Nusret Karaca

1299 yılında küçük bir beylik; güçlü ve adaletli yönetimi, düzenli disiplinli askeri birliğiyle önce bir devlet, daha sonra da geniş toprakları, devlet düzeniyle bir cihan imparatorluğuna dönüşür. Zamanla hızla gelişen Batı’ya ayak uyduramaması, iç ve dış nedenler, yeniliklere geç açılması, güçlü devletlerin ortaya çıkması, bunların Osmanlı Devleti üzerindeki emelleri, milliyetçilik ve sömürgecilik hareketleri derken Osmanlı Devleti’nin çeşitli akımlarla çıkış yolu arama denemeleri, Trablusgarp ve Balkan Savaşları’ndaki yenilgiler…Osmanlı Devleti, bir anda kendini Almanya’nın safında bulur. Yönetimde olanlar, kurtuluşu 1. Dünya Savaşı’nda Almanya’nın yanında yer almakta görmektedirler. Fakat bu da hüsranla sonuçlanır ve Limni Adası’ndaki Mondros Limanı’nda imzalanan ateşkes antlaşması sonunda ülke toprakları işgale uğrar. Amerikan mandası veya İngiliz himayesi gündeme gelir. Ancak tarihte biri yıkılınca yenisini kuran Türk halkı, Mustafa Kemal önderliğinde bağımsızlık mücadelesi için topyekün kenetlenir. Bu bağımsız ve yeni bir devletin kuruluşunun da ilk adımıdır. Bölgesel direniş hareketleri başlar, Edirne Kongresi toplanır, Kuva-yı Milliye hareketi oluşur.
19 Mayıs, Havza ve Amasya Genelgeleri, Balıkesir, Alaşehir, Erzurum ve Sivas Kongreleri, Temsil Heyeti’nin Ankara’ya gelişi, TBMM’nin açılışı ve ona karşı iç ayaklanmalar, alınan önlemler, Teşkilat-ı Esasiye’nin (Anayasa) ilanı, düzenli orduların kurulması, bu arada Sevr’in dayatılması, Türk topraklarının paylaşılma hesapları… Ve cepheler; doğuda Ermeni ve Gürcülere karşı, güneyde Fransızlara karşı zafer, batıda 1. ve 2. İnönü zaferleri, Kütahya-Eskişehir’de yenilgi, Sakarya’da bir zafer daha… Türk ordusu, galibiyetlere rağmen Sakarya’dan sonra yine de Yunan ordusunu yok edebilecek bir durumda değildi. Ordunun ihtiyaçları için Tekalif-i Milliye (Milli Yükümlülükler Buyrukları) adlı kanun çıkarıldı.Büyük Taarruz’dan önce sorunun yine de barışçı yollardan çözümü için Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal (Tengirşenk) Avrupa’ya gönderildiyse de, bundan olumlu bir sonuç alınamadı. Mustafa Kemal, İsmet ve Fevzi Paşalar, Kocatepe’de bulunyorlardı. Büyük Taarruz, 26 Ağustos 1922’de sabahın ilk saatlerinde topçu ateşiyle başladı (saat 5.30 gibi). Düşman ordusu 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da sıkıştırıldı ve meydan savaşında mağlup edildi (Bu savaşı M.Kemal yönettiği için “Başkomutanlık Meydan Savaşı” denmiştir). Yunan Ordusu Başkomutanı Trikopis esir alındı. Yunan kuvvetleri İzmir, Yalova, Bandırma taraflarına doğru kaçtı. Sonuç, Ulu Önder’in emri: “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” Ve, 9 Eylül 1822’de Türk ordusunun İzmir’e girişi… Zafer!
Doğuda daha önce imzalanan Gümrü (Ermeniler), Moskova (Sovyet Rosya), Kars (Kafkas Cumhuriyetleri) Antlaşmaları ile güneyde Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşması, batıda Yunanlılarla Mudanya Ateşkes Antlaşması… Lozan, Sevr’i ortadan kaldıran, Türkiye Cumhuriyeti’nin tanındığı önemli bir antlaşma. Evet, yok edilmek istenen bir ulusun direnişinin son aşamasıdır 30 Ağustos 1922. Falih Rıfkı, Kocatepe-Anadolu Mektupları’nda Metristepe, Duatepe ve Kocatepe’nin öneminden bahseder: “İsmet Paşa, Duatepe’den Yunan ordusunun geri çekilmesini izlemiştir. Duatepe, Sakarya Savaşı’nın en korkunç mücadelesine sahne olmuştur. Kocatepe ise Mustafa Kemal, Fevzi Paşa ve İsmet Paşa’nın yan yana, 26 Ağustos şafak vakti Türk ordusunun taarruzunu başlattıkları tepedir.”(*)Ulusal Kurtuluş Savaşımızın hangi koşullarda, ne fedakarlıklarla başarıya ulaştığını anlamak ve şehitlerimizi anmak… Onların kanlarıyla bize emanet bu Cumhuriyet’i sonsuza dek yaşatmak! Bir arada, kardeşçe. Bize düşen görev bu!..

(*)Falih Rıfkı,Akşam 3 Ekim 1922