Klasik devir Osmanlı hukukunda mahkeme kararlarının kontrolü için tam manasıyla sistematik bir yol öngörülmüş değildi. Dünyada bu iş için en çok kullanılan istinaf ve temyiz yollarına, Avrupa'da bunları doğuran tarihî ve siyasî, sebepler mevcud olmadığı için, İslâm dünyasında, dolayısıyla Osmanlılarda da rastlanmamaktadır. Ancak bundan Osmanlı Devleti'nde, hukuka aykırı verilmiş mahkeme kararlarının kontrolünün söz konusu olmadığı neticesi çıkarılmamalıdır. Öncelikle mahkeme kararlarında hukuka aykırılığa rastlanmaması için çeşitli ön tedbirler alınmıştır. Fetvâ ve şühûdü'l-hal müessesesi bunların başında gelir.

Öte yandan, padişah, hukuka aykırı verildiği düşünülen mahkeme kararlarını kontrol yetkisini, İslâm geleneğinin de etkisiyle, dâima elinde tutmuş ve bu yetkiyi merkezde bulunan ve İslâm dünyasındaki divan-ı mezâlimlerin gelişmiş bir örneği kabul edilen Divan-ı Hümâyun vâsıtasıyla kullanmıştır. Divan-ı Hümâyun gerek ilgililerin talebiyle, gerek bizzat hâkimin arzıyla, gerekse re'sen, mahkeme kararlarını incelemekte, hukuka aykırı gördüklerini bozarak hükmü veren veya bir başka mahkemeye yeniden görülmek üzere havâle etmekte, ya da önemli gördüğü durumlarda davaya bizat kendi bakmaktadır.

Son olarak - bütün monarşilerde olduğu gibi- bizzat padişaha mürâcaat imkânı vardır. Bunun dışında hukuka aykırı verildiği iddiası bulunmaksızın bir mahkeme kararının bir başka yargı mercii önüne götürülmesi- islâm hukuku gereği- mümkün olmamaktadır. Divan-ı Hümâyun ve buna bağlı divanlarda, mahkeme kararlarını kontrolü, daha ziyâde kararı veren hâkimin kontrolü şeklinde tezâhür ettiği için, bu merciler temyiz mahkemesi yanında, ( hatta belki de daha ziyâde) idare mahkemesi manzarası da arz etmektedir.


Ekrem Buğra EKİNCİ