Kurtuluş Savaşı’nda yakın silah arkadaşlarından biri olan Ali Fuat Cebesoy, Harp Okulunda Mustafa Kemal ile ilk tanışmalarını şöyle nakletmektedir:

“İçimde tatlı bir heyecan vardı. Rüyalarım gerçekleşmiş; ben de dedem, babam, eniştelerim ve ağabeyim gibi asker olmuştum. Nöbetçi subayı önde, ben arkasında okulun koridorlarını geçtik. Kendi odasına geldik…

Kısa bir müddet sonra içeriye on yedi, on sekiz yaşlarında; sarı saçlı parlak mavi gözlü, sarı bıyıklı, pembe yanaklı, zayıfça bir çocuk girdi. Giydiği şık Harbiyeli elbisesini ince zarif vücuduna pek yakıştırmıştı.

Vakurdu. Nöbetçi subayını selamladı ve ardından bana:
— Buyurun arkadaş, dedi. Gidelim.
İkimiz kapıdan birlikte çıktık. Yan yana yürüyorduk. Fakat kolundaki üçü kırmızı ve bir sarı şeridi fark edince duraladım. Askerlikte kıdem ve rütbe esastı.
— Siz önden geçin çavuşum, ben sizi takip edeyim.

Bu cevabımdan memnun oldu. O önde, ben arkada içeriden çıktık. Mustafa Kemal; Harp Okuluna birkaç ay önce bir askerî liseden yeni gelmiş ve yüzlerce (yaklaşık 750) kişi içinde hemen kendisine ‘çalışkan, uyumlu, zeki’ dedirtecek kadar kendini tanıtmış, güvenilen ve sivrilip ön plana çıkan bir genç olmuştu. Ayrıca Harp Okuluna kaydolup iki ay içinde çavuş olmayı başarmıştı. İşte, Türk tarihine şan ve şeref veren aziz rahmetli arkadaşım Mustafa Kemal’i böyle tanımıştım.”