"EĞER BABAN GELİRSE ANNEM SENİ HEP BEKLEDİ DE..."

Sonra bize ulaştırılan “hikayeye geçelim...“Balıkesir'de Ali Suriri İlkokulu karşısındaki boşlukta ...

Eski ayakkabı tamircisi... Kır pala bıyıklı bir ihtiyar.. Cevdet dede vardı..

Bir akşam üstü, yanı başında sohbet ederken... Konu Çanakkale'ye geldi...

Ağlamaya başladı ve devam etti... "Rahmetli babam Hafız Ali... Çanakkale'de kaldığında ..

Anamın karnında yedi aylıkmışım. Onu hiç tanımadım... Bir fotoğrafı bile yoktu..

O günler.. Çok zor günlerdi. Seferberliğin sıkıntısı, Kuvvayı Milliye zamanı, işgal yılları...

Kurtuluş, yokluk, sıkıntı..

Çocukluğumuz hep ekmek peşinde sıkıntı ile geçti ama anam, benim çocukluğumdan itibaren her sokağa çıkışta, her nereye giderse; yanıma gelir ve..
-Oğlum ben pazara gidiyorum,baban gelirse beni hemen çağır ha!..
-Ben teyzenlere gidiyorum.Baban gelirse beni hemen çağır ha!..
-Ben komşulara gidiyorum.Baban gelirse beni hemen çağır ha..! Derdi.

Anam babamı bekledi durdu...Büyüdüm,dükkan açtım.. Annem yine her bir yere gidişte...

Dükkana gelir,gideceği yeri söyler ve “Baban gelirse beni çağır ha!..” derdi.

Aradan yıllar geçti,anacığım ihtiyarladı..

Gene hep değneğini kaparak bana gelir

Ve..

"Baban gelirse beni çağır ha!.."

Diye tembihlerdi...

Günü geldi ağırlaştı.. Ölüm döşeğinde bizimle helalleşti..

"Bana iyi baktınız,hakkınızı helal edin" dedi. Bana döndü yavaşça;

"Baban gelirse, O'na annem hep seni bekledi de" dedi.

Birden irkilerek doğruldu, kapıya doğru gülümseyerek:

“Hoş geldin Bey, hoş geldin.....”

Diyerek ruhunu teslim etti.