SELÇUKLU TARİHİNDEN SEÇMELER


ALAEDİN KEYKUBAT'IN RÜYASI

Alaedin Keykubat (1220-1237) bir gün âlim Eflâki'yi huzuruna çağırır ve:
-"Hocam, der, dün gece rüyamda başımı altın, sinemi gümüş ve belden aşağısını da bakır olarak gördüm. Acaba bu neye delâlettir?" Eflâki biraz düşündükten sonra şöyle cevap verir:
-"Sizin, saltanatınız sırasında memleket huzurlu olacak ve altın gibi bir devir yaşayacaktır. Senden sonra memleketin idaresi gümüş derecesine düşecektir. Hele devletin, saltanatının üçüncü batında ise,halk bir birine düşecek, vefa ve şevkat kalmayacaktır. Dördüncü batında daha bozulacak ve beşinci batında ise Selçuklu hanedanı harap olacak, küçük adamlar mevkilere yükselecektir.

Alıntı(Taih Fıkraları: Necati KOTAN)
OSMAN BEY SANA PADİŞAHLIK MÜJDELENDİ
Aşıkpaşa’ya göre Osman Gazi, 1278 yılında Şeyh Edebali’nin kızı Malhatun ile evlenmiştir. Genç Kayı aşireti reisi bir gece Şeyh Edebali’nin evinde misafir olur. Ancak gördüğü bir rüya Şeyh’in dikkatini çekmiştir. Osman rüyasında Şeyh Edebali’nin göğsünden çıkan bir ışığın kendi göğsüne girdiğini, ondan sonra bu ışıkla beraber bir meşe fidanını dal budak salıp, bütün dünyayı kapladığını görmüştür. Sabahleyin rüyayı Şeyh’e anlattığında Şeyh ona şunları söyler:
-“Oğlum Osman… Sen bir hükümdar olacaksın, padişahlık sana ve senin nesline mübarek olsun, benim kızım da senin helalindir.”
Edebali’nin müridlerinden Kumral Dede, Osman’ın yanına yaklaşıp:
-“Ey Osman, sana padişahlık müjdelendiğine göre bana ne verceksin?” dediğinde Osman’da:
-“Padişah olayım, sana bir köy vereyim” dedi. Bunun üzerine Kumral’da:
-“O halde vaadini bir kağıda yaz da bana ver” deyince, Osman:
-“Ben yazı bilmem. Ama atamdan kalan bir kılıcım var, onu sana vereyim. Bu kılıç sende nişan olarak dursun, benim neslim o kılıcı görür ve köyü senden almaz”
Tarihi kaynaklara göre Osmanlı tahtına oturan her padişah o kılıcı görmüştür.
(Reşat Ekrem Koçu, Osmanlı Padişahları. S. 12)


OSMAN’IN OĞLUNA VASİYETİ

Osman Gazi 1324 yılında Bursa, muhasarası sırasında öldü. Ölmeden evvel Osman Gazi, etrafındakilere Bursa’daki gümüş gibi parlayan manastırı işaret edip:
-“Ben şol gümüşlü kubbenin altına koyarsınız.” Dedikten sonra, oğlu Orhan’ı yanına çağırıp, şu vasiyette bulundu:
-“Tanrı buyruğundan gayri iş görmiyesin. Bilmediğin şeyleri ulemadan öğrenesin. Askerlerin ihsanını eksik etme ve sana itaat edenleri hoş tut. Cihadı terk etme, zalim olma ve âlemi adaletinle şenlendir. Askerine ve malına gurur gösteripte iyilikten uzaklaşma. Bizim yolumuz hak yoludur.
(Mufassal Osmanlı Tarihi, C. I, S,62)