GİRİŞ


Sung İmparatoru T’ai-Tsung, 22 Haziran 981 tarihinde Kao-ch’ang Uygurlarına bir elçilik heyeti göndermiştir. İmparator T’ai-Tsung, bu heyet başkanlık etmesi için, gençliğinden beri sarayda çeşitli görevlerde bulunmuş olan Wang Yen-te’yi seçmiştir. Bu elçilik heyeti 979 yılında Kao-ch’ang’dan gelip saraya çeşitli hediyeler sunan karşılık olarak gönderilmiştir. Wang Yen-te ve beraberindeki heyet Sarı Nehir’i geçerek Sha-chi Çölü’ne vardılar. Bundan sonra hami şehrine en son olarak da Beş Balık şehrine vardılar. Bu seyahati 985 yılında tamamlayarak Çin’e geriş dönmüşlerdir. Daha sonra Wang Yen-te His-chou’ya seyahatin hikayesini kaleme almıştır. Bunu da imparatora sunmuştur. Bunun üzerine de kendisine İbadetler Bürosu Başkan Yardımcısı görevi verilerek Yü-ch’u’ya atanmıştır.

Bu eser pek çok araştırma yapılmıştır. Fakat biz burada Özkan izgi’nin yapmış olduğu çalışmayı kullandık. Seyahatnamede geçen mitolojik unsurları tespit edip bunları inceledik.

Wang Yen-te’nin Uygur Seyahatnamesi’ne Göre Uygurlar’da Görülen Mitolojik Unsurlar

I- Gök İle İrtibat

“Biz sonra, T’o-pien şehrine vasıl olduk. Bu şehir aynı zamanda Li P’u-yeh şehri olarak bilinir. Şehrin başkanının ünvanı T’ung-t’ien Wang (Gökyüzü ile irtibatta bulunan kral)’dır .

Bu Gök ile irtibat konusu daha önce Orhun Abideleri’nde de işaret edildiği üzere Türkler arasında yaygın bir inanıştır. Orhun Kitabeleri’nde: “Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı” sözlerine sıkça rastlanmaktadır . Yani yöneticilere, iktidar Tanrı (Tengri) tarafından verilmiştir. Bu da bize Uygurlar arasında da bu inanışın devam ettiğini göstermektedir . Çoruhlu da, büyük Türk topluluklarında , Gök Tanrı inancının çok baskın bir inanış olduğunu söylemektedir .

II- Kötü Ruh İçin Ferman

“ Tam üç gün sonra , biz Kuei-ku (Şeytanın/Kötü Ruhun Vadisi)’ya vardık. Burası aynı zamanda Pi-feng-i (Rüzgardan korunma istasyonu) olarak bilinir. Onların adetlerine göre, onlar bir ferman çıkartarak yü rüzgarını tutarlar. Böylece yü rüzgarı sonra hafifler .”

Eski Türkler doğada bir takım gizli kuvvetlerin olduğuna inanırlardı. Dağ, vadi, ırmak gibi yerlerin ruhları olduğuna da inanılırdı . Burada rüzgar ile ilgili bir ruhun varlığından söz edilmektedir. Bu ruhlar Gök ve Yer-Su unsurlarının ikisi ile de ilgilidir . Eski Türkler ruhları iyilik ve kötülük getiren diye ikiye ayırmışlardı . Wang Yen-te’ye göre de rüzgarın kötü ruhun işi olduğu ve bu rüzgarı engellemek için bir ferman çıkarılmıştır. Bu ferman büyük ihtimal ile dinsel içerikli idi. Bu ruhun kötü olması nedeniyle, ona karşı duyulan korku onları bu fermanı çıkarmaya itmiş olmalıdır.

III- Bayram ve Festivaller

“… üçüncü ayın dokuzuncu günü Han-shıh festivalini kutlarlar. Diğer iki She ve Tung-chıh için aynı şeyi yaparlar. ”

Han-shıh gününün temel özelliği; o günde ateşin kullanılmaması idi . Ateş Türkler arasında çok kutsal sayılırdı ve içinde bir ruh olduğuna inanılmaktaydı . Ayrıca burada yemek pişirilmemesi gibi özelliklerinde bulunması Ocak kültünü çağrıştırmaktadır. Han-shıh günü boyunca ateşin kesinlikle kullanılmaması dikkat çekicidir. Belki de buradaki amaç ateşin ruhunun dinlenmesini sağlayarak ona bir tür adak sunmaktır. She, toprağa ve ruhuna kurban vermedir ve bu olay yaz öncesinde gerçekleştirilir . Bu da açıkça görüleceği gibi Yer-su ruhları ile ilişkilendirelecek bir törendir. Yer Türk inanışlarında önemli bir yere sahiptir . Orhun abidelerinde de bu önem üzerimde durulmaktadır. Toprak daha çok karşımıza Yağız Yer olarak çıkmaktadır: “Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta ikisi arasında insan oğlu kılınmış.” . Burada toprağa ve ruhuna kurban verilemesi bu inanışların yanında Uygurlar’ın artık yerleşik hayata geçerek tarım ile uğraşmalarından kaynaklanıyor olabilir. Toprağın daha bereketli olması için sunulan bir adak da kabul edilebilir. Tung-chıh ise kış döneminde yani 21 Aralık tarihinde yapılan bir kutlamadır .

IV- Göğe Kurban Sunma

“Burada oturanlar daha çok ilkbaharda seyahat ederler. Toplanmış gruplar halinde seyahat ederken, kendi aralarında müzik çalmaktan hoşlanırlar. Seyahat edenler, at üstünde giderken, çeşitli canlı varlıklara yay çekerek ok ataralar. Buna aynı zamanda Jang-tsai (Gökten gelecek kötülüklere karşı kurban etme) denir. ”

Bu da Gök inançları çerçevesinde ele alınabilir. Türklerde Tanrıların en büyüğü olarak Gök karşımıza çıkmaktadır . Bu nedenle ona kurban sunulması normaldir. Burada daha rahat seyahat edebilmek için Gökten yardım amacıyla kurban sunuluyor gibi gözükmektedir. Fakat şu da var ki burada ki Gök, İslamiyet İnancı içindeki Allah’a benzemektedir. Yani iyilik ve kötülük ondan gelmektedir. Bu yüzden de kötülüklerden sakınmak için ona kurban sunulmaktadır. Uygurlar da bu karşımıza ‘Yarlıkama’ olarak çıkmaktadır . Gelecek kötülükler için Gök’ten merhamet ve bağışlanma dilemekteydiler.

V- Su ve Yağmur Tanrısı İçin Dikilen Kitabeler

“… Chin-ling dağına tırmandık. Ling’i geçtik. Ling üzerinde yağan şiddetli yağmurlar ile karşılaştık. Ling üzerinde Lung-Wang (Su ve Yağmur Tanrısı) için dikilmiş taş üzerinde bir kitabe vardı. Bu kitabede şöyle diyordu: “Bu Hsia-hsüeh shan (Küçük kar dağı)’dır. Dağın tepesinde toplanmış kar vardır. Seyahat edenler Mao-chi giyerler.”Biz dağı bir günde geçtik. ”

Bu bize Türkler ile ilgili olarak anlatılan efsanelerde karşımıza çıkan Yada taşını anımsatan bir olaydır. Türkler bu taşı istedikleri zaman yağmur yağdırmak ve rüzgar estirmek için kullanmaktaydılar . Yine taşın bir dağa dikilmesi dağ kültü ile de ilişkili olabilir.

VI- Arslan Han Tarafından Yedinci Günde Kabul Edilişleri

“ Onların kralı Arslan Han bir mesaj yollayarak dedi ki: “ Biz elçiyi kabul etmek için bir gün seçeceğiz. Biz öyle ümit ederiz ki bu gün ertelenmez.” Arslan Han bizi daha sonra yedinci günde kabul etti. ”

Türk kozmonojisinde sayıların önemli bir yeri vardır. Yedi sayısı karşımıza daha çok: Gök-Tanrı’nın oğul sayısı, yeraltının katlarının sayısı ve Şaman’ın tırmandığı Gök Ağacı’nın engel sayısı olarak çıkar . Bu nedenle burada Arslan Han’ın onları yedinci günde kabul etmesinin Türk Kozmonojisi ile ilgisi olabilir. Ayrıca burada ertelenebilineceğinin söylenmesi, belki de herhangi bir yol ile (fal veya Şaman’ın Tanrı ile irtibatı) belirlenebilmiş olacağını akıllara getirmektedir.


VII- Kabul Sırasında Uygurlar’ın Yüzlerini Doğuya Dönmeleri
“Onların Kralı Arslan Han ve oğulları, hizmetkarları hepsi birden yüzlerini doğuya çevirdiler ve Çİn İmparatoru tarafından yollanan hediyeleri kabul ettiler. ”

Wang Yen-te’nin kabul töreni sırasında yapılan uygulamalar bize ilginç detayları göstermektedir. Bu kabul sırasında Uygurlar’ın kralı, oğulları ve hizmetkarların hepsinin yüzlerini doğuya çevirdiklerini söyler. Eski Türkler yeryüzünü dört yöne bölmüşlerdi . Bu yönler arasında ise en kutsal olarak karşımıza Doğu çıkmaktadır . Doğu’nun daha kutsal sayılması Güneş’in doğduyu yön olmasından kaynaklanmaktadır.

Alıntıdır...