Nusret KARACA

1871 yılında İstanbul'un kalbinin attığı, yollarından günde binlerce kişinin yürüdüğü, turistiyle, pastaneleriyle, sanat galerileriyle İstanbul'un işlek caddelerinde göründü ilk kırmızı tramvaylar… İlk biletini 1871 yılında aldı İstanbullu. Şimdi bir bakmışın anılara gidiş dönüş bileti olmuş. İlk seferler dört hatta çalışmaya başlamış 430 atla birlikte bu kırmızı tramvaylar. Azapkapı'dan Taksim'e yılda çok sayıda kişiyi taşımış arkasında iki atla. Şişhane Yokuşu'ndan Taksim'e çıkarken yorulan bu atlar Dingo adlı bir işletmecinin ahırında dinlenmiş. Belki günde on defa. Gün boyu bir sürü at girip çıkarmış bu ahıra, yıllarca. İstanbullunun hayatına o kadar girmiştir ki dilimizdeki "Dingo'nun ahırı mı giren çıkan belli değil." sözünün buradan geldiği söylenir. 1950'lerin sonlarına doğru yok oluş sürecine girilmiş. Artık Aksaray-Topkapı istikametinde çalışmaz olmuş tramvaylar 1961 yılında ise tamamen kaldırılmış Avrupa Yakası'nın İstanbul tarihine karışmış sembolü. Allayıp pullayıp, çiçeklerle donatılıp, süslemişler son seferine uğurlanırken gözyaşı dökmüş İstanbullu ama bu gözyaşlarının infazı yaparken vicdanını bastırmak isteyen bir celladın sahte ağlayışından farkı nedir? Her güzel şey gibi onun da sonu gelmiştir onca yılın ardından. Anadolu Yakası'nın ilk tramvay yolculuğu ise 1927 yılında başlamış Üsküdar'dan Kısıklı istikametine. Haydarpaşa'dan Moda'ya kadar gelmiş daha sonraları 1960 yılına kadar devam etmiş bu tarihi seferler şehrin belli başlı noktalarında açılan geniş meydanlar getirmiş sonunu tramvay yolculuklarının. Kadıköy Meydan'ı, Beşiktaş Meydan' ı, Karaköy Meydan'ı derken bir bir kaldırılmış 1961 yılında. Şimdi yalnızca 2000'lerde yapılan nostalji amaçlı tramvaylar kaldı Taksim ve Kadıköy sokaklarında yıllarca sürdü İstanbullunun serüveni kimine yoldaş oldu tramvay koltukları kimine cefakâr ve vefakar bir arkadaş.