SEBE (SABA/ŞEBA) ÜLKESİ

Sebe ülkesinin nerede olabileceğine dair bazı ipuçları ,her nekadar
kesin bir sonuç çıkarılamasada çok büyük bir ihtimalle yapılan ve yapılacak
kazılarda elde edilecek delillerle doğrulu kanıtlanacaktır.
O ülke ile ilgili kutsal kitaplarda geçen metinlerden ulaşabildiklerimin
tamamını aldım ,metinlere kendi yorumlarımı eklerken birbiri ile çelişen pasajlar nedeniyle mantığıma daha yakın olanları ön plana çıkarıp çelişen-
leri soru işareti ile arka planda tutmayı tercih ettim.
Bunlara bazı örnekler vermek gerekirse; ....... Tevrat II. Tarihler 2.Ta.9: 5 ''Çok uzaktaki bir bölgeden nasıl haber aldığı merak konusu oluyor. Diğer taraftan Kuranın Sebe suresi 38 , 39, 40 ıncı ayetlerde geçen olaylar şu an için delil olarak kullanamayacağımız sıradışı durumlar ;Henüz açıklanamayan şeyleri
zamanın akışına bırakmak, daha geniş açılardan bakarak doğruyu bulma
çabamızı sekteye uğratmayacağına yürekten inanıyorum.

Tevrat II. tarihler

2.Ta.9: 1 Saba Kraliçesi, Süleyman'ın ününü duyunca, onu çetin sorularla sınamak için Yeruşalim'e geldi. Çeşitli baharat, çok miktarda altın ve değerli taşlarla yüklü büyük bir kervan eşliğinde gelen kraliçe, aklından geçen her şeyi Süleyman'la konuştu.

2.Ta.9: 2 Süleyman onun bütün sorularına karşılık verdi. Kralın ona yanıt bulmakta güçlük çektiği hiçbir konu olmadı.

2.Ta.9: 3-4 Süleyman'ın bilgeliğini, yaptırdığı sarayı, sofrasının zenginliğini, görevlilerinin oturup kalkışını, hizmetkârlarının ve sakilerinin özel giysileriyle yaptığı hizmeti, RAB'bin Tapınağı'nda sunduğu yakmalık sunuları* gören Saba Kraliçesi hayranlık içinde kaldı.

2.Ta.9: 5 Krala, "Ülkemdeyken, yaptıklarınla ve bilgeliğinle ilgili duyduklarım doğruymuş" dedi,

2.Ta.9: 6 "Ama gelip kendi gözlerimle görünceye dek anlatılanlara inanmamıştım. Büyük bilgeliğinin yarısı bile bana anlatılmadı. Duyduklarımdan daha üstünsün.

2.Ta.9: 7 Ne mutlu adamlarına! Ne mutlu sana hizmet eden görevlilere! Çünkü sürekli bilgeliğine tanık oluyorlar.

2.Ta.9: 8 Senden hoşnut kalan, adına egemenlik sürmen için seni tahta oturtan Tanrın RAB'be övgüler olsun! Tanrın İsrail'i sevdiği, sonsuza dek korumak istediği için, adaleti ve doğruluğu sağlaman için seni İsrail'e kral yaptı."

2.Ta.9: 9 Saba Kraliçesi krala 120 talant*fd* altın, çok büyük miktarda baharat ve değerli taşlar armağan etti. Krala armağan ettiği baharatın benzeri yoktu.D Not 9:9 "120 talant": Yaklaşık 4.1 ton.

2.Ta.9: 10 Bu arada Hiram'ın adamlarıyla Süleyman'ın adamları Ofir'denaltın, algum*fe* kerestesiyle değerli taşlar getirdiler.

2.Ta.9: 11 Kral, RAB'bin Tapınağı'yla sarayın basamaklarını,çalgıcıların lirleriyle çenklerini bu algum*fe* kerestesindenyaptırdı. Yahuda bölgesinde daha önce böylesi görülmemişti.D Not 9:10,11 "Algum": Ne çeşit ağaç olduğu bilinmiyor. Bir tür ardıç ağacı olduğu sanılıyor.
Şayet yakın bölgelerde Algum ağacı ticareti yapılıyor olsaydı bir şekilde israiloğullarının daha öce bilmesi beklenirdi.Deniz yoluyla çok uzaklara (kızıldenizden ve
akdenizden)gidebildiklerini düşünebiliriz.
2.Ta.9: 12 Kral Süleyman Saba Kraliçesi'nin her isteğini, her dileğini yerine getirdi. Kraliçenin kendisine getirdiklerinden daha fazlasını ona verdi. Bundan sonra kraliçe adamlarıyla birlikte oradan ayrılıp kendi ülkesine döndü.

Tevrat II. krallar

1.Kr.10: 1 Saba Kraliçesi, RAB'bin adından ötürü Süleyman'ın artan ününü duyunca, onu çetin sorularla sınamaya geldi.

1.Kr.10: 2 Çeşitli baharat, çok miktarda altın ve değerli taşlarla yüklü büyük bir kervan eşliğinde Yeruşalim'e gelen kraliçe, aklından geçen her şeyi Süleyman'la konuştu.

1.Kr.10: 3 Süleyman onun bütün sorularına karşılık verdi. Kralın ona yanıt bulmakta güçlük çektiği hiçbir konu olmadı.

1.Kr.10: 4-5 Süleyman'ın bilgeliğini, yaptırdığı sarayı, sofrasının zenginliğini, görevlilerinin oturup kalkışını, hizmetkârlarının özel giysileriyle yaptığı hizmeti, sakilerini ve RAB'bin Tapınağı'nda sunduğu yakmalık sunuları* gören Saba Kraliçesi hayranlık içinde kaldı.

1.Kr.10: 6 Krala, "Ülkemdeyken yaptıklarınla ve bilgeliğinle ilgili duyduklarım doğruymuş" dedi,

1.Kr.10: 7 "Ama gelip kendi gözlerimle görünceye dek inanmamıştım. Bunların yarısı bile bana anlatılmadı. Bilgeliğin de, zenginliğin de duyduklarımdan kat kat fazla.

1.Kr.10: 8 Ne mutlu adamlarına! Ne mutlu sana hizmet eden görevlilere! Çünkü sürekli bilgeliğine tanık oluyorlar.

1.Kr.10: 9 Senden hoşnut kalan, seni İsrail tahtına oturtan Tanrın RAB'be övgüler olsun! RAB İsrail'e sonsuz sevgi duyduğundan, adaleti ve doğruluğu sağlaman için seni kral yaptı."

1.Kr.10: 10 Saba Kraliçesi krala 120 talant*fl* altın, çok büyük miktarda baharat ve değerli taşlar armağan etti. Krala o kadar baharat armağan etti ki, bir daha bu kadar çok baharat görülmedi. D Not 10:10 "120 talant": Yaklaşık 4.1 ton.

1.Kr.10: 11 Bu arada Hiram'ın gemileri Ofir'den altın ve büyük miktarda almug*fm* kerestesiyle değerli taşlar getirdiler.

1.Kr.10: 12 Kral, RAB'bin Tapınağı'yla sarayın tırabzanlarını, çalgıcıların lirleriyle çenklerini bu almug*fm* kerestesinden yaptırdı. Bugüne dek o kadar almug ağacı ne gelmiş, ne de görülmüştür. D Not 10:11,12 "Almug": Ne çeşit ağaç olduğu bilinmiyor. Bir tür ardıç ağacı olduğu sanılıyor.

1.Kr.10: 13 Kral Süleyman Saba Kraliçesi'nin her isteğini, her dileğini yerine getirdi. Ayrıca ona gönülden kopan birçok armağan verdi. Bundan sonra kraliçe adamlarıyla birlikte oradan ayrılıp kendi ülkesine döndü.

Tevrat - YOEL

Yoel.3: 8 Oğullarınızı, kızlarınızı Yahuda halkına sattıracağım. Onları uzak bir ulusa, Saba lılar'a satacaklar." RAB böyle diyor.

Sabalılar uzakta ise Tevrat - Eyup 1.15 de bahsi geçen olay nasıl oluyor? (Muhtemelen kitabı güncelleyip etkinliğini artırma ihtiyacı iyi yada kötü niyetle)

Tevrat - HEZEKİEL

Hez.38: 13 Saba , Dedan, Tarşiş tüccarları ve köyleri sana, Yağmalamak için mi geldin? Çapul malı toplamak, altın, gümüş taşımak, hayvan, mal götürmek, bol ganimet elde etmek için mi bu kalabalığı topladın? diyecek.


Hez.27: 22 Saba ve Raama tüccarları seninle ticaret yaptı, Mallarına karşılık Sana her çeşit baharatın en iyisini, değerli taşlar, altınverdiler.

Hez.27: 23 Harran, Kanne, Eden, Saba , Aşur, Kilmat tüccarları Seninle ticaret yaptı.


Tevrat - YEŞAYA

Yşa.60: 6 "Deve sürüleri, Midyan'ın ve Efa'nın deve yavruları Senin topraklarını dolduracak. Bütün Saba halkı geliyor, Altın ve günnük getiriyor, RAB'bin erdemlerini ilan ediyorlar.

Tevrat - YEREMYA

Yer.6: 20 Neden bana Saba 'dan günnük, Uzak bir ülkeden güzel kokulu kamış getiriliyor? Yakmalık sunularınızı* kabul etmiyorum, Kurbanlarınızdan hoşnut değilim."

Tevrat - EYUP

Eyüp.1: 13 Bir gün Eyüp'ün oğullarıyla kızları ağabeylerinin evinde yemek yiyip şarap içerken

Eyüp.1: 14 bir ulak gelip Eyüp'e şöyle dedi: "Öküzler çift sürüyor, eşekler onların yanında otluyordu.

Eyüp.1: 15 Sabalılar baskın yaptı, hepsini alıp götürdü. Uşakları kılıçtan geçirdiler. Yalnız ben kaçıp kurtuldum sana durumu bildirmek için."

Sabalılar uzakta ise (Luka 11.31 ve Matta 12.42) nasıl baskın yapıyorlar.?

Zebur – MEZMURLAR

Mez.72: 10 Tarşiş'in ve kıyı ülkelerinin kralları Ona haraç getirsin, Saba ve Seva kralları armağanlar sunsun!

Mez.72: 15 Yaşasın kral! Ona Saba altını versinler; Durmadan dua etsinler onun için, Gün boyu onu övsünler!

İncil - LUKA

Luk.11: 31 Güney Kraliçesi, yargı günü bu kuşağın adamlarıyla birlikte kalkıp onları yargılayacak. Çünkü kraliçe, Süleyman'ın bilgece sözlerini dinlemek için dünyanın ta öbür ucu ndan gelmişti. Bakın, Süleyman'dan daha üstün olan buradadır.

İncil - MATTA
Mat.12: 42 Güney Kraliçesi, yargı günü bu kuşakla birlikte kalkıp bu kuşağı yargılayacak. Çünkü kraliçe, Süleyman'ın bilgece sözlerini dinlemek için dünyanın ta öbür ucu ndan gelmişti. Bakın, Süleyman'dan daha üstün olan buradadır.

Kuran - NEML

20. (Süleyman) kuşları gözden geçirdi ve şöyle dedi: Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?

21. Ya bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirecek ya da onun canını iyice yakacağım yahut onu boğazlayacağım!

22. Çok geçmeden (Hüdhüd) gelip: Ben, dedi, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe'den sana çok doğru (ve önemli) bir haber getirdim.

23. Gerçekten, onlara (Sebe'lilere) hükümdarlık eden, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadınla karşılaştım.

24. Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için doğru yolu bulamıyorlar.

25. (Şeytan böyle yapmış ki) göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a secde etmesinler.

26. (Halbuki) büyük Arş'ın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur.

27. (Süleyman Hüdhüd'e) dedi ki: Doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız.

28. Şu mektubumu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de, ne sonuca varacaklarına bak.

29. (Süleyman'ın mektubunu alan Sebe'melikesi,) "Beyler, ulular! Bana çok önemli bir mektup bırakıldı" dedi.

30. "Mektup Süleyman'dandır, rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla (başlamakta) dır."

31. "Bana baş kaldırmayın, teslimiyet gösterip bana gelin, diye (yazmaktadır)".

32. (Sonra Melike) dedi ki: Beyler, ulular! Bu işimde bana bir fikir verin. (Bilirsiniz) siz yanımda olmadan (size danışmadan) hiçbir işi kestirip atmam.

33. Onlar, şu cevabı verdiler: Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savaş erbabıyız; buyruk ise senindir; artık ne buyuracağını sen düşün.

34. Melike: Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi, orayı perişan ederler ve halkının ulularını alçaltırlar. (Herhalde) onlar da böyle yapacaklardır, dedi.

35. Ben (şimdi) onlara bir hediye göndereyim de, bakayım elçiler ne (gibi bir sonuç) ile dönecekler.

36. (Elçiler, hediyelerle) Süleyman'a gelince şöyle dedi: Siz bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir. Hediyenizle (ben değil) siz sevinirsiniz.

37. (Ey elçi!) Onlara dön; iyi bilsinler ki, kendilerine asla karşı koyamıyacakları ordularla gelir, onları muhakkak surette hor ve hakir halde oradan çıkarırız!

38. (Sonra Süleyman müşavirlerine) dedi ki: Ey ulular! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o melikenin tahtını bana getirebilir?

39. Cinlerden bir ifrit: Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi.

40. Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse ise: Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onu (melikenin tahtını) yanıbaşına yerleşmiş olarak görünce: Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir.

41. (Süleyman devamla) dedi ki: Onun tahtını bilemeyeceği bir hale getirin; bakalım tanıyacak mı, yoksa tanıyamayanlar arasında mı olacak.

42. Melike gelince: Senin tahtın da böyle mi? dendi. O şöyle cevap verdi: Tıpkı o! (Süleyman şöyle dedi): Bize daha önce (Allah'tan) bilgi verilmiş ve biz müslüman olmuştuk.

43. Onu, Allah'tan başka taptığı şeyler (o zamana kadar tevhid dinine girmekten) alıkoymuştu. Çünkü kendisi inkârcı bir kavimdendi.

44. Ona: Köşke gir! dendi. Melike onu görünce derin bir su sandı ve eteğini yukarı çekti. Süleyman: Bu, billûrdan yapılmış, şeffaf bir zemindir, dedi. Melike de di ki: Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmişim. Süleymanla beraber âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum.

Kuran - SEBE

Mekke'de nâzil olmuştur. 54 (ellidört) âyettir. Yalnız 6. âyeti Medine'de inmiştir. Sûre adını, Yemen'de bir bölge veya kabile ismi olan Sebe' kelimesinin geçtiği 15. âyetten alır.

Kuranı okuyup illaki sonuçta bilinen inandırıcı olması istenen coğrafi yerlere atıfta bulunma ihtiyacı olmamalı deliller çok zayıf ise soru işaretiyle bırakıp anlamaya
çalışmalı. Sıkışınca yemen`e sarılmamak gerek(*)

15. Andolsun, Sebe' kavmi için oturduğu yerlerde büyük bir ibret vardır. Biri sağda, diğeri solda iki bahçeleri vardı. (Onlara Rabbinizin rızkından yeyin ve O'na şükredin. İşte güzel bir memleket ve çok bağışlayan bir Rab!

Sağ ve sol ;güney ve kuzey anlamında anlamalıyız , bütün evlerinin tek tek kuzey ve güneyde bahçeleri olduğunu düşünmek fazla safça ve kısıtlayıcı olurdu. Bunun yerine ülke veya yaşadıkları şehirler ve köylerin tamamını anlamalıyız.

16. Ama onlar yüz çevirdiler. Bu yüzden üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde biraz da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik.

Kuzey amerikadaki sekoya ağaçlarını kastediyor ve güney amerikayıda eklediğimizde sebe ülkesinin orta amerika
(Meksika dahil) olduğunu anlarız.
Diğer taraftan bu felaketin (tsunami? ,lav seli?)kral
Süleyman ve kraliçe Belkıstan öncemi yoksa sonramı olduğuna dair net bilgim yok ,özellikle yukatandaki verimsiz toprakların yaygınlığı bizlere önemli ipuçları sunuyor.

17. Nankörlük ettikleri için onları böyle cezalandırdık. Biz nankörden başkasını cezalandırır mıyız!

18. Onların yurdu ile, içlerini bereketlendirdiğimiz memleketler arasında, kolayca görünen nice kasabalar var ettik ve bunlar arasında yürümeyi konaklara ayırdık. Oralarda geceleri, gündüzleri korkusuzca gezin dolaşın, dedik.

19. Bunun üzerine: Ey Rabbimiz! Aralarında yolculuk yaptığımız şehirlerin arasını uzaklaştır, dediler ve kendilerine yazık ettiler. Biz de onları, ibret kıssaları haline getirdik ve onları büsbütün parçaladık. Şüphesiz bunda, çok sabreden ve çok şükreden herkes için ibretler vardır.
Şimdi o halkın çok uzak çeşitli bölgelerde mucburi akraba evlilikleri nedeniyle lokal ırk olduğunu düşündüğümüz topluluklar oluşmuş olsada kökeni sebe`dir.

20. Andolsun İblis, onlar hakkındaki tahminini doğruya çıkardı. İnanan bir zümrenin dışında hepsi ona uydular.

21. Halbuki şeytanın onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktu. Ancak ahirete inananı, şüphe içinde kalandan ayırdedip bilelim diye (ona bu fırsatı verdik). Rabbin gerçekten her şeyi koruyandır.

Tevrat II. Krallar

2.Kr.20: 1 O günlerde Hizkiya ölümcül bir hastalığa yakalandı. Amots oğlu Peygamber Yeşaya ona gidip şöyle dedi: "RAB diyor ki, 'Ev işlerini düzene sok. Çünkü iyileşmeyecek, öleceksin."

2.Kr.20: 2 Hizkiya yüzünü duvara dönüp RAB'be yalvardı:

2.Kr.20: 3 "Ya RAB, yürekten bir sadakatle önünde nasıl yaşadığımı, gözünde iyi olanı yaptığımı anımsa lütfen." Sonra acı acı ağlamaya başladı.

2.Kr.20: 4 Yeşaya sarayın orta avlusundan çıkmadan önce RAB ona şöylededi:

2.Kr.20: 5 "Geri dön ve halkımı yöneten Hizkiya'ya şunu söyle: 'Atan Davut'un Tanrısı RAB diyor ki: Duanı işittim, gözyaşlarını gördüm, seni sağlığına kavuşturacağım. Üç gün içinde RAB'bin Tapınağı'na çıkacaksın.

2.Kr.20: 6 Ömrünü on beş yıl daha uzatacağım. Seni de kenti de AsurKralı'nın elinden kurtaracağım. Kendim için ve kulum Davut'un hatırı için bu kenti savunacağım."

2.Kr.20: 7 Sonra Yeşaya, "İncir pestili getirin" dedi. Getirip çıbanınakoydular ve Hizkiya iyileşti.

2.Kr.20: 8 Hizkiya Yeşaya'ya, "RAB'bin beni iyileştireceğine ve üç güniçinde RAB'bin Tapınağı'na çıkacağıma ilişkin belirti nedir?" diye sormuştu.

2.Kr.20: 9 Yeşaya şöyle karşılık vermişti: "RAB'bin verdiği sözütutacağına ilişkin belirti şu olacak: Gölge on basamak uzasın mı, kısalsın mı?"

2.Kr.20: 10 Hizkiya, "Gölgenin on basamak uzaması kolaydır, on basamakkısalsın" demişti.

Doğal olarak ilerleyen süreci tersine döndürmekle gölgeyi kısaltabiliriz (dünyayı tersine dödürmek veya aks açısını değiştirmekle olabilir) aks açısını değiştirmek daha kolay ve çok daha az hasarlı olur; Değişen iklim ,mevsimler arası ısı farkları,karanlık ve aydınlık periyodlarının değişimi vb

2.Kr.20: 11 Bunun üzerine Peygamber Yeşaya RAB'be yakardı ve RAB Ahaz'ın merdiveninden aşağı düşmüş olan gölgeyi on basamak kısaltmıştı.

Kuzey yarım kürede İsrail`de kısalan gölge dünyadaki aks açısının küçülmesi anlamına gelir.
Değişen şartların yeni güç merkezlerini ortaya çıkarması (Roma ,Yunan vb.) ,yeni yaşam alanları (Karadenizin kuzeyi , orta ve kuzey Avrupa ;buralarda yaşayanların aydınlık periyodun artmasıyla beraber artan nüfusu vb. kastediyorum) , göçler ve bazı bölgesel felaketler (yükselen sıcaklıkla beraber bazı yaşam alanlarının zorluk derecesinin artması Sahra Afrikası,Kuzey Afrika ,Ortadoğu ,Karaibler ,Meksika vb.)
Dünya`nın aks açısı`nın küçülmesi`ni destekleyen diğer bir bulgu ; Fransa`da bulunan Keltler`in Coligny takvimin`de aylara verilen anlam ve tanımlarda (Darkest dephts,Stay at home time ,Bright time gibi tanımlar uzak kuzey ve güney de belli aylardaki karanlık ve aydınlık periyodlara benzer bir durumun Avrupa`da yaşandığını anlıyoruz).
Karbon tarihleme tekniğiyle yaklaşık M.Ö. 800-700 `lerde yapıldığı bu`da Hizkiyanın krallık dönemine yakın bir zamana denk geliyor ,daha sonraki zamanlarda Coligny takvimindeki adlandırılmaların terk edilmesi değişen şartlarla ilgili olabilir.



*Süleyman Ateş Meali - AHKAF : 429 kum tepesi anlamındaki ihkf' in çoğudur. Hûd'un kavmi 'Âd, Yemen 'de Sıhr bölgesindeki denize nazır kum tepeleri arasında oturduğundan bu bölgeye Ahkâf denmiştir. Dahhâk'ten gelen bir rivâyete göre Ahkâf Şam'da bir dağın adıdır. Fakat tefsîrler, 'Âd kavminin Yemen bölgesinde oturduğunda birleşiyorlar. İşte Hûd onları uyarmıştı.
Abdülbaki Gölpınarlı Meali - SEBE' SURESİ : [2] Sebe, Yemen ülkesinde bir şehirdir, Meârib de denir.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali - AHKAF SURESİ : [1] Ad'ın kardeşinden maksat, Ad kavmine gönderilen Hz. Hûd'dur. Ahkaaf, kum yığınları anlamına gelir. Yemen kıyılarındaki Şemr vâdisidir, yahut Umman'la Mehre arasındaki vâdidir. Hz. Hûd'un kavmi burada otururdu.

Abdülbaki Gölpınarlı Meali - KALEM SURESİ : [3] Bu bahçenin, Yemen 'de Şan'a'ya on iki millik bir yer olan Sarvan'da olduğu rivayet edilmiştir. İhtiyar bir adamınmış, kendisine ve çoluğuna çocuğuna ne kadar lazımsa o kadar mahsul alır, öte yanını yoksullara dağıtırmış, Oğulları, babaları ölünce onun gibi hareket etmemişler, bahçe de mahvolmuştur.
Abdülbaki Gölpınarlı Meali - NÛH SURESİ : [1] Ved, Devmet-ül-Cendel'de, Beni-Kelp kabilesinin putudur (Sıre, 83). Süva, Beni-Hüzeyl'in taptığı puttur. Yeguus, Mezhac boyunun putudur. Yauk da Yemen 'de, Hemdan'daki bir puttur. Nesr, Himyer'deki bir puta verilen addır (Aynı kitap, 84). İbn-i Abbas ve Katâde, bunların Nûh peygamberin kavmine ait putlar olup sonradan Araplar tarafından da kabul edildiğini söylemişlerdir. Bunların, Adem Peygamberle Nûh Peygamber arasındaki devirde yaşayan temiz kişiler olduğu, sonradan heykelleri yapılarak bunlara tapılmaya başlandığı da rivayet edilmiştir. Vakıdi'ye göre Ved, bir erkek, Süva' kadın, Yaguus arslan, Yaug at, Nesr de kartal şeklindeydi (Mecma, 2, 636-537).

Abdülbaki Gölpınarlı Meali - FÎL SURESİ : Habeş kıralı tarafından Yemen valisi tâyin edilen Ebrehe Yemen 'de bir mabet yaptırmış, Kâ'be yerine Araplar tarafından o mabedin ziyaret edilmesini sağlamaya çalışmış, fakat bir başarı elde edememişti. Bunun üzerine Ka'be'yi yıkmaya karar vermiş ve bir orduyla Mekke'ye gitmişti. Bu ordu, büyük bir bozguna uğramış, yok olmuştu. Sûre, bu olayı nakletmektedir. Batı mütercimlerine göre orduda bulaşıcı bir hastalık zuhur etmiş, ölenlerin cesetlerini kuşlar, didik didik etmişlerdi. Bu orduda fil bulunduğundan ve henüz Araplarca umumi bir tarih kabul edilmediğinden o yıla "Fil yılı" demişlerdi. Hz. Muhammed (s.a.a)'in, bu olaydan elli, elli beş gün sonra doğduğu söylenir.
Muhammed Esed - SEBE : 23 Bu ifade, önceki pasajda geçen Allah'a şükretme çağrısı ve 13. ayetin sonundaki, kendilerini "Allah'ın kulları" olarak görenler arasında bile "gerçekten şükredenlerin çok az olduğu" (bkz. yukarıda not 19) beyanı ile bağlantılıdır. Sebe (Arapçada sebe') Krallığı, Güneybatı Arabistan'da yerleşik bulunuyordu ve en parlak dönemlerinde (M.Ö. ilk bin yılda) yalnızca Yemen 'i değil, Hadramevt'in geniş bir bölümünü, Mahrah topraklarını ve şimdiki Habeşistan'ın büyük bir bölümünü de içine alıyordu. Sebeliler, başkent Ma'rib'in -bazan Mârib olarak okunuyordu- çevresinde, yüzlerce yıllık bir zaman kesiti içinde, günümüze kadar ayakta kalabilmiş muhteşem kalıntılarıyla tarihte büyük bir ün yapmış olan olağanüstü barajlar, bentler ve suyolları şebekeleri inşa etmişlerdi. Sebe ülkesi, bütün Arap Yarımadası'nda dillere destan olan muazzam gelişmesini bu büyük barajlara borçluydu. (H. 334'de ölen coğrafya bilgini Hemedânî bu barajlar şebekesinin suladığı toprakların Doğuya, Rub'u'l-Hâlî sınırları çevresindeki Sayhad çölüne doğru uzandığını nakleder.) Ülkenin zenginleşmesi, halkının ticarî faaliyetlere yoğun ilgisinden ve Ma'rib'den Kuzeyde Mekke, Medine ve Suriye'ye, Doğuda Arap Denizi kıyılarındaki Zufâr'a doğru ilerleyen ve böylece Hindistan ve Çin'e bağlanan deniz yolları ile birleşen "baharat yolu"nu kontrol etmelerinden ileri geliyordu. Yukarıdaki pasajın değindiği dönem, tabii, 27:22-44'de sözü edilenden daha sonraki bir zamana tekabül eder.


WRITER:HUMANITY