(Nusret Karaca)


Eyüp, İstanbul’un en eski semtlerinden biri… Çocukluğumun geçtiği, kitaplarımdaki şiirlere konu olmuş, Haliç’te şirin bir ilçe ve bu ilçede turistik bir mekân; Pierre Loti Kahvesi… Öğrencilerim için Sarkis Hemengül ile düzenlediğimiz “Haliç Gezisi” sırasında, özellikle yabancı turistlerin uğrak yeri olan Pierre Loti’ye uzanıyoruz. Güneşin batışını izliyoruz, fotoğraflar çekiyoruz. Kim bu kahvehaneye adını veren kişi, işte “hazırlanan küçük bir broşürden” Pierre Loti: Yaşadığı sürede belki hiçbir yazar Pierre Loti (1850-1923) kadar övülüp, göklere çıkarılmamıştır. Asıl adı Julıien Viaud olan Loti, deniz subayı olduğu için meslek hayatı boyunca birçok yabancı ülkeyi tanıma fırsatı bulmuştur. Bu ülkeler arasında kendisini en çok çeken Türkiye’dir. Öylesine ki; “Türkiye ikinci vatanım” diye haykırmıştır. Loti’nin bu Türkiye aşkını, gençliğinde Türkiye’ye ilk gelişi sırasında (1876–1877) Aziyade ile yaşadığı bir gönül serüvenine indirgeme eğilimi vardır. Julien Viaud, İstanbul’dan döndükten sonra bu şehirde yaşadıklarını kitaba dökmeyi düşünür. Düzenli bir şekilde tuttuğu günlüğü, ortaya bir roman çıkarmasına yardım edecektir. Nitekim öyle de olmuştur. Ama onun ilk romanı “Aziyade”, neredeyse hiç ilgi uyandırmaz. Kuşkusuz Aziyade’ye olan aşkı, onun Türk dünyasına girmesine neden olmuştur. Bu nedenleri ise yapıtlarında dağınık bir şekilde buluruz. Aziyade’ye gelince, sevgilisinin gitmesinden bir süre sonra ölür. On yıl sonra (1887) Loti, ikinci kez Türkiye’ye gelir. Bu daha çok, korktuğu şeyden emin olmak içindir; Aziyade’nin ölümü… Yaptığı araştırmalar, onu Topkapı Mezarlığı’na götürmekle sonuçlanır. Bundan böyle Türkiye’ye her gelişinde o mezarlığı ziyaret edecektir Loti… Loti, Türkiye’de bulunduğu sıralar Türk kılığına girerdi; başında fes, elinde teşbih, halkın arasına karışmaktan, İstanbul’un birbirinin içine geçmiş sokaklarında dolaşmaktan, kahvehanelerinde oturup nargile tüttürüp, Türk kahvesi içmekten hoşlanırdı. Fatih ya da Yavuz Selim camileri dolayları yeğlendiği yörelerdi, ama onu en çok çeken Eyüp’tü. Kuşkusuz Haliç sırtlarındaki bu kahveye sık sık uğruyor, görkemli manzaraya dalıp gidiyor, buradaki dinginliğin tadına varıyordu. Nasıl oldu, ne zaman oldu tam bilinmiyor, ama o zamandan beri burası “Pierre Loti Kahvesi” diye anılır.