Cevat Dursunoğlu’nun Anılarından

Kongre üyelerinin dinlenmesi için hazırlanmış olan çadırlardan birinde bir kaç arkadaş hem çay, kahve içiyor, hem de o günkü ajans haberlerini okuyorduk. Mustafa Kemal Paşa oturum aralarında toplanan bu sohbet gruplarına katılarak üyelerle konuşurdu. Bu şekilde hem üyelerle daha yakından tanışıyor, hem de gelecek oturumlarda konuşulacak işler üzerinde sezdirmeden telkinler yapıyordu. O gün Paşa, bizim sohbet grubumuza geldi. Ajansta, Erzurum’a yeni atanmış olan ve bir kaç gün önce sarayda padişah tarafından kabul edilerek kendisine direktif verilen Reşit Paşanın İstanbul’dan hareket ettiği yazılıyordu. Bu haber Mustafa Kemal Paşa’yı düşündürdü. Biraz sonra oradaki arkadaşlara, Reşit Paşayı tanıyıp tanımadıklarını ve nasıl bir adam olduğunu sordu. Yeni valiyi içimizden yalnız Süleyman Necati tanıyordu. Reşit Paşanın 1328’de Erzurum’da bulunduğunu ve o zaman bile tükenmiş bir ihtiyar olduğunu söyleyerek, Paşa’dan niçin merak ettiğini öğrenmek istedi. Mustafa Kemal Paşa kısaca, “Eğer işimize zarar verecek bir adamsa, Trabzon’dan İstanbul’a iade edelim, başımıza iş açmasın” dedi.

Bu sohbet grubu arasında bulunan, eski teşkilâtı mahsusa çeteciliğinden ve mollalığından kinaye olarak “Piyerlermit” lakabını taşıyan Rize üyesi Hoca Necati atılarak “Paşam üzülmeyin, icap ederse Kop dağında temizlenir” dedi. Mustafa Kemal Paşa, acı bir infialle, “hocam ne diyorsun, kutta-i tariklik ederek (yol keserek, haydutluk ederek) adam mı vurduracağız. Bu memlekette hükümsüz vatandaş öldürülmez. Vatandaş ancak mahkeme kararıyla cezalandırılır. Devlet adamının böyle düşünmesi lâzımdır” cevabını verdi. Bu sözler benim üzerimde unutulmaz bir etki bırakmıştı. Çünkü yeni bir anlayışın müjdecisi idi: İnsan hayatına, dokunulmaz en yüksek değer biçiyor, vatandaş hayatına saygıyı, en büyük görev sayıyordu.

Mustafa Kemal Paşa, ömrü oldukça bu düşünceye sadık kaldı. Zamanında hükümsüz bir vatandaş cezalandırılmadı. En keskin muhaliflerine sordum. Hiç birisi, bunun aksine bana bir tek inandırıcı örnek gösteremediler. Modern devlet adamı demek, bu demektir.

(Cevat Dursunoğlu, Milli Mücadelede Erzurum, Ankara 1946, s. 118)