1. #1

    Üyelik tarihi
    25.Kasım.2007
    Yaş
    32
    Mesajlar
    36


    Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde 2 bin 500 yıl önce çölün altında yapılan ve uzunluğuyla Çin Seddi’ne eş tutulan Karız Kanalları görenleri hayrete düşürüyor. İşte binlerce yıl öncenin teknik şahaseri Karız kanalları Tanrı Dağı’nın eriyen karları ile yeraltındaki su kaynaklarını birleştirerek yerleşim alanlarına taşımak amacıyla inşa edilen Karız Kanalları, 5 bin kilometre uzunluğuyla 6 bin kilometre olduğu tahmin edilen Çin Seddi’ne adeta meydan okuyor. Sincan’ın üzümleriyle ünlü Turfan’daki Karız Kanalları, Çin Seddi ve doğudaki Büyük Kanal ile birlikte Çin’in 3. harikası olarak adlandırılıyor.

    2 bin 500 yıl önce sadece yerçekimi kullanılarak çalışması sağlanan Karız Kanalları, 60 kilometre uzaktaki kurak Turfan bölgesini bereketli vaha haline getirmiş. Kanalları ziyarete gelen turistler rehberlere, o dönemde bu kadar muhteşem bir sistemin nasıl inşa edildiğini soruyor. Hâlâ sorunsuz bir şekilde çalışan Karız kanalları, Turfan vahasına her yıl yaklaşık 200 milyon metreküp su taşıyor. Bundan dolayı kanallar, Turfan için hayat kaynağı olmaya devam ediyor.

    Karız kanallarının her birinde dik kuyular, yeraltı kanalı, yer üstü kanalı ve barajlar bulunuyor. Yeraltı kanalları, bazen birkaç kilometre, bazen de onlarca kilometre uzunluğunda olabiliyor. Yeraltı kanalları inşa edilirken işçiler, havalandırma sağlamak ve kazılan çamurları boşaltmak için 20-30 metre aralıkla dik kuyular açmış. Barajlar ise su miktarını ayarlayan su deposu işlevini yerine getiriyor. Turistler bu muhteşem mimari eseri görmek için şimdilerde Turfan’a akın ediyor. Yerli ve yabancı turistler hem Karız’ları geziyor hem de bal tatlısı üzümüyle ünlü Turfan’ın temiz havasını soluyor. Turistler için Turfan’da Karız Kanalları’nı tanıtan özel bir müze de kurulmuş. Turfan bölgesinde toplam uzunluğu 5 bin kilometreyi geçen binden fazla Karız Kanalı bulunduğu tespit edilmiş.

    Kanallar, sıcaklığın 40 dereceye vardığı Turfan’a kadar kar suyunu buharlaşmadan taşıyabilecek yapıda inşa edilmiş. Tanrı Dağı’nın eteğinden 110 metre derinliğinde başlayan kanallar Turfan’a geldiğinde derinliği 10 metreye kadar düşüyor. O zamanda bu ölçümlün nasıl yapıldığı henüz aydınlatılamadı.

    En çok 1.5 metre yüksekliğinde kazılan tünellerde işçilerin ancak oturarak çalıştığı biliniyor. Bugünlerde bölgeye ziyaret eden turistlere bu çalışma yöntemi orjinaline uygun olarak yapılan mankenlerle gösteriliyor. Turistler buraları gezerken kanalların içinde bol bol hatıra fotoğrafı çektiriyor ve buz gibi temiz olan suya ellerini sokuyor. Turistler burayı gezdikten ve sonra evlerini hem lokanta hem de dinlenme yeri olarak kendilerine açan Uygur aileleri ve diğer yerleri ziyaret ediyor

  2. #2

    Üyelik tarihi
    18.Nisan.2007
    Yaş
    32
    Mesajlar
    374






    Fazla da resmi yok..
    Batılılar geldiklerinde ellerinde incil,bizim elimizde ise topraklarımız vardı.Bizlere gözlerimizi kapatarak dua etmeyi öğrettiler.Gözlerimizi açtığımızda ise bizim elimizde incil onların ellerin topraklarmız vardı..

  3. #3

    Üyelik tarihi
    10.Ocak.2008
    Yaş
    47
    Mesajlar
    67

    Karız Kanalları Türkler'in bir şahaseridir.Bu yazı
    Kod:
    www.turkcesi.net
    sitesinden alınmıştır. Değerli akademisyen Fuat Tok Bey'in sitesidir.Ziyaret etmenizi ve üye olmanızı öneririm.

    Şu anda Çin Halk Cumhuriyeti işgali altında bulunan Doğu Türksitan; 1.828.418 km2 alanıyla Dünyanın en verimli Petrol,maden ve Tarım havzasına sahip atayurdumuz.Coğrafi bilgisini yoklayanlar haklı olarak bu bölgenin kıraç ve çöl iklimine sahip olduğundan tarıma elverişsiz olduğunu söyleyeceklerdir.

    İşte burda karşımıza KARIZ çıkıyor.

    KARIZ-KEHRİZ:Yeraltı su Kanalı.Bu gün hala kullanılan, Asya’da 2500 yıllık uygarlık harikası olan Karız, yerin 110 metre altında ve 5 bin kilometre uzunluğunda olup, Tanrı Dağları’ndan Turfan şehrine su getirmek amacıyla Uygur Türkleri tarafından yapılmış.

    Orta Asya’da bulunan antik uygarlık harikası olan Karız su kanalları, Tanrı Dağları’ndan ve yeraltı kaynaklarından Turfan’a su getiren, çölün altında 110 metre derinlikte ve toplam 5 bin kilometre uzunluğundaki yeraltı su tüneli, Türklerin yaratıcılığını özetliyor.Karız, deniz seviyesinin altında kalan tarım alanlarına, köylere ve yerleşim merkezlerine suyu taşımaya yarayan yatay ve düşey teraltı su tenelleri-galarileridir. Bu kanalları yaklaşık 100 metre yeraltında konumlandırmanın amacı, güzergahın geçtiği çölde ortalama +40 derecenin bulunduğu hava koşulları düşünülerek, sızıntı ve buharlaşmadan kaynaklanan su kayıplarını azalmaktır. Bir karız tamamen yer çekimi kuvveti ile işlemektedir. Bu şekilde tasarlanıp, keni içindeki eğim dikkate alınarak suyun doğal eğimi ve akar kotu, iki karız arasında eğim hesabı ile yapılmış olup, pompa gereksinimini ortadan kaldırmıştır. Örneğin: Turfan’a bağlı Piçan ile Dalankariz ilçeleri arasındaki karız uzunluğu 8 km. olup, 190 adet kuyu bulunmaktadır. Kuyular arasındaki kot farkından anlaşılacağı gibi, karız içinde suyun doğal akar eğimi en az %1’dir. Bu eğim ise, kot ve koordinatlı topoğrafya hesapları ve Ölçme Bilgisi-Jeodezi- uygulama tekniği açısından oldukça idealdir. Suyun kaynağı ile son noktası arasındaki uzaklığın 5 bin km. olduğunu görünce, Karız yeraltı su kanallarının 2500 yıl önceki bilgi ve teknoloji ile kusursuz yapımı ve de bu gün hala önemli bir bölümünün kullanılır olması, bir uygarlık harikası olarak tanımlanmakta...

    Şu anda Çin Hükümeti KARIZ'ların varlığından yeni haberdar olup tekrar hayata kazandılıması ve Turizm alanında kullanılması için çok büyük meblağlarda para harcamaktadır

    UYGUR KARIZLARINA YOLCULUK

    Dursun ÖZDEN

    Araştırmacı-gezgin Dursun Özden; gittiği onlarca ülkede ve Anadolu’da, kaybolan etnik kültürleri araştırıyor.

    Son olarak Çin Halk Cumhuriyeti ve Sinciang-Uygur Özerk Bölgesi’ne yaptığı gezi kapsamında; Orta Asya’da birlikte yaşama kültürünü ve kolektif bir iradenin ürünü olan Uygur uygarlığını araştırdı. Farsça kökenli bir sözcük olan Karız: Yer altı su yolu, iz, lağam” anlamına gelmektedir. 2500 yıl önce Orta Asya’da, Türkler tarafından yapılan ve “Bir Uygarlık Harikası” olarak adlandırılan, Turfan havzasındaki “Karız” yer altı su kanalları sistemini ve “Antik Yarnaz Kenti”ni inceleyen Özden, Asya ve Türk tarihine bir ışık tuttu. Ata yurdu Asya’dan, Ana vatan Anadolu’ya uzanan ve tüm anakaraları kapsayan “Türk Kültürü”nün izlerini sürdü. Tanrı Dağları’ndan başlayıp Turfan havzasına uzanan, Taklamakan Çölü’nün 110 metre altında ve toplam 5100 kilometre uzunluğundaki Karızlar, yer altındaki Çin Seddi olarak tanımlanıyor. Çin’deki ikinci teknoloji harikası olarak vurgulanıyor.

    İnsanlığın yarattığı en eski uygarlık miraslarından biri olan Karızlar; Batı merkezli araştırmacıların ve tarihçilerin, Asya Kültürü üzerine yaptığı standart ve stratejik yalanlarını, saptırmalarını ve küresel tezlerini çürütüyor.

    Bu bulgular Türklerin; kara kıl çadırlarda yaşayan, göçebe, çoban, cengaver, barbar, cahil, geri ve ilkel topluluklar olmadığını gösteriyor. Aksine, daha Batı’da kent devletleri yokken Uygur Türklerinin; yerleşik kent kültüründe, İpek Yolu üzerindeki ticarette, sanatta ve ziraatçılıkta ileri deneyimlere sahip oldukları ortaya çıktı. Rus, Çin, Uygur, Türk ve bazı Barılı bilim adamlarının son dönem çalışmaları sonunda; Asya halklarının tüm farklılıklarına karşın, Batı’dan daha eski ve köklü uygarlıklara sahip oldukları, köklü ve sürekli devlet geleneği, güçlü kolektif irade ve Karız gerçeğinde somutlanan “birlikte yaşama kültürü”nü özümsedikleri belgeleniyor.

    Çin-Sinciang Bölgesi dışında İran, Azerbaycan, Umman, Suriye, Latin Amerika, Kuzey Amerika ve Anadolu (Van, Hasankeyf, Urfa, Kemaliye, Gümüşhane, Bayburt, Tarsus, Niğde, Ulukışla, Konya, Karaman, Erzurum, Tokat, Malatya, Antalya, Bergama ve Tekirdağ) ’da da Karız-Keriz-Kekhizler bulunmaktadır.

    Sinciang-Uygur Özerk Cumhuriyeti topraklarında bulunan Turfan, Kumul, Hami ve Toksun bölgelerindeki tarihi Karız yer altı su kanalları hala çalışıyor. Taklamakan Çölü’nün ortasındaki bu yeşil havzalara Karız su kanalları yaşam veriyor. Binlerce yıldır süren ileri ziraat uygulaması, yerleşik yaşam kaynağı. Karızların yapılış ve bu güne gelişi ise, bir teknoloji harikası. Özellikle o dönemin koşullarında, kazma tekniği ve yer altında yön bulma yöntemleri, bu işin gizemini ve uygarlık harikası özelliğini vurguluyor. Karız sularının getirilmesi, paylaşımı ve korunması, bir özgün üretim ilişkisini, bir kolektif yaşam kültürünü oluşturuyor. Arap harfleriyle yazan ve Uygur Türkçesi’yle anlaşan Müslüman Karızcılar, modern camilerde ibadet yapıyor ve kendi Ata gelenek ve göreneklerini sürdürüyor. Bölgede yaşayan Uygurlar, Kazaklar, Dangxianglar, Kırgızlar, Salalar, Tatarlar, Özbekler, Xibolar, Ruslar ve Çinliler; Müslüman, Budist, Hıristiyan ve öteki inanca mensup komşularıyla gül gibi geçiniyorlar. Bölgede yaşayan tüm halklar düğün, bayram, ölüm, hasat, üretim ve yaşamın her alanında dayanışma içindeler. Bölgede en köklü kültüre sahip olan Uygur Türkleri, 13 milyon nüfusu ile birlikte yaşamın mayası özelliğinde.
    Uygurların kullandıkları sözcük ve deyimlerin çoğu Anadolu Türkçesi olup, anlaşılıyor. Karızcı Uygurlar, kız çocukları doğduğunda isimlerini sonuna “gül” eki koyuyorlar. Badegül, Arzugül, Ayşegül...gibi. Erkek çocuklara ise “can” eki konuyor. Tursuncan, Mehmetcan, Alican...gibi. Uygurlar, haftalık iş ve dost toplantılarına “cem” diyorlar. Cem sonrası, sokak ve caddelerde kurulan açık hava lokantalarındaki sazlı-sözlü eğlence toplantılarında Ejderha dansı, Şaman dansı yapıyor ve Semah dönüyorlar. Anadolu’daki Bektaşi kültürünün kaynağı, Orta Asya mı? Ayrıca, Bayburt ve Gümüşhane Karız-Kehrizlerini inceleyen ünlü İtalyan gezgin Marco Polo, Uygur Karızlarını görünce oldukça etkilenmişti. Uygurların yıllardır yedikleri hamurdan ince ip şeklinde kesilerek yapılan erişteden esinlenip, ülkesine döndüğünde İtalyanların meşhur spagetti makarna yemeğinin kaynağı da burasıdır.

    Asya’nın merkezi de burada. Sinciang Bölgesi’ndeki Yunfinşan kasabasında bulunan bir yerin, Asya’nın coğrafi merkezi olduğu, ve (x,y,z) koordinatlarının (0) olduğu bilinmektedir. Burada, Türkiye başta olmak üzere, tüm Asya ülkelerinin anıtı bulunmaktadır. Ayrıca, Lübnan’da bulunan Lüt Gölü’nden sonra, dünyanın en büyük ve en derin kara parçası olan ve Çin’in en büyük tuz gereksinimini karşılayan Ay Gölü-Ateş Gölü (-154 m) çevresinde, Ağustos ortalarında (+83) sıcaklık olmaktadır. Bir yarımadayı andıran Antik Yarnaz Kenti ise, MÖ 460’da yapılmış olup, Turfan havzasında ve İpek Yolu üzerinde, mimari dokusu ve kentsel yaşam özellikleri bakımından özgün olup, araştırmacılara kaynak teşkil etmektedir. Turfan’da bulunan Süleyman Şah ve Tursun Han Medresesi görülmeye değer tarihi güzellikte olup, Turfan’ın kuzey batısında bulunan Karız Müzesi; üzüm bağları, dut ağaçları, sebze ve meyvelerin arasında tam bir cennet görünümündedir. Geleneksel giysileri içinde “hoş hoş” gülen Karızcı Uygur güzeli badem gözlü Badegül’ün elinden soğuk üzüm suyu, Kazak Türklerinin yaşadığı Altay Dağı’nda beslenen atların sütünden yapılan kımız ya da karız şarabı içmek, unutulmayan bir nostaljiye dönüşür... Adı Ankaracan olan 7 yaşındaki “Son Karızcı” çocuğun sattığı hediyelik eşyalardan da almayı unutmayın...
    Bir yanda 5565 metre yüksekliğindeki karla kaplı Tanrı Dağları, diğer yanda +48 derecede ve çöl koşullarında Karız sularıyla erken-turfanda(Turfan adı buradan gelmektedir) beslenen sebze ve meyvelerin dayanıklılığı, besin değeri, mineral zenginliği, bereketi ve insanlara bir yaşam sunması açısından daha bir önem kazanıyor. Kullanılan Karızların sayısı 1950’de 1800 iken, günümüzde 600’e kadar düşmüştür. Bölgede yaptığım araştırmalar sırasında, her yıl 23 Karız kanalının yok olduğunu vurgulayan uzmanlar ve üreticiler endişelerini dile getirdi. Giderek yok olan Karızları kurtarma ve yaşatma çalışmaları için Çin Merkezi Hükümeti, Turfan Karız Araştırma Enstitüsü’ne 8 milyon dolarlık bir ödenek göndermiş. Oldukça yetersiz. İnsanlığın ortak mirası olan Karızların kurtarılması için, UNESCO’ya bağlı Dünya Miras Şehirleri Organizasyonu (OWHC) ve Avrasya Miras Şehirleri Koordinatörlüğü devreye girmeli ve Turfan Bölgesi Karızlarını kurtarma projelerine destek olmalıdır. Eğer önlem alınmaz ise, 25 yıl sonra Turfan Karızları tarihe gömülecektir.

    Öte yandan, 1991’de başlayıp 2000’de sonuçlanan ve bilim adamlarından Çinli Türkolog Prof. Dr. Zhang Dingjing, araştırmacı David Levis Wiliams, arkeolog Jean Paul Roux ve bazı Rus antropologların araştırmaları neticesinde; Orta Asya’da uygarlık yaratan Türklerin tarihi ve zengin kültürel yaşamı hakkındaki yeni başka belgeler de bulundu. Tanrı Dağları’nın batısında, Kırgızistan topraklarında bulunan Tarkana Vadisi’ndeki Saymalıtaş kaya resimleri bunlardan biri. Deniz seviyesinden 3500 metre yükseklikte, MÖ 5000’de Şaman (Kam) Türkler tarafından yapıldığı belgelenen kaya resimleri, insanlık tarihine ışık tutuyor. Bu resimlerde; Şaman inancına özgün figürler, çift geyik tarafından çekilen tekerlekli araba, Büyük Ayı Takım Yıldızı, Kam dansı yapan şifacı Şaman Ana, Gök Tanrıya yakaran kuyruklu insanlar, yılan başlı gamalı haç, çeşitli hayvan figürleri, cinsel öğeler, uzay haritası, avcılık, hayvancılık ve tarımla uğraşan insanlar ve başka yüzlerce resimden oluşan desenler, bu döneme ışık tutmaktadır. Bu kaynak bulgular; Pekin, Urumçi, Turfan, Kaşgar, Semerkant, Almatı, Bişkek, Aşkabat ve Bakü müzelerinde sergilenen tarihi bulguların yanı sıra; Çin Uygarlık Tarihi, Manas Destanı, Orhun Yazıtları, Dede Korkut Kitabesi ve Göktürk Tarihi gibi kaynaklardaki bilgi ve belgelerle örtüşüyor. Kökü binlerce yıl eskilere dayanan ve tarihi zengin mirasımız olan “Türk Kültürü” doğru algılanmalıdır.

    Aslında olay şudur: “Türk” sözcüğünü; yalnızca bir ulusun, bir ırkın ve bir halkın adı olarak algılamak yerine, MÖ 13 bin yıl eskilere-kökü tarihin derinliklerine dayanan zengin bir kültürün ve yaşam biçiminin adı. Tüm farklılıklara karşın sevgi ve barış içinde birlikte kardeşçe yaşama kültürü, yani “Türk Kültürü” olarak adlandırmak daha nesneldir. “Türk” olan değil yalnızca, “Türküm” diyen ve kendini böyle tanımlayan zenginliktir. Kemal Atatürk’ün şu veciz sözü bu tanımı pekiştirmektedir: “Ne mutlu Türküm diyene! ”

    Çinliler, Türkleri çok seviyor ve Türk tarihine önem veriyor. 35 milyon nüfuslu Uygur Bölgesi’nde en çok satan kitaplardan biri de, emekli bir kurmay albayın yazdığı “Büyük Türk Mustafa Kemal Atatürk” kitabıdır. 1935’de Uzun Yürüyüşü başlatan Mao Ze Tung, kendisini “Çin’in Atatük’ü” olarak tanımlamıştı. 56 etnik kültüre mensup halkın yaşadığı ve 1,3 miyar nüfusu bulanan Çin’de, okullarda 8. ve 9. sınıfların okuduğu “Yakın Çağ Tarihi” adlı ders kitabında; “Atatürk, Kuvayı Milliye Harekatı ve Cumhuriyet Devrimleri” 12 sayfa renkli olarak öğretiliyor.

    Bizim tarihçilerimiz de Türk tarihine Avrupa merkezli bakmaktadırlar. Hele en “Türkçü” olanlar, daha Batı merkezlidir. Olaylara ve tarihi gerçeklere ayrılıkçı, kafatasçı, ırkçı, şöven ya da kökten-dinci bakmaktadırlar. Çünkü onlar Türkçülüğü, Batı’nın tanımladığı, görmek istediği gibi anlamışlardır. Tarih kitaplarında da bu yönde eğitim verilmektedir. “Türkçü”lükleri, daha çok eski Türk kavimlerinin cengaverliğine methiyelerle sınırlıdır. Hatta, o cengaverliğin arkasındaki devlet ve ordu örgütlenmesini, zengin kültürel uygar dokuyu ve ekonomik temeli bile araştırma ve açıklama eğiliminde değillerdir. Bu nedenle cengaverlik Türk’e, uygarlık ise Batı’ya bırakılmıştır. Bu paylaşımın kökeni de aslında Batı’dır.

    Uygurları, “Orta Asya’nın Kürtleri” olarak gören Batı’nın oyunlarına gelmemek gerek. Bu bağlamda, Batı destekli “Doğu Türkistan”ı fethetme(!) eylemleri yerine, “Doğu Türkistan” olarak adlandırılan Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı 35 milyon insanın yaşadığı Sinciang-Uygur Özerk Bölgesi’nde bulunan ve zengin Türk Kültürü ve Uygur Uygarlığına sahip çıkmak, Türk kültürel mirasına hizmet açısından daha bir uygar insan-toplum davranış örneği değil mi?
    Orta Asya’da yaşayan Uygur Türkleri ve öteki halklar; bölgelerinde ve tüm dünyada savaş, terör, kavga, açlık, yoksulluk, doğal felaketler, baskı ve ölüm istemiyor. Tüm farklılıklarına karşın, tarihten gelen binlerce yıllık “birlikte yaşama kültürü” ortak paydasında; sevgi, dayanışma, kardeşlik ve barış içinde yaşamak ve dünyanın nimetlerini adilane paylaşmak istiyorlar...

    Hakları, özgürlükleri ve sorumlulukları olan bir insan, bir yurttaş bilinciyle...

    Uygarlıkların beşliği Avrasya; buradan bakınca doğu, oradan bakınca batı...

    Avrasya kültürü ışığında, Asya tarihi yeniden yazılmalı

  4. #4
    ilteriş - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.Nisan.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    6,777

    Belgeseller bölmümüzde filmide varmış. Tıklayınız.
    YAZILI KAĞIDI HAZIRLAMAK NE KADAR ZAMANINIZI ALIYOR? Soru Bankamızı ziyaret etmek için tıklayınız.
    DOSYA İNDİRMEKTE SIKINTI MI YAŞIYORSUNUZ?
    FORUMA DESTEK OLMAK MI İSTİYORSUNUZ?
    ALTIN ÜYE OLUN.
    AYRINTILI BİLGİ İÇİN TIKLAYINIZ.


    Ölmek yenilmek değil yüceltmektir şanını

Benzer Konular

  1. Dünyadaki İlk Aspirin
    Konu Sahibi OsmanGazi Forum Bunları Biliyor muydunuz?
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 08.Şubat.2011, 19:20
  2. Cin Seddi
    Konu Sahibi çubuk prenses Forum Çöp Kutusuu
    Cevap: 6
    Son Mesaj : 19.Haziran.2008, 15:36
  3. Ynt: Dünyadaki İkinci Çin Seddi Yerin Altında
    Konu Sahibi abdullahkarataş Forum Çöp Kutusuu
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 30.Ocak.2008, 15:13
  4. Dünyadaki İlk Çevre Nizamnamesi
    Konu Sahibi ziberkan Forum Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Araştırmalar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 10.Aralık.2007, 15:52
  5. Çin Seddi
    Konu Sahibi çubuk prenses Forum Bahçe-Kantin
    Cevap: 4
    Son Mesaj : 27.Ağustos.2007, 23:31

Bu Konu için Etiketler

Giriş

Giriş