29 OCAK DİRENİŞİ Yunanistan bugün halen Batı Trakya’daki Müslüman Türk azınlığına yönelik, çeşitli uluslar arası belgelere konu olan temel insan hakları ihlallerini sürdürmektedir.

Batı Trakya’daki Türk azınlığının 1923’lerdeki nüfusunun (120 bin) bu gün de yaklaşık aynı sayılarda kalmış olması ise bu toplumun, bilimsel çevrelerde de kabul gören takribi %3’lük nüfus artış hızı dikkate alındığında, Yunanistan tarafından azınlığın nasıl bir baskı ve göçe zorlama politikasıyla karşı karşıya olduğu anlaşılabilmektedir. Eğer bu azınlık, Yunanistan’ın iddia ettiği gibi gelişen ve refah içinde yaşayan bir toplum olsa idi, bugün Batı Trakya’daki Müslüman Türk azınlığının nüfusunun 500 binin üzerinde olması ve Türkiye’de vatan bildikleri topraklardan göç etmek zorunda kalmış 500 binin üzerinde Batı Trakya Türk’ünün bulunmaması gerekirdi. İşte bu eritme çabalarının bir ispatı ve bu çabalara karşı direnişin önemli bir halkası 29 Ocak olaylarıdır.

Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği (BTTÖB) ve Gümülcine Türk Gençler Birliği(GTGB)’nin kesin kapatılma kararının Yargıtay’da 4 Kasım 1987’de görüşülerek karara bağlandığı ve 20 Kasım’da karar yayınlandığı halde, azınlığın kapatma kararını ancak 5 Ocak 1988’de öğrenmesi, Batı Trakya’da “Türk” varlığının inkarının tuzu biberi oldu ve “29 Ocak olayları” olarak adlandırılan direnişin ilk temel taşını oluşturdu.

Kapatma kararının duyulması azınlık arasında büyük infiale yol açtı ve Azınlık Yüksek Kurulu 25 Ocak’ta toplanarak mücadele kararı aldı. Olayı protesto etmek için bir yürüyüşün yapılması, azınlık okullarının bir gün için kapatılması ve yetkili tüm devlet mercilerine bu kararların telgrafla bildirilmesi kararlaştırılarak, bir eylem tespit komisyonu kuruldu.
Komisyon, yürüyüşün 29 Ocak günü, Cuma namazından sonra Gümülcine Eski Camii’nden Vilayet Konağı’na kadar yapılması kararını aldı.

Polis, aynı gün, yer ve saatte Hristiyanların da bir karşı gösteri talebinde bulunduğunu ve bunun reddedilmiş olduğunu gerekçe göstererek yürüyüşü yasakladı. Gümülcine Radyosu, Yunanca ve Türkçe anonslar yaparak, Türklerin herhangi bir şekilde bir araya gelmesinin yasaklandığını duyurdu.

Bu duruma rağmen, Yasak Bölge dahil olmak üzere her taraftan Gümülcine’ye kadınlı erkekli binlerce azınlık mensubu gelmeye başlayınca gerek İskeçe çıkışı, gerekse Gümülcine girişleri polis noktalarıyla kesildi. Kavala’dan çok sayıda polis gücü sevk edildi. Eski Cami ve Yeni Cami ibadete kapatıldı. Buralarda Cuma namazının yasaklanması üzerine, azınlık “özgürlüğün olmadığı yerde ibadet etmenin de caiz olmadığı” gerekçesiyle öteki cami ve mescitlerde de Cuma namazı kılmama kararı aldı.

Gümülcine Türk Gençler Birliği’nin bulunduğu caddede üçte biri kadın, yaklaşık 4000 kişi toplandı. Milletvekili FAİKOĞLU’nun konuşması üzerine dağılmaya başlayan kalabalık, çevrede çatışma ve tutuklamalar olduğu haberlerinin gelmesi üzerine dağılmayacağını bildirdiyse de, göstericilerin bir kısmı dağılmaya başladı. Ama bu da bir yürüyüşe dönüştü. Bunun üzerine polis yürüyüşçüleri dövmeye başladı. Bu arada, Yaka köylerinden gelen 5000 kişiyle polis arasında çatışma çıktı ve pek çok yaralanmalar oldu.

Azınlık Yüksek Kurulu, 1988 29 Ocak’ında meydana gelen elim olayların yıldönümü vesilesiyle Eski Cami’de bir mevlit düzenlenmesine karar verir. 28 ocak günü azınlık ileri gelenleri polis üst düzey yetkilileriyle temasta bulundukları bir sırada, Yunanistan’daki yerel radyolar, SOLAKİDİS adlı bir Yunanlının, kendisiyle aynı hastanede tedavi görmekte olan bir Müslümanın saldırısına uğradığı haberini vererek, Yunanlıları 29 Ocak mevlidini engellemeye çağırır. Bu arada, Müslüman-Türk azınlığa karşıtlığıyla tanınan Gümülcine-Maronya Metropoliti DAMASKİNOS’un da aynı amaçla yandaşlarına çağrıda bulunduğu haberleri yayılır. Yerel basın ve radyolar, 29 Ocak sabahı da SOLAKİDİS’in öldüğü haberini yayar. (Oysaki SOLAKİDİS, 21 Şubat’ta ölecektir)

Sabah 11.00’den itibaren Yunanlılar 8-10 kişilik gruplar halinde toplanarak, Türklerin bir kahvesine taş ve sopalarla saldırırlar. Kahvedekiler GTGB binasına sığınır. Saldırganlar girenleri çıkaramayınca çarşıya yönelirler ve azınlık mensuplarına ait dükkanları tahribe başlarlar. Bu tahrip sırasında, saldırganların arkasından ağır bir şekilde ilerleyen polis otosu herhangi bir müdahalede bulunmaz. Yabancı gözlemcilerin raporlarına göre, hiçbir Yunanlı dükkanı saldırıya uğramamıştır.

Bu sırada Eski Cami’de bekleyen cemaat, saldırı haberini alır ve aralarında Mehmet Emin AGA ve İskeçe Bağımsız milletvekili Ahmet FAİKOĞLU’da bulunduğu halde GTGB binasına gitmeye teşebbüs ederler. Fakat, polis caminin çevresini tutmuştur. Saldırganlar, taş, sopa, bıçak ve demir çubuklarla AGA ve FAİKOĞLU dahil olmak üzere pek çok azınlık mensubunu yaralar.

Olaylar, 29 Ocağı izleyen gün ve haftalarda da yer yer devam eder ve dış mahallelerdeki azınlık evleri tahribata uğrar. 29 Ocak’tan 2 gün sonra, olayları yerinde incelemek üzere gelen Sol İttifak (SİNASPİSMOS) Atina Milletvekili Maria DAMANAKİ de ihanetle suçlanır ve belediye binasına sığınarak kurtulur, böylece azınlık temsilcileriyle görüşemeden Gümülcine’den ayrılmak zorunda kalır. Vitrin camları kırılmış Türk dükkanlarını gördüğünde, sözkonusu şiddet olaylarını Cunta yanlısı aşırı sağcılar ve faşistler tarafından başlatıldığını yüksek ve sinirli bir sesle söylemesi üzerine, yumurta yağmuruna tutulan DAMANAKİ’ye, Belediye Sarayı’nı saran 1000 kadar gösterici “Sen Yunan değil, Türk milletvekili olmalısın... Giydiklerini çıkar. Çarşaf giy!” sloganları atarlar.

Bu olaylar, her 29 Ocak günü Batı Trakya’da ve yurtdışındaki Batı Trakya dernekleri tarafından tertiplenen etkinliklerle kınanmaktadır.

Kod:
http://www.westtrakien.com/batitrakya/sorunlari/29ocakdirenisi.html