Haliç... Kıyılarda Bir Gezinti...

(Nusret Karaca)

• Eminönü: Bizans döneminde Neorin Kapısı (Bahçe Kapısı) ve “Porto Drungarı” (Odun Kapısı) arasındaki liman bölgesidir. Sirkeci-Eminönü sahilinin tümüyle liman olduğu söylenir. Bizans döneminde “Eugeniu” adıyla bilinen semtin “Bahçekapısı” çevresindeki nüfusun çoğunluğunu o dönemde Museviler oluşturduğundan “Porto Judeca” adını almıştır. Türkler “Çıfıt Kapısı” adını vermişlerdir.
Osmanlı Dönemi’nde denizci ve tüccarlara hizmet veren bir merkez olan Eminönü'nün Cumhuriyet döneminde eski silueti ayakta kalabilmiştir. 1984-89 yılları arasındaki Haliç uygulamaları sırasında eski karakteri değişime uğramıştır.
• Unkapanı: Arapça “Kabban” adını taşıyan büyük terazilere verilen addan dolayı burası “KAPAN” olarak bilinirdi. Buraya buğday ve arpa yüklü gemiler yanaşırdı.
• Fatih: Bizans döneminde hem Yedikule-Aksaray ulaşımı hem de Bozdoğan Kemeri'ne su sağlama açısından önemli olan bu semt Haliç'i ve Marmara'yı gören bir alandı. Constantinus zamanında saraylar burada yoğunlaşmıştır. Fatih Sultan Mehmet fetihten sonra “Yanados”u (II. Gennadios) Rum Kiliseleri'nin başına getirmiş ve Havariyan Kilisesi'ne durumu bildirmiştir. Bu kilise harap hale gelince onun bulunduğu alana “Fatih Cami”sini yaptırmış cami ve çevresi önemli bir merkez haline gelmiştir.
• Zeyrek: Semtin adı Fatih'in baş müderrisi Molla Zeyrek'ten gelir (Uyanık-Zeki-Anlayışlı) 16. yy'da Fatih Mahallesi'ne bağlanmıştır.
• Karagümrük: İstanbul surlarının batısına yakın olan bu semtin adının Osmanlı döneminde Gümrük Eminliğinden geldiği söylenir. İstanbul şehrine girenler bu “eminlik”te kontrol ediliyordu. Semt Mihrimah Sultan Camii ve vakıflarıyla önem kazanmıştır.
• Cibali: Adını İstanbul'un fethi ırasında buradaki surlardan içeri giren Bursa Subaşısı Cebe Ali Bey'den almıştır. Cebe Ali Bey'in müritlerinin postlarını serip boydan boya Haliç'i geçtiği söylenir. Muammer Karaca'nın Başrolü'nü oynadığı sinema filmindeki “Cibali Karakolu”, Cibali Tekel Fabrikası yani şimdiki Kadir Has Üniversitesi ve Bulgar Kilisesi önemli yapıları arasındadır.
• Fener ve Balat(Saray): Batıda Bizans Karasuları ile güneyde Haliç arasında yer alan bu semtin eski nüfus yoğunluğu buradaki tersanenin Tuzla'ya taşınmasıyla azalmıştır. Fener Rum Patrikhanesi doğu Hıristiyanlarının dini merkezidir. Fener'de Rum aileleri Patrikhane civarlarında oturmaktadırlar. Bölgenin güney kısmı 1980 sonrası fiziksel değişimlere uğramıştır.
Balat, İstanbul'un Fethinden sonra kente gelen Makedonya Musevileri ile İspanya'dan göç edenlerin yerleştirildiği bir semttir. Semt denizcilerin, gemicilerin, hamalların toplanma yeriydi. Son yıllarda Karadeniz (Kastamonu) civarından güç dalgası almıştır.
Fener ve Balat ahşap ve cumbalı evleriyle çok özeldir. Fener adı semtteki fenerden, Balat adı ise “Balatiyon” ve “Balat Kapusu”ndan gelmektedir.
• Ayvansaray: Tekfur sarayından Haliç'e inen deniz ve karasularının birleştiği bölgedir. Adını “Blehama” yani “Büyükler Sarayı”ndan alır. Bu saray eyvanlı bir görünüme sahiptir.
• Defterdar: Kanuni Sultan Süleyman'ın defterdarı (Divanın mali işlere bakan üyesi) Nazlı Mahmut Çelebi'nin yaptırdığı camiden alan semtte güzel yalı ve saraylar yer alırdı. Bu semtte en önemli yapılar arasında “Feshane” önemli yer tutar (Osmanlı Dönemi Feshanesi ve Eski Sümerbank'ın bulunduğu yapı).
• Eyüp: 6. 7. yy'da Eyüp'ün kurulduğu arazinin suya indiği yerde II. Thedossius zamanında buraya bir manastır kurulmuştur. (Çevre görünümünden dolayı yeşil denilen Kosmidon adı verilmiştir.)
Eyüp'ün bu dönemlerde bulunduğu alan zengin bir bitki örtüsüyle kaplıydı. Şifa merkezi olarak önem kazanmıştı.
İstanbul'un Fethi'nden sonra Hz. Muhammed'in sahabelerinden Ebu Eyyub'a (Eyüp Sultan) ait olduğuna inanılan bir mezarın bulunduğu yerde inşa edilen Eyüp Sultan Camii ile çevresi önemli bir dini merkezdir.
Bu bölgeye ilk yerleşen Bursalı göçmenler ve Yörüklerdir. Piyerre-Loti kahvesi bu semttedir.
Eyüp (Kinigos=Av), eskiden av sahası olarak da bilinirdi.
• Alibeyköy: Eyüp ilçesine bağlı semt, tarihte mısır tarlaları ile bilinirdi. Adını Karesi Beyi Evrenos Gazi'nin oğlu Ali Bey'den almıştır. 30 yıl öncesine kadar bir sanayi merkeziydi. Zamanla bölgedeki fabrikalar başka yerlere taşındı ya da kapatıldı.
• Silahtarağa: Adını Alibeyköy'de kurulan Şazeli Tekkesi'ndeki Silahtar Ağa'dan almıştır. (Seyfeddün Dede Sülalesi'nden)
1209/1783-III. Selim'in silahtarıdır (Abdullah Ağa)
Kayıt: 18. yy Osmanlı Tekke Listeleri - Kentim / İST.
Buradaki Santral şehrin elektrik ihtiyacını karşılıyordu. (Şimdiki Santralistanbul ve Bilgi Üniversitesi Kampüsünün kurulduğu alan - bina)
• Kâğıthane: Bu bölge Marmara Denizi’ni Karadeniz'le birleştiren ve Avrupa ile Asya kıtalarını birbirinden ayıran önemli bir dereye sahiptir.
III. Ahmet döneminin Lale Devri ile görkemli bir yaşama sahne olan Kâğıthane, Avarlar'ın İstanbul’u kuşatması sırasında (7. yy) yerleştiği yerdir. Tarihçiler burada kâğıt değirmeninin ve Kâğıthane'nin bulunduğunu bugünkü adının oradan geldiğini belirtirler.
Bir dönem Askeri Kışla'nın da yer aldığı ve Bulgar Göçmenlerinin geçici iskân yeri olan Kâğıthane yapılan çalışmalar ile yeniden güzel görünümüne kavuşmak üzeredir. Bölgede çok sayıda tarihi eser vardır. (Sünnet Köprüsü, III. Murat Çeşmesi, Poligon Sarayı, Sadabad, İmrahor Kasrı)
• Sütlüce: Haliç'te ilk Türk-Müslüman yerleşme yeridir. 16-19. yy arası sarayları ve mesire yerleriyle ünlüdür.
Mezbaha'nın bulunduğu büyük yapının yerinde bir kültür merkezi yükseliyor. Sütlüce adını Süt Manastırı'ndan almıştır. (Sütlüçeşme)
• Halıcıoğlu: 17. yy Erzincan’ın Eğin ve Kemah ilçelerinden yirmi Ermeni ailenin göçüyle kurulmuştur. Bölge, Halıcıoğlu Camii (III. Selim'in annesi Mihrişah Sultan tarafından yaptırılmıştır) ve Şark Kahvesi ile tanınırdı.
Şark Kahvesi Okmeydanı'nda (Haliç'e yüksekten bakan bir yerleşim alanıdır.) bölge içinde Humbaracılar Kışlası ve Mühendishane-i Berr-i Hümayun, Hendese Mektepleri ve hayır kurumları bulunuyordu.
• Hasköy: Eski halkı; Türkler, Rumlar, Yahudiler ve Ortodoks Mezhebine bağlı Ermenilerden oluşuyordu. İsrail'in kurulmasından sonra Yahudiler semtten ayrılmışlardır. Kırmızı Minare, Hacı Şaban Camisi, Kuşkonmaz Camisi, Ayasporaskevi Kilisesi, Rahmi Koç Müzesi, (Lengerhane), Şirketi Hayriye Tersanesi (Şimdi orası da müze) Hasköy'den akılda kalan yapılardan bazılarıdır.
• Aynalıkavak: Haliç kıyılarını yıllarca süsleyen Aynalıkavak Kasrı’ndan adını almış bir semttir. (Bu saray Tersane Sarayı) adı ile anılır (I. Ahmet döneminde yapıldığı sanılır.) Evliya Çelebi'ye göre kasrın bulunduğu alanda Bizans döneminde büyük bir bağ ve koru varmış. Adını III. Ahmet'e Venedik'ten gönderilen ve saraya yerleştirilen aynalardan almıştır. (Kavak uzunluğunda aynalar).
Kasımpaşa: Haliç'in kuzey doğu kıyısında, Beyoğlu İlçesi sınırlarında İstanbul'un en eski yerleşmelerindendir.
İstanbul'un Fethi sırasında Fatih, gemilerini, Haliç'e buradan indirmiştir. Çok sayıda tarihi yapıya sahip olan bu semt içerisinde Kulaksız, Piyalepaşa, Kaptanpaşa, Sururi, Bedrettin, Keçeci Piri gibi mahalleler bulunmaktadır.
Büyük Kasımpaşa yangını semti yok etmiş, semt atıl bir hal almıştır.
Son yıllarda Haliç'in temizlenmesi ve imar çalışmaları Kasım Paşa'ya yeni bir çehre kazandırmıştır.
Semt adını Kanuni zamanında bölgenin imarıyla görevlendirilen Kasımpaşa'dan almıştır.
• Beyoğlu: Haliç'in kuzeyinde Kasımpaşa'nın batısı ve Dolmabahçe(Gazhane) arasında kalan bir ilçedir.
Bizans döneminde yerleşim alanı olmayan bu bölgeye, karşı yaka ötesi anlamına gelen PERA yani PERAN BAĞLARI deniliyordu. Türkler ise buraya BEYOĞLU adını vermişlerdir.
Rivayete göre Fatih zamanında Pontus prenslerinden Aleksios Kommen İslâmiyet’i kabul etmiş ve burada oturmuştur. Ancak burada oturanın Kanuni zamanında Venedik elçisi Andre Giritti'nin oğlu Luigi Giritti olduğu da söylenmekte ve Türklerin bu kişiye “Bey oğlu” adını verdikleri rivayet edilmektedir. Pera adı 1925'lerden sonra artık kullanılmamıştır. (Kanuni'nin yazışmalarında Beyoğlu adı kullanıldığı da tarihçiler tarafından belirtilir.) Galata'daki elçilikler 1492'den sonra Beyoğlu'na taşınmıştır.
Pera: geçit anlamına da gelir.
13. yy'da Galata, Cenevizli tüccarların yönetimine verilince bölge önemli ticaret merkezi hâlini almıştır.
Feshane'nin açılmasıyla 19. yy'da demiryolu, tünel, tramvay olanaklarına kavuştu. Beyoğlu, yerli ve yabancı turistlerin en uğrak yeridir. Sanat-kültür etkinlikleri ile kentin can damarı ve en gözde semtlerinden biridir.
• Galata: Haliç'in asıl kentten ayrıldığı bölüme; karşıda anlamına gelen PERAN'dan sonra, Cenevizlilerce Galata denmiştir. Grekçe'de süt anlamına gelen “Gala”nın “Galaktos”tan geldiğini düşünen araştırmacıların bu düşüncesini Evliya Çelebi'de doğrular. Bazı araştırmacılar da semtin adının İtalyanca'da Calata'dan(Eğimli alan) geldiğini belirtirler.
Galata  Lezzetli süt Galas Latinleri (Galata). Semtte 1348 yılında Cenevizliler tarafından yapılan bir kule bulunmaktadır.
Karaköy: KARAKÖY'den adını alan bu semtte KARAİ MUSEVİLERİ oturuyordu. Galata Karaköy arasında ŞİŞHANE yokuşu bulunmaktadır.(*)
..
(*)Nusret Karaca 'BEN HALİÇ' İSTANBULUM DİZİSİ...2010 AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ PROJESİ YAYINLARI