1. #1
    raltar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    22.Ağustos.2007
    Yaş
    53
    Mesajlar
    734


    MACAR MÜLTECİLERİ PROBLEMİ
    Ord. Prof. ENVER ZİYA KARAL


    Fransa'da 1848'de yapılan devrim, siyasî olduğu kadar içtimaî bir karakter de taşıyordu. O zamana kadar siyaset hakları kazanmak için çalışan sınıflar arasında ismi görünmeyen bir sınıf meydana çıktı: İşçi sınıfı. Fransa'da 1848 devrimi ile meşrutiyet krallığının temsilcisi olan Lui Filip devrildi ve krallık yerine Cumhuriyet ilân edildi. Genel seçimler başlayıncaya kadar Fransa'yı idare etmek için bir geçici cumhuriyet hükûmeti kuruldu. Bu hükûmet, dünyaya yayımladığı bir beyanname ile, milliyetçilik hareketlerini destekleyeceğini bildirdi. Avrupa'nın birçok memleketinde siyasî ve içtimaî haklar kazanmak için yıllardan beri çalışmakta olan teşekküller hükümdarlarına karşı baş kaldırdılar. Az zamanda İspanya, İtalya, İrlanda, Belçika, Hollanda, Avusturya ve Macaristan'da ayaklanmalar oldu.Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'ndaki ayaklanmalar Viyana'da başladı ve hızla gelişerek Macaristan'a yayıldı.

    Macarların Avusturya İmparatorluğu'nda Alman olmayan tebaa arasında özel durumları vardı. Bir nevi muhtariyet idaresinden uzun zamandan beri faydalanıyorlardı. Avusturya imparatoru aynı zamanda Macaristan kralı idi ve bu unvanı taşıdığı için Macar anayasasının hükümlerine uymak zorunda idi.
    1848'de Macarlar, kendilerine mahsus olmak üzere, yalnız Macarlardan kurulan bir kabine istediler. İmparator Ferdinand, ilkin bu isteği yerine getirdi. Fakat sonradan yaptığına pişman oldu. Verdiği sözü tesirsiz bırakmak için, bir Hırvatı Macaristan'a başkomutan olarak gönderdi. Macarlar bunu bir hakaret saydılar. İmparatora karşı koymak için Louis Kossuth'un etrafında toplanarak isyan ettiler. Avusturyalılar Peşte'den kovuldu. İmparator Ferdinand'ın tahttan çekilmesi üzerine, yerine geçen Fransuva-Jozef'i Macarlar tanımak istemediler. Bunun üzerine yeni imparator bir beyanname ile (4 Mart 1849) Macaristan'ı Avusturya'ya ilhak etti. Macar diyet meclisi ilhakı tanımadıktan başka Macar Cumhuriyeti'nin istiklâlini ilân etti. Louis Kossuth cumhurbaşkanı seçildi. Bundan sonra Macarlar, Avusturyalılara karşı düzenli ve başarılı bir savaş yapmaya başladılar. Fakat Avusturya, Macarların hakkından gelmek için Rusya ile bir anlaşma yaptı. 200.000 kişilik bir Rus ordusu Macarların üzerine yürüyünce, Macarlar dayanamadılar. Birçokları Türk topraklarına sığındılar. Avusturya hükûmeti, sığınanların geri verilmesini istedi. Bâb-ı âlî vermedi. Bunun üzerine Macar mültecileri problemi gelişmeye başladı.

    Macar mültecileri problemi gelişirken, Fransız devriminin Eflâk ve Buğdan'da da tepkileri görüldü. Buğdan'da bağımsızlığa ve Eflâk ile Buğdan'ın birleşmesine taraftar olanlar ayaklanarak, maksatlarını gerçekleştirmek istediler. Ayaklanma, Gospodar Mihail Sturza tarafından pek çabuk bastırıldı. Fakat Eflâk'ta bağımsızlık taraftarı bir anayasa yayımlamaya muvaffak (başarılı) oldular. Sturza bu hareketi önleyemediğinden, çekilmek zorunda kaldı. Ayaklananlar, geçici bir hükûmet kurmaya muvaffak oldular. Geçici hükûmet, Rusya'nın egemenliği altına geçmekten ise bazı hususlarda Osmanlı Devleti'ne bağlı kalmak istiyordu. İstanbul'da ayaklananlarla anlaşmaya varılması için bir eğilim vardı. Fakat Rusya'nın yaptığı baskı üzerine Bâb-ı âlî Eflâk olaylarını tanımadığını ilân etti.

    Rusya, sınırları dibinde devrim prensiplerinin gerçekleşmesine taraftar olmadığı için, Eflâk ve Buğdan'ın kuzey tarafını işgal etti. Osmanlı orduları Eflâk ve Buğdan'ın güneyine girdiler. Osmanlı hükûmeti, geçici olacağı hususunda teminat verilen Rus istilâsının hangi sınırlara kadar uzanacağını görüşmek için Divan-ı Hümâyun Âmedîsi Fuat Efendi'yi Sen-Petersburg'a gönderdi ve Petersburg Konvansiyonu imzalanarak Eflâk ve Buğdan anlaşmazlığı çözüldü.
    Bu anlaşmaya göre: Rusya imparatoru ile Osmanlı padişahı, Eflâk ve Buğdan'ı devrimci prensiplerden ve anarşi hareketlerinden korumak için beraber çalışmayı kabul ediyorlar.
    Başlıgıg yükündürtümüz,tizligig sökürtümüz / Başlıya başeğdirdik,dizliye diz çöktürdük.

  2. #2
    raltar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    22.Ağustos.2007
    Yaş
    53
    Mesajlar
    734

    Eflâk ve Buğdan Gospodarlığı'na Osmanlı hükûmeti ile Rus hükûmeti arasında kararlaştırılacak namzetler (adaylar), yedi yıl için padişah tarafından tayin edilecekler.
    Eflâk ve Buğdan'ı sarsmış olan devrimci hareketlerin izleri tamamen silininceye kadar Osmanlılar ve Ruslar yirmi beş bin ile otuz bin kişi arasında kuvvet bulundurabilecekler, fakat güvenlik tamamen kurulduktan sonra bu kuvvetler Eflâk ve Buğdan hudutlarının dışına çekilecekler. Asayişin sağlanması için yerlilerden kurulan bir milis ordusundan faydalanılacak. Bu hükûmetlerden başka, önceden Eflâk ve Buğdan'da kurulmuş olan meclis-i umumîler kaldırıldı. Devrim hareketlerinden önceki gospodarlar tekrar yerlerine getirildi.

    Rusya'nın Eflâk ve Buğdan'daki bu müdahalesi, oradaki nüfuzunun artmasına ve Osmanlı nüfuzusunun silinmesine geniş ölçüde tesir etti.
    Türkler, Macar isyanları karşısında ilkin şiddetli bir alâka gösterdiler. Macarların, Hristiyan olmakla beraber, Türklerle ırk bakımından akraba oldukları, Avrupa'yı gören ve tanıyan gençler tarafından öğrenilmiş bulunuyordu. Bundan başka, Macaristan, Kanunî Sultan Süleyman devrinde bir Türk eyaleti idi. Sonradan, Avusturyalıların Türkler üzerine kazandıkları zaferlerin neticesi olarak, Avusturya egemenliğini tanımak zorunda kalmıştı. Osmanlı hükûmeti, Avusturya idaresinde bir Macaristan görmekten ise, egemen bir Macaristan tanımayı hem duygu, hem de çıkarları bakımından istemekte idi. Fakat bu isteğin gerçekleşmemesi mukadderdi (kaçınılmazdı). Rusların işe karışmaları yüzünden Macar şefleri, subayları ve erlerden bir kısmı Tuna'yı geçerek Türk misafirliğine sığındılar. Eski zamanlarda ataları da çok kere böyle hareket etmişlerdi. Türkiye onları bir an bile tereddüt göstermeden kabul etti. Hatta Macarlarla işbirliği yapmış olan Lehliler de hududa geldikleri vakit, onları da kabul etmekte tereddüt etmedi.
    Avusturya, Macarların, hükümdarlarına baş kaldırmış asiler olduğunu ileri sürerek Belgrad muahedesinin on sekizinci maddesi gereğince iadelerini istedi. Arkadan Rusya, kendi tebaası olan Leh mültecilerinin geri verilmeleri yolunda ısrarlarda bulunmaya başladı.

    Osmanlı hükûmeti, mültecilerin eşkıyalar olduğu yolundaki Rus ve Avusturya izahını kabul etmediği için, onları iade etmeye yanaşmadı. Bunun üzerine Sen-Petersburg ve Viyana hükûmetleri, ültimatom karakteri taşıyan notalar gönderdiler. Şayet mülteciler geri verilmezse siyasî münasebetlerimizi keseriz, tehdidini savurdular. Osmanlı Devleti, bu istek karşısında haklı bir yol tutmak için Macar mültecilerine İslâm olmayı teklif etti. Çoğu kabul ettiler ve bu suretle mültecilerin iadesi hakkında muahedelerde mevcut hükümlerin şümulü dışına çıkıldı. Fakat Osmanlı Devleti'nin İslâmlığı kabul etmiş olanlara yüksek subay rütbeleriyle uygun unvanlar ve ödevler vermesi, Avusturya'nın hiç hoşuna gitmedi. İngiltere ve Fransa'nın Bâb-ı âlî yanındaki elçileri, Bâb-ı âlî'nin mülteciler probleminde tuttuğu yolu haklı gördüklerini ilân ettiler. Macar ve Leh mültecileri problemi böylece devletlerarası bir hüviyet kazanmış oldu. Problem ilk bakışta ideolojikti. Rusya ve Avusturya, milliyetçilik prensiplerine dayanarak ayaklananları eşkıya sanmakta, İngiltere ile Fransa ise, aynı adamları kutsal bir davanın önderleri olarak tanımakta idi.

    Osmanlı Devleti, imparatorluk yapısı bakımından, İngiltere ile Fransa'dan çok Rusya ile Avusturya'ya benziyordu. Onda da türlü milletlere mensup topluluklar vardı. Milliyetçilik isyanları zaten on dokuzuncu yüzyılın başlangıcından beri Türk topraklarında yayılmakta ve hatta meyve vermekte idi. Böyle olmasına rağmen, genel siyaset icapları, Osmanlı Devleti'ni İngiltere ile Fransa'ya daha bağlı bulunmaya zorlamakta idi. Zaten mültecileri geri vermek, egemen bir devletin şeref ve haysiyeti ile de uzlaşma kabul etmeyen bir hareketti. Bu sebepledir ki Osmanlı hükûmeti, mültecileri geri vermemeye ve gerekirse bunun için Avusturya ile Rusya'ya karşı koymaya karar verdi. Rusya ve Avusturya bunun üzerine elçilerini İstanbul'dan geri çağırdılar.Bâb-ı âlî, Avrupa'da yayımladığı bir rapor ile, merhamet ve insanlıktan doğan duygularla, mültecileri savunma hususunda yapmakta olduğu fedakârlığı belirtti.
    Başlıgıg yükündürtümüz,tizligig sökürtümüz / Başlıya başeğdirdik,dizliye diz çöktürdük.

  3. #3
    raltar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    22.Ağustos.2007
    Yaş
    53
    Mesajlar
    734

    Raporun yayımlanması, Avrupa umumî efkârında büyük tepkiler yarattı. İngiltere ve Fransa'da Türkiye lehinde gösteriler oldu. O kadar ki, Londra'da Türk elçisi Mozorus Paşaya sokakta rastlayan İngiliz gençleri, atları sökerek sefarethaneye kadar arabasını kendileri çektiler.

    Lord Palmerston, Avusturya ve Rusya'nın Osmanlı İmparatorluğu ile siyasî münasebetlerini kesmeleri hakkında düşüncesini şöyle anlattı:
    ''Ben öyle sanıyorum ki, iki imparatorluk sefirleri tarafından yapılan bu teşebbüs göz korkutmak için bir oyundur.
    ''Fakat ne olursa olsun, İngiltere ile Fransa'nın padişaha samimî ve azimli yardımda bulunmaları ve Rusya ile Avusturya devletlerine icabında Türk'ü savunacak dostlar olduklarını göstermelidirler.''

    İngiltere hükûmeti, içinde yirmi bin kadar asker bulunan bir donanmayı her ihtimale karşı ilk yardım olarak Bâb-ı âlî'nin hizmetine koymaya hazır olduğunu bildirdi. Bundan başka, Fransa'nın da yardım hareketine iştirak etmesi için teşebbüslerde bulundu. Bâb-ı âlî'nin azimli durumu, Fuat Efendi'nin (Paşanın) Neselrod ve çar ile görüşmesi, İngiltere ve Fransa'nın Bâb-ı âlî'ye yardım etmeye karar vermeleri, Avrupa umumî efkârının Rusya ve Avusturya aleyhine dönmesi, bu son iki devleti Osmanlı İmparatorluğu ile münasebetlerini yeniden kurmaya sevk etti. Mültecilerden isteyenlerin, hayatlarına dokunulmayacağına dair ilgili devletlerden teminat alındıktan sonra memleketlerine dönmelerine müsaade edildi. İslâmlığı kabul edenler Türkiye'de yerleştiler. Büyük rütbeli olan Macarlar orduda ve idarede çalışmaya davet edildiler.

    Macar mültecileri probleminin bu şekilde çözülmesinden Rusya hiç hoşlanmadı; Osmanlı İmparatorluğu'nun İngiltere ve Fransa'ya yakınlaşmasına bu vesile ile de şahit oldu. Sen-Petersburg hükûmetinin, Bâb-ı âlî'yi Rus düşmanı devletler blokunda görmeye katlanmayacağı pek tabiî idi. Mülteciler meselesinin çözülmesinden iki yıl sonra Rusya'nın Osmanlı İmparatorluğu'nu İngiltere ile taksime teşebbüs etmesi, muvaffak olamayınca da onu himayesi altına almak istemesi, arkasından da Kırım muharebesinin çıkması bunun bir neticesidir.
    Başlıgıg yükündürtümüz,tizligig sökürtümüz / Başlıya başeğdirdik,dizliye diz çöktürdük.

Benzer Konular

  1. Macar Ulusal Kimliğinin Oluşumunda Türk Etkisi
    Konu Sahibi ilteriş Forum İlk Türk Devletleri Araştırmalar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 13.Temmuz.2009, 14:05
  2. Macar Devleti Haritası
    Konu Sahibi Katun Forum İlk Türk Devletleri Haritaları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 18.Aralık.2007, 20:08
  3. 4 Kare Problemi (Sunu)
    Konu Sahibi ziberkan Forum Diğer Sunular
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 04.Aralık.2007, 18:14

Bu Konu için Etiketler

Giriş