal, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi-Birinci Meşrutiyet ve İstibdat Devirleri (1876-1907), c.VIII, 3.Baskı, Türk
Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1988.
Mahmud Celaleddin Paşa, Mir’at-I Hakikat, Haz.İsmet Miroğlu, Berekât Yayınevi, İstanbul, 1983.
Mıllman, Rrichard, Britain and the Eastern Question 1875-1878, Clarendon Press, Oxford 1979.
Morley, John, The Life of Gladstone, vol.II, New York, 1903.
Seton-Watson, R.W., Disraeli, Gladstone and the Eastern Question A study In Diplomacy and Party Politics,USA, 1971.
Sir Henry Elliot, Some Revolutions and Other Diplomatic Experiences, London, 1922.
Stavrıanos, L.S., The Balkans Since 1453, New York. Chicago. San Francisco. Toronto. London, 1965.
Stojanovıć, Mihailo D., The Great Powers and The Balkans 1875-1878, Cambridge University Press, Cambridge 1939.
Sumner, B.H, Russia and the Balkans 1870-1880, Archon Books, Hamden, London, 1962.
Swartz, Marvin, The Politics of British Foreign in the Era of Disraeli and Gladstone, London, 1985.
Şimşir, Bilal N., Rumeli’den Türk Göçleri, c.II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1989.
Vıllıarı, Luigi, The Balkan Question, London, 1905.
Wırthweın, Walter G., Britain and the Balkan Crisis, 1875-1878, Columbia University Press, London, 1935.
Yapp, M.E., The Making of the Modern Near East 1792-1923, London and New York, 1987.

(Makale kısaltılmıştır)