Türkler farklı boylar olarak ve çok geniş alana yayılmalarına rağmen ortak özelliklere sahiptirler. Jean paul Roux Türklerin ortak özellikleri ve karakterlerini şöyle sıralar :

Yüksek onur
Sözünün eri olma
Irkçılık yokluğu
Yakınındakilere hizmet arzusu
Maddi ve manevi sağlamlık
Bağımsızlık isteği
Gözü peklik
Üste kesin itaat
Mağdurlara karşı merhamet
Gerektiğinde kendisinin ve düşmanının canını hiçe sayma
İhanet edenlere karşı acımasızlık

Yukarıdaki özellikler genel anlamıyla gerçekten de Türklerde vardır. Bu özelliklerin bazılarını başka milletler beğenmeyebilir. Başka milletlerde daha farklı özellikler vardır. Ama bu durum Türklerin yapılarını değiştirmez.

TÜRKLERDE DENGE

Türkler sahip oldukları bu yapıları sayesinde uç fikirlere, sapıklık içeren düşüncelere kapılmamışlardır. İnsanlığa acılar çektiren vahşi kapitalizm ve komünizm anlayışları Türklerde tutunamamıştır. Aynı nedenle Türkler sonradan katıldıkları İslamiyet’e güzel denilebilecek yorumlar getirdiler. Sapıklık içeren hiçbir İslâmi mezhep Türkler arasında barınamadı. Türklerin Hıristiyanılığı kabul etmemelerinde bile Hıristiyanların Allah’ın üçlü kişiliğine inanmaları etkili oldu. Hazar Türklerini Hıristiyanlığa davet için Bizanslıların 862 de gönderdiği St. Constantin Cyrill (Aziz Kyrillos) ile görüşmesinde eski Türk dinine inanan Türk Hakanı şöyle karşılık verir : “Hıristiyanlar Tanrı’nın üçlü kişiliğine (trinity) inanıyorsunuz. Ama biz tek Tanrı’ya inanıyoruz.”

Yazımızın Türklerde hoşgörü bölümünde verdiğimiz Atilla’nın sözleri de Türklerin her konuda dengeli davranmaya çalıştıklarını gösterir.

Müslümanlığı yorumlayan Semerkant doğumlu Türk kelâm filozofu Maturidi (852?-944) Arapların anlayışları olan Mutezile ile Eşarilik arasında ılımlı bir yol göstermiştir. Ne Mutezileciler gibi aklı çok yüceltmiş, ne de Eşariler gibi imanı aklın önüne geçirmiştir. Maturidi, akla ve nakle layık oldukları değeri vermiştir. Maturidi, Allah’ın insanlara taşıyamayacakları bir yük yüklemeyeceğine inanır.

Türklerin özellikleri ve hayatlarındaki uygulamaları ile Müslüman’ın tanımı arasında benzerlik çoktur. Allah Kur’anı Kerim’inde Müslümanı en geniş anlatımla Bakara Suresi 177. ayetinde tanımlar : “Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmemiz iyilik değildir. Asıl iyilik, o(kimsenin iyiliği)dur ki; Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere inandı; sevdiği malını yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere, boyundurluk altında bulunanlara verdi; namazı kıldı, zekâtı verdi. Antlaşma yaptıkları zaman antlaşmalarını yerine getirenler; sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenler, işte doğru olanlar onlardır. (Allah’ın azabından) korunanlar da onlardır.”