Türkiye Cumhuriyetinin rejim yapısını belirlemeye yarayan ve demokratiklik belirtisi olan en önemli kurumlardan biri meclistir. T.B.M.M. nine kuruluş ve çalışması üzerinde durmak gerekir. Türkiye’nin demokrasi tarihinde ilk meclis. I. Meşrutiyet ile gerçekleşmişti. I. Meşrutiyet ve Kanun-i Esasi uzun ömürlü olmadı. Osmanlı-Rus savaşındaki ağır yenilginin yarattığı ortamdan yararlanan II. Abdülhamit Meclis-i Mebusan’ı dağıttı ve Kanunu-i Esasiyi uygulamadı. I. Meşrutiyetin başarısızlıkla sonuçlanmasının asıl sebebi, bu hareketin halktan kopuk olması, siyasi partilerin bulunmaması, kültürel birikim ve ekonomik taban yokluğu ile bu birikimin oluşumunu sağlayacak demokratik yapılanmanın bulunmaması idi. II. Abdülhamid’i II. Meşrutiyeti yeniden ilanına zorlayan İttihat ve Terakki hareketi ile 1908 de yeniden anayasalı meclisli bir dönem başlamış oldu. Hatta 1909 da 31 mart olayı ile padişahın hakları da sınırlandırılmıştı. II. Meşrutiyet dönemi siyasi fikir, siyasi partiler anarşisini ve İttihat ve Terakki ile en büyük rakibi olan Hürriyet ve İtilaf partisi arasında düşmanlıkla açıklanan bir partizanlığa yol açtı. Bu partizan düşmanlık balkan savaşında en acı bir şekilde yaşandı.

Mondros Mütarekesi imzalanmadan önce İttihat ve Terakki kendisini fesh etti. Mütareke döneminde Hürriyet ve İtilaf partisi İngilizlerle işbirliğine gitti. Atatürk Samsun’a ayak basar basmaz başlattığı İstiklal savaşını yeni bir siyasi kadrolaşma tabanı üzerine oturttu. Çoğunluğu eski ittihatçı olan bu kadro Sivas kongresi sırasında ittihatçılık yapmayacağına yemin etti. Yeni siyasi kadrolaşma ve örgütlenmenin adı “Müdafaa-i Hukuk” hareketi idi. Anadolu ve Rumenlideki bütün dağınık Müdafaa-i Hukuk örgütleri Sivas kararları ile “Anadolu ve Rumeli müdafaa-i hukuk cemiyeti” adı altında birleştirildiler. Bu bir bakıma siyasi bir mektep, kurtuluş mücadelesinin örgütü olacaktı.

Rejim yapısının belirlenmesini ve demokratikleşmeyi en iyi yansıtan diğer unsur da siyasi partilerdir. İlk olarak T.B.M.M. içinde gruplardan oluşan meclis öncelikle tek parti ile başlamış, daha sonra demokrasinin gereklerinden olan çok partili sisteme geçiş için girişimlerde bulunulmuştur.

Halk Fırkası’nın Kuruluşu (Cumhuriyet Halk Partisi)

Millî Mücadele’nin başarıyla sonuçlanıp büyük bir zafer kazanılması üzerine Büyük Millet Meclisi ilk amacına ulaşmıştı. Ancak Meclisin içinde ve dışında değişik gruplar arasında tartışmalar ve muhalefet sona ermemiş, aksine artma eğilimi göstermiştir. Meclis içinde varolan muhalefet yapısına, İstanbul’da da bazı İttihatçılar ve basında katılmaya başlamıştı.

Mustafa Kemal Paşa’nın parti kurma yolundaki teşebbüsü her şeyden önce, meclis içerisinde giderek artan muhalefeti denetimi altına almak, hatta yapılacak yeni seçimlerle, bir muhalefeti tasfiye ederek Meclise hakim olmak isteğinden kaynaklanmaktadır. Gittikçe artan ve Lozan barış görüşmelerinde şiddetlenen muhalefet meclisi iş yapamaz duruma sokmaktaydı. Tıpkı 10 Mayıs 1921’de Müdafaa-i Hukuk Grubu’nu nasıl kurmuşsa, şimdi de doğrudan doğruya bir siyasi parti kurma yolunu seçiyordu.

Parti kurma düşüncesinin bazı kesimlerce muhalefetle karşılaşması üzerine Mustafa Kemal Paşa 35 gün sürecek olan bir yurt gezisine çıkarak parti kurmanın gerekliliğini halka anlatmak, aynı zamanda nabız yoklamak yolunu seçmiştir.

Mustafa Kemal Paşa yurt gezisini tamamlayıp Ankara’ya dönüşünden bir hafta sonra Meclise 1 Nisan 1923 tarihinde seçimlerin yenilenmesine dair 120 imzalı bir önerge sunulmuş ve teklif aynı gün oybirliği ile kabul edilmişti. Meclisin seçimlerin yenilenmesi yolunda karar almasından sonra harekete geçen Mustafa Kemal Paşa bir yandan “Dokuz Umde”yi içine alan bir seçim beyannamesi yayınlamış, diğer yandan da bütün Anadolu ve Rumeli ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Teşkilatlarına bir genelge göndererek seçimlere hazırlanmasını istemiştir.

Seçim kararının alınmasından sonra, 8 Nisan 1923’te Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi sıfatıyla, Meclisteki Birinci Grup’un yani Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grupu’nun Halk Fırkası’na dönüştürüleceğini açıklayan 9 Umde bildirisini yayınlamıştı.

Dokuz Umde:

Bildirinin giriş kısmında “milletten aldığı mutlak yetkiyle oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi birinci döneminin üstlendiği ödevlerin önemli bir bölümünü yerine getirerek, oy birliği ile yeni seçim kararı verdiği belirtilmekte, önümüzdeki dönemde barış gerçekleşince ekonomik kalkınma yolunda çalışılacağı açıklanmaktadır. Meclis çoğunluğunu bu amaç çevresinde toplayarak ülkede siyasi örgütlenme yaratmak için, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu halk Fırkasına dönüşecektir. Yeni fırkanın ayrıntılı ve düzenli bir proğramı hazırlanarak üyelerin tartışmasına sunulacaktır. şimdilik İktisat

Kongresi’nin sonuçları da göz önüne alınarak şu ilkeler tespit edilmiştir:
1- Millî hâkimiyet esasına bağlılık
2- Saltanatın kaldırılması kararının değişmezliği, Türkiye Büyük Millet Meclisine dayanan Halifeliğin Müslümanlar arası yüksek bir makam olduğu,
3- İç güvenlik ve asayişin sağlanması
4- Mahkemelerin hızlı işlemesi. Yeni kanunların çıkartılması.
5- Alınacak ekonomik ve toplumsal önlemler şunlar olacaktır:
a) Aşarın sakıncalarının düzeltilmesi
b) Tütün tarım ve ticaretinin desteklenmesi
c) Tarım, Endüstri ve Ticaret kredilerinin sağlanması
d) Ziraat Bankası’nın sermayesinin artırılması
e) Tarım makinelerinin geliştirilmesi
f) Endüstrinin teşviki
g) Demiryolları yapımının hızlandırılması
h) İlkokullarda öğretimin birleştirilmesi ve bütün okulların geliştirilmesi
ı) Genel sağlık ve toplumsal yardımlaşmanın sağlanması
i) Orman, madencilik ve hayvancılığın geliştirilmesi
6. Zorunlu askerlik süresinin kısaltılması, okuryazarlığa göre, daha azaltılması. Orduda görevli kişilerin güvenliklerinin sağlanması
7. Yedek subaylara, malul gazilere, emeklilere, dul ve yetimlere yardım yapılması.
8. Bürokrasinin düzeltilmesi, aydınlardan kamu görevlerinde yararlanılması.
9. Bayındırlık işleri için ortaklıklar kurulmasının sağlanması, kişisel girişimlerin kollanması.

İkinci Grup’un aday göstermeyerek seçimlere katılmadığı 1923 seçimlerini ülkenin her yerinde bir iki istisna dışında Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin üyeleri kazanmışlardı.
Mustafa Kemal Paşa, 7 Ağustos’ta partiye mensup milletvekilleriyle bir toplantı yaptı. Bu toplantı “Halk Fırkası” isimli ilk toplantıdır. 9 Eylül’e kadar devam eden toplantıların sonucunda fırka tüzüğü kabul edilerek, fırka reisliği ve idare heyeti seçimleri yapılmıştır.

Mustafa Kemal Paşa Halk Fırkası’nın ilk reisliğine, Kütahya milletvekili Recep (Peker) Bey de “katibi umumiliğe (Genel Sekreter)” seçilmiştir. 9 Eylül’de Halk Fırkası resmen kurulmamakla birlikte işlerlik kazanmıştı. Partinin resmen kuruluşu ise 20 Kasım 1923’de İçişleri Bakanlığına yapılan müracaatla olmuştu. Yine bu tarihte müdafaaği hukuk cemiyetlerine gönderilen bir tamimle Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin partiye dönüştüğünü ve bütün cemiyetlerin partiye intisap ettiği belirtilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk siyasi partisi olma özelliğine sahip olan Halk Fırkası, Atatürk’ün Nutuk’ta belirttiği gibi; “partinin adına. daha sonra “cumhuriyet” kelimesi eklenmiş ve “Cumhuriyet Halk Partisi” adı verilmiştir.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (Partisi)

Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk teşkilatlı muhalefet hareketi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’dır. Meclis’te ikinci bir siyasi partinin kurulması çalışmaları Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın gerçekleşmemiş olmakla birlikte, muhalefet çabaları meclisin ilk açıldığı günlerden itibaren var olmuş ve zaman zamanda etkili olmuştur. Özellikle Meclis’te “İkinci Grup” muhalefetinin varlığı ve “Halk Fırkası’nın kurulmasından” sonraki muhalefetin varlığı Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın oluşmasına zemin hazırlamıştır.

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin merkeziyetçi-hiyerarşik bir yapıya bürünmesi, 1923 seçimlerinde İkinci Grup’un tasviyesi, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nden bir siyasal partiye geçiş, yeni devletin kuruluşunun ilk zamanlarında muhalefet hareketinin tasviye ediliş sürecinin kilometre taşları olmuştur.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kökenlerini, Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilânından sonra Halk Fırkası içinde doğan görüş ayrılıklarına kadar götürmek mümkündür. Cumhuriyet’in bir grup önde gelen partilinin Ankara’da bulunmadığı bir sırada ilân edilmesi bazı tepkilere yol açmıştı. Rauf Bey’in liderliğinde bu grup, Cumhuriyet’in ilânını, Atatürk’ün gittikçe artan iktidarının daha da güçlenmesine yönelik bir hareket olarak görüyorlardı.

Yine Halifeliğin kaldırılmasına, Mustafa Kemal Paşa’nın yakın arkadaşlarından Rauf Bey, Adnan Bey (Adıvar), Refet Bey, Ali Fuat Paşa, Kazım Karabekir ve Cafer Tayyar Paşa’lar olumsuz tepki göstermişlerdi. Özellikle 1924 Anayasası’nın görüşüldüğü günlerde Meclis içindeki kaynaşmalar ve muhalefet, kendini iyice hissettirmişti. Buradaki tartışmaların odak noktasını da Cumhurbaşkanının yetkileri konusu oluşturmuştur.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kurulmasına yol açan son olay, 20 Ekim 1924 tarihinde Menteşe milletvekili Esat Efendi’nin Mübadele İmar ve İskan Vekili Refet Bey’e yönelttiği soru önergesi ve beraberindeki gelişmeler olmuştur. 26 Ekim 1924’de de Kâzım Karabekir Paşa, “ordunun geliştirilmesi için verdiği raporların gözönüne alınmadığını” ileri sürerek milletvekilliği görevine döneceğini bildirerek ordu müfettişliğinden istifa etmiştir. Onu 30 Ekim 1924 tarihli istifasıyla Ali Fuat Paşa izlemiştir. 8 kasım 1924’de hükümet için yapılan güven oylamasında, Hükümet 19 güvensizlik oyuna karşılık 148 oyla güvenoyu almış ve 41 milletvekili de oylamaya katılmamıştır. Bu olaylar üzerine Hükümete güvensizlik oyu verenlerin Halk Fırkasında kalamayacağı söyleniliyor ve yeni bir partinin kurulmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Bu gelişmeler sonunda Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 17 Kasım 1924 günü resmen kurulmuştur.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası başkanlığına Kâzım Karabekir Paşa, Başkan yardımcılıklarına Dr. Adnan (Adıvar) ve Hüseyin Rauf Bey’ler, Genel Sekreterliğine Ali Fuat Paşa getirilmişti. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasına katılan milletvekili sayısı 29’dur. Parti ilk şubesini Urfa’da açmış, bunu Sivas, İstanbul, İzmir, Ordu ve Trabzon izlemiş ve daha sonrada diğer vilayet ve şehirlerde teşkilatlanmasını sürdürmüştür.

Cumhuriyet döneminin bu ilk muhalefet partisini kuran kadroların tamamı Birinci Meclis döneminde Mustafa Kemal Paşa’nın yakın çalışma arkadaşlarıydı ve hemen hemen tamamı, o dönemde Birinci Grup içerisinde etkin rol oynamışlardı. Yeni parti halktan geniş bir destek gördüğü gibi, üyelerinin büyük bir kısmı 1923 seçimleriyle meclis dışında kalan İkinci Grup’un da desteğini kazanmıştı. İkinci Grup’un meclis dışında kalmış olan bütün önde gelen isimleri Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasına girmişlerdir. TPCF, CHF gibi devrimci bir yapıya sahip değildir. Parti, devrimlerin evrimci bir çizgide ve kendiliğinden gelişmesi gerektiğini savunmuş, Cumhuriyet’e karşı tavır almıştır.

Parti programında yer alan “Partimiz dini inançlara saygılıdır” ilkesi, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın dini inançlara saygılı olmadığı gibi bir anlayışın ortaya çıkmasına yol açmış ve devrimlerden zarar görenlerin ve eski teokratik yapının devam etmesini isteyenlerin bir araya gelerek örgütlendikleri bir partiye dönüşmüştür.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın beyannamesi ve programı incelendiğinde, siyasal ve ekonomik alanda liberal demokrasiyi savunduğu görülecektir.

Parti, Şeyh Sait İsyanının çıkmasına neden olduğu gerekçesiyle 5 Haziran 1925’te Takrir-i Sükun Kanunu gereğince kapatıldı. Parti ileri gelenleri İstiklal Mahkemelerince yargılandılar. Suçlu görülenler cezalandırıldı.

13 Şubat 1925’te Elazığ’ın Palu ilçesi Piran Köyünde Şeyh Sait tarafından başlatılan isyan kısa bir sürede Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da yaygınlık kazanmıştır. İsyanın kısa sürede yayılmasının temelinde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nda örgütlenen rejim karşıtlarının halkın dini inançlarını kullanarak halifelik ve saltanat rejimini geri getirmek istemeleri, ikincisi ise İngilizlerin Musul Sorunu’nda Türkiye aleyhinde kazanımlar elde etmek için doğuda bir Kürt Devleti kurdurmak istemesidir. Bu istem Şeyh Sait’in islami bir Kürt devleti kurmak istemesi ile birlikte, isyan çok kısa bir sürede doğuda yaygınlık kazanmıştır. Hatta isyancılar Diyarbakır’ı da kuşatmışlardı.

İsyanın bastırılmasında yetersiz ve yavaş kalan Fethi Okyar’ın yerine İsmet İnönü başbakanlığa getirildi. İ.İnönü’nün başbakanlığı ile birlikte Takrir-i Sükun Kanunu çıkarıldı. Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun kapsamı genişletilerek İstiklal Mahkemeleri yeniden kuruldu. İsyanın yayıldığı bölgelerde kısmi seferberlik ve sıkıyönetim ilan edildi.

İsyan Nisan 1925 ortalarına doğru ancak bastırılmaya başlandı. 14-15 Nisan 1925'te Şeyh Sait başta olmak üzere isyanın elebaşıları ve Kürt Teali Cemiyeti yöneticileri tutuklanarak İstiklal Mahkemelerine sevk edildiler.

İsyan bastırıldıktan sonra, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası isyanın çıkmasından sorumlu tutularak 5 Haziran 1925'te kapatıldı. Böylece çok partili demokratik yaşama geçiş için atılmış olan ilk önemli adım daha doğmadan bastırılmış oldu. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatılınca cumhuriyete ve devrimlere karşı olanlar M.Kemal'in ortadan kaldırılması ile amaçlarına ulaşabilecekleri düşüncesiyle M.Kemal'e İzmir gezisi sırasında bir suikast düzenlemeyi planladılar. Ancak suikastçıları deniz yoluyla ülke dışına kaçırmak için anlaştıkları kayıkçının olayı ihbar etmesi üzerine suikast girişimi başarısız oldu. Suikast girişimine adları karışan bir çok rejim karşıtı ve İttihat ve Terakki Cemiyeti eski üyesi İstiklal Mahkemelerinde yargılanarak cezalandırıldı. Partinin kuruluş zamanı ve ortaya çıkan olaylar Musul Sorunu İngilizlerin lehine çözümlenmesine neden oldu. Ayrıca Laikliğin henüz tam olarak topluma yerleşmediği görülerek tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı.

Serbest Cumhuriyet Fırkası (partisi)

Cumhuriyet döneminin ikinci önemli muhalefet partisi Serbest Cumhuriyet Fırkası'dır.

Serbest Cumhuriyet Fırkası, kendinden önce kurulan ve 5 yıl önce kapatılmış bulunan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasına göre gerek kuruluş ve gerekse sona eriş biçimine göre oldukça farklı özellikler gösterir. İki partide Cumhuriyet Halk Fırkası içerisinden doğmuş olmasına rağmen, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, doğal bir muhalefet hareketinin partiden ayrılmasıyla oluşmuştur.
Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kurulmasının bir çok nedeni vardır. Dış dünyanın doğrudan ve dolaylı etkileri ve ekonomik güçlükler dışındaki nedenleri şöyle sıralamak mümkündür:

1. Meclis içinde Hükümet denetimi sağlamak ve böylece iktidarların keyfi ve yanlış politikalar ve uygulamalar yapmalarına mani olmak. Tek partinin bulunduğu bir mecliste milletvekilleri onaylamasalar bile hükümetlerin bazı uygulama ve kararlarına karşı çıkmamaktadırlar. Böylece meclisin hükümet üzerinde yapması gereken denetim görevi yeterince yerine getirilememektedir. Bu nedenle meclis içerisinde yer alacak ikinci bir partiyle hem hükümet ve hem de iktidar partisi denetlenebilecekti.

2. Cumhuriyetin ve çok partili demokrasinin gereğini yerine getirmek, böylece ülkenin dışarıdaki görünümünü değiştirmek. Özellikle Cumhuriyet rejimi çok partili hayata geçişi bir anlamda gerekli kılmaktaydı. Çünkü bir ülkede Cumhuriyetten söz edilebilmesi için orada birden çok siyasal parti olmalıdır. Dolayısıyla çok partili hayat Cumhuriyetin vazgeçilmez bir esasıdır. Millî Mücadele'nin başından beri halk egemenliğini savunan ve bu yolda önemli adımlar atan Mustafa Kemal Paşa, şartların uygun olduğunu gördüğü 1930 yılı içerisinde çok partili hayata geçilmesine karar vermişti. Böylece Avrupalı ve Amerika'lı yazarların ve gazetecilerin son zamanlarda öne sürdürdükleri" Türkiye'de yeni rejimin görünürde demokrasi olmasına karşın aslında bir diktatörlük olduğu" yolundaki haksız ithamlarına da cevap verilmiş olunacaktı.

3. İnkılâpların halk tarafından benimsenme düzeyini ölçmek için muhalif bir partinin kurulmasının bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından istenilmişti. Ülkeyi idare eden tek bir partinin yanı sıra muhalif bir partinin olması, o zamana kadar çeşitli nedenlerle suskunluk içerisinde bulunan halk kitlelerinin suskunluklarını bozacak, böylece inkılâpların halk arasında ne ölçüde benimsenmiş olduğu anlaşılacaktı. Ayrıca o güne kadar ortaya çıkmamış olan problemlerde ortaya çıkacak ve çözüm yolları aranacaktı.

4. Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kurulmasıyla ilgili bir başka nedende, Mustafa Kemal Paşa'nın, Meclis, parti ve memleket içinde İsmet Paşa'nın elde ettiği nüfuzu kırmak ve onu devre dışı bırakmak isteğiyle ikinci bir muhalefet partisinin kurulmasını istediğidir.
Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın fiilen ortaya çıkışını sağlayan olaylar, eski Başbakanlardan ve o dönemde Paris Büyükelçiliği görevinde bulunan Ali Fethi Bey'in 1930 yılının sonlarına doğru (22 Temmuz) iznini geçirmek üzere İstanbul'a gelmesiyle başlamıştır.

Serbest Cumhuriyet Fırkası 12 Ağustos 1930'da resmen kurulmuştur. Yeni partinin siyasal yelpazedeki yeri Atatürk ile Fethi Bey arasına da konuşulup kararlaştırılmıştı. Hatta partiye "Serbest Cumhuriyet Fırkası" adı da M. Kemal Paşa tarafından verilmişti. M. Kemal Paşa güvendiği arkadaşlarının yönetiminde Mecliste hükümet denetimi yapacak ve ülkeyi çok partili hayata hazırlayacak olan Serbest Cumhuriyet Fırkası'na, teşkilatlanması için gerekli parayı ve yeterli sayıda milletvekili vereceğini belirtmişti. Gerçekten de Mustafa Kemal Paşa, yeni partiye oldukça önemli miktarda para verdirmiş, Serbest Cumhuriyet Fırkasına katılacak milletvekili sayısı ise 40 olarak belirlenmişti. Yeni partiye girecek milletvekillerinin bazılarını bizzat Mustafa Kemal Paşa belirlemişti

Serbest Cumhuriyet Fırkası'na geçen milletvekili sayısı belirlendiği gibi olmamış ve bu partiye geçen milletvekili sayısı 15'de kalmıştır. Partinin Başkanlığı'na Ali Fethi Bey, Genel sekreterliğine ise Nuri (Conker) Bey getirilmişti. Ayrıca Kars Milletvekili Ağaoğlu Ahmet Bey, Erzurum Milletvekili Tahsin Bey, Niğde Milletvekili Dr. Reşit Galip Bey, Şebinkarahisar Milletvekili Mehmet Emin Bey (Yurdakul) gibi önemli isimler vardı. Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın Aydın il başkanlığını bilahare Demokrat Parti'nin kurucularından biri ve 1950-1960 döneminin Başbakanı olan Adnan Menderes üstlenmişti.

Liberal bir üslupla kaleme alınan ve liberalizmi savunan Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın programı 11 maddeden oluşuyordu. On bir maddelik bu kısa programın ilk maddesi, Fırkanın cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve laiklik esasına bağlı kalacağını açıklıyordu. Ayrıca anayasada belirtilen hakların herkes için eşit olarak hayata geçirileceği belirtilmekteydi. İkinci maddede vergi konusu ele alınıyor ve vergilerin halkın iktisadi girişim gücünü ve gelişmesini aşmaması görüşü savunulmaktaydı. Ülkenin kalkınmasında yabancı sermayeye gerek olacağı savunuluyordu. Ekonomik anlayışta ve girişimlerde liberalizmin benimseneceği ve ferdi girişimlerin destekleneceği açıklanıyordu.

Cumhuriyet Halk Fırkası'yla program açısından benzerlikler görüldüğü gibi ekonomide ve siyasi özgürlükler konusunda daha geniş bir hürriyet ve serbestlik yanlısı olarak Serbest Cumhuriyet Fırkası ön plana çıkmaktaydı.

Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kendine özgü bir yayın organı olmamış, İstanbul'da çıkan Yarın ve Son Posta ile İzmir'de çıkan Halkın Sesi gazeteleri tarafından desteklenmiştir.

Serbest Cumhuriyet Fırkası, kuruluş bildirgesinde devrimlere bağlı kalacağını ve laikliğe aykırı davranmayacağını ilan ediyordu. Ancak, devrimlere karşıt olan kişiler Takrir-i Sükun Kanunu'nun yarattığı baskı ortamı nedeniyle büyük bir suskunluğa girerek etkinliklerini gizlice yürütmeye çalışmışlardı. Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kuruluşuyla birlikte bu kesim kolayca örgütlenebilecekleri bir ortama kavuşmuş oldular. Ve kısa bir süre sonra parti içinde etkin olmaya başladılar. Bu süreçte parti yönetimi ile taşra teşkilatı arasındaki bağ kopmaya başladı ve rejim karşıtları parti yönetimini dinlemez oldular. Fethi Bey'in yurt gezileri rejim karşıtları tarafından kısa bir süre içinde cumhuriyete ve devrimlere karşı bir gövde gösterisi haline getirilmeye başlandı. Bunun üzerine Fethi Bey, Parti'yi kontrol edemeyince, 18 Aralık 1930'da Partinin kapatıldığını ilan etti. Serbest Fırka'nın kendini fesih etmesiyle yani kendi kendini kapattırmasıyla Türkiye'de ikinci defa girişilen çok partili hayata geçiş denemesi de başarısızlıkla sona ermişti.

Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kapatılmasından sonra iyice denetimden çıkan rejim karşıtları Nakşibendi şeyhlerinden Derviş Mehmet ve arkadaşları tarafından Menemen'de bir isyan çıkarıldı. Derviş Mehmet ve altı arkadaşı Menemen Camiinde sabah namazını kıldıktan sonra Sancak-ı Şerif açtıklarını belirterek Halifelik ordusunun Menemen'e doğru yola çıktığını, Menemen halkının da bu orduya katılması gerektiğini, halifelik ordusunun Ankara'ya doğru yürüyerek saltanatı ve halifeliği geri getireceğinin propagandasını yapmaya başladılar. Bunun üzerine olayı haber alan Y.Subay Öğretmen Kubilay, eğitimden dönen askerleriyle birlikte isyancılara müdahale etmek istedi. İsyancılar kendilerine manevra fişekleriyle ateş edilince daha da cesaretlendiler. Kubilay ve bekçiler Hasan ve Şevki Beyler isyancılar tarafından öldürüldü. Olayın büyümesi üzerine bölgeye gönderilen takviye birliklerle isyan bastırıldı. İsyancılar ve bazı Menemenliler İstiklal Mahkemelerinde yargılanarak cezalandırıldılar. İsyanın bastırılmasından sonra Menemen halkını bölgeden göç ettirmek için yasa tasarısı hazırlanmışsa da daha sonra bundan vazgeçilmiştir.

Bu son parti kurma denemesinden de halkın yeni bir parti kurulması için tam hazır olmadığı ve laikliğin tam olarak halk tarafından özümsenemediği sonucu ortaya çıkmıştı. Bu olaylar nedeniyle, 1945 yılına kadar yeni parti kurulmasına izin verilmeyecektir.

Serbest Cumhuriyet Fırkası girişiminden sonra da daha ziyade Meclis dışında bazı parti kurma girişimleri olmuşsa da bunlar gerek meclis içerisinde ve gerekse kamuoyunda fazla etkisi olmayan partiler olmuşlardır. 1930-1931 yılları arasında kurulan bu partilerin belli başlıları şunlardır:

Ahali Cumhuriyet Fırkası

26 Eylül 1930 günü Adana'da Abdülkadir Kemali (Öğütçü) Bey tarafından kurulmuştur. İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Kastamonu milletvekili olarak bulunmuş olan Abdülkadir Kemali Bey'in Adana'da çıkardığı "Toksöz Gazetesi" bu partinin yayın organı olmuştur. Maraş gibi bazı güney vilayetlerinde de şubeler açan bu parti katıldığı belediye seçimlerinde başarılı olamamıştır. Ahali Cumhuriyet Fırkası, 21 aralık 1930'da Bakanlar Kurulu kararı ile kapatılmıştır.

Türk Cumhuriyet Amele ve Çiftçi Partisi

29 Eylül 1930 günü Edirne'de Mimar Kazım Tahsin Bey tarafından kurulmak istenmiş, ancak komünist eğilimli sayıldığından hükümetçe izin verilmemiştir.

Layik Cumhuriyetçi İşçi ve Çiftçi Fırkası:

Gazeteci Arif Oruç tarafından 1931 yılı Haziran ayında kurulmak istenmişse de Hükümetçe izin verilmemiştir. İstelik Arif Oruç'un gazetesi olan "Yarın" da kapatılmıştır.

Sosyal Demokrat Fırkası

1930 yılı içinde Dr. Hasan Rıza Bey tarafından "Sosyal Demokrat Fırkası" canlandırılmak istenmişse de başarılı olunamamıştır.

Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyet tarihinde demokratikleşme hareketlerine parti bazında baktığımızda demokrasinin gereği olan çok partili sisteme geçiş çok sancılı olmuştur. Çok partili sisteme 1946 yılında kurulan Demokrat Parti'nin 14 Mayıs 1950 yılında iktidar olmasıyla geçilmiştir.

KAYNAKLAR:


1. farabi.selcuk.edu.tr/suzep/tarih/, Şelçuk Üniversitesi tarih bölümü ders notları.
2. Türkiye'de Demokrasi ve Demokrasi Kültürünün Gelişmesi, sayfa 35-45, Pof. Dr. Hüsnü Erkan.
3. Türkiye'de Parlamentonun Evrimi, sayfa 110-116, Doç. Dr. Ahmet N. Yücekök