UFUK YALTIRAKLI İLE KADIKÖY'DE FELSEFE ÜZERİNE


....

Nusret Karaca
....

Kadıköy'de 2000 yılından başlayarak(belki bir iki yıl öncesinden)aramızda dolaşan çok sayıda sanat, kültür, edebiyat, bilim insanı ile söyleşiler gerçekleştirdim. Adeta "Kadıköy Söyleşileri" dizisi gibi oldu.

Bu kez beni bir aile ferdi gibi kucaklayan, sayfalarını açan aralarında olmaktan gurur duyduğum basın yayın dostlarımın dergi ve gazete sayfaları için yine değerli bir konuğum var. Dr. Ufuk Yaltıralı…

Medya Berlin'in Yayın Yönetmeni Mustafa Ekşi Ekşioğlu'na bu buluşmayı sağladığı için teşekkür ediyorum.

...

Sorularımız ve Sn. Yaltıralı'nın yanıtları.

...

Felsefe?

Felsefenin günümüze kadar ne olduğu hakkında sayısız kitaplar yazıldı, toplantılar yapıldı. Bence felsefeyi herkesin anlayacağı dilde anlatan güzel bir metafor var; onun bir yol olduğuna dair ifade ediliş biçimi; hatta bu bir orman yolu. Ben sadece şunu eklemek istiyorum; felsefe yapmak, otoyolu terk edip orman yolunda yaya yürümektir. Bu öncelikle şu anlamı taşır; orman yolunda otoyoldaki gibi kuralları gösteren tabelalar yok. Yalnızsın, sadece aklınız ve duygularınla bir gezintidesiniz. İzlemeniz gereken sabit bir çizgi yok. Rasladığınız her bir kuru dal, bir çiçek, bir mantar vb. düşünce tarihinin izleridir. Her türlü anlatıdan, masaldan, mitolojiden uzaktasınız. Ormanın temiz havasını içine çekerek bu izlerle konuşmaya başlayabilirsiniz. Felsefe ortamını bulmuş; anlatı ve kurallardan kurtulmuş, düşünce üretmeye soyunmuştur artık.

Geçmişten günümüze felsefe okulları ve felsefe çalışmaları? Geçirdiği aşamalar, farklı bakış açıları? Toplumsal etki ve tepkiler?

Hangi birisini anlatayım? Bu soru bir söyleşi sınırlarını fersah fersah aşıyor. Ama şunu hepimiz görüyoruz ki, dünyanın sorunları gerçekten ciddi biçimde arttıkça, benim gözleyebildiğim kadarıyla Almanya’da ve Türkiye’de sorunlara felsefi açıdan yorumların ve çalışmaların artmış olması. Sanırım Fransa’da da durum böyle. Almanya’da felsefeciler artık felsefenin felsefeciler arasında mektuplaşmaktan çıkması gerektiğini vurguluyor. Doksan yaşına basan ünlü filozof Habermas’ın gerektiğinde dünya sorunlarıyla ilgili eleştirel yorumlarını ve çözüm arayışları hakkındaki düşüncelerini sürekli duyarız. Televizyonlarda felsefe programlarına da rastlayabilirsiniz. Türkiye’de de son senelerde felsefenin halkla buluştuğunu izliyorum, duyuyorum. Eskiden üniversite salonlarında hapsolmuş olan felsefe bugün çeşitli sivil kuruluşları ve belediyelerce desteklenmekte. Tüm politik ve ekonomik olumsuzluklara rağmen bu durum sevindirici. Felsefe artık fil dişi kulesinde değil.

Kişisel gelişimdeki rolü?

Çok önemli. Sokrates’i düşünün, ne demişti ; „sorgulanmamış bir yaşam yaşamaya değmez“. Onun zamanında bildiğiniz gibi bilimler bugünkü gibi dallara ayrılmamıştı. Ne psikoloji vardı, ne sosyoloji.. Felsefe bunların hepsiydi. Yaşamı sorgulamak tamamen kişisel ve psikolojik bir mesele. Üstelik bu sorgulamanın nasıl yapılacağını da söylüyor Sokrates : Ruhuna mukayyet olmak istiyorsan felsefeyle uğraş. Felsefe her şeye olduğu gibi kendinize de belli bir mesafeden bakmasını öğretiyor. Ne oluyor kendine uzaktan baktığında? Kendi kendinin terapisti olmuyor musun? Kendini başkasının gözüyle görmüyor musun? Ve gerekli çözümler üzerinde düşünmeye başlamıyor musun?

Okullardaki felsefe eğitimi?

Felsefe derslerinin Türkiye’de okullardan kaldırıldığını duydum. Bu kuşkusuz genç bireylerin düşünme ve sorgulamayı öğrenme konusunda en önemli bir düşünme faaliyetini ellerinden almak anlamına geliyor. Gençler ve de çocuklar ancak felsefe ile, soru sormasını, çeşitliliği, farklı olana ilgiyi, düşünce dünyasının tek renkli olmadığını öğrenebilirler. Aslında felsefe eğitimi ilk okulda başlamalı. Dikkat ederseniz bu yaşlardaki çocuklar gerçekten de felsefi sorular sorarlar. Ama toplum kendi anlamsız anlatılarıyla bu yetiyi çabucak boğar ve tek kalıpta düşünen insanlar yaratır.

Afşar Timuçin „test bilgisi felsefe bilgisi değildir“ demişti bir söyleşisinde. Sizce?

Tamamen katılıyorum. Bakın soru şu: Test bilgisinde Sokrates’in kastettiği anlamda neyi sorguluyorsunuz? Hiçbir şeyi. Ezberlenmiş kalıpları dile getiriyorsunuz sadece. Oysa felsefeden söz ederken bir düşünce faaliyetini vurguluyoruz. Bir alışveriş var, akıl ve duygularla değerlendirme var, ifade etme var.

Felsefe ve düşünce üretmek?

Bunun için yukarıda sözünü ettiğim otoyolu terk edip ormanda gezinmeniz gerekiyor. Önce kuralların, anlatıların, mitosların dışına çıkmamız gerek. Temiz orman havasına ihtiyacımız var, yeni şeyler üretmek istiyorsak.

Bir eğitimci olsanız, öğrencilerinizi yalnızca kitap bilgileri ile mi değerlendirirsiniz, yoksa ürettikleri düşüncelerle mi?

Bir eğitimci olsaydım öncelikle düşünce üretecek bir ortamı, orman havasını yaratmaya çalışırdım. Önce eleştirel ve sorgulayacak bir havayı içlerine çektikten sonra „hadi gelin şu kitap bilgilerine bir bakalım“ derdim. Ve felsefe başlardı o zaman..

Kadıköy felsefe toplantılarınız?

Bu toplantılar aslında „Berlin Felsefe Akşamları“ olarak on üç senedir Berlin’de yapılan toplantıların Kadıköy’de de devamı sayılır. Bu felsefe toplantıları Kadıköy Belediyesi’nin de desteğiyle başladı ve bugünlere geldi. Dördüncü seneye giriyoruz. Tabi Kadıköylülerin felsefe merakı sayesinde gelişti bunlar. Kadıköy toplantılarını her üç ayda bir yapmaya çalışıyorum. Yaz aylarında da Bodrum, Marmaris ve Gökova’da devam ediyor. Bunları da genellikle Kadıköylüler organize ediyor. Özellikle bu işlerin profesyoneli sayılan Nesibe Müsevidoğlu Hanımefendi. Kadıköylüler kendisini iyi tanır.

Nörofelsefe?

Günümüz felsefesinin en önemli konularından biri. Bilginin özellikle de bilincin ne olduğu sorusu hala gündemde. Felsefe bu konuda iki bin beş yüz senedir düşünce üretiyor. Ama nörolojinin ve beyin araştırmalarının son otuz yılda yaptığı ilerlemeler ortada. Öte yandan biyokimya bize yeni düşünce alanları yarattı. Artık şu kesin; bilinç sorunu felsefeciler, nörologlar ve biyokimya ile uğraşanların birlikte çalışmalarıyla anlaşılabilir. Churchland çiftinin seksenlerde başlattığı nörofelsefe konusunda bugün bu alanda oldukça ilginç tartışmalar ve yayınlar var. Nörofelsefe bizi düşünmeye ve düşünce üretmeye davet ediyor. Bilincin ne olduğunu anlamak istiyorsak.

Yurtdışı çalışmalarınız?

„Berlin Felsefe Akşamları“ dediğim gibi on üç sene oldu ve devam ediyor. Amacım Türkiye’den de felsefecilerimizi ara sıra Berlin’e davet edip bu felsefe akşamlarına katılmalarını sağlamak. Şimdiye kadar bazı değerli felsefecilerimizin katılımını sağladık, ama bunun düzenli olması için çalışıyorum. Ben aynı zamanda çift ve birey terapistiyim. Bazı özel durumlarda terapi ve felsefeyi birleştirmeyi deniyorum.
....

Evet! Kısa ve anlamlı bir zaman dilimiydi Sn. Dr. Ufuk Yaltıralı söyleşisi.
Söyleşinin sonuna ben de Nusret Karaca olarak size ek olarak kısa bir not düşeyim.
Okullarda(liseler) şu an Felsefe dersi okutuluyor. Haftalık ders saati az bile olsa. Yıllar önce kaldırılması gündeme gelmişti. Bu arada bize zaman ayırdınız ve Felsefe hakkındaki düşüncelerinizi paylaştınız. Umarım böyle bir söyleşiyi öğretim arasında bir fırsat ve zaman dilimi yaratabilirsek görev yaptığım okulda da gerçekleştiririz. Söyleşi için teşekkür ediyorum.
...
Dr. Ufuk Yaltıraklı Kimdir?
....
Felsefeci - Çift ve birey terapisti.

İstanbul Üniversitesi’nde felsefe, psikoloji ve sosyoloji öğreniminin
ardından „Freie Universiteat Berlin“de doktora seminerlerine katılıp, tezini İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde verdikten sonra Berlin’e dönerek önce iki büyük üniversitesinde (Freie Universiteat Berlin – Humbolt Universiteat zu Berlin) yıllarca dersler vermiştir. Daha sonra Nürnberg-Erlangen Friedrich-Alexander Üniversitesi‘nde beş sene öğretim üyesi olarak çalışmıştır.

Dr. Yaltıraklı Berlin’in saygın psikoterapi enstitülerinden olan “Institut für Systemische Impulse und Ausbildung”da psikoterapi eğitimi alarak terapist olarak çalışmaya başlamış, ayrıca Almanya Sistemik Psikoterapistler çatı örgütü olan Systemische Gesellschaft (SG)’den de terapist olarak çalışma sertifikasını alarak sistemik çift ve birey terapisti ve danışmanı olarak çalışma hakkına sahip olmuştur.

Ayrıca ‘Berlin Felsefe Aksamları’ olarak tanınan etkinliği on üç senedir sürdürmekte olan Dr. Yaltıraklı özellikle bu seminerlerde anlam odaklı Logo terapi ve Varoluşçu Psikoterapinin felsefi geri planını temel alarak felsefeyi yaşama sokmayı, ondan sağlıklı bir ruh yapısı için gerekli olan ‘iyi yaşam’ anlayışını kazanmayı hedeflediği için Berlin’de büyük bir ilgiyle izlenmektedir. ‘Berlin Felsefe Akşamları’nın adeta bir ‘gurup terapisi’ne dönüşmesi birçok izleyiciyi kendine çekmiş ve olumlu eleştiriler almıştır. İlgi ve çalışma alanları: Metafizik, Ontoloji, Etik, Siyaset Felsefesi, Fenomenoloji.