1821 yılında Mora'da, Rum isyanı çıktı. Devrin Osmanlı Sultanı İkinci Mahmud Han, Mora İsyanını bastırmakla Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'yı vazifelendirdi. Mehmed Ali Paşanın oğlu İbrahim Paşa; Mora'daki Rum âsileri, Rus subay ve askerleriyle, Avrupa devletlerinin gönüllü hümanistlerini mağlup edip,bölgeden attı. Bu durum Fransa, İngiltere ile Rusya'nın birlik olarak Osmanlı Devletine karşı cephe almalarına yol açtı. Mora'dan Osmanlı askerinin çekilmesini isteyen notayı, Sultan Mahmud Han, hükümranlık prensibiyle uyuşmadığı için reddetti. Zira bu durum, Osmanlıların bir iç meselesiydi

Baltık Denizine açılan Rus donanmasından bir filo, İngilizlerle birleşip, Akdeniz'e girdi. Rus-İngiliz gemilerine Fransız filosu da katıldı. İngiliz amirali Cangrington kumandasındaki Fransa, İngiltere, Rusya müttefik donanması, Mısır'daki Kavalalı İbrahim Paşa kuvvetlerine karşı deniz harekâtı başlattı. Mora İsyanında, Osmanlı ve Mısır gemileri Navarin limanında bulunuyordu. Müttefik donanması,Navarin Limanını kuşattı. Osmanlılar ile deniz muharebesi yapmaya cesaret edemediler. Amiral Cangrington, müttefikler adına, Osmanlı ve Mısır askerlerinin Yunanistan'dan çekilmesini istedi. Kabul edilmedi. Navarin'in açıklarındaki müttefik donanması, gayelerinin savaş olmadığını ileri sürerek, limana girmek istediler. 20 Ekimde dostane bir havayla Navarin Limanına giren müttefik gemilerinin ani ateşi üç saat devam etti. Elli yedi Osmanlı-Mısır gemisiyle altı bin asker kaybedildi. Navarin Faciası neticesinde; Avrupa devletleri Osmanlı Devletini rahat
bırakmayarak, kısa zaman sonra Yunanistan'ın istiklâl kazanmasını sağladılar.


Savaş öncesine bakıldığında Osmanlı Devleti'nin böyle bir savaşa hazırlıklı olmadığı görülecektir. Osmanlı Devleti 1826 yılında tarihi bir sorununu çözmüş, Yeniçeri Ocağını kaldırılmıştı. Hemen arkasından 1827 yılında Navarin'de Osmanlı donanması yakılmıştır.Bir başka gerçekte, kaldırılan Yeniçeri Ocağı yerine teşekkül ettirilen Asakir-i Mansure'nin henüz tam anlamıyla eğitimlerinin tamamlanmamış olmasıdır. Daha önce ki yıllarda yaşanmış olanlardan dolayı, Fransa ve İngiltere ile olan ilişkilerin kesilmiş olması olası Rus harbinde gelebilecek bir yardımında olanaksızlığını gösteriyordu.

Rusya ise, Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu bu duruma ek olarak kendisi için savaşı kazanabilecek şartları olgunlaştırmıştı.Rusya'nın başında bulunan Çar Nikola, İngiltere, Fransa ve Avusturya'ya karşı bir fetih politikası gütmediğini, amacının Yunan sorununun çözülmesi için, Osmanlı Devleti'ne Londra'da imzalatılmış
olan protokolün uygulatılmasını sağlamak olduğu yolunda teminat vererek, Osmanlı-Rus Savaşı sırasında bu devletlerin tarafsız kalmalarını sağlamıştır. İran'la yapılan savaşta da zafer kazanarak güney doğu sınırlarının güvenliğini de sağlamıştı

Rumeli'de, Ağa Hüseyin Paşa, Tuna Seraskeri, Kaptan-ı Derya İzzet Paşa, Varna Muhafızı; Anadolu'da ise Galip Paşa görevlendirilmişti. 1828'de başlayan Rus saldırılan sonunda İsakçı, Tulçı, Maçin, İbrail ve Hırşova kaleleri kaybedildi. 1829 yılı içerisinde artan saldırılar sonucu sadrazam Mehmet Reşit Paşa'nın ordusu Kenleftsh'te ağır bir yenilgi almıştır. Devamında ise Silistre ve Edirne Rusların eline geçmiştir.

Anadolu'da devam eden mücadelelerde de durum batıdan farksızdır. Ruslar, Ahıska, Kars, Anapa ve Erzurum'u ele
geçirmişlerdir. Alınan neticeler İstanbul'u doğu ve batıdan tehdit altına sokmuştu.Ruslar açısından her şey yolunda giderken Rusya'da başlayan kargaşa, İngiltere ve Avusturya'nın ilerleyişten tedirgin olmaya başlayarak seslerini yükseltmeye başlaması Çarı, Osmanlı isteklerini kabul etmeye zorladı. Edirne'de başlayan görüşmeler neticesinde, 14
Eylül 1829'da Edirne Barış Antlaşması imzalandı.

Antlaşmadaki toprak konusundaki hükümler sert, ama beklenenden daha hafifti. Rus askerleri prenslikler, Dobruca ve Bulgaristan da işgal ettikleri yerlerden çekileceklerdi. Ruslar Tuna nehrinde ticaret edebilme hakkına kavuşuyorlar, Osmanlı Devleti Tuna ve Prut boyunca kale yapmamayı kabul ediyordu. Bu suretle daha sonra vuku bulacak harplerde Rusların Osmanlı sınırlarına girmesi kolaylaşıyordu. Osmanlı Devleti, Rusların Kafkaslar, Gürcistan ve İran'dan almış olduğu Nahcıvan ve Erivan'daki varlığını kabul ediyor, buna karşılık Ruslar da, Erzurum, Kars ve Bayezid'i geri veriyorlardı.Ruslar diğer Avrupa devletlerine tanınmış olan salahiyetlerden yararlanacaktı. Sırbistan, Yunanistan ve prenslikler Rus koruması altında özerklik kazanmışlardır. Bir başka madde ile de Osmanlı Devleti, 10 yıl içinde ödenmek üzere 400 milyon kuruş savaş tazminatı ödemeye mahkûm ediliyordu.

Osmanlı Devleti için anlaşmanın ifadesi daha farklıdır.Denilebilir ki Küçük Kaynarca'dan sonra imzalanmış olan en ağır anlaşmadır. Ruslar bu antlaşma sonrasında Tuna ve Doğu Anadolu'ya hâkim olabilecek, denetim altında tutabilecek yerleri elde ettiler. Eflak -Boğdan ve Sırbistan'ın muhtariyetliklerini tanımış oluyordu. Ödeyeceği tazminat ise uzun yıllar ekonomik baskı ve sıkıntı manasına geliyordu.İmzalanan antlaşmadaki asıl nokta ise Yunanlıların bağımsızlığının kabul edilmesi idi. Bağımsız Yunan Devleti'nin kurulmuş olması Osmanlı Devleti'nin bundan sonraki süreçteki çözülüşünü de ifade edecekti. Diğer uluslara örnek teşkil edecek bu durum Osmanlı Devletinin zaman içerisinde kayboluşunu da beraberinde getirecektir.

Yrd.Doç.Dr. Adem KARA - Abant İzzet Baysal Üni., Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi
“1828-29 OSMANLI - RUS SAVAŞI VE ANADOLU'DA ALINAN TEDBİRLER” adlı makalesinden alıntıdır.