AKKOYUNLU ORDUSUNU OLUŞTURAN
İNSAN UNSURU
Arş.Gör.İlhan Erdem
(A.Ü.D.T.C.F. Tarih Bölümü) Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı.

Ordu, tarih boyunca Türklerin çok ehemmiyet verdiği müesseselerden biriydi. Ona verilen kıymet her şeyin üstündeydi. Hun çağından itibaren ordu kelimesinin ifade ettiği anlam hiç değişmemiştir.Yaşamları ve geleceklerinin güvencesi durumundaki bu müessese, Türklerin tarih sahnesindeki başarılarında da büyük rol oynamış, diğer sahalarda da ona rehberlik etmiştir. Bu sebeple Türkler ordularına büyük önem verirler ve onu çok iyi korurlardı. Ayrıca Dünya milletlerinin pek çoğu "Türk Ordu Sisteminden çok, şey öğrenmiştir. Türklere ilk dönemlerinden itibaren bir disiplin veren ve teşkilatlanmasında büyük tesiri olan ordu, Türk kavimlerinin bir çatı altında toplanmasına vesile olmuş, bu itibarla onların başka unsurlar içerisinde erimesini önleyerek bir millet olma yolunda yardımcı olmuştur.

Göktürk Devleti'nin batı bölümünü oluşturan On-Ok Türkleri, yukarıda bahsettiğimiz türden bir askeri organizasyon sonucu meydana çıkmışlardır.Bu ortam içinden Türgiş, Karluk ve Kimek gibi Türk tarihinde önemli roller oynamış boylar oluşmuştur. Keza Türkiye Selçukluları da Türkleri Anadolu'ya yerleştirirken böyle bir yol tutmuştur.
Oğuz Türklerinden Bayındır boyu tarafından kurulan Akkoyunlular'da da (1403-1502) ordu, bu görevi yerine getirmiş Anadolu'nun doğu bölgesinde gelişi güzel dolaşan bir çok kabileyi bir araya getirerek yeni teşekküller oluşmasını sağlamıştır.

Akkoyunlu ordusunu oluşturan insan unsuru:

1) Başkumandan (Aynı zamanda hükümdar)
Ak-Koyunlular'da başkumandan her zaman yani savaşta ve barışta ordunun başındaydı. Savaşlarda orduyu bizzat idare ederdi.Başkumandan yani hükümdar iyi birer savaşçı olmak zorundaydı. Aksi hallerde tahtını kaybederdi. Bir akına çıkılacağı veya düşman saldırısı anında. ülkedeki bütün mevcut kuvvetler hükümdarın emrine girerdi. Hükümdarın sadece kendi kuvvetleriyle de sefere çıktığı olurdu. Savaşa girmeden önce hükümdarın ümeraya danışması adettendi. Ak-Koyunlular'ın imparatorluğa yükseldikleri devrede hükümdarın nüfuz ve yetkisi tabi olarak öncekine nazaran büyük ölçüde artmıştı.
Bu ordu içinde geçerliydi. İlk zamanlarda ordu içinde tam bir düzen yoktu. Fakat kaynaklar. Uzun Hasan Bey devrinde orduda tam bir disiplin. sadakat ve sessizliğin hüküm sürdüğünden bahsetmektedirler.

Hükümdarlarının yanlarında daima hassa kuvvetleri bulunurdu.Hassa kuvvetleri hükümdarlarla birlikte hareket ederlerdi. Hükümdar diğer Türk devletlerinde olduğu gibi savaşlarda ordunun merkezine kumanda ederdi. Bütün askeri işlerde yegane merci hükümdardı.

II) Şehzadeler
Ordunun üst seviyesinde ve komuta kademesinde hükümdardan sonra gelen şehzadeler. aynı zamanda da eyalet valileri idiler .Bunların da maiyetlerinde de devamlı bir hassa kuvveti bulunurdu.Şehzadeler kendileri adına ordu toplama hakkına sahip değildi.Uzun Hasan Bey'den sonraki dönemde şehzadelerin kendi başlana herhangi bir sefere çıktıklarını görmüyoruz. Şehzadeler genellikle hükümdarlarla birlikte savaşlara katılırlar ve savaşlarda ordunun kanatlarına, bazen de öncü kuvvetlerine kumanda ederlerdi. Ak-Koyunluların ilk zamanlarında şehzadelerin de komşu ülkeler serbestçe akınlar düzenleyebildiklerini görüyoruz. Bu zamanda onların fethettikleri topraklar yine kendilerine Suyurgal veya ihsan olarak veriliyordu. Ancak Ak-Koyunlu Devleti merkezileştikçe bu usül kalkmış, şehzade1erin atanma yoluyla görevlendirilmesine gidilmiştir.Bu sebepten Ak Koyunlular'da Kara-Koyunlular'da olduğu gibi babasına karşı saltanat davasına kalkmış bir şehzade yoktur.Şehzadeler aynı zamanda atandıkları eyaletin hem yöneticisi hem de komutanı olurlardı. Şehzadeler saltanatın güvencesi oldukları için çok iyi yetiştirilirlerdi. Ak-Koyunlular'da şehzadeler arasından tahta kimin geçeceği hakkında kesin bir kural olmamakla beraber öncelikle yaş ardından da kabiliyet ve üstün beceri aranırdı.

III) Emirler
Ak-Koyunlu askeri teşkilatında emirler yetki ve nüfuz bakımından hükümdar ve şehzadelerden sonra gelmektedirler. Hanedan azası emirlerin yanında hanedan dışında da emirler mevcuttu. Emirler,barış zamanlarında hükümdar adına eyaletlerde yöneticilik yapıyorlardı.Eğer o eyalete bir şehzade tayin edilirse,emirler onun maiyetinde çalışırlardı.Savaş zamanlarında ise valisi olduğu yerin ordusuyla hükümdara katılırlardı. Savaş esnasında da hükümdar veya şehzadenin emrinde savaşırlardı. Ak-Koyunlu emirleri umumiyetle birer kabile reisiydi ve aid oldukları kabilenin ismiyle anılırlardı.
Kendi aralarında da Büyük Emir (Emir-i Buzurg) ve Emir-i Azam gibi derecelere ayrılırlardı. Hatta kaynağa göre bir Moğol ünvanı olan Noyan deyimide bazı emirler tarafından kullanılıyordu. Emirlerin her birinin kendine ait hassa kuvvetleri vardı. Bunun sayısı genellikle en az 100, en çok da 500 olabiliyordu. Bu emirler,aynı zamanda devlet teşkilatında en yüksek mevkileri ellerinde tutuyorlardı. Diyebiliriz ki, vezirlik ve mali işler dışında önemli görevler bu emirlere veriliyordu.
Ak-Koyunlular'ın ilk zamanlarında, onların müttefik aşiret reisleri,kendi kabilesinin kuvvetleriyle savaşa katılırlardı ve bunlar emir olarak adlandırılıyorlardı. Bu sebepten bu dönemlerdeki emirler ileriki dönemlere göre biraz daha bağımsızdırlar ve kendilerine ait kuvvetleri vardı. Ancak devlet merkezileştikçe bunlar da birer devlet görevlisi haline geldiler. Yine de bunların kabileleri ile olan bağları kopmamıştı. Ayrıca bunun yanında şunu da belirtmekte yarar vardır: Ak-Koyunlu Devleti 'nde emirler sahip oldukları kuvvetler üzerinde tam bir hakimiyete sahiptirler. Bu sebepten Ak- Koyunlu tarihinde bilhassa hükümdarların taht kavgalarında tayin edici roller oynamışlardır. Emirlerin büyük çoğunluğu Türk asıllıydı. Bilhassa devletin kilit noktalarını işgal etmiş emirlerde yabancıya rastlamak mümkün değildi.

IV) Tavacılar
Bunlar meslekten asker olmamakla birlikte askeri işleri tanzim eden kişilerdi. Askeri silsile-i meratibde bunlar dördüncü sıraya koyabiliriz. Bunların yaptıkları iş savaş zamanı askerin silah altına çağırılması, askerin toplanması, toplanma yerinin tayini, ordunun iaşe ve bakımının sağlanması ve nizamının korunmasıdır. Tavacıların başında bulunan kimseye "Tavacı Emiri" denilmekte idi.Ayrıca tavacılar "Tavacı Defteri" denilen bir çeşit kütük tutarlardı. Bu defterlerde her askerin adı, sınıfı ve derecesi yazılı idi. Bu sayede ordunun durumu hakkında sağlam ve günü gününe bilgi alınabiliyordu.Tavacıların bir görevi de orduda teftiş ve yoklama yapmaktı.1474 yılında, fars valisi Sultan Halil orduya geçit resmi yaptırdığı sırada, şehzade ordunun geçide başlamasını isteyince, tavacılar bunu yüksek sesle bildirmişlerdi .Bir bakıma tavacılar hükümdar tarafından atanan ordu danışmanlarına benzetebiliriz. Bu tavacı teşkilatının Uzun Hasan Bey zamanında kurulduğu sanılmaktadır.Daha önceleri düzenli bir ordu olmadığı için bu teşkilata gerek olmazdı. Herkes o an hazırlanan kuvvetlerle savaşa çıkıyordu. Bir bakıma tavacılık teşkilatı Ak-Koyunlular'da düzenli bir orduya geçildiğinin belirtisidir. Daha önceleri genellikle yağma ve akınlar yoluyla iaşesini sağlayan ordu, sonraları kendilerine verilmiş tımar(Tiyul) arazilerin gelirleriyle düzenli bir gelire kavuştular.
V) Hassa Kuvvetleri (Nökerler)
Ak- Koyunlu ordusunun çekirdeğini oluşturan Nökerler onların ilk devirlerinden itibaren mevcutturlar. Ak-koyunlu devri kaynakIarında"Nökeran-ı Hassa" olarak geçmektedirler. Nöker, kelime olarak "arkadaş" anlamına gelir. Kelimenin aslı Uygurcadır. Tarih boyunca nökerleri, Hanlar'ın ve kabile reisIerinin çevresinde görüyoruz.Bunlar bağlı bulundukları kişinin silah arkadaşı oluyorlardı ve hizmet ettikleri kişiyi kendileri seçiyorlardı. Bunun yanında bunlar bir devletin teşekkül devrinden önce çok önemli vazifeler görüyorlardı. Nökerler Ak-Koyuiılular'da da kendi boy ve kabilelerinden meydana geliyordu. Nökerler savaşta ve barışta efendilerinin yanında bulunurlardı. Bunlar silahşörlüklerinin yanında bağlı bulunduğu kişinin ev işlerine de bakıyorlardı. Efendileriyle beraber yiyip içerler ve şenliklere katılırlardı. Bunların ilk zamanlarında efendileri için saray hizmeti yaptıkları anlaşılıyor. Ak-Koyunlular'ın ilk devirlerinden itibaren hem kabile reisinin hem de şehzadelerin emrinde Nökerler olduğunu görüyoruz. Bunların sayı-
ların ne kadar olduğunu pek bilmiyoruz. Ancak 600 ile 2000 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Daha sonraları ise Uzun Hasan Bey döneminde padişahın hassa askerlerinin sayısı 32 bine ulaşmıştı. Bu zamanda şehzadelerin ve emirlerinde "hassa nökerleri" vardı. 1474'de Fars valisi Sultan Halil ordusuna geçit resmi yaptırdığında hassa askerlerinin adedi dört bin kişi civarında idi. Yine bu dönemde emirlerin 50 ile 500 arasında hassa askeri bulunuyordu. Ak-Koyunlular'da hassa askerlerine "Boy Nökerleri" de deniyordu. Bunun sebebi her halde nökerlerin boylardan seçilmiş olmasındandı. Nökerler maaşlanm Divan'dan alırlardı. Nökerler her şeyden önce devletin değil şahsın askerleridir. Onların devlete karşı herhangi bir hizmet sorumluluğu yoktu. Onlar her zaman savaşa hazırdılar ve iyi ve kötü gününde efendisinin yanında bulunmakla sorumluydular. Ayrıca bir nökerin efendisini terk etmesi iyi sayılmazdı.
Hassa ordusunun içinde bir de "İnaklar" vardı. Bunlar da hükümdar refakatçıları idiler. Ayrıca bunlar özel ulak ve elçi vazifeleri de görüyorlardı. Bu "İnaklar" aynı zamanda ordu komutanı da oluyorlardı. Sayıları boy nökerlerininki kadardı.

Hassa kuvvetlerini gördükleri hizmete göre de üç gruba ayırabiliriz:

1- Puşandar (zırhlı birlikler) : Tepeden tırnağa zırhla kaplıydılar.
2- Okçular : Birliğin en -önemli ve vurucu kısmını oluşturuyorlardı.
3- Hizmetçiler : Bunlar sultanın hassa kuvveti içinde onun özel hizmetlerine bakarlardı. Ayrıca başka işlerde de kullanılırlardı.

Ak-Koyunlular'da hükümdarların maiyetindeki hizmetçiler (kullukçu)
şunlardı:
Yasavullar, Bukavullar, Kuşcular, Parsçılar, Piyadeler,Azaplar, Rikabdar,Yamçılar, Meşaleciler, mutfak Personeli,Ahır Hizmetçileri, Çobanlar, Kütüphane Personeli ve Sanatkarlar.
Bunlardan Yasavul ve Bukavullar hükümdann hususi ve çok önemliişlerini yerine getirmekle yükümlüydüler. Bir keresinde Sultan Yakub, Irak ve Fars eyaletlerindeki Suyurgalları ilga etme görevini Bukavullar'a vermişti. Kuşçular, Sultan'ın av zamanı kullanacağı av kuşlarını yetiştirmek ve bakmakla görevliydi. Piyadeler, sultanın ayak işlerine bakarlar, Azaplar ~ haberci vazifesini görüyorlardı.
Yine Rikabdarlar at koşumlarıyla, Yamçılar postacılıkla, Ahır Hizmetçileri de ahır işleriyle vazifeliydiler. Onlar arasında gece bekçileri manasında Kutuvallar da bulunuyordu.
VI) Eyalet Kuvvetleri
İlk zamanlarda, askere ihtiyaç olduğu zaman, Ak-Koyunlular kendi kuvvetlerinin yanında, hakim oldukları şehir ahalisinden de kuvvet toplamışlardır. Bunların ne kadar yekun tuttuklarını bilmiyoruz. Daha sonraları, devlet nizamı kurulunca buna paralel olarak tımarlı eyalet kuvvetleri oluşturuldu. Bunların bakım ve iaşeleri sahip oldukları tımarın geliriyle sağlanıyordu. Bu tımarlara Ak-Koyunlular'da "Tiyul" denirdi. Her eyalet kuvvetinin başında bir şehzade veya büyük emir bulunuyordu. Eyalet kuvvetleri Ak-Koyunlular'ın imparatorluk devrinden itibaren ordunun en kalabalık ve önemli kısmını oluşturmuşlardır. Sadece Fars eyaletinde şehzade
Halil'in komuta ettiği asker sayısı 30 bini aşmıştı. Fars gibi Ak-Koyunlu imparatorluğunda en az 10 tane daha eyalet olduğunu düşünürsek bu kuvvetler hakkanda bir fikir sahibi olabiliriz. Eyalet askerlerinin hangi etnik gruba mensup olduklarını, kaynaklara bakarak kolayca çözmek zordur. Ancak Türklerin askere kendileri dışında pek kimseyi almadıklarını düşünürsek Ak-Koyunlular'da da
bunun böyle olduğuna karar verebiliriz. Eyalet kuvvetleri de doğrudan hükümdara sulh zamanlarında da eyaletlerinde ikamet ederdi.
VII) Devlete Tabi Kuvvetler
Bu kuvvetler hakkında kaynaklardan kısıtlı bilgiler elde edebiliyoruz.Devlete tabi kuvvetler denince akla önce bölgedeki Ak-Koyunlu olmayan Türk aşiretleri ve bunların ilk sırasında da Dögerler gelir. Bu aşiret zaman zaman müttefik veya tabi kuvvet olarak Ak-Koyunlular'ın hizmetinde bulunmuştur. Yine bu aşiret bazen
düşman saflarında çarpışarak Ak-Koyunlular'ın hezimetlerinde rol oynamıştır. Bunlardan başka tabi kuvvet olarak Gürcü ve Kürtler gelir. Gürcüler, 1473 yılında Uzun Hasan Bey'in Fatih Sultan Mehmed'e karşı yaptığı sefere katılmışlar, Otlukbeli'nde Ak-Koyunlu ordusunun solunda savaşmışlardı. Bundan başka hangi seferlere kaldıklarını bilmiyoruz. Kürtlere gelince Ak-Koyunlular tarafından
umumiyetle mahalli milis kuvvetleri olarak kullanıldıklarını görüyoruz. Bundan başka herhangi bir sefere katılıp katılmadıkları hakkında bir bilgiye sahip değiliz.