Nusret Karaca

1699 yılında İstanbul’da Eğrikapı çöplüğünde dolaşan yersiz yurtsuz takımından bir adam yuvarlak bir taş bulur. Bir yaymacı kaşıkçıya giderek üç tahta kaşığa değişir. Kaşıkçı götürür, bu taşı bir kuyumcuya 10 akçaya satar. Kuyumcu taşı arkadaşlarından birine gösterir; kıymetli bir elmas olduğu anlaşılınca beriki sus payı ister. Aralarında kavga çıkar. Mesele kuyumcubaşıya akseder. Kuyumcubaşı kavgacıların eline birer kese akçe vererek taşı alır. Fakat bu seferde olayı Sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa duyar. Taşı kendisi için satın almaya hazırlanırken, mesele padişaha akseder. Dördüncü Mehmet bir Hattı Hümayun ile elması Saray-ı Hümayuna getirir ve saray elmastraşına verilir. Eğrikapı çöplüğünde bulunan taş işlenince meydana 48 karatlık nadide bir elmas çıkar. Kuyumcubaşıya Kapıcıbaşılık rütbesiyle bir kese de bahşiş verilir.

Bu konuda Müverrih Raşit Bey’in bilgileri geniştir.