Seferler ve zaferler sonunda Timur'un şöhreti bütün dünyaya yayıldı, asırlarca bir dehşet siması ve efsanesi bir kahraman olarak yaşadı. Fakat o, Barthold'un ifade ettiği gibi sadece "bir eşkiya çetesi reisi" veya "ele geçirdiği şehirleri yakıp-yıkan, insan kellelerinden minareler diktiren bir asker” mi idi ?

Timur'un herkesi ürküten seferlerinden sonra, ülke içinde düzen sağlanmış, ülkenin çeşitli bölgelerinde mirzaların hüküm sürmeleri, geçmişin yaralarının sarılmasını kolaylaştırmıştı. Bu idareciler hakim oldukları bölgeleri bayındır bir hale getirmek ve refahı sağlayabilmek için zirai ve iktisadi hayatın sağlam temellere dayanması ve istikrarın sağlanması gerektiğinin farkında idiler. Timur, ticaretin devlet hazinesi için en büyük gelir kaynağı olduğunu da anlamıştı. Başkent Semerkand'da pek çok çarşı ve dokuma imalathanesi bulunuyor, şehir özellikle baharat ticaretine merkezlik ediyordu. Clavijo’ya göre İskenderiye çarşılarında bile bunların eşini bulmak mümkün değildi. Yine İspanyol elçisine göne Timur, başkentini dünyanın en mükemmel şehri yapmak için ticareti daima teşvik etmişti.

Semerkand'ın başkent seçilmesinin ardından o, burasının imarına çok önem vermiş, ele geçirdiği ülkelerden getirttiği usta, sanatkâr ve bilimadamlarını buraya yerleştirmiş, bunun sonucunda kitap ressamlığı ve astronomide büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Öyle ki herkeste mesleğinde en büyük olma arzusu yaygın bir hal almıştı. Dolayısı ile Timur devrindeki seferler ve zaferler, çekilen zahmet ve ızdırap neye yaramıştır diye sorulacak olursa, verilecek cevap, Timurlu Rönesansının doğması olacaktır ki, bu devir Türk kültürüne, insanlığa ve dünya medeniyetine önemli bir katkı olarak kabul edilmelidir.

İsmail AKA