1. #1
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462


    Kervansaray kervanların ticaret yolları üzerindeki konak yeri.

    Selçuklu devrinde ticari yol ağı üzerinde kervanların akşamları güvenli bir şekilde konaklamaları için sultan hanı da denilen kervansaraylar yapılmıştır. Büyük ticaret yolları üzerinde kurulmuş olan Selçuklu kervansaraylarının aralarındaki uzaklıklar, deve yürüyüşü ile günde dokuz saat, yani 40 kilometre esas tutularak saptanmıştır. Çevrelerindeki yüksek duvarlarla korunan ve barış zamanlarında pazaryeri olarak da iş gören bu kervansaraylar savaşta kale olarak da kullanılırdı. Selçuklu
    kervansarayları üç genel tipe uygun olarak yapılmışlardır. Bunlar, yazlık denilen avlulu, kışlık denilen kapalı ve her iki türün birleştirilmesinden oluşan karma tiplerdir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde şehirlerdeki hanlar ticaret ve konaklamak için yapılmış gelir getirici vakıf yapılarıdır.


    Alay Han Aksaray’a 34 kilometre uzaklıkta bulunan, yaklaşık 2 bin metrekarelik bir alana inşa edilmiş 13. yüzyıl Selçuklu eseri bir kervansaraydır. Halen turistik amaçlı olarak kullanılmaktadır.Alay Han'ın bir proje kapsamında restore edilerek günübirlik tesis haline getirilmesi gündemdedir


    Karatay Hanı, Celaleddin Karatay tarafından Kayseri-Malatya yolu üzerinde inşa ettirilen kervansaray.
    Karatay Hanı iki bölümden oluşur. Birinci bölümde dikdörtgen bir avlunun etrafında çeşitli mekanlar yer alır. ikinci bölüm ise arkada daha küçük ve kapalı bir mekandır. Giriş kısmının yanındaki kubbeli bölüm hanın mescididir. Mescidin doğusunda hamam yer alır.


    İşlek bir ticaret yolu üzerinde olması sebebiyle uzun yıllar kullanılan Karatay Hanı Coğrafi Keşiflerden sonra ticaret yollarının değişmesiyle önemini kaybetti ve 16. asırda zaviyeye dönüştürüldü.

    Kurt kulağı Kervansarayı, Ceyhan'ın 12 km. güneydoğusunda Kurt kulağı Beldesi'ndedir. 17. yy. sonlarında Hüseyin Paşa tarafından eski Halep kervan yolu üzerinde yaptırılmıştır. Büyük kesme taşlarla inşa edilen yapı, 23,60 x 45,75 m. boyutlarındadır. 1,80 x 2,15 m. boyutlarında kalın ayaklar ve kemerlerle örtülü odalar sivri kemerli ikişer pencere ile aydınlanmaktadır. Kervansarayın yanında, aynı döneme ait ilginç mimarisi olan tarihi cami bulunur. (Haydar Ağa Cami)

    Sultanhanı, Aksaray: Aksaray'ın 42. km. batısında, Sultanhanı kasabasında bulunan Kervansaray 1229 da I. Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır.

    1278 de Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından genişletilmiştir. Dıştan yazlık ve kışlık bölümlerinin boyu 116,90 m.'dir. Yazlık kısmının eni ise 49.35 m. Boyu 61.75 m.dir. Kışlık kısmının eni ise 32,90 m. Boyu 55,15 m.'dır. Yazlık ve kışlık kısmının toplamı 4866 m²'y bulmaktadır.

    Yazlık kısmının geometrik şekillerle süslenmiş muhteşem bir portali vardır. Han içinde bulunan tüm yapı özellikleri itibariyle Sivas’taki Gök Medreseye benzemektedir. Sivri kemerin hemen altında "Elminnetül Lillah" yani "Kudret Allah'ındır" duası yazılıdır.

    Kervansarayın ilk kitabesinde mukarnaslı dış portal nişini çeviren süs kemerinin iki tarafında altıgen madalyonlar içinde sağda ve solda yer almaktadır. Uzun bir dehlizden geçtikten sonra avluya varılır. Burada arabalara mahsus revakşeklinde yerler, sol tarafında ise kemerli ve yolculara mahsus odalar, salonlar, iki hamam ve ambarlar vardır.

    1278 de Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından genişletilmiştir. Dıştan yazlık ve kışlık bölümlerinin boyu 116,90 m.'dir. Yazlık kısmının eni ise 49.35 m. Boyu 61.75 m.dir. Kışlık kısmının eni ise 32,90 m. Boyu 55,15 m.'dır. Yazlık ve kışlık kısmının toplamı 4866 m²'y bulmaktadır.


    yazlık kısmının geometrik şekillerle süslenmiş muhteşem bir portali vardır. Han içinde bulunan tüm yapı özellikleri itibariyle Sivas’taki Gök Medreseye benzemektedir. Sivri kemerin hemen altında "Elminnetül Lillah" yani "Kudret Allah'ındır" duası yazılıdır.

    Kervansarayın ilk kitabesinde mukarnaslı dış portal nişini çeviren süs kemerinin iki tarafında altıgen madalyonlar içinde sağda ve solda yer almaktadır. Uzun bir dehlizden geçtikten sonra avluya varılır. Burada arabalara mahsus revakşeklinde yerler, sol tarafında ise kemerli ve yolculara mahsus odalar, salonlar, iki hamam ve ambarlar vardır.

    Avlunun ortasında Sasani ateşgedelerinde olduğu gibi dört kemer üzerine dayanmış bir mescit bulunmaktadır. Bu mescit Selçuklu süsleme sanatını en güzel örneğini sergilemektedir. Yazlık kısmın sonunda, batı duvarında tezyinat bakımından giriş portalinden geri kalmayan bir portali vardır. Bununda dış portalde olduğu gibi sağında solunda birer niş bulunmaktadır. Kitabe kemer ve nişlerin üzerindedir.

    Basık kemerli bir kapıdan girilince kışlık kısma geçilir. Üstü tonozla örtülü bu kısımı kare kasetli dört kısa, sekizer ayak dizisi, beş sahana ayırmaktadır. Ortadaki sahan diğerlerinden daha büyük ve geniştir. Tam ortadaki yerin yukarısı pandantiflerle sekiz kenarlı kasnağa oturan bir kubbe ile örtülmüştür. İçeriyi kubbe feneri ile duvarının sağına ve soluna dörder, dip deki duvarda ise, üç olmak üzere yukarılara açılmış mazgal biçiminde iki pencere aydınlatmaktadır. Bunlardan başka ışık ve hava alacak yeri yoktur.

    Çok sağlam durumda iç portal, daha kuvvetli rölyefler halinde geometrik yıldız geçmeler ve rozetlerle işlenmiştir. Karatayhanın iç portali bunu örnek alarak aynen tekrarlanmıştır.Bu iki portalin Alaaddin Keykubat zamanında, hol kısımlarıyla birlikte tamamlandığına bir işarettir.Mukarnaslı tromplar üzerine oturan kubbe, süslemeleriyle holdeki sade taş minareyi canlandırır. Kubbenin külahı yıkılmıştır.

    Turhal Kervansarayı: Tokat'da Turhal-Pazar karayolunda bulunur. Selçuklu Sultanı Alâeddîn Keykubat devrinde 1237’de yapılmıştır. Günümüzde bakımsızdır.

    Şarapsa Hanı, Alanya'nın 13 kilometre batısında şehirlerarası karayolu üzerinde bulunan 13. yüzyıldan kalma bir yapıdır.

    1236-1246 yılları arasında Selçuklu sultanı olan Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından tarihi ipek yolu üzerinde kervansaray olarak yaptırılmıştır. Bir dönüme yakın araziye inşa edilen yapının duvarları iri kesme taşlarla örülüdür. Orta çağın önemli konaklama merkezlerinden biri olan kervansaray günümüzde eğlence merkezi olarak kullanılmaktadır
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  2. #2
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    Asirlar boyunca, vakiflarin medeniyet tarihimize kazandirmis oldugu, devrinin mimarî özelligi ve sosyal seviyesini gösteren muhtesem âbideler arasinda kervansaraylarin özel bir yeri bulunmaktadir. Gerçekten, Müslüman toplumlarin ulasim bakimindan meydana getirdigi hayir ve sosyal kurumlarin basinda gelen müesseselerden biri de kervansaraylardir. Din, dil, irk, renk ve mezhep farki gözetmeden herkese hizmet veren bu müesseseler, tarih boyunca önemli fonksiyonlar icra etmislerdir. Uzaktan bakilinca bir kaleyi andiran kervansaraylar, Islâm dünyasinda daha önce kurulan "Ribat"larin bir devamidir. Bundan dolayi, Selçuklu devrine ait vakfiye, kitâbe ve kronik gibi kaynaklarda bunlara, ribat da denilmektedir.
    Asli, Farsça "kârbân" olan kervan, günümüz nakil vâsitalarinin sagladigi imkândan yoksun bulunuldugu bir devirde, at, katir ve develerle bir memleketten digerine ticaret esyasi tasiyan kafilelere denir. Gerek böyle ticaret kafileleri ve gerekse bunlara iltihak eden veya kendi basina seyahat eden yolcular, her günkü seyahatin aksaminda, hayvanlarini dinlendirmek, yemleyip, sulamak ve ertesi günkü yola hazirlanmak üzere menzillerde geceyi geçirmek zorunda idiler. Takriben 40 km. araliklarla ve yukarida belirtilen hizmetleri görmek için insa edilen bu neviden binalara kervansaray denir.
    Iyi ve liyâkatli bir hükümdarin özelliklerinden bahsederken Nizâmülmülk, onun yol baslarina ribatlar kurmasi gerektigine de temas eder. Demek oluyor ki kervansaraylar, daha baslangiçtan itibaren, sultan ve padisahlarin himayesi altina alinmislardi. Böylece bir sosyal sigorta müessesesi de dogmus oluyordu. Derbent, bogaz vs. gibi menzillerde yapilan kervansaraylar sâyesinde insanlar, rahatça ve emniyet içinde seyahat edebiliyorlardi. Biraz önce de belirtildigi gibi Yol emniyet ve huzurunun saglanmasi sadece müslümanlar için degildi. Nitekim, Türkiye'ye gelen yabanci tüccarlara taninan imtiyazlardan bahsederken Osman Turan: "Yollarda herhangi bir sekilde zarar gören, soyguna ugrayan veya emtiasi denizde batan tüccarlarin mallari, devlet hazinesinden tazmin edilmekteydi ki, bu, Selçuklu Devleti'nin bir devlet sigortasi takib ettigini gösterir. Bu keyfiyet, dünya ticareti tarihi içinde çok ehemmiyetlidir. Zira ticaret tarihi ile ugrasanlar, sigorta müessesesinin zuhurunu XIV. asra Ceneviz ve Venediklilere kadar çikarmaktadirlar." der. Gerçekten, Selçuklularda sadece malin tazmin edilmesiyle kalinmiyor, ayni zamanda kervan soyucular için de en agir cezalar uygulaniyordu. Demek oluyor ki, ticaret erbabinin mal ve can güvenligi, tamamen devletin himayesi altinda bulunuyordu.
    Ekserisi, Islâmî yardimlasma anlayisi neticesi ortaya çikan ve vakiflara bagli bulunan kervansaraylar, iki mühim gaye için insa ediliyorlardi. Bunlar:
    a. Zengin ticarî emtia nakleden kervanlara, hudud boylarindan baslamak üzere, tehlikeli bütün bölgelerde gerek düsman çapullarindan, gerek eskiyadan ve gerekse diger baskinlardan korumak için emniyetli ve müstahkem yerler insa etmek. Bu gayenin tahakkuku için, bunlarin etrafi kalin ve mustahkem surlarla çevriliyordu. Surlar üzerinde kule ve burçlar insa edildigi gibi kapilan da demirden yapiliyordu. Böylece kervansaraylar, her türlü tehlikeye karsi koyacak bir müdafaa tertibine sahip oluyorlardi.
    b. Kervansaraylarin hedef tuttugu ikinci mühim gâye de, yolcularin konduklari veya geceledikleri yerlerde, onlarin her türlü ihtiyaçlarini temin etmekti. Gerçekten bu maksatla kervansaraylarda vücuda getirilen tesisler dikkate sayandir. Içlerinde yatakhaneleri, ashaneleri, erzak anbarlari, ticarî esyayi koyacak depolar, yolcularin hayvanlarini barindiracak ahirlari, samanliklari, mescidleri, hamamlari, sadirvanlari, hastahaneleri, eczaneleri, yolcularin ayakkabilarini tamir ve fakir yolculara yenisini yapmak için ayakkabicilari, nalbantlari ve bütün bunlarin gelir ve masraflarini idare edecek divan (büro) ve memurlari vardi. Bu muazzam yapilar, bütünüyle vakiftilar. Bu kervansaraylara inen yolcu, zengin olsun fakir olsun bütün ihtiyaçlari, Parasiz olarak karsilanirdi.
    Kervansaraylarda hizmet eden kimselerin tavirlarmi da vakfiyelerinden ögrenmek mümkündür. Buna göre hizmetliler, tatli sözlü, güler yüzlü olacaklardir. Gelenlere yorgunluklarini unutturacak derecede nazik davranacaklardir. Onlara karsi öyle hareket edecekler ki, yolcular kendilerini evlerinde hissedeceklerdir.
    Askerî gayeler disinda, sadece yolcularin yemek, yatmak ve istirahat etmeleri için kervansaray (Ribat) insasi an'anesi, Islâm âleminde daha ziyade Türkistan'da inkisaf etmisti. Selçuklular bir çok an'ane ile birlikte bunu da Türkistan'dap getirmislerdi. Bu yüzden Anadolu'daki ilk kervansaraylara Ikinci Kiliçarslan (1115-1192) zamaninda raslanmaktadir. Artik bu baslangiçtan sonra özellikle Konya-Kayseri yolu üzerinde pek çok sayida kervansaray insa edildi. Böylece kervansaray insa gelenegi, Ortaasya'da dogmus, Iran'da gelismis ve Anadolu Selçuklulari zamaninda nihaî seklini alarak zirveye ulasmistir. Türkiye'deki han ve kervansaraylari bir katalog halinde veren bir esere göre Türkiye sinirlari içinde 112 Selçuklu, 221 de Osmanli kervansarayi bulunmaktadir.
    Kervansaraylarin Ifa ettigi önemli hizmetlerden biri de kisa bir müddet sonra çevrelerinde bir ticaret merkezi meydana getirmis olmalariydi. XIII. Asirda Suriye, Irak, Dogu Anadolu, Kayseri ve Sivas istikametinde ilerleyen yollarin kavsaginda bulunan Karatay Kervansarayi civari, böyle bir merkezdi. Kervansarayin insasindan sekiz sene sonra orada 15 dükkân ve kira getiren evlerin bulunmasi, bu ticarî faaliyet hakkinda bize bir fikir vermektedir.
    Bati'nin, para kazanmak gayesiyle ancak XVIII. asrin ortalarinda (1750, Ingiltere) yaptirabildigi otele karsilik müslümanlar, birer ictimaî hayir kurulusu olan kervansaraylari vasitasiyle din farki gözetmeden herkese hizmet edebiliyorlardi. Kervansaraylarin bu hizmetine örnek olmasi bakimindan Evliya Çelebi'nin, Lüleburgaz'daki Sokullu Mehmed Pasa Kervansarayi hakkinda verdigi bilgiyi buraya aliyoruz:
    "Bir bâb-i azîm içre kal'a misâl karsu karsuya yüz elli ocak han-i kebirdir. Haremli, develekli, ahirli olup sadece ahuru 3000'den ziyâde hayvan alir. Kapida daima dîbebanlari nigehbânlik ederler. Ba'de'l-asâ kapuda mehterhâne çalinup kapu sedd olunur. Dîdebanlar, vakiftan kandiller yakup dibinde yatarlar. Eger nisfu'l-leylde tasradan misafir gelirse kapuyu açip içeri alirlar. Ma hazar taam getirirler. Amma cihan yikilsa içerden tasra bir âdem birakmazlar. Sart-i vâkif böyledir. Tâ cümle misafirîn kalktikta yine mehterhâne dövülüp herkes malindan haberdar olur. Hancilar, dellallar gibi:
    "Ey ümmet-i Muhammed! maliniz, caniniz, atiniz, donunuz tamammidir?" diye rica edüp nidâ ederler. Müsafirin cümlesi "tamamdir Hak sahib-i hayrata rahmet eyleye" dediklerinde bevvablar, vakt-i safî iki dervazeleri küsâde eyleyüp yine kapu dibinde "Gâfil gitmen, bisât gaib etmen, herkesi refik etmen, yürün, Allah âsan getire" deyü duâ ve nasihat ederler."
    Kervansaraylarin küçüklerine han denir. Vakia eski büyük kervansaraylara da han dendigi görülmekte ise de umumiyetle bu tabir küçük kervansaraylar için kullanilir.
    Osmanlilar, Iran ve Selçuklu Türklerinde oldugu gibi hanlarim çok büyük yapmamislardir. Onlar, daha ziyade medrese ve hamamlari da dahil olmak üzere bunlarin kullanisli olmasi için plâni küçük tutmuslardir.
    Hanlar, ekseriyetle bir büyük avlu etrafinda iki katli olarak yapilmis bulunan binalardir. Hanin sokak tarafindaki cephesinde büyük bir kapisi bulunur. Bu kapinin iki tarafinda genellikle bir kahvehane, bir nalbant ve araba tamircisi bulunur. Kapidan, üstü açik genis bir avluya girilir. Bu avlunun karsi tarafinda ahirlar ve önünde arabalari koymak için bir sundurma ile denkleri ve esyayi koymaya mahsus odalar vardir. Bir taraftan tas bir merdivenle yukaridaki gezinti yerine çikilir. Burasi bir revakla örtülmüstür. Bu gezinti yerine kapilari açilan odalar vardir ki, yolcu orada yatar. Her odanin bir ocagi vardir. Bazi hanlarin ortasinda bir sadirvan ve hayvanlari sulamak için yalaklar oldugu gibi büyük kervansaraylarda küçük bir mescid de bulunur.
    Yol güzergâhlarinda yapilan hanlardan baska sehirlerde yapilan hanlar da vardir. Çünkü, kervanlarin esas hedefi olan sehirlerde, bunlara daha çok ihtiyaçlari vardir. Bunun için de sehirlerde ihtiyaca göre irili ufakli pek çok han insa edilirdi. Buralarda yolcular kaldigi gibi herhangi bir is için sehre gelmis olanlarla bekârlar da birer oda tutmak suretiyle kalabilirlerdi. Hanlara ne gece ne de gündüz kadinlar yalniz baslarina giremezlerdi. Ya han kahyasi veya odabasisi, onlara refakat ederek istedikleri ile görüstürürlerdi.
    îdare bakimindan kervansaraylar iki kisma ayrilirdi. Büyük bir kismi vakifli idi ki, yolcular buralara parasiz alinirdi. Bunlar, Bati'da hiç bir zaman esine rastlanmayan birer sefkat ve yardim müesseseleriydi. Kervansaraylardan bir kisminin vakfi yoktu. Oralarda yatip kalkan cüz'î bir miktar ücret öderdi.
    Anadolu'yu âbideler ülkesi haline getiren bu kervansaraylar, son asirlarda küçülmeye ve sanat degerini kaybetmeye basladilar. O heybetli tas yapilarin yerine kireç sivali, kerpiç hanlar geçti, Yollar eminlesip sehirler büyüdükçe onlar da degerini kaybettiler.
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  3. #3
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    kervansaray: işlek ticaret yollan üzerinde, kervanların konaklamaları ve her türlü ihtiyaçlarını karşılamaları amacıyla yapılmış büyük hanlar.

    kervansaray kervanların ticâret yolları üzerindeki konak yeri.
    devlet veya hayırsever kişiler tarafından kurulan bu muhkem binalarda kervan ihtiyaçları ücretsiz karşılanırdı. bunlar, bir şehir içinde olurlarsa, han adını alırdı.
    islamiyetin yayılış dönemlerinde askeri maksatla ve sınır emniyetini korumak için kurulan ribatlar, sonraki devirlerde ticari maksatla kullanıldı ve bu binalara, kervansaray adı verildi. türklerin müslüman olmasından sonra, genişleyen islam toprakları üzerinde ortaya çıkan kervansaraylar, selçuklular zamanında en gelişmiş şeklini aldı. anadolu'da bulunan çeşitli ticaret yolları üzerinde yüze yakın kervansaray yapıldı.
    uzaktan bakılınca bir kale gibi görünen, içlerine girildiği zaman kervan kafilelerinin her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak bir teşkilata sahib olan bu binalar, selçuklu sultanları ve yüksek devlet görevlileri tarafından büyük ticaret yolları üzerinde her menzil için, yani 30-40 kilometrelik mesafede bir yaptırılmışlardı. müslüman doğu ve hıristiyan batı ülkeleri arasında bir köprü vazifesini gören anadolu toprakları üzerine, ikinci kılıç arslan, birinci gıyaseddin keyhüsrev, birinci izzeddin keykavus ve birinci alaeddin keykubad gibi iktisadi ve ticari hayatın önemini bilen selçuklu sultanları; antalya ve sinop gibi giriş ve çıkış limanlarıyla önemli ticaret merkezlerini birbirine bağlayan ticaret yolları üzerinde büyük kervansaraylar kurdular. bu merkezlere yerleştirdikleri tüccarlara her türlü yardımda bulundular.
    anadolu'ya gelen yabancı tüccarlara da büyük kolaylıklar gösterdiler. yollarda herhangi bir şekilde zarar gören, soyguna uğrayan ve malları denizde batan tüccarların zararlarını devlet hazinesinden tazmin ederek, bir nevi devlet sigortası kurduları. antalya ve alanya'dan (alaiyye) başlayıp ısparta, konya, aksaray, kayseri, sivas, erzincan ve erzurum gibi büyük merkezlerden geçerek iran ve türkistan'a ulaşan doğu-batı istikametindeki yol üzerinde; konya-akşehir istikametinden istanbul'a ve batı anadolu vadilerine ulaşan yol üzerinde; konya, ankara, çankırı, kastamonu, durağan, sinop istikametindeki ve sivas, tokat, amasya, merzifon, samsun hattıyla sinop'a ulaşan güney-kuzey ve elbistan, malatya, diyarbakır üzerinden ırak'a giden yollar üzerinde pek çok kervansaray yaptırdılar.
    selçuklular zamanında anadolu'da kurulan yol güzergahları, osmanlılar zamanında değişti. bunun sonucu olarak bazı yerler ticari merkez olma durumunu kaybettiler.
    zaten ümit burnu yolunun bulunması ile hindistan'a ulaşan ticaret yolunun ağırlık merkezi de atlas okyanusuna kaymıştı. anadolu'da ticaretin önemini kaybetmesi üzerine, selçuklular zamanındaki kervan yolları da ıssızlaştı. mesela osmanlı devletine başşehir olan istanbul'u, suriye ve ırak'a bağlayan yol, konya-adana istikametini takib ettiği için, antalya'dan sivas'a veya elbistan'dan kayseri ve sivas'a giden yollar, bu şehirleri birbirine bağlayan tali yol durumuna düştü. bu yollar üzerinde bulunan kervansaraylar da ister istemez eski önemini kaybetti. fakat yeni yol güzergahlarının ortaya çıkması üzerine osmanlılar da, kervansaray yapımına devam ettiler. istanbul'u, suriye üzerinden mekke ve medine'ye bağlayan yol üzerinde hac farizasını ifa etmek için giden hacıların her türlü ihtiyaçlarını karşılamak üzere kervansaraylar kurdular.
    zengin ticari malları taşıyan kervanlar için hudut civarında düşman çapulcularından, içeride göçebe ve eşkıya baskınlarından koruyacak emniyetli konak yerleri sağlamak ve yolcuların kondukları ve geceledikleri yerlerde her türlü ihtiyaçlarını temin etmek maksadıyla kurulan kervansaraylarda; yatakhane ve aşhaneler, erzak ambarları, ticari eşya depoları, yolcuların hayvanları için ahırlar, samanlıklar, yolcuların namaz kılmaları için mescidler, kütüphaneler, misafirlerin yıkanması için hamamlar, abdest almaları için şadırvanlar, tedavileri için hastahane ve eczahaneler, ayakkabılarının tamiri ve fakir yolculara yenisinin yapılması için ayakkabıcılar, hayvanları nallamak için nalbantlar, bu teşkilat ve tesisleri idare edecek, gelir ve gider hesaplarını yapacak divan (büro) ve memurları vardı.
    umumiyetle selçuklu sultanları ve devlet adamları tarafından yaptırılan bu muazzam kervansarayların hepsi vakıftı. maddi büyüklükleri ve teşkilatları nisbetinde zengin gelir kaynaklarına da sahiptiler.
    bu suretle kervansaraylara inen ve konaklayan tüccar ve her türlü yolcu, zengin fakir; müslüman gayri müslim kim olursa olsun, orada her türlü ihtiyacını ücretsiz olarak görebilirdi.
    kervansaraylarda hasta yolcular, sıhhat buluncaya kadar tedavi edilir, hayvanlarının tedavisi de baytar (veteriner) tarafından yapılır ve tedavi masrafları vakıf tarafından karşılanırdı. fakir hastalar, öldüğü takdirde kefen masrafları da vakıf gelirlerinden ödenirdi.
    büyük ve muhkem binalar olan kervansaraylarda akşam olunca kapılar sıkıca kapatılır, vazifeliler tarafından kandiller yakılırdı. kapı kapandıktan sonra hiç kimse dışarıya çıkarılmaz, fakat dışarıdan gelenler içeriye alınırdı. şafak atınca davullar çalınır, herkes uyandıktan sonra hancılar; ey ümmet-i muhammed! malınız, canınız, elbiseleriniz ve atınız tamam mı? diye sorarlar, herkes; tamamdır. allahü teala hayır sahibine rahmet eylesin. diyerek kervansarayı vakf edene dua ederlerdi. herkes gerekli yol hazırlıklarını yaptıktan sonra kapılar açılır, misafirlere; gafil gitmeyin, herkesi arkadaş etmeyin, yürüyün, allah asan (kolay) getire. diye dua ve nasihatte bulunduktan sonra kervanlar uğurlanırdı.
    sulh zamanında ticari maksatlar için kullanılan kervansaraylar, harb zamanında o belde ahalisinin düşman hücumundan korunmak için sığındığı veya sefer esnasında ordunun konakladığı müstahkem yer olarak da kullanılırdı. bilhassa hudut boylarına yakın kervansaraylar, hudut kalesi vazifesini görürdü. aksaray yakınındaki sultan hanı, 20.000 askerle kuşatan bir moğol komutanına iki ay dayanacak ve alınamayacak ölçüde muhkem idi.
    islam dininin misafirperverliğe ve hayırseverliğe verdiği ehemmiyet sonucu, ortaya çıkan kervansarayların bir benzeri, ortaçağ avrupasında olmadığı gibi, düşüncesi bile mevcut değildi. islam tarihinin önceki devirlerinde olduğu gibi, osmanlılarda da bu güzel ve faydalı eserler uzun bir zaman halkın hizmetinde kullanıldılar.
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  4. #4
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    Selçuklu kervansarayları

    Selçuklu kervansarayları başlangıçta, yolcuların ve kervanların konaklamaları ve ihtiyaçlarını görmeleri için, semerci, urgancı, nalbant, demirci gibi atölyeleri, mutfak, hamam, tıbbi yardım, çayhane veya kahvehane, yatak bölümü, binek ve yük hayvanları için yarı kapalı bölümü, hatta bazılarında Mescit bile bulunurdu. Hanlarda verilen hizmetlerden para alınmazdı.
    Kervansaraylar Selçuklu Sultanları ve devlet adamlarınca vakıf olarak kurulmuştur. Bir kervansarayın temel işleyişini sağlayan yasal ve parasal mekanizma, döneme ilişkin vakfiyelerde tanımlanmıştır. Kervansaray çalışanları; çalışanlar başında yer alan nazır, kontrolleri yapan bir müsrif, bir mütevelli (handa olması gerekmiyor), bir hancı, bir muzif (sorumlu müdür), emir havayıcı (gerekli erzak ve malzemeyi sağlayan), aşhanede bir aşçı, bir baytar ve atlı bir hizmet adamı, mescit için bir imam ve müezzin olarak kaydedilmiştir.[1] Bir kervansarayda yerli ve yabancı ayrıt edilmeksizin herkese üç gün yiyecek - içecek verilmiş, değişik din, dil ve ırktan olan insanlar bu mekanlarda bir tür dünya vatandaşlığı yaşamışlardır.
    Kervansaraylar, kervanların gün boyunca süren yorucu yolculuktan sonra konaklamalarını, bu arada yolcuların ve hayvanların her türlü ihtiyaçlarını karşılayabilecek yatakhane, aşevi, erzak ambarı, depolar, ahırlar, mescit, şadırvan, hamam, eczane, ayakkabıcı, nalbant için gerekli mekanlar bulundurmakta ve bu hizmetleri karşılıksız vermektedirler (Turan, 1946-Bakır, 1998). Kervansarayların boyutları, üzerine inşa edildikleri yolun, ticaret hacmine, dolayısıyla konaklayacak kervanların büyüklüğüne ve yaptıranların gücünü bağlı olarak değişmiştir.[2]
    Selçuklu Kervansaraylarının Mimarı o zamanın en ünlü mimarları olan Kölük bin Abdullah ve Kaluyan El-Konevi'dir.
    Uzun ince bir yoldayım türküsünde, Aşık Veysel yaşamı bir “iki kapılı bir handa” geziye benzetir; böylece kırsal alanlarda hanların önemini belirtir.
    Anadolu kervansaraylarında mescitler, avlu önyüzünde ya da avlu ortasında fevkani köşk mescit olarak görülmektedir. Mescidi avlu ortasında olan kervansaraylar, Konya – Nevşehir yolu üzerindeki Ağzıkara Han, Kayseri - Sivas yolu üzerindeki Tuzhisarı Sultan Han, Konya - Aksaray yolundaki Sultan Han ve Afyon - Konya yolu üzerindeki SultandağıSahip Ata Hanı olmak üzere dört adettir.[3]

    Aksarya - Konya

    Aksaray'dan batıya Konya'ya doğru yol üzerinde bulunan kervansaraylar;

    * Sultan Han
    * Obruk Han
    * Zazadin Han

    Aksaray - Kayseri

    Aksaray'dan doğuya Kayseri'ye doğru yol üzerinde bulunan kervansaraylar;

    * Ağzıkara Han
    * Öresin Han
    * Alay Han
    * Dolay Han
    * Sarı Han

    Konya - Afyon

    Konya'dan kuzeybatıya (veya iki yöne) Afyon'a doğru yol üzerinde bulunan kervansaraylar;

    * Horozlu Han
    * Dokuzun Han
    * Hacı Hafız Han
    * Kadın Han
    * İshaklı Hanı (Sâhipata Han)
    * Eğret Han
    * Yeniceköy Han

    Konya - Eğridir

    Konya'dan batıya Beyşehir'e doğru yol üzerinde bulunan kervansaraylar;

    * Altınapa Han
    * Kuruçesme Han
    * Kızılören Han
    * Kireli Han
    * Ertokuş Han
    * Eğridir Han

    Antalya - Eğridir

    Antalya'dan kuzeye Eğridir'e doğru üzerinde bulunan kervansaraylar;

    * Evdir Han
    * Kırkgöz Han
    * Suzuz Han
    * İncir Han
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  5. #5
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    Osmanli'da Kervansaray

    Asirlar boyunca, vakiflarin medeniyet tarihimize kazandirmis oldugu, devrinin mimarî özelligi ve sosyal seviyesini gösteren muhtesem âbideler arasinda kervansaraylarin özel bir yeri bulunmaktadir. Gerçekten, Müslüman toplumlarin ulasim bakimindan meydana getirdigi hayir ve sosyal kurumlarin basinda gelen müesseselerden biri de kervansaraylardir. Din, dil, irk, renk ve mezhep farki gözetmeden herkese hizmet veren bu müesseseler, tarih boyunca önemli fonksiyonlar icra etmislerdir. Uzaktan bakilinca bir kaleyi andiran kervansaraylar, Islâm dünyasinda daha önce kurulan "Ribat"larin bir devamidir. Bundan dolayi, Selçuklu devrine ait vakfiye, kitâbe ve kronik gibi kaynaklarda bunlara, ribat da denilmektedir. Asli, Farsça "kârbân" olan kervan, günümüz nakil vâsitalarinin sagladigi imkândan yoksun bulunuldugu bir devirde, at, katir ve develerle bir memleketten digerine ticaret esyasi tasiyan kafilelere denir. Gerek böyle ticaret kafileleri ve gerekse bunlara iltihak eden veya kendi basina seyahat eden yolcular, her günkü seyahatin aksaminda, hayvanlarini dinlendirmek, yemleyip, sulamak ve ertesi günkü yola hazirlanmak üzere menzillerde geceyi geçirmek zorunda idiler. Takriben 40 km. araliklarla ve yukarida belirtilen hizmetleri görmek için insa edilen bu neviden binalara kervansaray denir.
    Iyi ve liyâkatli bir hükümdarin özelliklerinden bahsederken Nizâmülmülk, onun yol baslarina ribatlar kurmasi gerektigine de temas eder. Demek oluyor ki kervansaraylar, daha baslangiçtan itibaren, sultan ve padisahlarin himayesi altina alinmislardi. Böylece bir sosyal sigorta müessesesi de dogmus oluyordu. Derbent, bogaz vs. gibi menzillerde yapilan kervansaraylar sâyesinde insanlar, rahatça ve emniyet içinde seyahat edebiliyorlardi. Biraz önce de belirtildigi gibi Yol emniyet ve huzurunun saglanmasi sadece müslümanlar için degildi. Nitekim, Türkiye'ye gelen yabanci tüccarlara taninan imtiyazlardan bahsederken Osman Turan: "Yollarda herhangi bir sekilde zarar gören, soyguna ugrayan veya emtiasi denizde batan tüccarlarin mallari, devlet hazinesinden tazmin edilmekteydi ki, bu, Selçuklu Devleti'nin bir devlet sigortasi takib ettigini gösterir. Bu keyfiyet, dünya ticareti tarihi içinde çok ehemmiyetlidir. Zira ticaret tarihi ile ugrasanlar, sigorta müessesesinin zuhurunu XIV. asra Ceneviz ve Venediklilere kadar çikarmaktadirlar." der. Gerçekten, Selçuklularda sadece malin tazmin edilmesiyle kalinmiyor, ayni zamanda kervan soyucular için de en agir cezalar uygulaniyordu. Demek oluyor ki, ticaret erbabinin mal ve can güvenligi, tamamen devletin himayesi altinda bulunuyordu.
    Ekserisi, Islâmî yardimlasma anlayisi neticesi ortaya çikan ve vakiflara bagli bulunan kervansaraylar, iki mühim gaye için insa ediliyorlardi. Bunlar:
    a. Zengin ticarî emtia nakleden kervanlara, hudud boylarindan baslamak üzere, tehlikeli bütün bölgelerde gerek düsman çapullarindan, gerek eskiyadan ve gerekse diger baskinlardan korumak için emniyetli ve müstahkem yerler insa etmek. Bu gayenin tahakkuku için, bunlarin etrafi kalin ve mustahkem surlarla çevriliyordu. Surlar üzerinde kule ve burçlar insa edildigi gibi kapilan da demirden yapiliyordu. Böylece kervansaraylar, her türlü tehlikeye karsi koyacak bir müdafaa tertibine sahip oluyorlardi.
    b. Kervansaraylarin hedef tuttugu ikinci mühim gâye de, yolcularin konduklari veya geceledikleri yerlerde, onlarin her türlü ihtiyaçlarini temin etmekti. Gerçekten bu maksatla kervansaraylarda vücuda getirilen tesisler dikkate sayandir. Içlerinde yatakhaneleri, ashaneleri, erzak anbarlari, ticarî esyayi koyacak depolar, yolcularin hayvanlarini barindiracak ahirlari, samanliklari, mescidleri, hamamlari, sadirvanlari, hastahaneleri, eczaneleri, yolcularin ayakkabilarini tamir ve fakir yolculara yenisini yapmak için ayakkabicilari, nalbantlari ve bütün bunlarin gelir ve masraflarini idare edecek divan (büro) ve memurlari vardi. Bu muazzam yapilar, bütünüyle vakiftilar. Bu kervansaraylara inen yolcu, zengin olsun fakir olsun bütün ihtiyaçlari, Parasiz olarak karsilanirdi.
    Kervansaraylarda hizmet eden kimselerin tavirlarmi da vakfiyelerinden ögrenmek mümkündür. Buna göre hizmetliler, tatli sözlü, güler yüzlü olacaklardir. Gelenlere yorgunluklarini unutturacak derecede nazik davranacaklardir. Onlara karsi öyle hareket edecekler ki, yolcular kendilerini evlerinde hissedeceklerdir.
    Askerî gayeler disinda, sadece yolcularin yemek, yatmak ve istirahat etmeleri için kervansaray (Ribat) insasi an'anesi, Islâm âleminde daha ziyade Türkistan'da inkisaf etmisti. Selçuklular bir çok an'ane ile birlikte bunu da Türkistan'dap getirmislerdi. Bu yüzden Anadolu'daki ilk kervansaraylara Ikinci Kiliçarslan (1115-1192) zamaninda raslanmaktadir. Artik bu baslangiçtan sonra özellikle Konya-Kayseri yolu üzerinde pek çok sayida kervansaray insa edildi. Böylece kervansaray insa gelenegi, Ortaasya'da dogmus, Iran'da gelismis ve Anadolu Selçuklulari zamaninda nihaî seklini alarak zirveye ulasmistir. Türkiye'deki han ve kervansaraylari bir katalog halinde veren bir esere göre Türkiye sinirlari içinde 112 Selçuklu, 221 de Osmanli kervansarayi bulunmaktadir.
    Kervansaraylarin Ifa ettigi önemli hizmetlerden biri de kisa bir müddet sonra çevrelerinde bir ticaret merkezi meydana getirmis olmalariydi. XIII. Asirda Suriye, Irak, Dogu Anadolu, Kayseri ve Sivas istikametinde ilerleyen yollarin kavsaginda bulunan Karatay Kervansarayi civari, böyle bir merkezdi. Kervansarayin insasindan sekiz sene sonra orada 15 dükkân ve kira getiren evlerin bulunmasi, bu ticarî faaliyet hakkinda bize bir fikir vermektedir.
    Bati'nin, para kazanmak gayesiyle ancak XVIII. asrin ortalarinda (1750, Ingiltere) yaptirabildigi otele karsilik müslümanlar, birer ictimaî hayir kurulusu olan kervansaraylari vasitasiyle din farki gözetmeden herkese hizmet edebiliyorlardi. Kervansaraylarin bu hizmetine örnek olmasi bakimindan Evliya Çelebi'nin, Lüleburgaz'daki Sokullu Mehmed Pasa Kervansarayi hakkinda verdigi bilgiyi buraya aliyoruz:
    "Bir bâb-i azîm içre kal'a misâl karsu karsuya yüz elli ocak han-i kebirdir. Haremli, develekli, ahirli olup sadece ahuru 3000'den ziyâde hayvan alir. Kapida daima dîbebanlari nigehbânlik ederler. Ba'de'l-asâ kapuda mehterhâne çalinup kapu sedd olunur. Dîdebanlar, vakiftan kandiller yakup dibinde yatarlar. Eger nisfu'l-leylde tasradan misafir gelirse kapuyu açip içeri alirlar. Ma hazar taam getirirler. Amma cihan yikilsa içerden tasra bir âdem birakmazlar. Sart-i vâkif böyledir. Tâ cümle misafirîn kalktikta yine mehterhâne dövülüp herkes malindan haberdar olur. Hancilar, dellallar gibi:
    "Ey ümmet-i Muhammed! maliniz, caniniz, atiniz, donunuz tamammidir?" diye rica edüp nidâ ederler. Müsafirin cümlesi "tamamdir Hak sahib-i hayrata rahmet eyleye" dediklerinde bevvablar, vakt-i safî iki dervazeleri küsâde eyleyüp yine kapu dibinde "Gâfil gitmen, bisât gaib etmen, herkesi refik etmen, yürün, Allah âsan getire" deyü duâ ve nasihat ederler."
    Kervansaraylarin küçüklerine han denir. Vakia eski büyük kervansaraylara da han dendigi görülmekte ise de umumiyetle bu tabir küçük kervansaraylar için kullanilir.
    Osmanlilar, Iran ve Selçuklu Türklerinde oldugu gibi hanlarim çok büyük yapmamislardir. Onlar, daha ziyade medrese ve hamamlari da dahil olmak üzere bunlarin kullanisli olmasi için plâni küçük tutmuslardir.
    Hanlar, ekseriyetle bir büyük avlu etrafinda iki katli olarak yapilmis bulunan binalardir. Hanin sokak tarafindaki cephesinde büyük bir kapisi bulunur. Bu kapinin iki tarafinda genellikle bir kahvehane, bir nalbant ve araba tamircisi bulunur. Kapidan, üstü açik genis bir avluya girilir. Bu avlunun karsi tarafinda ahirlar ve önünde arabalari koymak için bir sundurma ile denkleri ve esyayi koymaya mahsus odalar vardir. Bir taraftan tas bir merdivenle yukaridaki gezinti yerine çikilir. Burasi bir revakla örtülmüstür. Bu gezinti yerine kapilari açilan odalar vardir ki, yolcu orada yatar. Her odanin bir ocagi vardir. Bazi hanlarin ortasinda bir sadirvan ve hayvanlari sulamak için yalaklar oldugu gibi büyük kervansaraylarda küçük bir mescid de bulunur.
    Yol güzergâhlarinda yapilan hanlardan baska sehirlerde yapilan hanlar da vardir. Çünkü, kervanlarin esas hedefi olan sehirlerde, bunlara daha çok ihtiyaçlari vardir. Bunun için de sehirlerde ihtiyaca göre irili ufakli pek çok han insa edilirdi. Buralarda yolcular kaldigi gibi herhangi bir is için sehre gelmis olanlarla bekârlar da birer oda tutmak suretiyle kalabilirlerdi. Hanlara ne gece ne de gündüz kadinlar yalniz baslarina giremezlerdi. Ya han kahyasi veya odabasisi, onlara refakat ederek istedikleri ile görüstürürlerdi.
    îdare bakimindan kervansaraylar iki kisma ayrilirdi. Büyük bir kismi vakifli idi ki, yolcular buralara parasiz alinirdi. Bunlar, Bati'da hiç bir zaman esine rastlanmayan birer sefkat ve yardim müesseseleriydi. Kervansaraylardan bir kisminin vakfi yoktu. Oralarda yatip kalkan cüz'î bir miktar ücret öderdi.
    Anadolu'yu âbideler ülkesi haline getiren bu kervansaraylar, son asirlarda küçülmeye ve sanat degerini kaybetmeye basladilar. O heybetli tas yapilarin yerine kireç sivali, kerpiç hanlar geçti, Yollar eminlesip sehirler büyüdükçe onlar da degerini kaybettiler.

    Kurtkulağı Kervansarayı, Ceyhan'ın 12 km güneydoğusunda Kurtkulağı Beldesi'ndedir. 17. yy. sonlarında Hüseyin Paşa tarafından eski Halep kervan yolu üzerinde yaptırılmıştır. Büyük kesme taşlarla inşa edilen yapı, 23,60 x 45,75 m boyutlarındadır. 1,80 x 2,15 m boyutlarında kalın ayaklar ve kemerlerle örtülü odalar sivri kemerli ikişer pencere ile aydınlanmaktadır. Kervansarayın yanında, aynı döneme ait ilginç mimarisi olan tarihi cami bulunur. Bu cami 1601 yılında Haydar Ağa tarafından yaptırılmıştır (Haydar Ağa Cami).

    Kurşunlu Han, İstanbul ilinin Büyükçekmece ilçesinde bulunan tarihi kervansaray. Büyükçekmece Kervansaray olarak da bilinir.

    1566 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. 48 metre uzunluğunda, 22,3 metre genişliğindeki kervansaray kesme taştan yapılmıştır. İlk yapıldığında çatının tamamı kurşunla kapatıldığından Kurşunlu Han olarak bilinmektedir.

    16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Asya ve Avrupa ticaret yolları üzerinde İstanbul'un Avrupa çıkışındaki büyük konaklama yeri idi.


    Rüstem Paşa Kervansarayı Edirne'de yer almaktadır. 1554 tarihinde Rüstem Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. İki katlıdır. Birinci katta 39, ikinci katta 41 odası vardır. 1972 yılında restore edilerek otel olarak kullanılmaya başlanmıştır.
    1985-1987 yıllarında restore edilen kervansarayda Ramazan ayı boyunca şenlikler yapılmakta, kermes ve gösteri gibi kültürel ve sanatsal etkinlikler düzenlenmektedir.

    Kervansaray, karşısında bulunan Sokullu Mehmet Paşa Camii ve Kanuni Sultan Süleyman Çeşmesi ile birlikte Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü'nün başındaki turistik alanda bulunur.

    Köprülü Mehmet Paşa Kervansarayı
    Bilecik-Adapazarı karayolu üzerinde Vezirhan Beldesindedir. 17. yüzyıl başlarında Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa yaptırmıştır. 1915'te sağlam olduğu bilinen çatı bu tarihten sonra çökmüştür. Günümüzde dört duvar durmaktadır.
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  6. #6
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    KERVANSARAY

    Kervansaray kervanların ticâret yolları üzerindeki konak yeri. Devlet veya hayırsever kişiler tarafından kurulan bu muhkem binalarda kervan ihtiyaçları ücretsiz karşılanırdı. Bunlar, bir şehir içinde olurlarsa, han adını alırdı.

    İslamiyetin yayılış dönemlerinde askeri maksatla ve sınır emniyetini korumak için kurulan ribatlar, sonraki devirlerde ticari maksatla kullanıldı ve bu binalara, kervansaray adı verildi. Türklerin Müslüman olmasından sonra, genişleyen İslam toprakları üzerinde ortaya çıkan kervansaraylar, Selçuklular zamanında en gelişmiş şeklini aldı. Anadolu'da bulunan çeşitli ticaret yolları üzerinde yüze yakın kervansaray yapıldı.

    Uzaktan bakılınca bir kale gibi görünen, içlerine girildiği zaman kervan kafilelerinin her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak bir teşkilata sahib olan bu binalar, Selçuklu sultanları ve yüksek devlet görevlileri tarafından büyük ticaret yolları üzerinde her menzil için, yani 30-40 kilometrelik mesafede bir yaptırılmışlardı. Müslüman doğu ve Hıristiyan batı ülkeleri arasında bir köprü vazifesini gören Anadolu toprakları üzerine, İkinci Kılıç Arslan, Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev, Birinci İzzeddin Keykavus ve Birinci Alaeddin Keykubad gibi iktisadi ve ticari hayatın önemini bilen Selçuklu sultanları; Antalya ve Sinop gibi giriş ve çıkış limanlarıyla önemli ticaret merkezlerini birbirine bağlayan ticaret yolları üzerinde büyük kervansaraylar kurdular. Bu merkezlere yerleştirdikleri tüccarlara her türlü yardımda bulundular.

    Anadolu'ya gelen yabancı tüccarlara da büyük kolaylıklar gösterdiler. Yollarda herhangi bir şekilde zarar gören, soyguna uğrayan ve malları denizde batan tüccarların zararlarını devlet hazinesinden tazmin ederek, bir nevi devlet sigortası kurduları. Antalya ve Alanya'dan (Alaiyye) başlayıp Isparta, Konya, Aksaray, Kayseri, Sivas, Erzincan ve Erzurum gibi büyük merkezlerden geçerek İran ve Türkistan'a ulaşan doğu-batı istikametindeki yol üzerinde; Konya-Akşehir istikametinden İstanbul'a ve Batı Anadolu vadilerine ulaşan yol üzerinde; Konya, Ankara, Çankırı, Kastamonu, Durağan, Sinop istikametindeki ve Sivas, Tokat, Amasya, Merzifon, Samsun hattıyla Sinop'a ulaşan güney-kuzey ve Elbistan, Malatya, Diyarbakır üzerinden Irak'a giden yollar üzerinde pek çok kervansaray yaptırdılar.

    İslam dininin misafirperverliğe ve hayırseverliğe verdiği ehemmiyet sonucu, ortaya çıkan kervansarayların bir benzeri, ortaçağ Avrupasında olmadığı gibi, düşüncesi bile mevcut değildi. İslam tarihinin önceki devirlerinde olduğu gibi, Osmanlılarda da bu güzel ve faydalı eserler uzun bir zaman halkın hizmetinde kullanıldılar.


    TÜRKİYE'DEKİ KERVANSARAYLAR


    SARIHAN Kervansarayı

    By ziberkan at 2009-03-21
    Sarıhan kervansarayı, doğu-batı bağlantısını sağlayan Aksaray-Kayseri güzergahının Nevşehir sınırları içinde kalır. Avanos ilçesinin 5 km güneydoğusunda, Ürgüp'ün ise 6 km kuzeyinde, Damsa vadisinde yer alır. II. İzzettin Keykavus zamanında - belki de onun tarafından - 1249 yılında yaptırılan Sarıhan 2000 m²'lik bir alanı kaplamaktadır.
    Sarıhan'da yapı malzemesi olarak sarı, pembe ve devetüyü renginde, oldukça düzgün kesme taşlar kullanılmıştır. Gerek anıtsal portalin, gerekse iç portalin kapı kemerlerinde iki renkli taşlar kullanılmış, böylece dekoratif bir görünüm sağlanmıştır. Üst kısımları yer yer yıkılan han, 1991 yılında restorasyonu tamamlanarak orijinal haline getirilmiştir. Selçuklu sultanları, sultanhanların en son örneklerinden olan Sarıhan'dan sonra han yaptırmamışlardır.


    AĞZIKARAHAN Kervansarayı

    By ziberkan at 2009-03-21
    Aksaray Sultanhanı'ndan sonra Kapadokya'da ikinci durak Aksaray-Nevşehir karayolunun 15. km'sinde yer alan Ağzıkarahan'dır. Bulunduğu köyle aynı adı taşıyan kervansarayın, diğer adı da Hoca Mesud Kervansarayı'dır. Ağzıkarahan'ın 2 kitabesine göre yapımına zengin bir tüccar olan Hoca Mesud bin Abdullah tarafından 1231 yılında başlanmış, 1239'da tamamlanmıştır. Kervansaray'ın holü I. Alaaddin Keykubat, avlusu ise oğlu II. Gıyaseddin Keyhusrev zamanında yapılmıştır.
    Ağzıkarahan, portalleri, köşk mescidi, kuleleri ve diğer mimarî özelliklerinden dolayı kale görünümlü sultanhanlarını hatırlatmaktadır. Avlu ortasında anıtsal bir yapı gibi görünen ve dört kemer üzerine oturan köşk mescit, etrafında ise revaklı ve kapalı mekanlar yer alır. Ağzıkarahan süslemelerinde insan, hayvan ve bitkisel motiflerin tercih edilmemiş olması hana farklı bir özellik kazandırmıştır. Hanın dışında güney tarafında dikdörtgen planlı bir de hamamı bulunmaktadır. Ağzıkarahan, Karamanlılar ile Memreş adlı bir Türk beyi arasındaki çatışmada büyük tahribe uğramış, iki kulesi yıkılmış; 14. yüzyıl başlarında Kerimeddin Gazan Han tarafından yeniden yaptırılmıştır.

    ADANA-CEYHAN-KURTKULAĞI KERVANSARAYI

    By ziberkan at 2009-03-21
    Kervansaray 17. yüzyılda Hüseyin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yapı daha sonra Mimar başı Mehmet Ağa tarafından onarılmıştır.
    Yapı 45.75x23.60 m. boyutlarında enine dikdörtgen planlıdır. İçte iki sıra halinde uzanan ayaklar birbirine sivri kemerle bağlanmıştır. Ayaklar ve sivri kemerler de yapının üzerini örten beşik tonozları taşımaktadır. Duvarlar yonu taşı kaplıdır. Duvarlar kuzey ve güney cephelerde payandalarla desteklenmiştir. Yapının giriş kapısı doğu cephede yer almaktadır.

    AFYON-İHSANİYE-DÖĞER KERVANSARAYI



    Döğer kervansarayı 15. yüzyılda Sultan II. Murat döneminde inşa edilmiştir.
    Yapı enine dikdörtgen planlıdır. Toplam uzunluğu 56.50.m.dir. Bitişik iki ayrı bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm iki katlıdır. Duvarlar yonu taşı kaplıdır. Uzun duvarlara bitişik ayaklar birbirine kemerlerle bağlanmış ve üzerleri çapraz tonozlarla örtülüdür. İkinci katta yer alan odalar kubbe ile örtülüdür. Bu odalardan biri mescit olarak düzenlenmiştir. İkinci bölüm tek katlı ve duvarlar moloz taş örgülüdür. İçte yer alan dört ayak birbirlerine kemerle bağlanmış ve üzerleri beşik tonozla örtülüdür.


    TOKAT-PAZAR-MAHPERİ HATUN KERVANSARAYI

    By ziberkan at 2009-03-21
    Kervansaray Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad'ın birinci eşi Mahperi Hatun tarafından M.1238-39 yılında yaptırılmıştır. Konya'yı Sinop'a bağlayan kervan yolu üzerinde yer almaktadır.Yapı yazlık ve kışlık olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Yazlık avlulu ve revaklıdır. Kışlık kısım tamamen kapalı ve üzeri ayaklar üzerine tonozlarla örtülüdür. Yazlık ve kışlık kısmına mukarnas kavsaralı portal kapılarla girilmektedir. Duvarlar yonu taşı kaplı ve dıştan payandalarla desteklenmiştir.

    Rüstem Paşa Kervansarayı

    By ziberkan at 2009-03-21
    Kent merkezinde Eski Cami'nin hemen arkasındadır. Kanuni Sultan Süleyman'ın Sadrazamı Rüstem Paşa tarafından,1561'de Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Avlulu bir handır. Dikdörtgen avlunun çevresinde iki kat halinde 102 oda yer alır. Katların avluya bakan yüzleri revaklıdır. Uzun kenarında karşılıklı olarak yukarı çıkan merdivenleri vardır. Üst kat pencere ve kapı kemerlerindeki tuğla ve süsleme ilginçtir. Sivri kemerli pencerelerin sonradan dört köşe hale getirilmesi, doldurulması ya da yeni pencere açılması yapının görünümünü bozmuştur. Ön cephelerde 21 adet dükkan bulunur. Bu dükkanlar Kervansaray'a gelir getirmek amacıyla yapılmıştır.
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

Benzer Konular

  1. Kodlayarak KPSS Konularında Genel Bilgiler
    Konu Sahibi gencer Forum Kpss, Öğretmen Seçme,Kariyer ve İdarecilik Sınavları Tarih Ders Notları
    Cevap: 7
    Son Mesaj : 13.Mayıs.2010, 19:23
  2. Ynt: Kodlayarak KPSS Konularında Genel Bilgiler
    Konu Sahibi mambini Forum Çöp Kutusuu
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 17.Haziran.2009, 16:29
  3. Ynt: Kodlayarak KPSS Konularında Genel Bilgiler
    Konu Sahibi aslilili Forum Çöp Kutusuu
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 04.Nisan.2009, 12:36
  4. Şeybaniler Hakkında Bazı Bilgiler
    Konu Sahibi sadik_uzumlu Forum Tarih 1 Genel Ders Notları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 10.Aralık.2007, 22:40
  5. Hat Sanatı İle İlgili Genel Bilgiler
    Konu Sahibi BeyazZambak Forum Osmanlı Hat Sanatı
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 09.Ekim.2007, 08:56

Bu Konu için Etiketler

Giriş