Osmanlilarda KiptÎ Takvİmİnİn İdarÎ Ve MalÎ Alanda Kullanimi
________________________________________

________________________________________


Osmanlı idaresindeki Mısır'da güneş yılına dayanan Kıptî takvimi, ziraî ve malî muamelâtta etkin bir şekilde kullanım alanına sahip olmuştur. Bütün atamalar, vergi tahsilleri ve önemli harcamalar güneş yılı esasına dayanan malî yıla uygun olarak yapılmıştır. Bununla beraber, Hacıların ve Haremeyn'deki personelin giderleri ise kamerî yıl esasına göre tanzim edilme yoluna gidilmiştir.

Türklerin tarih boyunca kullanmış oldukları takvimler arasında yer alan Kıptî takvimi de Eski Mısır takviminden alınmadır. Osmanlıların resmî takvimi olan Müneccimbaşı takvimlerinde, devletin Hıristiyan halkının kullandığı Rumî takvimiyle Mısır Kıptîlerinin kullandıkları Kıptî takvimi ve Eski Fars takvimlerine de yer verilmekteydi.

Osmanlı devrinde XVII. yüzyılın ikinci yansına kadar gerek muamelâtta gerek vesikalarda ve kitaplarda hemen hemen Hicrî takvim kullanılmıştır3. Ancak güneş senesinden 10 gün 21 saat eksik olan bu Hicrî takvim, tam olarak seneyi tamamlamadan devir etmesi dolayısıyla aylan, mevsimlere göre değiştiğinden bil¬hassa malî muamelât için elverişli değildi. Bu yüzden Osmanlı Devleti'nin XV. yüzyıldan sonra bazı devlet gelirlerinin tahsilinde ve bunun neticesi olarak bir kı¬sım malî hesaplarda güneş yılını da kullandığı bilinmektedir.
Mısır eyaletinde cizye vergisinin tahsilinde ve Haremeyn ile ilgili muame¬lâtta Hicrî takvim kullanıldığı halde mirî emval muhasebesinde Kıptî takvimi kullanılmıştır. Bu usul Osmanlı öncesine dayanmakta olup Osmanlılar bunu devam ettirmişlerdir.


II. Kıptî Takvimi ve Osmanlı Öncesindeki Kullanımı
1. Eski Mısır Takvimi

Eski Mısır takvimi coğrafyanın yönlendirmiş olduğu, Mısır uygarlığının düşünce yapısına uygun, gerçek anlamda özgün bir takvimdir. Genel olarak her toplum, kullandığı takvime kendi yaşamını en çok etkileyen olayı başlangıç olarak alır. Benzer durum Eski Mısır için de söz konusudur.

Eski Mısır takvimi ve bunun kullanılması konusunda bize bilgi veren ilk kaynak, M.Ö. 450 sıralarında yazılmış olan Herodot Tarihi'dir. Herodot bu konuyla ilgili olarak: 'İnsanlar arasında mevsimleri on iki bölüme ayırıp ilk olarak yılı bulanlar Mısırlılardır. Ayları ise yıldızlara bakıp hesaplayarak bulmuşlardır. Mısırlılar bana kalırsa, yılı Yunanlılardan daha bilimsel olarak hesaplamışlardır, Yunanlılar mevsimleri denkleştirmek için yıla iki yılda bir, bir artık ay katarlar, Mısırlılar ise on iki ayın her birini otuz gün sayarlar ve sadece yıla açıktan 5 gün katarak mevsimlerin periyodik çemberini tamamlamış olurlar..." şeklinde bilgi vermektedir.


Mısırlılar güneş yılı esasını teşkil eden dönence ve gündönümlerinin mahiyetinden haberdar idiler. Ancak onların kullandığı güneş yılı güneşin rasatına dayanmıyordu. Yıl sürelerini Nil Nehri'nin yıllık kabarmasını izleyen günlerde görülen Sirius'un helyak doğuşu (Sirius yıldızının güneşle beraber doğması) olayına göre belirlemişlerdi. Bu açıdan Mısır takvimini ziraî takvim olarak nitelemek de mümkündür. Bu iki hadisenin biri gökyüzünde, diğeri Nil kıyılarında, aynı zamanda meydana gelişi, Mısırlılar üzerinde büyük tesir yapmıştır. Bu iki tabiî hadisenin tekabül ettiği bu günü yıl başı yapmak Mısırlılara çok cazip gelmiştir. Bu suretle Nil'in düzenli taşması, bu hesap için kullanılmıştır. Nil, Mısır çiftçisinin bir çeşit zaman ölçüsü olmuştur. Bu taşma hadisesine göre yıl, Taşma (Haziran ortasından Ekim ortasına kadar), Ekme (Ekim ayı ortasından Şubat başlarına kadar), Hasat (Yahut sıcak aylar, Şubattan Hazirana kadar) olmak üzere üç eşit mevsime bölünmüştür.
Ancak, Eski Mısır takviminde yıl, gerçek astronomik güneş yılından çeyrek gün kadar kısa olduğu için Mısır takvimi güneşe kıyasla her dört yılda takriben bir gün geri kalmaktaydı. Böylece Mısırlıların seneleri yaklaşık olarak 120 yılda astronomik güneş yılınaTurkForumuz.biz. nazaran bir ay önce başlıyordu. Diğer ifadeyle her 120 yılda bir ay kadar ileri gidiyordu. Her dört sene sonunda Sirius yıldızının güneşle beraber doğması, yılbaşının ikinci gününe, sekiz senede ise üçüncü gününe tesadüf ediyordu. Bundan dolayı sene hesabı belirsiz bir durum alıyordu. Diğer taraftan takvim, ne Nil'in taşma zamanının başlangıcını, ne de mevsimleri tam olarak her sene karşılamıyordu.


Mısır takviminin noksanları, Jul Sezar'ın M.Ö. 46'da İskenderiye astronomlarına verdiği talimatla, her dört seneye bir gün ilâve edilmek suretiyle tashih edilmiştir. Böylece Mısır takvimine dayanan yeni bir takvim kurulmuştur. M.Ö. 46 yılı 15 ay (446 gün) sayılmak suretiyle Jul Sezar'ın takviminde yılbaşı 1 Ocak tarihine getirildi. Bu Julyen takviminin Mısır takviminden farkı, ortalama yılı 365 % gün kabul etmesiydi11. Bilindiği üzere 1582'ye kadar kullanılan Julyen takvimi ile Avrupa ve günümüz Gregoryan takvimi de Mısır takvimine dayanmaktadır.

Julyen takvimi ile Eski Mısır takvimi arasında bir bağın kurulması Batlamyus sayesinde olmuştur. Batlamyus, (M.S. 140) Mısır'da pek belirgin bir doğa olayı olarak bilinen ve her yıl Nil Nehri'nin yıllık kabarmalarının sonrasında görülen Sirius yıldızının helyak doğuşunun, eski Mısır takviminin yıl başına (1 Tût) ve 19 Temmuz (Julyen)'a denk geldiğini belirlemiştir. Böylece Eski Mısır takvimi ile Julyen takvimi arasında bir ilişki kurulmuş oldu. Buna göre Eski Mısır takvimi günleri Julyen takvimi günlerine çevrilebilmiştir12. Eski Mısır takviminin iki önemli özelliği bulunmaktaydı. Birincisi, yılın her biri 30 gün çeken 12 ay + 5 gün = 365 kesirsiz günlü olmasıydı. İkincisi de Eski Mısır takviminin Julyen tak¬vimine göre 4 yılda 1 gün, 120 yılda 1 ay ve 1460 yılda 1 yıl ilerleme siydi. Buna göre 1461 Eski Mısır yılı, 1460 Julyen yılına eşit olmaktaydı13.
Eski Mısır takvimi ve kullanılan aylarla ilgili olarak Makrizî, Güneş tak¬viminin 365 ve çeyrek günden, buna karşılık Sirius senesinin 365 günden oluştu¬ğunu ve Mısırlılar bu aradaki farkı hesaba katmadıklarından her 1460 senede 1 senelik farkın ortaya çıktığını beyan eder.

2. Kıptî Takvimi (Diokletianus Tarihi)

Roma imparatoru Diokletianus'un (M.S. 284-305) tahta çıkış tarihi olan 29 Ağustos, Kıptî / Diokletianus tarihinin başlangıcı olarak kabul edilmiştir15.
Ahmet Cevdet Paşa "Takvimü'l-Edvâr" adlı eserinde Kıptî takvimi ile ilgili olarak: "Milattan 284 ve Selevkos (İskender) "dan 595 sene sonra Mısır ahalisi zorbalığa kalkıştıklarından Dakyanûs (Dioklatianus) adlı Roma İmparatoru onların terbiyesine niyet etmiş ve bizzat Mısır üzerine hareket ettiği vakit bir takvim ittihaz olunmuştur. Buna Kıptî takvimi denilir. Bunun da seneleri ve ayları ıstılahı ve şemsîdir. Bir senesi 360 ve bir çeyrek gündür. Ayları ise 30 gündür. Fakat sene sonuna 5 gün ilâve edip basite senesi derler. Çeyrek günden hasıl olan 1 günü dördüncü senenin son 5 gününe ilâve edip kebise senesi olarak adlandırırlar. Ayların isimleri Tüt, Bâbe, Hatur, Keyhek, Tübe, Imşir, Bermuhat, Bermude, Peştes,Bune, Ebib, Mısrî. Sene başı Tüt başlangıcıdır ve Başak burcunun 16. derecesine tesadüf eder" şeklinde bilgi vermektedir.

Ahmet Şakir Paşa Takvim-i Nücûmî'de Kıptî tarihinin M.Ö. 26 Şubat 747 Çarşamba günü başlayıp daha sonra Buhtunnasır tarihine temel oluşturduğunu; bunun ardından Mısırlıların M.Ö. 25'te takvimlerini Roma takvimine uydurup her dördüncü yılı artırdıklarını; daha sonra da 29 Ağustos 284 Cuma günü başlayan Diokletianus takvimine geçtiklerini beyan etmekte ve Kıptî ayların adlarını ver¬mektedir17.
Makrizî el-Hitat'ta, Tût ayından itibaren Kıptî aylarını ve bu ayda Mısır'da yapılan muamelât hakkında bilgi verir. Firavunlardan beri uygulana geldiğini, vergilerin tespitinin Nil Nehri'nin yükselme seviyesiyle bağlantılı olduğunu ve bunun da Tût ayında kemale erdiğini belirtir. Dolayısıyla ekilebilecek durumda olan arazilerin tespitinin bu ayda yapılıp sicile kaydedildiğinden bahseder.
Feridun Bey'in "Münşeat Mecmuası"nda, "Risâletü'l-Mısnyye fi'l-Menafii'd-Divâniyye" başlığı altında Kıptî takvimi ile ilgili olarak verdiği malûmat arasında: "fe emma taife-i Kıbt şuhûr-ı seneyi bu minval üzere tesmiye kılub Nil 'in ziyade ve noksanın ana göre hesab ederler imiş ki zikr olunur. Tüt ayı Eylülün dördünde ihtida eder ve taife-i Kıptiyenin nevruzu ol günde olur imiş. Zira Nil 'in izdiyâdı bu ayda kemalin bulur" ifadesi yer almaktadır.

Nil Nehri'nin seviyesinin düzenli yükselmesi bütün iktisadî hayatı olumlu etkilemekteydi. Vergi gelirlerinde artış veya azalma Nil Nehri'nin tasmasıyla doğru orantılıydı. Nil Nehri'nin yükselmesinin ilk alâmetleri Asvan'da Haziran ayının son haftasında başlar ve Kahire'de 15 Ağustos'a doğru yan yüksekliğe ve Eylül ayı nihayetinde de azamî yüksekliğe ulaşmasıyla son bulurdu 20.
Mısır'da Tût ayının ilk günü bayram olarak kutlanırdı. Abbasîler, Fatimîler ve Memlûkler zamanında da resmî olarak kutlanmıştır. Bazen bu kutlamalara sultanlar da iştirak etmiştir. Bu vesileyle çarşılar tatil edilir, şenlikler yapılırdı. Bu şenlikler, Emir-i nevruz adlı görevli tarafından organize edilirdi. Tût bayramı kutlamaları daha sonra Memlûk sultanı Berkuk tarafından 1385'te yasak edilmiştir.


Mısır'da İslâmî dönemde alınan vergilere, haraçlara mukabil, hilâli denilirdi. Zira haraç şemsî seneye göre hesap edilirdi. Şer'î olmayan varidat vergisi Hicrî seneye göre hesap edilirdi. Mısır'da ziraî ve malî sene, Kıptîlerin kullandıkları ve Tût ayında başlayan şemsî sene idi.

Memlukler döneminde ziraat ekim işi şemsî seneye göre yapılırken, buna karşılık ziraî araziden vergi alma işi ise Hicrî seneye göre yapılıyordu23. Memlukler kendi dönemlerinde daha çok Kıptî ayları kullanmışlardır. Bu ayların isimleri ise Tût (Eylül), Bâbâ (Ekim), Hetûr (Kasım), Keyhk / Kiheyk (Aralık), Tûbâ (Ocak), Emşîr (Şubat), Bermehât (Mart), Bermûde (Nisan), Beşensî (Mayıs), Beûne (Haziran), Meserrâ (Ağustos) aylandır.


III. Osmanlı İdarî ve Malî Muamelâtında Kıptî Takviminin Kullanılması

1. İdarî Alanda

Osmanlı Devleti'nin merkez ve eyalet teşkilâtı etraflıca incelendiği taktirde, onun kendisine özgü vasıflan ortaya çıkacaktır. Osmanlı Devleti, Mısır'a hâkim olup burayı bir eyalet haline getirdikten sonra, daha önceden mevcut bulunan ve tatbiki mümkün olan müesseseleri ipka etmiştir. Bunlar arasında Kıptî takviminin kullanılması hususu da yer almaktadır.

Tût ayı ile başlayan Kıptî takvimi esasına göre yapılan idarî ve malî konu¬larla ilgili uygulamalara ait Osmanlı arşiv kaynaklannda, "sene-i kâmile", "sene-i Tûtiyye", "Tût-ı Kıptı senesi"2'', "sene-i kâmile-i şemsiyye", "şemsiyye-i Kıptıyye", "Tût-ı Kıptî hesabı"30, "Tût evveli"31, "Tût âhiri", "Tût iptidası", "...senesi Tût'undan bu zamana gelince"33, "...senesi Tût'una mahsub olmak üzere" gibi ifadelerle yer almaktadır. Bütün atamalar, vergi tahsilleri ve harcamalar bu fınansal yıla, yani Kıptî takvimi esasına göre yapılırdı.
Osmanlı devlet nizamının yanında Mısır'da carî olan âdet ve teamüllere de dayanan Mısır Kanunnamesi'nde Kıptî takvimiyle ilgili olarak "Ahvâl-i Harac-ı Arazi" başlığı altında: "... iş bu sene-i ihdâ ve selâsîn ve tis'a miete Zilkadesinin onuncu günü (29 Ağustos 1525) vaki olan Tût evvelinden harac-ı arazi kanun-ıkadim üzerine her ahun yirmi beş pare üzerine olup..." şeklinde Tût iptidasına işaret edilmektedir.

a) Mısır Valisinin Tayininde
Normal şartlar altında Mısır eyaletine tayin edilen bir valinin göreve baş¬lama tarihinin Malî takvim olan Tût ayının iptidasından itibaren olması hususu gözetilirdi. Bununla ilgili olarak arşiv kaynaklarında bir hayli örnek mevcuttur. Zira Mısır eyaleti salyâneli bir eyalet olup, gelir kaynaklarının temelde tarıma dayalı, tarım faaliyetlerinin de tamamen Nil Nehri'nin düzenli bir şekilde yükselmesine bağlı olmasından kaynaklanmaktaydı. Tût ayı, Kıptîlerin yılbaşısı olmasının yanı sıra Nil Nehri'nin yükselmesi bu ayda kemal derecesini bulması ve yeni malî yılın başı olması bakımından da önem arz etmekteydi.

b) Mısır Valisinin İpkasında

Mısır valisi, tasarruf ettiği bu eyalette sultanın tam yetkili vekili durumun¬da olup, görev yaptığı eyalette görevde kalma süresi Osmanlı siyasetinin genel bir uygulaması olarak bir yıllık süre ile sınırlı idi. Valilerin ipka edilmeleri genellikle malî yılın başlangıcı sayılan Tût ayının iptidasından itibaren yapılırdı.

c) Kaimmakam Tayininde

Valilerin acil olarak merkeze çağrılmaları, vefatları vb. durumlarda, valile¬rin yerlerine merkezden atanan ve yeni vali gelinceye kadar eyaleti idare etmek üzere tayin edilen kaimmakamlar da, önceki valinin döneminde yürürlülükte olan bütün malî muamelelerin (mukataalann, iltizamların, vs.) değiştirilmeksizin Tût senesinin sonuna kadar yürütülmesinden sorumlu olurlardı. Zira mukataalar, emanet veya iltizam yoluyla işletilmekte ve Kıptî takvimine göre Tût ayının başlangıcı esas alınarak tevcih edilmekteydi.

d) Diğer İdarî Atamalar
Mısır'da sancak ve vilâyetlerin idarecilerinin tayin ve ipkaları normalde valilerde olduğu gibi Tût ayından itibaren yapılırdı.