Kur'an'da Araf ehli diye bir grup insandan söz ediliyor. Bunlar kimlerdir? Cennetle Cehennem arasında üçüncü bir yerde kalanlar mıdır?
Cennetle Cehennem arasında üçüncü bir yer var mıdır?
Hocam, âraf ehli diye bir grup insandan söz ediliyor. Bunlar kimlerdir? Cennetle Cehennem arasında üçüncü bir yerde kalanlar mıdır? Burası nasıl bir yerdir? Bunlar hangi gruba dahildirler?" Âraftakiler kimlerdir? Cennete, Cehenneme de girmeyen insanlar mıdır? Yoksa Cennetle Cehennem arasında "orta" bir bölge midir? Yahut sevaplarıyla günahları eşit olup da "arada" kalmış kişiler midir?

Kur'ân bu meseleye müstakil bir yer verir. Uzun bir surenin adı da olan Âraf Suresi’nde konu, âraf ve âraftakiler şu bilgiler verilir: "Cennet ile Cehennemin arasında bir sur vardır. Orada bulunan Âraf ehli kimseler, cennet ve cehennem ehlinin hepsini yüzlerinden tanırlar.

Onlar cennet ehline, 'Size selam olsun' diye seslenirler. Kendileri Cennete girmemiş, fakat girme isteği içindedirler. "Gözleri Cehennem ehline çevrildiğinde ise, 'Ey Rabbimiz!' derler. 'Bizi zalimler topluluğu ile beraber bulundurma."

"Âraf ehli, yüzlerinden tanıdıkları Cehennemliklere seslenirler ve derler ki: 'Ne dünyadaki taraftarlarınızın çokluğu, ne servetiniz, ne de büyüklük taslamanız size bir fayda vermedi. "Allah onları rahmetine eriştirmez, diye yemin ederek küçümsediğiniz kimseler şu Cennet ehli olan zayıf ve fakir mü'minler miydi?' Siz de ey mü'minler, girin Cennete! Size ne bir korku vardır, ne de mahzun olursunuz." 1

Kur'ân çok açık bir şekilde Âraf ehlini tanımlar. Bu âyetleri tefsir eden âlimlerin çoğunun ortak görüşü "Âraf"ın Cennetle Cehennem arasında bir perde, yüksek bir sur ve tepeler anlamına geldiğidir." İbn Abbas ise Âraf ehlini "Sırat köprüsü üzerinde bulunan şerefelerdir" cümlesiyle açıklar. Hasan-ı Basrî'ye bir keresinde, "Âhirette Cennetliklerle Cehennemlikleri yüzlerinden tanıyan birtakım insanlar vardır" deyince, etrafında bulunanlar, "Bunlar sevap ve günahları eşit olan kimselerdir" derler.

Ellerini dizlerine vuran Hasan-ı Basrî, "Âraf ehli, Allah'ın, Cennet ve Cehennem ehlini birbirinden ayırmak için tayin ettiği insanlardır. Vallahi, bilmem, ama bunlardan bazıları şimdi beraberimizdedir" cevabını verir. 2 Âraftakilere, "Âraf" denmesinin sebebi ise, onların, Cennetlikleri ve Cehennemlikleri amellerine göre tanımalarıdır.

Yine tefsirlerimizde açıklandığına göre, Cenab-ı Hak, "Mizan"da sevap ve günahları tartıp, Cennetlikleri ve Cehennemlikleri ayırdığı zaman, sevapları ve günahları eşit gelenleri bir süre bekletecek. Sırat köprüsünün yanında bulunan bu kimseler, Cennetlik ve Cehennemlikleri tanıyacaklar. Cennet ehlini gördükleri zaman, "Allah'ın selamı sizin üzerinize olsun" diyecekler.

Sol taraflarına baktıkları zaman da cehennem ehlini görecekler. Bulundukları yerde Allah'a sığınarak, "Ya Rabbi, bizi bu zalim topluluktan kılma" diye dua edecekler. Cennetlikler ve cehennemlikler yerlerine gittikten sonra Cenab-ı Hak onları rahmetiyle bağışlayıp cennete alacaktır. 3

Sevgili Peygamberimiz de Âraf ehli hakkında kendisine yöneltilen bir soru üzerine şu açıklamayı yapar: "Cenab-ı Hak kullarını ayırıp hesabı bitirdikten sonra, kalan kullarına da, 'Sevaplarınız sizi Cehennemden kurtardı, fakat Cenneti hak edemediniz. Sizi Ben rahmetimle cehennemden âzat ediyorum. İstediğiniz Cennete giriniz' buyuracak." 4 Demek ki, Cennet ve Cehennemden başka öbür âlemde Yüce Allah'ın yaratmış olduğu üçüncü bir "ara" bölge söz konusu değildir.

1 Âraf Suresi, 47-8.
2 et-Tefsirü'l-Kebir, 14:87.
3 Câmiü'l-Beyan (Taberî Tefsiri) 8: 136-9.
4 A.g.e

BUGÜN/mehmet paksu