Birinci Ahmed’in tahta çıkan iki oğlundan biri olan Genç Osman’da at sevgisi epey fazlaydı. Bu sevgi kardeşi olan Dördüncü Murad’da da artarak devam edecektir. Genç Osman 1618-1622 yılları arasında tahtta kalmış, idealist fikirlere sahip, ancak tecrübesizliğinin kurbanı olan bir padişahtı. Düzeni bozulan yeniçeri ocağını kaldırma fikrini ulu orta söyleyince isyan eden yeniçeriler tarafından saraydan alınarak önce Aksaray’daki Et Meydanı’na ve oradan da Yedikule Zindanları’na götürülerek feci şekilde boğulmuştur. İkinci Osman’ın en büyük zevklerinden biri de ata binmekti. En gözde hayvanı da öyle görülüyor ki “Sisli Kır” adını verdiği atıydı. Bu hayvanın ölümü genç padişahı derinden etkilemiş ve Üsküdar’da babası Birinci Ahmed zamanında yaptırıldığı sanılan Kavak Sarayı’nın bahçesine sevgili atını gömdürmüştür. Başına da yüksekliği 96 santimetre ve genişliği 62 santimetre olan bir mezar taşı kitabesi koydurmuştu. Mezar taşının kitabesinde;

“Zıllı Hak Hazreti Osman Hanın

Sisli Kır nam atı ölmüştür

Emri Yezdaniyle mevt irişicek

Bu makam içre o gömülmüştür”

yazılıydı.

Mezar taşının içinde yer aldığı Kavak Sarayı ise zaman içinde ortadan kalkmıştır. Eski gravür ve resimlerde gayet açık bir şekilde görülen bu saray Harem İskelesi ile Kavak İskelesi arasına düşmekte ve sahilde yer almaktaydı. Saray adını sanıldığı gibi bahçesindeki birkaç parça kavak ağacından değil, eski devirlerde deniz gümrüklerine verilen Kavak kelimesinden almıştır. Bu gümrükler günümüzde de Rumeli ve Anadolu Kavağı isimlerinde yaşamaktadır. Üsküdar Kavağı’na yakın bir yerde kurulan saray alanının içinde Üçüncü Selim zamanında kurulan Nizam-ı Cedit Ordusu askerlerinin yetiştirilmesi için Selimiye adında bir kışla kurulmuştu. Fakat Üçüncü Selim’in ıslahatlarından rahatsız olan yeniçeriler, 1808’de ayaklanarak padişahı katletmişler ve onun yaptırttığı Selimiye Kışlasını da ateşe vermişlerdi. Saray, bu facia sonrası bir daha kendini toparlayamadı ve gittikçe sönükleşerek en sonunda ortadan kalktı.

BİR EVİN BAHÇESİNDE BULUNDU

Belki de bundan dolayı Eski İstanbul yapıları üzerine kaleme aldığı eserleri ile tanınan Hafız Hüseyin Ayvansarayi’nin Kavak Sarayı içinde gördüğünü söylediği mezar taşı Üsküdar’da bir evin bahçesinden çıkmıştı. Mezar taşını ilk gören kişi olan ünlü tarihçi Necib Asım Bey, bu durumdan Üsküdar ile ilgili değerli araştırmaları olan dostu İbrahim Hakkı Konyalı’yı haberdar etmişti. Konyalı, daha önce Ayvansarayi’nin bir eserinde rastladığı ancak izine bir türlü ulaşamadığı bu mezar taşının gerçek olup olmadığını görmek için Harem İskelesi üzerinde ve Selimiye Tekkesi yakınlarında bulunan adrese gittiğinde mezar taşının gerçek olduğunu gördü. Taşın bir fotoğrafı saha sonra Tarih-i Osmani Encümeni Mecmuası’nda basıldıysa da fotoğraf silik olduğundan kitabe tam seçilememektedir. Mezar taşı evin bahçe duvarına yaslı bir şekilde durmaktaydı. Kitabe 1619 yılına aitti ve üzerinde Sultan Osman Han ibaresi de rahatlıkla seçilebiliyordu. Üçüncü Osman bu sadık hayvanını padişahlığının başlarında daha 16 yaşındayken kaybetmişti. Örneğine nadir rastlanan bu ilginç mezar taşı kitabesinin sonraki yıllarda uğradığı akıbet hakkında ise yazık ki bir şey bilmiyoruz. Fakat bilinen en önemli şey bu mezar taşının Türk Mezar Taşı geleneğinin nadide bir örneği olduğudur.