Demirci Efe'nin kızanlara emri: Kurşun harcamayın, boğazlayın!

Özet: Demirci Mehmet Efe'nin başzeybeği Sökeli Ali, Yunan saldırısından korumak için gittiği Denizli'de önce Rum ahaliye ardından da yerli ahaliye zulme başlar.. Soygun, haneye tecavüz ve ırza geçme olaylarından sonra ahali ayaklanır.. Sökeli Ali ve adamlarını içki sofralarında basıp, tutarlar.. Ellerinden silahlarını alırlar..

Ancak ahali galeyan halindedir.. Sökeli Ali ile arkadaşları hapsedilecekleri yere götürülürken Denizli'nin gençlerinden bir ikisi üzerlerine ateş açar.. Sökeli Ali ile arkadaşı Kara Mustafa orada ölürler.. Olayı haber alan Demirci Efe intikam için Denizli'nin üzerine yürür..

---

Konumuzun "Milli Mücadele'de efelerin yeri" olduğunu hatırlatıp, kaldığımız yerden devam ediyoruz.. Referansımız "Milli Mücadele'de Denizli" adlı risalenin yazan tarihçi Ahmet Akif Bey..

Daha sonra dönemin Asliye Hukuk Hakimi Sındırgın Süreyya Bey bu kaynağı genişletip Demirci Mehmet Efe'nin Kurtuluş Savaşı içindeki hallerini yazmış.. Özellikle de Temmuz 1920'de yaşanan Denizli Faciasındaki rolünü..

Demirci ağlıyor...

Tarihçi Ahmef Akif Bey'den aktarmadır..

Goncalı mevkiinde adamlarının başına geleni öğrenen Demirci Mehmet Efe yanındaki on iki kızanla Denizli'ye hareket eder.. Bir kısım adamına da askeri depodaki top ve iki makineli tüfeğin alınıp ardından getirilmesi talimatını verir..

Bazı adamları da efenin sağa sola dağılmış kızanlarını toplamaya giderler..

Demirci Efe, şehre istasyondan girer.. Sökeli Ali ile Kara Mustafa'nın cesetleri bir yaylı arabada oraya getirilmiştir.. Efe ağlamaya başlar.. Ardından küfür faslı gelir.. Sonra da intikam tehditleri..

Denizli Askerlik Şube Başkanı Miralay (albay) Tevfik Bey ile olmayan jandarmanın tabur komutanı Binbaşı Hamdi Bey tam o sırada Efe'yi teselli için istasyona ayak atmışlardır.. Efe onları görür görmez silahına davranır..

Tabancasını çekip Miralay Tevfik Bey'e ateş eder.. Kalbinden vurulan Tevfik Bey oracıkta şehit olur.. Hamdi Bey kaçar..

Demirci ile adamları getirilen top ve makineli tüfekleri alıp şehre girerler.. Zeybekler olmadık taşkınlıklar yapar.. Bazıları mahalle aralarına dalıp kimi ele geçirirlerse kurşunlarlar.. Tabakhane civarında kurşunlanarak öldürülenler arasında ulemadan müderris (profesör) Görelizade Esat Efendi de vardır..

---

Demirci Mehmet Efe topunu hükümet konağının önüne yerleştirir.. Makineli tüfekleri de yolu çapraz tutacak şekilde yanlarına yerleştirir..

Sıra Efe'nin istediği gibi şehrin ileri gelenlerinin, zenginlerinin yakalanıp huzura getirilmesine gelmiştir.. Kaçan kaçar, saklanamayan zeybeklere yakalanıp Demirci Mehmet'in huzuruna getirilir..

Esirler, hükümet konağının karşısında

bulunan bir eczanenin avlusuna götürülüp parti parti boğazlanır..

Evet.. Kurşun dahi harcanmaz.. Çünkü kurşun para demektir ve pahalıdır.. Efe kızanlarına "esirlerin bıçakla boğazlanmasını" emretmiştir..

Sıra yakmakta..

Bu arada Efe'nin adamları şehirde gazyağı namına ne buldularsa alıp getirmektedir.. Plâna göre toplanan gazyağı uygun yerlere dökülecek şehir ateşe verilecektir..

Bu ne zalimliktir? Bu nasıl bir kindir? Şehirden kaçan bir iki kişi Sarayköy'e ulaşıp yörenin en itibarlı din ulemasından Şeyh Tahir Efendi'yi bulurlar.. "Aman.." derler.. "Allah, peygamber adına çotuğumuzu çocuğumuzu bu zalimin elinden al.."

Katliamı Sarayköy Şeyhi Tahir Efendi'nin durdurduğu söylenir.. Efe'nin ettiği yemin yerine gelsin diye kabristan ateşe verilir..

Zavallı ölülerin cansız bedenleri üzerinde yükselen dumanlar göğü kararttığında "Aydın ve Havalisi Kuvayı Milliye Umum Kumandanı" ancak yatışmıştır.. Olan, Efe yatışıncaya kadar bıçakla boğazlanan altmıştan fazla günahsıza olmuştur..

Demirci Efe şehirde kafasına göre yönetici değişiklikleri yapar, sonra çeker gider.. Orada kalacak kadar tedbirsiz değildir.. Ankara'nın bu işi kolay yutmayacağını bilmektedir..

---

Üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar da o günlerin tanıklanndandrr.. Efe'nin Yunan saldırısı karşısında nasıl çekip gittiğini gözüyle görenlerdendir.. Adamlarını çevirmeye kalkışır, canını zor kurtarır.. Efe'nin adamları Celal Bey'in kulağını sıyıran kurşunu sıkan bir arkadaşlarına gülerek bakarken "Biz kaçmıyoruz, düşmanın ardına çevirme yapıyoruz.." derler..

Celal Bey ile daha sonra buluşan kahraman Yörük Ali Efe ise "Ahhh" diye Demirci'ye diş gıcırdatmaktadır.. "Ah o Demirci'nin çapulcuları.."

Topu topu iki yüz adamı ve derme çatma silahlarla ikinci Yunan saldırısına karşı koymaya çalışırken onu savaş meydanında yalnrz bırakan bu Demirci Efe değil miydi?

Efe kaçıyor..

Atatürk, o günleri Nutuk'ta anlatırken Demirci'ye kısaca değinip geçiyor.. Kahramanlık falan filan hikâye.. Bir iki şenaat işlemiş de sonunda tedip edilmiş (yola getirilmiş)..

Yani "Bize faydalan olmadı, zararlan oldu.." demeye getiriyor..

Ancak oturup uzun uzun Demirci'yi anlatacak hali yok tabii.. Bir şeye hak ettiğinden fazla değer vermek olur.. "Sonunda bize sığındı.. Biz de affettik.." deyip geçiyor..

Ama Kurtuluş Savaşı öncesinin ve sonrasının hikâyesini muhteşem kalemi ile Çankaya adlı eserinde destan haline getiren Falih Rıfkı Atay bu konudan yana acılı..

"Düşmana karşı savaşacağım diye cepheye geldi, generalleri bile hapsetti.." diyor.. Hapsetti dediği, yanında zorla alıkoyduğu Refet Paşa.. Sonra kaçıp kurtulur Efe'nin elinden..

Yörük Ali'nin yaptığını yapıp Yunan'la bir türlü yüzleşemeyen Demirci Efe, başka plânlar içindedir.. Nitekim Denizli Faciası'ndan sonra gözünü uyku tutmaz.. Her karşılaştığı subaya "Ankara bana bir şey yapar mı?" diye sorar..

Evet, Ankara sana bir şey yapacaktır..

---

Sonunda Ankara ile çatışan Çerkez Ethem'le birlik olmaya karar verir.. Ankara, Çerkez Ethem'i etkisizleştirme operasyonunu yaparken Demirci Mehmet'i de hesaba katmıştır.. Efe'nin üzerine elinden kaçırdığı Refet Paşa'yı göndermiştir..

Refet Paşa, koskoca cephe kumandanını İğdecik'te basar..

"Bir top savurdum.. Savuştu gitti.. Elime yüz bin lirası geçti.." dye anlatacaktır sonraları bu baskını.. O yüz bin lira da yiyecek lokması olmayan ahaliden gasp edilen paralardır..

Efe yakalanıyor..

Ankara'nın artık düzenli ordusu vardır.. Eskisi gibi at oynatacağı alan kalmayan ve Refet Paşa'nın baskısından bunalan Efe sonunda bir yerde kıstırılır ve yirmi dört adamı ile teslim olup aman diler..

Bir vakitler güvencesi olan Çerkez Ethem kaçıp Yunan'a sığınmıştır.. Ankara mutludur ama meşguldür de.. Demirci gibileri ile uğraşacak halleri yoktur.. Efe'yi eski günlerin hatırına bağışlarlar..

Onun Denizli ahalisinden esirgediği merhametle yaşamasına izin verirler..

Aydın ahalisinin gurur duyacağı başka bir efe ise savaşın sonuna kadar elinde silah Yunanlı ile vuruşur.. Bir kahraman olarak ölür.. Şehrin meydanındaki o heykeli de bileğinin, yüreğinin gücü ile hak eder.. O da Yörük Ali Efe'dir..

---

Bunları "Benim dedem kahramandı.. Sen ise bir cahilsin.." diyen Demirci Efe soyundan gelme bir cumhuriyet çocuğu ile hesaplaşmak için yazmadım..

Bir cemaatte "Kurtuluş Savaşı'nda efeler çok şey yapmıştı.." lafı edildi mi "Hangisi?" diye sorulsun niyetiyle yazdım..

Gerçek bilinmeli ki Yörük Ali gibilerinin hak ettiği şereften, başkaları nemalanmasın.. Neşeli bir efe hikâyesi ile bitireyim bari..

Tilki pazara inmez

Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu'ya silah kaçıran ve özellikle Sarıyer sırtlarındaki Rum çetelerini temizleyen Gökçen Efe'yi Atatürk çok severmiş.. Kendisine savaştaki hizmetleri için yüzbaşılık rütbesi dahi verdirmiş.. Tabii fahri..

Çok sonraları İstanbul'da aklına efe gelmiş.. Ne yapıyor, diye sormuş.. "Bostanı var.. Kendi halindedir.." cevabını alan Atatürk "getirin de bir göreyim.." buyurmuş.. Ertesi gün köşkün adamları Efe'yi bostanında çalışırken bulup "Gazi seni sofrasına çağırıyor.." müjdesini vermişler..

Gökçen Efe şöyle bir düşünmüş..

"Gazi'ye selam söyleyin.." demiş ve eklemiş.. "Benim için Tilki pazara inmezmiş, dersiniz.."



Selahattin Duman tarafından yazılan bu makale, 10 Haziran 2005 Cuma günü yayınlanan Vatan Gazetesindeki köşe yazısıdır.


Demirci Mehmet Efe'nin hayatını okumak için tıklayınız.
Yörük Ali Efe'nin hayatını okumak için tıklayınız.