1940 yılında Avrupayı kasıp kavuran Alman orduları Balkan sınırına dayanmışlardı. Naziler Yahudi karşıtı yasaları müttefikleri Romanya'da yürürlüğe koymuşlardı. 1941 yılında Romanya'nın Yaş kentinde 4 bin Yahudi'nin Nazilerce katledilmesiyle Romanya Yahudileri için Filistin'e gitmekten başka çare kalmamıştı. Türkiye karasularını kullanarak Filistin'e kaçmayı planlayan Romanyalı zenginlerden ve entelektüellerden oluşan büyük bir Yahudi grubu birleştirdikleri para ile Struma isimli kömür gemisini kiraladılar. Struma Gemisi Romanya’nın başkenti Bükreş’teki CMVL (Compania Mediteranea de Vapores Limitada) şirketine bağlı çalışıyordu. 46 metre boyundaydı, ama içerisinde sadece bir tuvalet dört lavabo vardı. Panama bandıralı bir Bulgar gemisiydi.

12 Aralık 1941'de Romanya'nın Köstence limanından yaklaşık 790 yolcu ve 10 mürettebatla kalkan Struma'nın motoru İstanbul'a ulaşamadan açık denizde arızalandı. Yolcuların aralarında topladıkları para ve mücevherler karşılığında, yakından geçen bir geminin mürettebatı gemiyi onardı. Gemi ikinci bir motor arızası sebebiyle 15 Aralık'ta İstanbul Boğazı'nda, Sarayburnu açıklarında demir attı.

Almanya'nın İstanbul büyükelçisi gemide salgın hastalık olduğu ihbarında bulundu ve Almanya tarafından yolcuların karaya çıkarılmaması konusunda baskı yapıldı. O dönemde Filistin'e Yahudi göçünü kısıtlayan İngiltere'nin de baskısıyla ne geminin yola devam etmesine ne de yolcuların karaya çıkmasına izin verildi. Almanya ile müttefik olan Romanya gemiyi geri kabul etmedi.

Tarihi geçmiş Filistin vizesi bulunan birkaç yolcu İngiliz hükümetinin onayıyla, Martin Segal ve ailesi de ABD'nin ricası üzerine Vehbi Koç'un aracı olması ve Türk hükümeti nezdindeki girişimleriyle gemiden indirildi. Segal, Standard Oil Company of New York isimli bir Amerikan petrol şirketinin Romanya müdürüydü. Vehbi Koç ise aynı şirketin Türkiye temsilcisi idi. Koç, Segal ailesi için İçişleri Bakanı Faik Öztrak ve İstanbul Emniyet Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil ile bir dizi görüşme yapmıştı.

9 hafta boyunca kıyıda demirli vaziyette bekleyen gemiye Kızılay ve İstanbul'daki Yahudi toplumu tarafından yardım malzemeleri ulaştırıldı. Yardımları İstanbul'daki Yahudi toplumunun önderlerinden Simon Brod ve Rifat Karako organize ediyordu. Struma'nın arızalı olan motoru da tamir edilmek üzere söküldü.

Olay esnasında 15 yaşında olan ve yardım faaliyetlerinde görev alan Yahudi asıllı Türk işadamı İshak Alaton, Kızılay tarafından yapılan yardımların göstermelik olduğunu, yardımın büyük kısmının Yahudi toplumu tarafından toplandığını iddia eder.

Gemide kalan yolcuların akıbeti ile ilgili haftalar süren müzakereler sonuç vermeyince, 23 Şubat 1942'de Türk hükümeti, motoru halen çalışmayan gemiyi Karadeniz'de Şile açıklarına çektirdi. Gece boyunca sürüklenen gemi, 24 Şubat sabahı büyük bir patlamanın ardından battı. 103'ü çocuk olmak üzere 768 kişi öldü. Sadece David Stoliar adlı 20 yaşında bir yolcu sağ kurtuldu.

Uzun yıllar Struma'nın neden battığı bilinemedi. Sağ kurtulan tek yolcu olan David Stoliar, İsrail Silahlı Kuvvetler Radyosuna verdiği bir demeçte; geminin bir Türk torpido botunun açtığı ateş ile batırıldığını iddia etti. 1960'larda Sovyet arşivlerinden çıkan belgeler ışığında Struma'nın Sovyet denizaltısı Shch-213 tarafından torpido ile vurularak battığı anlaşıldı. Aynı denizaltı 23 Şubat akşamı Türk kargo gemisi Çankaya'yı da batırmıştı. Sovyet denizaltısı Nazi Almanyası'na stratejik malzeme akışını önlemek amacıyla Karadeniz'e giren tüm tarafsız ya da düşman gemilerini batırması yönündeki gizli talimatı yerine getiriyordu.