1. #1

    Üyelik tarihi
    19.Temmuz.2008
    Mesajlar
    146


    Bir Osmanlı münevveri Fatma Aliye Hanım'la yeniden...


    Merkez Bankası YTL'den TL'ye geçerken banknotlarda yer alan portreleri de çeşitlendirdi. Bu yazıya konu olan kişi, 50 TL'lik banknotta portresi yer alan Türkiye'nin ilk kadın roman yazarı Fatma Aliye Hanım.


    Fatma Aliye Hanım hayatına sığdırdığı pek çok ilklerin yanı sıra ölümünden yıllar sonra da bir ilke daha imza attı; banknotlarımızda ismi ve kimliğiyle yer alan ilk kadın oldu. Merkez Bankası'nın yeni banknotları içinde, belki de en çok Fatma Aliye Hanım portresinin tartışılacağı, medyada çıkan haberlerle anlaşıldı. Toplumun çoğunluğunu düşünecek olursak Fatma Aliye Hanım'ı yeni tanımaya başladık aslında. Romanlarının hemen hepsi ancak yakın dönemde yeni harflerle yayımlanabildi. Fatma Karabıyık Barbarosoğlu ise yazarın hayatını konu alan bir roman yayımladı. (Uzak Ülke. Timaş Yayınları, 2007) Ben de, Fatma Aliye Hanım'ın, Mahmud Esad ile yaptığı çok eşlilik tartışmasını yayına hazırladım. (Fatma Aliye-Mahmud Esad, Çok Eşlilik Taaddüd-i Zevcat, Ankara: Hece Yayınları, 2007) Genel kanıya göre banknotlara basılan portrelerin sadece millet değil, dünya tarafından tanınan ve halkın ulusal kimliğini yansıtan şahsiyetler olması gerekiyor. Fatma Aliye Hanım belki bu çerçevede bir isim değil, ama Merkez Bankası'nın seçtiği portreler arasında bulunmasının, kendisinin ve düşüncelerinin tanınmasına vesile olması bakımından isabetli bir karar olduğunu düşünüyorum.

    Fatma Aliye Hanım kimdir?

    Fatma Aliye Hanım (1862-1936) tarihçi, hukukçu, devlet adamı Ahmet Cevdet Paşa'nın (1822-1895) büyük kızı olarak İstanbul'da dünyaya gelir. Edebiyat dünyasına George Ohnet'nin Volontè (1888) adlı romanını çevirerek girer. Bu romanı 1890'da "Bir Kadın" adıyla imzalayarak yayımlar. 1891'de Ahmet Mithat Efendi ile birlikte Hayâl ve Hakikat'i yazarlar. Fatma Aliye bu romanda da "Bir Kadın" imzasını kullanır. Bir yıl sonra yayımladığı Muhâzarât'ta (1892) nihayet Fatma Aliye imzasını kullanır. Fatma Aliye Hanım, daha sonra roman ve inceleme türünde şu kitapları yayımlar: Nisvân-ı İslâm (1892), Refet (1896), Udî (1898), Levâyih-i Hayât (1898), Taaddüt-i Zevcât'a Zeyl (1899), Terâcim-i Ahvâl-i Felâsife (1900), Nâmdârân-ı Zenân-ı İslâmiyân (1901), Tedkîk-i Ecsâm (1901), İstilâ-yı İslâm (1901), Enîn (1910), Kosova Zaferi ve Ankara Hezimeti (1913), Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı (1913).

    Fatma Aliye Hanım'ın romanlarında merkez kişiler genellikle genç kızlar ve kadınlardır. Evlilik öncesi ilişkiler, evlilik, aldatılma, yalnızlık, kadının çalışması ve eğitimi, aşk ve sanat romanlarının konuları arasındadır. Yazarın hem romanlarında hem de makalelerinde ve incelemelerinde en çok üzerinde durduğu konu kadının toplum ve aile içindeki konumudur. Fatma Aliye Hanım, tarihimizde ilk kadın mütercim, ilk kadın romancı, dünya sergilerine davet edilen ilk kadın yazar olarak kayıtlıdır. Eserleri, 1893 yılında Chicago'daki sergiye katılan, Dünya Kadın Kütüphanesi Kataloğu'nda sergilenen ve daha kendisi hayattayken İngilizce, Fransızca ve Arapçaya çevrilen ilk Osmanlı kadın yazarı Fatma Aliye Hanım'dır. Fatma Aliye Hanım, sadece yazdıklarıyla hizmet etmemiş, sivil toplum çalışmalarına da katılmış aktif bir kadındır. Cemiyet-i İmdadiye derneğini kurmuştur. Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin ilk kadın üyesidir. Balkan ve Trablusgarp savaşlarında şehitlerin aileleri ve gaziler için yardım toplama çalışmalarına katılmıştır. Fatma Aliye Hanım, Kurtuluş Savaşı sırasında da, Osmanlı kadınlarını mücadeleye destek vermeleri konusunda yüreklendirmiştir.

    Fatma Aliye Hanım'ın bu vesile ile gündeme gelmesi, tartışılması ve tanıtılması son derece faydalı olacaktır. Başka vesilelerle hep hatırlanan Halide Edip Adıvar ya da Sabiha Gökçen gibi çok tanınan kadınların yanı sıra Fatma Aliye Hanım'ın hatırlanması ve hatırlatılması mutluluk vericidir. "Fatma Aliye Hanım'ın Romanlarında Kadın Sorunu" adlı yüksek lisans tezimi yazmamın temel gerekçesi, kadın sorununun tartışıldığı romanlar söz konusu olduğunda Fatma Aliye Hanım'dan genellikle bahsedilmemesi ya da bahsedildiğinde yazarın yakın bir okumaya tabi tutulmadan Avrupaî anlamda bir feminist olarak nitelendirilmesiydi. Hâlbuki Fatma Aliye Hanım, Osmanlı İmparatorluğu'nda "kadın sorunu"nu romanlarında tartışan ilk Müslüman Türk kadın romancı olması bakımından son derece önemlidir. İlk defa Fatma Aliye Hanım'ın romanları ile daha önceki Osmanlı romanlarında çizilen kadın tipine alternatif örnek bir "kadın tipi" ortaya konulmuştur. Yazarın 1924 yılından itibaren edebiyat ve yayın dünyasından çekilmesini, babası Ahmet Cevdet Paşa'nın durumuna, kendi sağlığının yerinde olmamasına ve kızı İsmet Hanım'ın din değiştirerek Hıristiyan olması nedeniyle yaşadığı sıkıntılara bağlayanlar vardır. Fatma Aliye Hanım'ın uzun süre unutulmuş olmasında elbette harf devriminin de etkisi vardır.

    Fatma Aliye Hanım'ın feminizmle ilişkisi

    Lübnanlı kadın yazar May Ziyade (1886-1941), Fatma Aliye Hanım'ı Doğu'nun uyanmasında etkili olan kadınlar arasında sayar; Türkçe yazmış olmasına rağmen kendisinden sonraki Arap kadınlarını da etkilediğini söyler. Ancak, Fatma Aliye Hanım'ın edebiyat tarihimizde, kadın yazarlar tarafından aynı ölçüde sahiplenilmiş olduğunu söylemek oldukça zordur. Öte yandan yazarın Muhâzarât (1892) adlı romanının Halit Ziya Uşaklıgil'in Aşk-ı Memnu (1900) adlı romanı ile, Refet (1896) adlı romanının Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu (1922) adlı romanı ile konu bakımından ciddi benzerlikleri vardır. Romanların yayın tarihi göz önünde bulundurulacak olursa, pek çok konudaki öncülüğüne rağmen yakın zamanlara kadar Fatma Aliye Hanım'ın ne yazarlarca ne de eleştirmenlerce anılmaması son derece düşündürücüdür.

    Kadın sorunlarının yer aldığı bütün metinlerin feminist edebiyatın ürünü olduğunun söylenmesi ve bu eserlerin yazarlarının da feminist olarak nitelendirilmesi yanılmalara yol açıyor. Fatma Aliye Hanım, feminizmin tek bir tanımının olmadığının, fikirsel olarak farklı donanımda feminizmler olduğunun farkındadır. "İfrat-perverân" olarak tanımladığı grupların çalışmalarından endişe duyar ve onların taleplerinin kadını mutlu etmeyeceğini düşünür. Fatma Aliye Hanım, kadınların haklarının gasp edilmiş olmasını İslamiyet'te kadın hukukunun bilinmemesine bağlar. Dolayısıyla konuyu bir erkek-kadın çatışması olmaktan çıkarır. Fatma Aliye Hanım'a göre aslında Osmanlı kadınları eski İslam kadınlarını kendilerine örnek alırlarsa ve erkekler de bu konuda kendilerine yardımcı olursa problemlere çözüm bulunabilecektir. Fatma Aliye Hanım, Taaddüt-i Zevcât Zeyl'de "Şu satırları kadınlığı müdafaa fikriyle dahi yazmıyorum" diyerek çabasının, Avrupaî anlamda bir feminizmden uzak olduğunu da ifade etmiş olur.

    Fatma Aliye Hanım'ın romanları ilk bakışta feminist okumaya yatkın görülse de onun feminist bir yazar ve romanlarının da feminist edebiyatın ürünü olduğunu söylemek yanlıştır. Fatma Aliye Hanım, romanlarında kadın sorunlarını ele alsa da konuyu kendi toplumsal, dinî ve kültürel değerleri doğrultusunda yorumlamıştır; ayrıca Fatma Aliye Hanım'ın toplumsal konumu dolayısıyla sorun algısı da farklıdır. Babası Ahmet Cevdet Paşa'nın Fatma Aliye Hanım üzerinde derin bir tesiri vardır. Fatma Aliye Hanım'ın hem romanlarında hem inceleme ve makalelerinde İslam'da kadın hukuku konusunda son derece yetkin olduğu görülür. Bunun nedeni olarak da babası ile Mecelle üzerinde çalışmış olması gösterilir. Fatma Aliye Hanım'ın, romanlarında değindiği sorunlara getirdiği çözümlerin İslam'a dayanması dolayısıyla, muhafazakâr Müslüman bir kadın yazar olarak tanımlanması uygun olur. Sadece ilk kadın yazarımız olması bakımından edebiyatta değil, yapıp ettikleriyle tarih, sosyoloji ve kadın çalışmaları alanlarında da Fatma Aliye Hanım hatırlanması gereken önemli bir isimdir.

    FİRDEVS CANBAZ YUMUŞAK
    Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır <br />Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır <br />Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır <br />(Sezai Karakoç)

  2. #2

    Üyelik tarihi
    10.Ocak.2008
    Yaş
    47
    Mesajlar
    67

    Kesinlikle ayrılık veya herhangi bir (nifak)vs.. düşünceye sahip olmayarak şunu belirtmem gerekiyor ki ; ben bu seçimleri kesinlikle doğru bulmuyorum. Şahsi kanaatim Halide Edip Adıvar veya Sabiha Gökçen'den yanadır; yada Zübeyde Hanım vs.. Mimar Sinan,... Daha sayılabilecek çok isim var ancak bunu bile tartışılacak bir mevzuu haline getirerek ne elde etmeye çalışıyorlar anlamak güç, şehitlerimizin sayısı hergün bir bir artarken....
    Üzgünüm, bunları ifade etme gereği hissettim.

Benzer Konular

  1. Yeniden Beraberiz
    Konu Sahibi ilteriş Forum Yönetim Duyuruları
    Cevap: 9
    Son Mesaj : 29.Kasım.2008, 17:30
  2. Zübeyde Hanım'ın kayıp mezar taşı
    Konu Sahibi umuro Forum Tarih Haberleri
    Cevap: 1
    Son Mesaj : 19.Ekim.2008, 13:21
  3. Latife Hanım'ın Şaşırtan Teklifi
    Konu Sahibi BeyazZambak Forum Tarih Haberleri
    Cevap: 2
    Son Mesaj : 10.Aralık.2007, 13:50
  4. Yeniden Türkleşmek-Ö.Yeniçeri (pdf)
    Konu Sahibi raltar Forum Sahaf
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 18.Kasım.2007, 22:57
  5. Osmanlı'yı Yeniden Keşfetmek
    Konu Sahibi nadif Forum Kitap Tavsiye ve Tanıtımları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 18.Mayıs.2007, 20:34

Giriş

Giriş