İkinci Dünya Savaşı'nın başlangıcında Almanlarla Ruslar müttefikti. Ancak, Polonya'nın paylaşılmasından sonra Hitler, ünlü Barbarossa plânını uygulama alanına koyarak,Rusya'ya karşı taarruza geçti. Alman birlikleri Stalingrad'a kadar ilerlediler Fakat,şiddetli kış,soğuk ve ikmal zorlukları,Rusların direnmeleriyle birleşince çakılıp kaldılar. Moskova,bu sırada,işgal altındaki Türk illerinde yaşayan çok sayıda Türk'ü de askere alarak cepheye sürmüştü.Ancak, komünizmin ve Rus boyunduruğunun ıstırabını yüreklerinin derinliklerinde duyan Türkler,kitleler halinde Almanlara teslim oldular. B ununla daa kalamayarak,asıl hasımları olan Ruslara karşı savaşmak isteğini gösterdiler. Bunun üzerine Almanya'da,esir Türk'lerden birlikler oluşturuldu. Zamanla bunların sayıları 400 bine ulaştığı sanılan bu birliklere,Berlin'de siyasi bürolar meydana getirildi. Buralarda,Kırımlıların,Kazanlıların,Azerilerin,Tür kistanlıların lider durumundaki ileri gelen şahsiyetleri görev aldılar. Fakat,zaman ilerledikçe Almanların da Ruslar gibi emperyalist yaklaşım içinde bulundukları görüldü. Ruslara karşı savaşma arzusu ve iradesini gösterenler, Almanların yardımı ile ülkelerinin bağımsızlığa kavuşacaklarını sanıyorlardı. Halbuki Alman zihniyeti,istila ettikleri yerlerdeki Türk halkına "aşağı ırk" , "yeni köleler" nazarı ile bakıyordu. Bunu en önce Kırımlı Türkler anladılar. Çünkü Kırım,Alma işgaline girmiş ve onların nasıl bir tatbikatı hedefledikleri burada görülmüştü.

Alman saflarında çarpışanlar, yalnız Türkler değildi. Ukraynalılar,Beyaz Ruslar, Letonlar,Estonlar, Gürcüler vb. gibi başka milletlerden olanlar da vardı. Onlar da Kırımlıların başlarına gelenleri görüyorlardı. Alman üniforması içinde,fakat kendi kumandanlarının emrinde çarpışan Türkler,savaşın sonlarına doğru Ruslara esir düşmemeye ; İngiliz Amerikalı gibi müttefiklere teslim olmaya çalıştılar. B ir kısmı bunu b aşardı. Fakat daha büyük çoğunluk, ya savaş sırasında öldü,yahut Ruslara esir düşerek kurşuna dizildi. Bu esirlerden bir kısmı Sibiryaya sürüldü. Müttefiklere esir düşenler Almanya,İtalya,İsviçre gibi ülkelerdeki çeşitli kamplarda toplandılar.

Türkiye,İkinci Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında tarafsız kalmıştı. Almanya çevresindeki Mihver devletleri olsun, Türkiye'yi kendi saflarında savaşa katılması için ikna etmeye çalışıyorlardı.Fakat,Türkiye, çok büyük kayıplara uğrayacağı muhakkak,her hangi bir şey kazanacağı ise hayli şüpheli olan bir maceraya atılmaktan kendisini korumuştu. Savaşın gidişatı değişip Almanyanın kazanamayacağı artık belli olunca da bu ülke ile siyasi münasebetlerini kesmişti.Nihayet,savaşın bitimine iki üç ay kaldığında da Almanyaya savaş ilan etmişti.Bu,sembolik bir savaş ilanı idi ve Türklerle Almanlar hiçbir yerde karşı karşıya gelmemişlerdi. Savaş sonrasında Müttefik liderler arasında yapılan konferanslarda,Sovyet diktatörü Stalin, Türkiyenin bu tutumuna duyduğu öfkeyi dile getiriyor ve Türkiye'nin cezalandırılmasını istiyordu. Nitekim Rusya,bir süre sonra Gürcüler vasıtası ile üç doğu ilimizin kendilerine verilmesini ve Boğazlar üzerinde hakimiyetinin sağlanmasını istemeye başladı. Bu istekler karşısında Türkiye galeyana geldi ve Ruslara karşı her tarafta protesto sesleri yükseldi. Ülkede hâla sıkıyönetim vardı. Hükümet,bundan yararlanarak, millî galeyanı dizginlemeye çalıştı. Bir taraftan da Sovyet Rusyanın daha fazla tahrik edilmemesine gayret gösterdi.

Bu durumda, Ruslara karşı savaşan ve sonunda esir düşüp kamplara tıkılan Türklerin feryatları,Türk kamuoyuna intikal ettirilmedi…Ölümün soğuk nefesini her an enselerinde hissederek feci âkibetlerini bekleyen Türklerin sesine kulak kabartan kimse görülmedi. Yine de, Rus takibinden kurtulup Türkiyeye sığınan mülteciler vardı.Bunlar milliyetlerine göre ayrı ayrı kamplarda toplandılar. Rus mülteciler,Orta Anadoludaki ; Türk mülteciler Ege bölgesindeki kamplara götürüldüler. Ancak Ruslar işin peşini bırakmıyor "vatan haini" saydıkları bu mültecilerin kendilerine teslimi için her yoklu deniyorlardı.Ankara üzerinde de ağır bir baskı politikası uyguluyorlardı.

Türkiye'yi yönetenler,Avrupadaki kamplarda ölümü bekleyen Türk savaş esirleri ile meşgul olmayı akıllarından bile geçirmiyorlardı. Rusları kızdırmamak,en uygun politika olarak benimseniyordu. Sonunda, Moskovanın baskılarına karşı konulamadı ve Türkiyeye sığınmış Türk esirlerin Ruslara teslim edilmesine karar verildi. Aynı günlerde savaşa hiç katılmamış küçük bir Avrupa ülkesi olan İsviçre ise,Rusların bütün baskılarına mertçe göğüs geriyor v e aralarında Türklerin de bulunduğu,kendisine sığınmış olan savaş esirlerini teslim etmiyordu. İsviçrenin gösterdiği bu di0renişi Türkiye gösterememişti.

Türkiyeyi anayurtları olarak benimseyen Türk savaş esirleri,bir sabah kamplarından alınıp doğuya doğru yola çıkarıldı. Sayıları 1.500 kadardı.Kafile birkaç gün sonra Türk-Rus sınırına vardı. Sınıra gelmiş olan Rus görevliler,kafileden ayrılan gurupları birer birer teslim almaya başladılar. Bu guruplar,elleri-kolları bağlı olarak sınırın öte tarafına götürülüyor ve kafilenin geride kalanlarının gözleri önünde kurşuna diziliyordu…Kafilenin içinde Azerbaycan Birlik Meclisi Reis Muavini Enver Gaziyev de bulunuyordu. Enver Bey,ölümün artık gelip çatmış olduğunu görüyordu. Bir mektup yazmak için ricada bulundu. Bu mektubu okuyalım :

6.8.1945

Kardeşim Mehmed

Sarıkamıştan Karsa gelene kadar neler çektik Allah bilir. İntihara da bir türlü muvaffak olamadık. Şimdi Kartsan hududa doğru gidiyoruz. Bu yolculuk hayatımızın sonudur. Komiser Muavini Ali Rıza Bey,amcamızı iyi tanıyormuş,çok yazık ki onunla son saatlerde tanıştık,bir çare bulamadı. Azizim,Ali Bey ile bir saat,bir de yüsük gönderiyoruz. Bir gün bunları memlekette aileme,çocuğuma ulaştırırsın. Bir de benim,Almanyadan senin ünvanına gönderdiğim paranın kâğıdını . Şu bin markı değiştirmek ihtimali vardır. Âdemin para kâğıtlarını 1.şubeden talep edin. Eğer bu paraları almağa muvaffak olursan,o zaman Kılınd'a olan 50 lira borcumu vermeni rica ederim. Elveda kardeşim,elveda. Amcamın,teyzemin Valiye hanımın,Ziyad beyin gözlerinden öperiz. Son saatimizi onlara söyle. Kardeşlerimden ziyade sevdiğim Meryem Hanımı ve Fuad'ı benim ağzımla tekrar öpmeni rica ederim. Elveda kardeşim,gözlerinden tekrar öperim.

ENVER = ÂDEM

Azerbaycan Birlik Meclisi Muavini Bay Fuad Emircan'a,

Bütün gayretlerime rağmen vazifemi ifa edemedim. Reisimiz Fethali Beyin halen hayattya olduğunu bilmediğimden raporumu size arz ediyorum.

Hudut boyundayız. Hududun öte yanında teslim edilen kardeşlerimiz birer birer gözlerimizin önünde kurşuna diziliyorlar. Vazife başında ölmek bir şereftir. Politikaya kurban gittiğimizi biliyoruz. Yaşasın Türkiye,yaşasın Türk Birliği,yaşasın istikbal.


Azerbaycan Birliği Azası

Enver Gaziyef

Teslim edilen Türklerin Ruslar tarafından teker teker kurşuna dizilişlerini yürekleri kan ağlayarak seyreden görevlilerimiz,ceplerinde bunlara benzer mektuplarla ve küçük hâtıra eşyalarla geri döndüler.

Gelecekte Türkiye'nin yönetimini ellerine alacak şuurlu Türk gençleri,bu utanç verici felâket tablosunu asla unutmayacak ve ondan gerekli dersi çıkaracaklardır.