1. #1

    Üyelik tarihi
    17.Nisan.2007
    Yaş
    44
    Mesajlar
    6


    Şeyh Sait İsyanı
    Cumhuriyet Hükümeti, Trablusgarp Savaşı’ndan itibaren 11 yılını savaş meydanlarında geçirmiş olan Türk toplumunun yaralarını sarma ve temelleri yeni atılmış olan Türkiye Devleti’ni ve onun rejimi olan Cumhuriyeti sağlam temeller üzerine oturtma mücadelesi verdiği günlerde, millî birlik ve bütünlüğüne ve rejimine yönelik olumsuz faaliyetlerle karşı karşıya kalmıştır. Bunlardan ilki ve belki de en büyüğü bir Kürtçülük faaliyeti ve tehdidi olarak ortaya çıkmış olan Nakşibendi Şeyhi Palulu Sait’in isyanıdır.
    Cumhuriyetin ilânı ve Hilâfetin kaldırılmasından hemen bir yıl sonra başlayan ve akisleri 6-7 ay boyunca sürmüş olan Şeyh Sait İsyanı, görünüş itibarıyla geniş çapta bir irtica hareketi olarak başlamışsa da, bu isyan tamamen millî birlik ve bütünlüğümüzü bozmaya, vatan topraklarını parçalamaya yönelik İngiliz destekli ayrılıkçı Kürt hareketi ve isyanıdır.
    Bu isyanın arka planında İngilizlerle işbirliği içerisinde olan ve Mondros Mütarekesi’nden sonra Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu vilayetlerinin bir kısmı üzerinde muhtar bir Kürt devleti kurmak amacıyla faaliyetlere başlamış olan “Kürt Teali Cemiyeti” ile onun 1923’te kurulmuş bir gizli teşkilatı olan “Azadi” teşkilatı vardır.
    Gerek Kürt Teali Cemiyeti liderleri ve gerekse Azadi Teşkilâtı mensupları başlatacakları İngiliz tahrik ve destekli etnik isyan ve ayaklanmaya bölge halkının geniş ölçüde katılmasını sağlamak amacıyla, faaliyetlerini ve amaçlarını dinin ve şeriatın elden gittiği politikasına oturtmaya çalışmışlardır. Bu nedenle öncelikle aşiret ağaları, şeyh ve hocaları kazanmaya ve onları şeriat perdesi altında örgütlemeye çalıştılar. Özellikle de Hınıs’ta oturan ve bölge halkı üzerinde büyük bir nüfuzu olan Şeyh Sait’i kazanarak bu hareketin başına geçirmek istemişler ve bunu da başarmışlardı.
    Şeyh Sait İsyanı, 13 Şubat 1925 günü Genç (Bingöl) ilinin Ergani ilçesine bağlı Piran köyünde başlamıştır. Kısa zamanda genişleyen isyan hareketi bütün bölgede etkili olmuştur. İsyancılar önce Genç’i daha sonra Muş, Çapakçur, Elazığ ve Palu’yu ele geçirmişlerdir. İsyanın geniş bir alana yayılması üzerine Fethi Bey başkanlığı’ndaki hükümet bütün isyan bölgelerine askeri birlikler gönderilerek isyan cepheleri açılmıştır. Diğer taraftan Hükümet ayaklanmanın süratle ve kesinlikle bastırılması için kısmi seferberlik ilân etmiş ve bölgeye çok sayıda askeri birlik sevketmişti.
    İsyan daha da genişlemiş ve isyancılar Elazığ’ı ellerine geçirmişlerdi. Bu arada Ankara’da yapılan ve M. Kemal Paşa, İsmet İnönü, Başbakan Fethi Bey, Meclis Başkanı Kazım Özalp’ın yer aldığı zirve toplantısında Hükümetin isyan bölgesine yönelik olarak almış olduğu “Sıkıyönetim İlanı” kararı uygun görülmüş ve karar Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderilmişti. Meclis 23 Şubat 1925’te isyan bölgesinde “sıkıyönetim ilânına” karar vermiş ve Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nda değişiklik yapmıştır.
    Diğer taraftan Fethi Bey Hükümeti’nde bazı bakanlar, hükümetin isyânla ilgili yeterince tedbir almadığını söyleyerek istifa etmişlerdi. Yine Cumhuriyet Halk Fırkası’nda ve Meclis’te, Fethi Bey Hükümeti eleştirilmeye başlanmıştı. 2 Mart 1925 günü Meclis’e verilen “Cumhuriyetin en uzak tehlikelerden dahi korunmasını ve halkın sükun ve tam bir rahata kavuşmasını, hükümetin kendine düşen görevi yapmada çok daha azimli ve ileri görüşlü olmasını isteyen” önergenin kabul edilmesi üzerine Fethi Bey Hükümeti istifa etmiş ve İsmet Paşa yeniden Başbakanlığa getirilmiştir.
    İsmet Paşa Hükümeti Meclis’ten güvenoyu almış ve isyanın bastırılması için ilk önce şu tedbirleri Meclise getirmişti: “Sıkıyönetim ilân edilen bölgelerdeki suçlar için bir İstiklâl mahkemesi teşkil edilecektir. Sıkıyönetim bölgesi dışında kalan memleket parçalarında işlenen siyasi ve asayiş suçlarına bakmak üzere Ankara’da ayrıca ikinci bir İstiklâl Mahkemesi kurulacaktır. Ayaklanma bölgesindeki idam kararları hemen, Ankara İstiklâl Mahkemesi’nin kararları ise meclisin onayından sonra yerine getirilecekti.”
    İsmet Paşa Hükümeti’nin meclise getirdiği diğer önemli kanun teklifi “Takrir-i Sükun Kanunu” olmuştur. Bu kanun mecliste görüşüldükten sonra 22 muhalif oya karşı 122 oyla kabul edilmişti.
    İsyan bölgesine yönelik olarak büyük bir “Tenkil harekâtı” başlatılmış ve kısa zamanda isyancı kuvvetler tepelenmiş ve ele başları ele geçirilmeye başlanmıştı. İsyanın bastırılmasından sonra bir süre takip ve temizlik harekatı sürdürülmüş ve bölge isyancılardan temizlenmişti. Bu arada İran’a geçme hazırlığı yaparken Şeyh Sait ve bazı elebaşları Varto’da yakalanmışlardı.
    İsyan bölgesi İstiklâl Mahkemesi yargılamalara hemen başlamış ve bazı elebaşı olan isyancılar Bitlis’te idam edilmişlerdi. Yine Diyarbakır’da devam eden yargılamalar sonucu isyanın önde gelen bazı isimleri idama mahkum edilmişler ve haklarındaki idam kararları hemen infaz edilmişti. Şeyh Sait ve arkadaşlarının yargılanmaları ise 26 Mayıs-28 Haziran tarihleri arasında yapılmış ve toplam 46 kişi idama, diğerleri ise kürek ve değişik hapis cezalarına çarptırılmışlardı. Şeyh Sait ve arkadaşları 29 Haziran’da idam edilmişlerdir.
    Şeyh Sait isyanı diğer isyanlarda görülmeyen birtakım özellikler taşır. Olay bütün ülkeyi içine almak amacında olup, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Türk Devletine, rejimine ve inkılâplarına karşı yapılmış bir harekettir. Bu harekette kaldırılmış bulunan hilâfetin yeniden kurulması ve saltanatı yeniden geri getirme amacı da vardır. Yine bu isyan, bağımsız bir Kürdistan devletini kurmak amacını güden ve İngilizlerin tahrik ve desteğiyle çıkmış tehlikeli bir ayaklanmadır.
    İngiltere himayesi altında bir Kürdistan devleti kurulmasını, bölgenin petrol yönünden taşıdığı önemden dolayı istiyordu. Bu amaçla bölgeyi ellerinde bulundurabilmek için Kürtleri, Türklere, Araplara ve hatta İranlılara karşı kullanabileceklerdi. Ayrıca Musul meselesinin görüşüldüğü o günlerde bir taraftan da isyan hareketleriyle Türkiye’yi siyasî istikrârı olmayan bir ülke şeklimde dünyaya tanıttırmak istiyorlardı. Bu isyan özellikle İngiltere’nin Musul ile ilgili amacına ulaşmasına hizmet etmiş ve bu konuda İngiltere’nin işini kolaylaştırmıştı.

    Takrir-i Sükun Kanunu ve İstiklal Mahk. Yeniden Kurulması
    Takrir-i Sükun Kanunu, Şeyh Sait İsyanı’nın başlamasından bir süre sonra, isyanın genişlemesi üzerine, işbaşındaki Ali Fethi Bey Hükümeti, yeterince sert tedbir ve önlem almadığı gerekçesiyle Meclis’te eleştirilmiş ve bunun üzerine istifa etmişti. M. Kemal Paşa tarafından yeni hükümeti kurmakla görevlendirilen İsmet Paşa Hükümeti’nin aldığı ilk tedbir, güvenoyu aldığı gün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden bir Takrir-i Sükun Kanunu’nu çıkarmak ve İstiklâl mahkemelerini tekrar kurmak olmuştu.
    Konu mecliste etraflıca görüşülmüş ve 4 Mart 1925’de İnönü Hükümeti’nce verilen önerge 22 muhalif oya karşı 122 oyla kabul edilerek yürürlüğe girmişti. Takrir-i Sükun Kanunu, 4 Mart 1929’a kadar yürürlükte kalmış ve bu tarihte kaldırılmıştır.
    Öncelikle Şeyh Sait İsyanı’nın yarattığı tehlikelere ve ülkede Türk İnkılâbının gerçekleşmesine karşı çıkan unsurları ortadan kaldırmak amacıyla çıkartılan bu kanunun ilgili hükümleri şöyledir:
    Madde 1- İrticaa ve isyana memleketin içtimai nizamını huzur ve sükununu ve emniyet ve asayişini ihlâle bâis bilumum tahrikat ve teşvikat ve teşebbüsat ve neşriyatı, hükümet, reisi cumhurun tasdiki ile, re’sen ve idareten men’e mezundur.
    İşbu ef’al erbabını hükümet İstiklâl Mahkemesine tevdii edebilir.
    Kabul edilen Takrir-i Sükun Kanununa göre; Sıkıyönetim ilân edilen bölgelerdeki suçlar için bir İstiklâl mahkemesi teşkil edilecektir. Sıkıyönetim bölgesi dışında kalan memleket parçalarında işlenen siyasi ve asayiş suçlarına bakmak üzere Ankara’da ayrıca ikinci bir İstiklâl Mahkemesi kurulacaktır. Ayaklanma bölgesindeki idam kararları hemen, Ankara İstiklâl Mahkemesi’nin kararları ise meclisin onayından sonra yerine getirilecekti.” Takrir-i Sükun Kanunu hemen yürürlüğe sokulmuştu.
    Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra Doğu’da ilân edilen sıkıyönetim önce bir ay arkasından da 7 ay süreyle uzatılmıştı. Cumhuriyet Halk Partisi yöneticileri ve İsmet Paşa Hükümeti, Takrir-i Sükun Kanunu’na dayanarak ülkedeki Meclis içi ve dışındaki muhalefeti tasfiye etmeyi de düşünmüşlerdi. Şeyh Sait İsyanı’nın yarattığı huzursuz ortam bunun için bir vesile olmuş ve özellikle Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, isyanla ilişkilendirilmek istenmişti. Nitekim Urfa’daki Terakkiperver yöneticilerinin isyancılara yardımcı oldukları suçlamasıyla tutuklanmaları üzerine Şark İstiklâl Mahkemesi aldığı bir kararla görev bölgesi içindeki bütün Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın şubelerini kapatmıştı. Daha sonra da bu partinin kapatılması konusunda Ankara istiklâl Mahkemesi bir karar almış ve bu kararını hükümete bildirmişti. Bunun üzerine İsmet Paşa Hükümeti 3 Haziran 1925’de aldığı bir kararla Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kapatmıştı.
    Takrir-i Sükun Kanunu ve İstiklâl Mahkemeleri vasıtasıyla rejim karşıtlarının tasfiye edilmesi hareketi bununla da sınırlı kalmamıştı. 1926’daki İzmir’de Mustafa Kemal Paşa’ya yapılmak istenen suikastın arkasından hem bu suikastı planlayan eski İttihatçıların hem de Ankara’da kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın mensuplarının yargılandığını görüyoruz. Bu yargılamalar sonunda içlerinde Millî Mücadele Hareketi’nin bazı şahsiyetleri de değişik cezalara çarptırılmışlar ve bir kısmı da beraat etmişlerdir.
    Netice olarak Takrir-i Sükun Kanunu ve bu dönemdeki İstiklâl Mahkemeleri’nin işlevi sadece rejime ve inkılâplara karşı olan irticaa hareketleri ve çevreleri olmamış aynı zamanda da Cumhuriyet Halk Fırkası’nın siyasi muhaliflerinin tasfiyesi ve aktif siyasi hayattan uzaklaştırılmalarına da hizmet etmişlerdir.

  2. #2

    Üyelik tarihi
    18.Nisan.2007
    Yaş
    32
    Mesajlar
    306

    Şeyh Sait, Elazığ'ın Palu kazasından ve Nakşibendi tarikatının büyüklerindendi. Palu'da büyük koyun sürülerine yetecek kadar meralar bulunamayınca Erzurum'un Hınıs kazasına yerleşti. Dini istismar ederek, çevrede oldukça tanınmış ve sözü geçen biri oldu. Suriye ile ticaret yaptığından, sık sık oraya giderdi. Zenginliği ve tarikat ileri geleni oluşu ve feodal bir düzen içindeki ağalık sıfatı ile Kürtler üzerinde oldukça etkili idi.

    Cumhuriyetin ilanından bir süre önce dağılmış olan Kürt Teali İslam Cemiyeti ileri gelenlerinden, Seyit Abdülkadir , Ceyranlı , Hüsman , Halit, Hacı Musa ve eski Mebuslardan Yusuf Ziya ve ailelerinin katıldığı gizli bir komite kurarak , Kürdistan bağımsızlığı için çalışmalarını sürdürdü. Yusuf Ziya'nın aracılığı ile Hınıs'ta oturan Şeyh Sait ve ailesi de örgüte katıldı.

    Bu gelişmeleri yakından izleyen İngiltere, elçiliğinin çeşitli kaynaklarından edindiği bilgileri, düzenli olarak elde ediyordu. Bölgede bir ayaklanma çıkartmak ve bu yolda Musul konusundaki isteklerini Türkiye'ye kabul ettirmek amacında olan İngilizler , Nasturi'Ieri kışkırtarak bir ayaklanma çıkmasını hazırladılar .

    İngilizlerin kışkırtması ve yönetiminde çıkan Nasturi ayaklanmasına karşı, o günün çok güç şartları içinde yapılan bastırma girişimleri kesin sonuca ulaşamadı. Ayaklananların çoğu sınır dışına kaçtılar .İngilizlerin, Musul sorunu için açtıkları bu olay , siyasi ve askeri çok çetin çalışmalar sonucunda taraflarca kabul edilen sınırın gerisine çekilmekle sona ermiş kabul edildi. Bu ayaklanmada, İngilizler asileri desteklemekle kalmayıp, uçakları ile de saldırılara katıldılar .

    Kürt İstiklal Komitesi üyelerinden ve eski Mebuslardan Yusuf Ziya, Musa ve Cibranlı Halit beyler ve bazı arkadaşları 1924 yılında çıkan Nasturi ayaklanması dolayısıyla tutuklanmış ve mahkum olmuşlardı. Bu arada Şeyh Sait'in tanıklığına gerek duyularak Bitlis Harp Divanına çağrılmıştı. Bu durum Şeyh Sait'i kuşkulandırdığından; yaşlı ve hasta olduğunu ileri sürerek , ifadesini bulunduğu yerde alınmasını istedi. Harp Divanı bu isteği kabul etti. İfadesi Hınıs'ta alındı. Kuşku içinde olan Şeyh Sait, oğlunu İstanbul'a yolladı. Bir yandan Bitlis Harp Divanının, kendisi hakkında görüşlerini adamları aracılığıyla araştırırken; diğer yandan Diyarbakır, Çapakçur, Ergani ve Genç dolaylarında bir ay kadar dolaştıktan sonra, 13 Şubat 1925'te Piran köyüne gelerek kardeşinin evine yerleşti.

    Bu arada İstanbul'da, örgüt mensupları kendisine İngiliz ajanı süsü veren bir Türk polisi ile görüştüler. İngiltere'nin, çıkacak bir ayaklanma sonunda kurulacak Kürdistan'ı maddi ve manevi yönden desteklemesi isteklerini ve programını şöyle belirtmişlerdi :

    1- İngiltere, Kürt Emirliği 'nin kurulmasını destekleyecek ve koruyacak.
    2- 1926 yılında başlayacak ayaklanmanın ilk hedefi, Diyarbakır'ı ele geçirip, Musul sınırında İngilizlerle ilişki sağlamaktır.
    3- Kurulacak Kürt Emaretine Akdeniz'e çıkış sağlanacak.
    4- Emaretin başına Seyit Abdülkadir getirilecek.
    5- Diyarbakır ele geçtikten sonra, İngiltere her çeşit para ve silah yardımı yapacaktı.

    Program bu kadar değildi. Doğuda ayaklanma çıkınca, Batı Anadolu 'da ve İstanbul'da da Hilafetçi ayaklanmalar çıkartılacak, Ankara iki ateş arasında kalacak ve V ahdettin İstanbul'a gelecekti.

    Yapılan propagandalar '' Cumhuriyet Yasaları ile İslamiyet'in, dinin, namaz, oruç, kuran, nikah, ırz ve namusun kalkacağı bütün aşiret ağalarının ve hocaların Ankara ' ya sürülecekleri ve bunlardan, yasalara uymayanların denize atılacağı'' şeklinde olup halkı devlete karşı ayaklanmaya kışkırtıyordu. Cibranlı Halit ve adamları da Hükümete haber verilmesini engelliyorlardı. Durumu Atatürk'e ilk kez duyuranlar Varto'da oturan Hornek aşireti oldu. 1924'te Erzurum depremi sebebiyle Erzurum'a gelen Atatürk'e bilgi verildi. O da Cibranlı Halit'in yakalanması için ilgilileri uyardı. Erzurum'a gelmiş olan Yusuf Ziya tutuklandı ve Bitlis Harp Divanına yollandı. Suçunu kabul etti ve Cibranlı Halit, Hasananlı Halit, Şeyh Sait ve Hacı Musa'nın adını açıkladı. Hacı Musa hemen tutuklandı. Fakat aşiretlerinin ayaklanmaması için Hacı Musa ve bazı tutuklular serbest bırakıldı.

    Bu arada Şeyh' in oğlu da İstanbul ve Suriye'de çeşitli kişilerle görüşmüştü. Eğer bir ayaklanma çıkarsa 'Cemiyet-i Akvam' a haber vereceklerini ve asker bulunmadığı için aşiretlerin yöreyi kolayca ele geçirebileceklerini söyledi. Bundan sonra dini bir ayaklanma fetvası hazırlandı. Cumhuriyetin ve Mustafa Kemal'in dinsizliği, din kurallarına aykırı davrandıkları ileri sürüldükten sonra, mal ve canlarının helal olduğu belirtiliyordu.

    ALINTIDIR.
    SIRRINI VERME! YERİNDE SAYMA! KENDİNİ BEĞENME! SAKIN BOŞ VERME! KİN BESLEME! İHANET ETME! LANET OKUMA! GÜLÜP GEÇME! BEDDUA ALMA! UŞAKLAŞMA! EĞRİLME! PASLANMA! VE ASLA SATILMA!<br />-MEVLANA-

  3. #3

    Üyelik tarihi
    18.Nisan.2007
    Yaş
    32
    Mesajlar
    306

    Yörede, ayaklanma hazırlıkları ve propaganda için dolaşarak kardeşinin Piran'daki evine yerleşmiş olan Şeyh Sait burada, jandarmanın beş suçluyu yakalayıp götürmek istemesi yüzünden çıkan silahlı çatışma üzerine, planlarından önce ayaklanmak zorunda kaldı.

    Palu'da ayaklanmaya başlayan Şeyh Sait önce Tunceli'nin merkezi Darahini'yi ele geçirmek istedi ve bu amaçla yolda iken kendisine, Paro Oğlu Ömer ağa komutasında Butyanlı, Fakih Hasan Oğlu Abdülhamit'in komutasında Mıstanlı, Ömer Oğlu Haydar komutasında Tavaslı, Molla Ahmet komutasında Silvanlı aşiretleri katıldılar. 16 Şubat 1925'te Darahini'ye saldırdılar. Şehir yağmalanırken, Ziraat Bankası'na da el konuldu. Durumu Ankara'ya bildiren öğretmen Mehmet Zeki, Şeyh Sait'le iş birliği yapan Tunceli Valisi, Çapakçur Kaymakamı ve Hakim Bağdatlı Rıza'nın telkinleri ile önce hapis sonrada şehit edildi. Asiler,- 1-Çapakçur, 2-Muş, 3- Diyarbakır olmak üzere üç kola ayrıldılar. Şeyh Sait Diyarbakır'ı alacaktı. 21 Şubat' ta ilk kez ordu birlikleri ile karşılaşıldı ve bir alayı geri çekilmek zorunda bıraktılar .Yarbay Cemil Bey komutasında ki bir süvari alayını ise, pusuya düşürüp esir aldılar .Ellerinde yeşil bayrak ve kuranlarla ilerleyen asilere halk karşı koymuyor ve çoğu kez yardım ediyordu.

    Halkın ve eşrafın direnmemesi ve askerin bir kısmının kaçması sonucu, komutan Osman Bey'in bütün çabalarına rağmen, 2 Şubat günü Elazığ asilerin eline geçti ve yağma edildi. Halk ancak bundan sonra gerçekle yüz yüze geldi. 5 Mayıs 1925'te Malatya Gazetesi'nin bu konudaki yayını etkili oldu ve yer yer direnmeler başladı. Diğer yandan Şeyh Abdullah Muş cephesini tutarak, Varto'yu aldı ve Erzurum'a doğru ilerlemeye başladı. Ergani, Piran olayından hemen sonra asilerin eline geçmişti. Ergani ve Eğil yörelerindeki şeyh ve ağaları da ayaklandırmayı başaran Şeyh Sait, 7 Mart ' ta dört yönden Diyarbakır'a saldırdı. Kuzey cephesinde surlar dışında yapılan savunmayla asiler püskürtüldü. Güney cephesinde ise içeriden de yardım gören asiler şehre girdiler. Fakat, General Mürsel'in asiler üzerine süvari kuvvetleri yollaması sonucu, baskına uğrayan asiler 8 Mart' ta ilk kez yenilerek kaçtılar

    Ayaklanma ile ilgili ilk bilgiler 16 Şubat 1925'te gazetelerde yer aldı. Ayaklanma, küçük bir eşkıya olayı olarak gösterildiğinden ve suçluların yakında yakalanacakları ileri sürüldüğünden, kamu oyunda etkisi olmadı. Bakanlar Kurulu Toplantısında İç İşleri Bakanı Recep Bey , Piran olayı hakkında bilgi verdi ve bölgedeki güvenlik kuvvetleri ve uçaklarla olayın bastırılacağını belirtti. Olayda İngiliz etkisi olduğu görüşü ileri sürüldü. İngiliz etkisinin bulunduğu ve ayaklanmanın bastırılmasında uçaklarında kullanılacağının açıklanması, olayın basit olmadığını gösteriyordu.

    Olayın yakından izleyen Mustafa Kemal, İstanbul'da Heybeli adada dinlenmekte olan İsmet Paşa' ya, hemen Ankara'ya gelmesini bildirdi. İsmet Paşa 20 Şubat 1925'te Ankara'ya hareket etti.21 Şubat' ta Ankara'ya varan İsmet Paşa, istasyonda Mustafa Kemal ve bazı bakanlarca karşılandı ve doğru Çankaya 'ya gidildi.

    Bu esnada hükümet içinde münakaşalar olmuş ve İç İşleri Bakanı istifa etmişti. Recep Bey ayaklanmayı daha endişeli bir hava içinde karşılayarak, baş vekilden fazla ciddiye aldığı için itilafa düşmüşlerdi .Bu arada Başbakan Fethi Bey istifa etmişti. İsmet İnônü bu olayı kitabında şôyle anlatıyor .'' Bu günlerde Halk Partisi meclis grubu bir toplantı yaptı. Hükümet Başkanı ayaklanma hakkında izahat verdi. Hadise üzerine geniş gôrüşmeler oldu. Ben geçen yılın 22 Kasım ' ın da başbakanlıktan ayrılmıştım. Fakat parti genel başkan vekilliği sıfatını muhafaza ediyordu. Bu sıfatla müzakerelere bende katıldım ve hadiseye nasıl baktığımı anlattım. Gruptaki hadiseler sertleştikçe hükümetin durumu güçleşiyordu. Bunun üzerine Fethi Bey istifa etti. Bundan sonra Atatürk hükümet teşkili vazifesini bana verdi. 3 Mart' ta hükümet programını mecliste okuyarak güven oyu aldık.''

    Hükümet programında iki husus gôze çarpıyordu. Bunlar seferberlik ilan etmek ve Takriri Sükun kanunu çıkarmak. Bu kanunu işletebilmek için iki İstiklal Mahkemesi kurulacaktı. Biri şarkta çalışacak, birinin merkezi Ankara'da olacaktı.

    Takriri Sükun kanunu iki maddeden oluşuyordu :

    1 -Hükümet lüzum gôrdüğü taktirde suçluları İstiklal mahkemesine verebilecek.
    2-İstiklal Mahkemesi davaları kendi kanunları ile süratle yürütecek. İsyan Bôlgesi İstiklal Mahkemesi Aşağıdaki gibi oluşuyordu:

    Reis : Mahzar Müfit Bey
    Müdde-i Umumi : Ahmet Süreyya bey
    Üye : Ali Saip
    Üye : Lütfi Müfit
    Yedek : Avni Doğan Bey
    Ankara İstiklal Mahkemesi Aşağıdaki gibi oluşuyordu:
    Reis : Ali Bey ( Çetin Kaya )
    Müdde-i Umumi : Necip Ali Bey
    Üye : Kılıç Ali
    Üye : Ali Bey
    Yedek : Raşit Galip Bey

    ALINTIDIR.
    SIRRINI VERME! YERİNDE SAYMA! KENDİNİ BEĞENME! SAKIN BOŞ VERME! KİN BESLEME! İHANET ETME! LANET OKUMA! GÜLÜP GEÇME! BEDDUA ALMA! UŞAKLAŞMA! EĞRİLME! PASLANMA! VE ASLA SATILMA!<br />-MEVLANA-

  4. #4

    Üyelik tarihi
    18.Nisan.2007
    Yaş
    32
    Mesajlar
    306

    Bir gece Mustafa Kemal Çankaya'da, İsmet Paşa, Fevzi Çakmak ve ikinci başkan Kazım Paşalarla ayaklanmanın bastırılması için alınacak önlemleri görüşmek üzere toplandılar . Hazırlanan plana göre ayaklanma bölgesi büyük askeri kuvvetlerle sarılacak, harekat Erzurum, Erzincan, Sivas, Diyarbakır, Mardin üzerinden yollanacak birliklerce ve hava kuvvetleri desteği ile yapılacaktı.

    Mardin ve Diyarbakır'a gönderilecek birlik, araç ve malzemenin güney demir yollarından gönderilmesi gerekiyordu. Bu demir yollarının bir kısmının geçtiği Suriye Fransa Mandasında olup, Lozan ' da kabul edilmiş olan Ankara Antlaşması gereğince Türkiye bu demir yollarından asker taşıma hakkına önceden Fransa 'ya bildirmesi şartı ile sahipti. Bu sebeple Türkiye, Paris elçiliği aracılığı ile Fransa Hükümetine bir nota vererek Şeyh Sait ayaklanması dolayısıyla demir yolundan asker yollanacağını bildirdi. Fransa bu isteği uygun buldu. Fakat, İngiltere'nin Paris elçiliği durum hakkında bilgi isteyerek, asker naklini geciktirici bir girişimde bulundu. Bu davranışı bile İngiltere'nin bu ayaklanma arkasında olduğu görüşünü kuvvetlendiriyordu.

    Ordu birlikleri Erzurum, Mardin, Diyarbakır ve Malatya bölgelerinde yığınağını yaparken, Şeyh Sait'te Diyarbakır üzerine yürümüş ve 7-8 Mart 1925'te yenilgiye uğramıştı. Ayaklanmanın güneye doğru yolu tıkanmış ve asileri çembere alma ihtimali doğmuştu. Şeyh Sait Dersim ve Muş yöresi ağalarını da ayaklanmaya çağırdı ise de; şeriat ve hilafet adına yapılan bu hareket, özellikle Diyarbakır yenilgisinden sonra ilgi görmedi. 9 Mart' ta Diyarbakır'a gelen bazı İngiliz silah fabrikaları katalogları ve mektupların üzerinde 'Kürdistan Kraliyeti Harbiye Bakanlığı ' yazısının bulunması, Diyarbakır'ın Şeyh Sait'in eline geçmesinin en önemli adım olduğunu gösteriyor ve İngiltere'nin olayı desteklediği kanısını kuvvetlendiriyordu.

    Diyarbakır yenilgisi ayaklanmanın dönüm noktası oldu, Seferber edilmiş kuvvetlerle 10 Mart' ta Diyarbakır çevresi asilerden temizlendi, 14 Mart' ta Şeyh Sait'in oğullarından birinin Varto'da yapılan çatışmada öldüğü bildirildi, 16 Mart' ta seferber edilen subaylara ve askere iki şer maaş avans ödenmesi kanunu ve 23 Mart' ta da, sıkı yönetimin bir ay uzatılması kabul edildi,

    Yığınaklarını tamamlayan ordu birlikleri 26 Mart' tan itibaren Varto, Elazığ ve Diyarbakır üzerinden karşı harekata başladı. Asiler dört yönden kuşatıldılar, Düzenli bir şekilde çembere alınarak Irak, İran ve Suriye'ye kaçmaları önlendi. 31 Mart' ta Diyarbakır ve Elazığ'dan gelen kuvvetler birleşerek Şeyh Sait'in karargahının bulunduğu Hani'ye girdiler. 2 Nisan da kuşatmanın son bölümü de tamamlanınca asiler ve ana kuvvetler arasında çatışma başladı. Nisan' da Palu, Silvan ve Piran ele geçti. Bütün asiler Tunceli yönünde kaçmaya başladılar. Geçtikçe artan başarılı harekat sonunda, ayaklanma Nisan ayı ortasında tamamı ile bastırıldı ve Şeyh Sait ele geçti. Bu durum, hükümetin 15 Nisan tarihli resmi bildirgesi ile açıklandı.Ayaklanmanın bastırılmasından sonra ilk iş olarak merkezi Diyarbakır'da olmak üzere bir genel müfettişlik kuruldu.

    Şeyh Sait yakalandıktan sonra yandaşları ile birlikte İsyan Bölgesi İstiklal Mahkemesi'ne verildi.İstiklal Mahkemesi asilerin idamına karar verdi ve bu bir gün sonra gerçekleşti.

    ALINTIDIR.

    SIRRINI VERME! YERİNDE SAYMA! KENDİNİ BEĞENME! SAKIN BOŞ VERME! KİN BESLEME! İHANET ETME! LANET OKUMA! GÜLÜP GEÇME! BEDDUA ALMA! UŞAKLAŞMA! EĞRİLME! PASLANMA! VE ASLA SATILMA!<br />-MEVLANA-

  5. #5

    Üyelik tarihi
    18.Nisan.2007
    Yaş
    32
    Mesajlar
    306

    16 Şubat 1925 - Şeyh Sait’e bağlı isyancılar Tunceli ilinin merkezi Darahini’yi alarak kasabayı yağmaladı.
    21 Şubat 1925 - Bazı doğu illerinde sıkıyönetim ilan edildi.
    16 Şubat 1925 - Şeyh Sait’e bağlı isyancılar Tunceli ilinin merkezi Darahini’yi alarak kasabayı yağmaladı.
    21 Şubat 1925 - Bazı doğu illerinde sıkıyönetim ilan edildi.
    21 Şubat 1925 - Şeyh Sait’e bağlı isyancılar Kıs ovasında hükümet kuvvetleriyle çarpıştı.
    24 Şubat 1925 - Şeyh Sait’e bağlı isyancılar Elazığ’ı ele geçirdi.
    25 Şubat 1925 - Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nda “Dinin politikaya alet edilemeyeceği ve bu suçun da vatan hıyaneti sayılacağı”na ilişkin değişiklik yapıldı.
    26 Şubat 1925 - Şeyh Sait’e bağlı isyancılar Hani’yi işgal etti.
    7 Mart 1925 - Şeyh Sait’e bağlı isyancılar Diyarbakır üzerine hücuma geçti.
    8 Mart 1925 - Diyarbakır’da Mürsel Paşa komutasındaki ordu birlikleri Şeyh Sait’e bağlı isyancıları dağıttı.
    4 Mart 1925 - Hükümete geniş yetkiler veren Takrir-i Sükûn Kanunu kabul edildi.
    4 Mart 1925 - TBMM isyan bölgesinde ve Ankara’da birer İstiklal Mahkemesi kurulmasına karar verdi.
    23 Mart 1925 - Doğu illerinin bir bölümünde ilan edilen sıkıyönetim 1 ay daha uzatıldı.
    25 Mart 1925 - Şeyh Sait’e bağlı isyancılar Silvan’ı ele geçirdi.
    31 Mart 1925 - İsyan bölgesinde Divan-ı Harp’çe verilen idam cezalarının ayrıca onay gerektirmeden yerine getirilmesi hakkındaki kanun kabul edildi.
    31 Mart 1925 - Ordu birlikleri Lice ve Silvan’ı ele geçirdi.
    12 Nisan 1925 - İsyanın başı Şeyh Sait yakalandı.
    20 Nisan 1925 - Bazı doğu illerindeki sıkıyönetim 7 ay uzatıldı.
    29 Haziran 1925 - Doğu İstiklal Mahkemesi’nce ölüm cezasına çarptırılan Şeyh Sait ve isyanı yönetenler idam edildi.

    ALINTIDIR.
    SIRRINI VERME! YERİNDE SAYMA! KENDİNİ BEĞENME! SAKIN BOŞ VERME! KİN BESLEME! İHANET ETME! LANET OKUMA! GÜLÜP GEÇME! BEDDUA ALMA! UŞAKLAŞMA! EĞRİLME! PASLANMA! VE ASLA SATILMA!<br />-MEVLANA-

  6. #6

    Üyelik tarihi
    09.Haziran.2009
    Yaş
    44
    Mesajlar
    7

    Merhaba...

    Ben İstikla Mahkemeleri Zabıtları'nda Şeyh Said'in mahkemede söylediklerini okumuştum.Ki bu zabıtlarda şeyh said'in hiçbir sözünde "kürtçülük" iddiası yok... Derdinin islam olduğunu söylüyor ve hareketin prematüre doğduğunu da anlıyoruz sözlerinden...Aynı zamanda örgütlü ve liderli bir ayaklanma olmadığı da yine bu zabıtlardan çıkarılabilecek bir başka sonuç...

    İngiliz desteğine gelince... İsmet İnönü gibi bir adam dahi o kadar araştırılmasına rağmen bir İngiliz kışkırtması ya da desteği olmadığını itiraf eder...

    Tarih,övgü ya da sövgü malzemesi değildir,tarihten sadece ders alınır..Bunu hep söylerim

    Statüko'nun ağzı ile konuşmak zorunda değiliz hasılı...

    selam ile..

Benzer Konular

  1. Ynt: Şeyh Edebali
    Konu Sahibi ilteriş Forum Çöp Kutusuu
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 20.Temmuz.2008, 15:52
  2. Şeyh Edebali
    Konu Sahibi ziberkan Forum Genel Tarih Sunuları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 15.Temmuz.2008, 01:11
  3. Şeyh Recep Olayı
    Konu Sahibi ilteriş Forum Millî Mücadele’nin Hazırlık Dönemi Araştırmalar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 21.Şubat.2008, 14:45
  4. Şeyh Bedreddin
    Konu Sahibi raltar Forum Dini Liderler
    Cevap: 1
    Son Mesaj : 25.Aralık.2007, 17:53
  5. Şeyh Edebali
    Konu Sahibi esaRet__ Forum Dini Liderler
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 04.Haziran.2007, 20:45

Bu Konu için Etiketler

Giriş

Giriş