Prof. Dr. Yusuf Hallaçoğlu (Türk Tarih Kurumu Başkanı)
ERMENİ KATLİAMLARINDAN FRANSA SORUMLUDUR

“Ermenilerin Müslümanlara yönelik katliamları olmuştur ve Müslüman mezalimi işlenmiştir. Bütün bunlar bir yana, 1. Dünya Savaşı sırasında güney illerimizi işgal eden Fransız askerlerinin içerisinde bulunan Ermeni askerlerinin yaptığı katliamlardan hiç bahsedilmiyor. Fransız ordusunun içerisinde yer alan Ermeniler 1918 yılında Çukurova’da katliamlar uyguladı. Aslında Fransız asker üniforması ile işlenilen bu katliamlardan Fransa sorumludur, bu katliamları Fransa işlemiştir.

Mugos Nover Paşa’nın Fransa Dışişleri Bakanı’na gönderdiği bir yazısında “Biliyorsunuz ki Suriye ve Filistin’deki Fransız ordularının yarısı Ermeni gönüllülerinden oluşuyor.” denilmekle Ermenilerin Fransız ordularında savaştığı kabullenilmiş oluyor. Bu durumda Ermenilerin işlediği katliamlardan Fransa da sorumludur. Bunlar görmezden geliniyor. 1915’te soykırım iddiaları yoktur. 1948’den sonra ortaya çıkmıştır. Ancak 1915’e mal edilmek istenmiştir. Burada da ciddi bir oyun vardır.”

MÜSLÜMAN KATLİAMINDAN PİŞMAN OLAN ERMENİLER

Başbakanlık Arşivleri’nde Müslüman katliamlarında yer alan, ancak daha sonra pişman olmuş altı Ermeni’nin Osmanlı Hükümeti’ne Paris’ten gönderdikleri bir özür mektubu da bulunuyor. Mektupta, A. Amadoni, K. Milehyan, Liyon Hırçayan, Y. Masisyan, K.Mıhitarof ve Ş. Kanan isimli Ermeniler, Osmanlıya karşı isyanlarından dolayı pişmanlıklarını dile getirdikten sonra mektuplarını şöyle bitiriyorlar: “Bizler Ermeni milleti olarak Osmanlı padişahlarının diğer tebaya olduğu gibi, Ermenilere de pek çok lütuf ve ihsanda bulunduklarına şahidiz. Zaten İslam ve Ermeni milletleri arasında eskiden beri dostluk münasebetleri mevcuttur. Bazı bozguncuların yalan sözlerine rağmen biz Osmanlı Devleti’nin hizmetinde sadıkane çalışmaktan geri durmayacağız. Zira Osmanlı uyruğunda olmak, bizim için bir iftihar vesilesidir.”

ERMENİ HAKİMİN RAPORUNDA ERMENİ TAŞKINLIKLARI

1895’te doğudaki bazı şehirlerde Ermenilerin yaptığı taşkınlıkları yerinde incelemek için oluşturulan bir heyet bölgeye gönderilir. Heyetin başında Beyoğlu sorgu hâkimlerinden Ermeni asıllı Zirak Ohannes Torosyan vardır. Resmî görevli olarak bölgeye giden bu heyet Van, Bitlis, Harput, Erzurum, Diyarbakır ve Sivas vilayetlerinde incelemelere başlar. Tarafsız bir şekilde hazırlanan raporda Ermenilerin 1895 tarihi ve öncesinden beri birtakım taşkınlıklar yaptığı ve Müslüman halkı tahrik etmek için her türlü yolu denedikleri ortaya konmuş. Yaklaşık 5 ay süren bu çalışma sonucunda Torosyan hazırladığı 50 sayfalık raporu Osmanlı hükümetine sunar.

Tabii bu araştırmayı yapan heyette sadece Osmanlı vatandaşları bulunmuyor. Devletin gönderdiği heyete güvenmeyen ve hazırladıkları raporu imzalamayan yabancı temsilciler de meydana gelen hadiselerle ilgili ayrı bir rapor hazırlar. Ancak iki rapor arasında ciddi bir fark ortaya çıkmaz. Yabancı temsilcilerin hazırladığı rapor da Ermenileri masum ve katliamlara uğramış göstermiyor. Raporda, “Son senelerde Kavar ve Taluri Ermenileri arasındaki ilişkiler büyük ölçüde değişmiştir. Hamparsum Boyacıyan, nam-ı diğer Murat adındaki tarihçi bu durumdan yararlanarak bir çete kurmuş ve Kürtler aleyhine harekete geçmişlerdir.” denilmekte ve Damadyan ile Murat gibi fesatçıların Ermeniler arasında propaganda yaptığından, 1894 yılı Mayıs ayından itibaren silahlı çete kurduklarından ve hükümetin resmî şahsiyetlerine, askerlere karşı hasmane bir tutum içerisinde olduklarından bahsediliyor.

Bu raporu hazırlayanlardan İngiltere adına tahkikata katılmış olan Mr. Shipley de olaylarda çok sayıda Ermeninin öldüğü yolunda Avrupa basınında çıkan haberlerin mübalağalı olduğunu ve ölen Ermenilerin sayılarının çok az olduğunu ifade ediyor. Mr. Shipley bununla yetinmiyor, bir iki yıldan beri Muş ve Taluri bölgelerinde Ermeni komitelerinin Osmanlı hükümetine karşı yıkıcı faaliyetlerde bulunduklarını da raporuna ekliyor.

Osmanlı heyetinin başkanlığını yapan Ermeni hâkim Torosyan’ın hazırladığı Osmanlı Arşivi’nde bulunan ve gün yüzüne yeni çıkan raporda da ilginç olaylara yer veriliyor. 23 Ekim’de Malatya’ya gelen Torosyan raporunda kaydettiği olayda Poskıran’da bir Müslüman tıraş olmak üzere berber Sarkiz’in dükkanına gittiğinde; Sarkiz tarafından ustura ile boğazı kesilerek öldürülmüş, ardından Ermeniler dükkanlarını, evlerini ve kiliselerini kapatarak gelen geçen askerlere ateş açmaya başlamışlar. Bununla da yetinmeyen Ermeniler cuma namazı vaktinde dükkanlarını kapatıp ahaliyi huzursuz edecek şekilde cami kapılarında dolaşmaya başlamışlar. Malatya’dan sonra incelemelerine devam eden Torosyan, Arapkir’de Hınçakyan Komitesi’ne mensup bazı komitecilerin Kürt ağalarına gidip “Buralar Ermenistan oldu, sizi büyük memuriyetlerde istihdam edeceğiz. Kasabadaki Müslümanlarla aramızda olay çıkarsa siz karışmayın.” sözleriyle Kürtleri yanlarına çekmek için propaganda yaptıkları da raporda yer alıyor.

Torosyan’ın ilginç raporunda çok sayıda olaya yer veriliyor. Ancak bunlardan bazıları Ermenilerin tehcirden yıllar önce başlattıkları taşkınlıkları göstermesi açısından önemli. Zeytun, Fırnız ve Andırın’da (Adana civarı) bulunan Ermenilerin isyan ettikleri, Müslüman evlerini ateşe verip erkekleri iplere bağlayıp kurşuna dizdikleri, hamile kadınların karınlarını yarıp çocuklarını çıkarmak gibi vahşi hareketlerde bulundukları raporun ayrı bir sayfasında yer alıyor.

Raporda bahsi geçen Muş’ta yaşanan olaylarda ise Müslümanların bütün iyi niyetine rağmen Ermenilerin kışkırtmacılık yaptıkları net bir şekilde ortaya çıkıyor. Muş Ermenileri vergi vermek istemeyip, Osmanlı’ya bağlı kalan Ermenileri ve rastladıkları Müslümanları öldürüyorlar. Müslümanlara “Buralar bizim oldu; siz buradan çıkın, Şam’a gidin.” diyerek baskı yapıyorlar. Bunun üzerine Muş’taki Müftü, ulema ve şehrin ileri gelenleri Ermenilerden söz anlayanları çağırıp, iki milletin asırlardan beri birlikte iyi niyetle yaşadıklarını, artık davranışlarını düzeltmeleri ve eskisi gibi iyi ilişkilerle yaşanması gerektiğini söylüyorlar. Bu konuda Ermenilerle anlaşmışlar. Ancak raporda yer alan bilgilere göre bu iyi ilişkileri uzun süre devam ettirmek mümkün olmamış.

Torosyan Muş’tan sonra Van’a ulaşıyor. Ancak raporun en uzun kısmını burada hazırlıyor. Daha önce Avrupa’ya firar eden Portakalyan adındaki bir Ermeni önce Van’da bir okul açıp bu okulda ayrıklıkçı fikirleri empoze etmiş ve çok sayıda Ermeni gencin buraya toplanmasını sağlamıştır. Bu okuldan yetişen gençler Rusya ve İran’dan Van’a silah sokup dağıtıyor, yollarda gördükleri Kürtleri öldürüyorlardı. Sadece Müslümanları değil aynı zamanda hükümete bağlılıklarını bildiren Ermenileri de katlediyorlardı. Rapora göre bu gençler, Çorpanyan manastırında oturan Piskopos Bogos, tüccardan Keşiş oğlu Ohannes, İstinaf mahkemesi azasından Nalbandyan Karabet ile Ermenilerden Coc Ağa’yı katletmişler.