1. #1
    ilteriş - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.Nisan.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    6,777


    MAYALAR

    Mayalar M.S. 300’lü yıllarda imparatorluklarını kurmuş olan bir Orta Amerika toplumudur. Paleolitik çağ (yontma taş devri) teknolojisine dayanan, tekerleği bile tanımayan Maya Uygarlığı, yaşadıkları bölgeyi anıtmezarlar, görkemli tapınaklar ve gözlemevleriyle süslemiştir. Mayalar, gezegenimizin hiçten bir uygarlık kuran, geçmişi pek çok bilinmeyenle dolu, astronomi üzerine geniş bilgiye sahip gizemli ırklarından biridir.

    133 yıl önce, John L. Stephens ve Frederic Catherwood, ilk keşiflerini Honduras’ta Kopan Köyünün yakınlarında, büyük zorluklarla yaptılar. İki yıl sonra yeni bir keşifte bulunarak bunun hakkında bir kitap yayınladılar. Bu kitap dünyada büyük yankılar yaptı, çünkü Amerika’da o güne kadar bilinmeyen bir uygarlık keşfedilmişti. Ve bu keşfin belki de en önemli yanı, Mayaların İspanyol istilasından önceki zamanlarda akıllara durgunluk verecek bir seviyeye erişmiş olmasıydı.

    Güney Amerika’nın en çarpıcı özellikler taşıyan medeniyetlerinden biriydi MAYA. Maya uygarlığı en parlak döneminde yani 987 ve 1511 yılları arasında Guetamala’dan Meksika’ya kadar yayılmıştı. Mayalar henüz tekerleği bile tanımıyorlardı ama geride zamanımıza kadar gelen inanılmaz derecede yüksek seviyede bir uygarlık bırakmışlardı. Mayalar astronomide , matematikte , tıpta , eczacılıkta, fizik ve kimyada şaşırtıcı ilerlemeler kaydetmişlerdi. Kendi çağlarında yapmış oldukları gözlemevleri 18.yüzyıldaki Paris gözlemevlerinden daha mükemmeldi.

    Günümüz bilim adamlarının büyücü olarak nitelendirdikleri İnka ve Maya operatörlerinin yaptıkları beyin ameliyatlarında aldıkları sonuçlara bu günkü tıp ancak erişebilmektedir. Trefinasyon adı verilen bu beyin ameliyatı , kafatasında belirli bir yerde dört köşe veya yuvarlak bir kapak açılması, beyin üzerinde gereken operasyonun yapılmasından sonra yeniden kapatılmasından ibaretti. Kafatasının özellikle tepe kısmında ağrı duymayan bir bölge bulunduğundan birkaç saat kadar süren ameliyat sırasında kişiye herhangi bir uyuşturucu madde vermeye bile gerek kalmıyordu.

    Mayaların astronomi alanındaki başarılarını ve bilgilerini ispatlayan en ünlü örnek Maya Takvimidir. Bu takvim Dünya ve Venüs’le ilgilidir. Maya rahipleri ince ve kusursuz hesaplara dayanan bu takvim sayesinde Venüs gezegenindeki bir yıllık süreyi ve Dünyamızdaki yıl için vardıkları gün sayısı ise 365,2420 idi. Bu gün kabul edilen gün sayısı 365,2422’dir. Maya astronomlarının bir çalışması da ay takvimini çıkarmış olmalarıydı.

    Sıfırı ilk defa yaratan ve hesaplarında sık sık kullanan Mayalar matematiğe karşı bir çeşit tutku duyuyorlardı. Bazı hesapları 64 milyonu , bazıları da 400 milyonu kapsıyor ve bütün bu hesaplar Venüs yılını , Dünya yılını hatta Ay yılını ve TZOLKİN diye adlandırılan 20 şer günlük 13 ayı olan Kutsal Yılı ölçmek için kullanılıyordu.

    Mayalar zamanı devirlere ayırmışlardı. 7200 günlük, 144,000 günlük ve 64 milyon yıllık devirler gibi. Rakamlar Maya toplumu için dini ve bilimsel bir önem taşıyordu. Gezegen hesaplarından tapınakların inşasına kadar takvim her şeyin ölçüsüydü. Tapınakların inşası, yapılacağı yerin seçimi, binanın yüksekliği takvimin incelenmesinden elde edilen sonuçlara göre , belirli bir tarihte ve yerde yapılıyordu.

    Bu astronomik takvim Maya uygarlığının sosyal, kültürel ve dinsel yaşantısını yönetiyordu. Astronomi ise temel bir ölçü olmuştu. Ama neden Maya toplumuyla uzay arasında böyle bir bağlantı vardı?

    Tekrarlanan sembol gökyüzünden uçarak gelen , insanlara bilgi ve barış getiren , görev süresi sona erdiğinde ise yeniden geri döneceğini vaat ederek , uçan gemisiyle göklerde uzaklaşıp kaybolan Tanrı motifidir.

    Meksika yerlileri Toltekler ve Mayaların benzer türdeki bir başka Tanrısı da Uçan Yılan KUKULKAN ya da KUETZALKOLT idi Efsaneye göre Kukulkan 19 arkadaşı ile birlikte Yucatan’a gelmiş, burada on yıl yaşamıştı. İnsanlara uygarlık ve iyiliğe götüren yasalar bıraktıktan sonra güneşe doğru uçup gitmişti.

    1935 yılına gelindiğinde Palenque’de Tanrı Kukulkan olduğu sanılan garip bir yaratık heykeli bulundu. Geniş kemerli kısa bir pantolon, yakası açık ceket giyen tanrının başında da antenli bir miğfer vardı. Önü sivri , arkasından ateş fışkıran garip bir alete binmiş ve elini hemen önündeki bir dizi alete uzatmıştı. Ayağını da pedala benzeyen bir şeye basıyordu. İşte Güney Amerika yerlileri göklerden gelen Tanrı Kukulkan’ı böyle görmüşlerdi.

    Yapılan araştırmalar Maya ve inkalar’ın beyaz Tanrılarının kullandığı uçan makineleri tapınaklarında, el yazmalarında şemaları ve açıklamalarıyla ayrıntılı olarak anlatıp çizdiklerini gösteriyor.

    Troano, Magliabecchiano, Dresde el yazması gibi eserler bu gün dünyanın başlıca ulusal kitaplıklarında saklanırlar. Perez el yazması ise 1863 de Paris’te kraliyet, şimdiki adıyla Ulusal Kitaplığında bulunmuş , araştırmacı-yazar Robert Charroux’un yorumlamaya çalıştığı önemli bir belgedir. Charroux el yazmasında esas olarak şu sonuçları çıkarmıştır:


    Gökyüzü
    Uçan makine
    Havalanmak üzere olan nesne
    Venüs gezegeni
    Buhar gücünü kullanan efendi
    Buharın çok güçlü efendisi
    Güneşe doğru uçuş
    Işığı kullanan bir güç
    Yeryüzünün üzerinde uçuş.
    YAZILI KAĞIDI HAZIRLAMAK NE KADAR ZAMANINIZI ALIYOR? Soru Bankamızı ziyaret etmek için tıklayınız.
    DOSYA İNDİRMEKTE SIKINTI MI YAŞIYORSUNUZ?
    FORUMA DESTEK OLMAK MI İSTİYORSUNUZ?
    ALTIN ÜYE OLUN.
    AYRINTILI BİLGİ İÇİN TIKLAYINIZ.


    Ölmek yenilmek değil yüceltmektir şanını

  2. #2
    ilteriş - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.Nisan.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    6,777

    MAYA TAKVİMİ

    Mayalar’ın astronomi alanındaki başarıları söz konusu olunca akla gelen ilk örnek ünlü Maya Takvimi’dir. Mayaların astronomi alanındaki başarılarını ve bilgilerini ispatlayan bu ünlü Maya Takvimidir. Bu takvim Dünya ve Venüs’le ilgilidir. Maya rahipleri ince ve kusursuz hesaplara dayanan bu takvim sayesinde Venüs gezegenindeki bir yıllık süreyi ve Dünyamızdaki yıl için vardıkları gün sayısı ise 365,2420 idi. Bu gün kabul edilen gün sayısı 365,2422’dir. Maya astronomlarının bir çalışması da Ay takvimini çıkarmış olmalarıydı.

    Dünyayı ve Venüs gezegenini ilgilendiren esrarengiz bir takvimdir bu. İnce ve eksiksiz hesaplara dayanan bu takvim sayesinde Maya rahipleri, Venüs’teki yıl süresini 584 gün olarak hesaplamıştır, bununla da yetinmeyip Ay’ın takvimini de çıkarmışlardır. Gerçekten de kusursuz… Mayalar aynı zamanda “0”(sıfır)’ı ilk keşfedip kullananlardır.

    Mayalar zamanı 7200 günlükten başlayıp 64 milyon yıla kadar ulaşan devrelere ayırmışlardı. Elbette bu sayı bolluğu dini ve bilimsel bir önem ve değer taşıyordu; gezegenlerden tapınakların inşasına kadar, takvim her şeyin ölçüsü sayılıyordu. Her tapınağın inşası, yapılacağı yerin seçiminden binanın yüksekliğine kadar takvimin incelenmesinden elde edilen sonuçlara göre, belirli bir yerde yapılıyordu.

    Mayalar Uranüs ve Neptün’ün varlığını nereden biliyorlardı? Venüs, Uranüs, Neptün gibi gezegenleri ölçen bir takvim acaba neden dini binaların inşaatını yönetiyordu? Astronomi neden bir ölçü sayılıyordu? Ya da başka bir deyişle, Maya toplumuyla uzay arasında ne gibi bir bağlantı vardı?

    Bugün Çiçen Itza, Tikan, Copan ve Palenque’deki bütün inşaatların bu akıl almaz takvime bağlı olarak yapıldıkları ispatlanmıştır. Mayalar piramitleri ihtiyaçları olduğu için yapmamışlardı; tapınakları ihtiyaçları olduğu için kurmamışlardı. Bütün bu görkemli binalar, takvim her elli iki yılda, belirli sayıda basamaklar yapılmasını emrettiği için yapılmışlardı. Yani her taş takvimle bağıntılıydı ve bitirilen her bina belirli astronomik gereklere kesinlikle uyuyordu.

    Mayaların el yazmalarından çok az şey kalmıştır. İspanyol istilası sırasında Piskopos Diego de Landa’nın yazdığı “Yukatan Olayları Raporu” adlı kitapta Mayalar’ın kendilerini, doğudan gelen, denizin dibinde kaybolan esrarengiz bir ülkeden kaçan Tanrısal bir ırkın torunları saydıklarını öğreniyoruz. Aynı şekilde büyük saygı gösterdikleri Uçan Yılan Kukulkan da doğudan gelen, yeryüzündeki işini bitirdikten sonra uçan bir gemiyle yıldızlara dönen, Venüs gezegeninin simgesi kabul edilen beyaz tenli bir Tanrıdır.

    Denizin dibinde kaybolan Atlantis mitosunun izleri burada da karşımıza çıkıyor. Mayaların bu inançlarına bir de Tanrıların geri dönme ihtimalini eklersek, astronominin bitmez tükenmez matematik hesaplarının nedeni belki anlaşılmış olur. Rahipler gerçekten tanrıların dönüşünü bekliyorlardı (İnkaların Virakoka’nın dönüşünü bekledikleri gibi). Takvimde hesaplanan devre bitince, tapınaklar tamamlanınca Kukulkan dönecekti.

    Ancak M.S. 600 yıllarında tam anlamıyla akıl almaz bir şey olmuştur! Ansızın, gözle görülür bir nedene dayanmaksızın, bu insanlar büyük güç ve sabırla yaptıkları şehirleri, zengin tapınakları, birer sanat eseri olan piramitleri, heykellerle çevrili alanları ve çok geniş stadyumları terk edip gitmiş ve çok daha az verimli topraklara sahip Yukatan’a yerleşmişlerdir. Binalar, caddeler ve bütün taş işleri ormana karışarak yıkıntı haline gelmiştir. Ve hiçbir yerli bir daha o bölgeye dönmemiştir.

    Gerçekten de Maya İmparatorluğuyla ilgili cevaplardan çok onu çevreleyen bir gizem söz konusudur. Mayalar, aslında kayboluşlarının nedeniyle ilgili arkalarında en ufak bir iz bırakmadan ortadan kaybolan yeni dünyanın tek uygarlığıdır. Sahip oldukları gelişmiş mimarlık bilgilerini nasıl edindikleri, astronomi ve sayı sistemleriyle ilgili ileri bilgileri nasıl elde ettikleri ise tam bir bilmece. Günümüz arkeologları dahi Mayaların yok olmalarıyla ve Maya sayı sistemi ve hiyerogliflerinin anlaşılmasıyla ilgili çelişkili teoriler öne sürmekteler
    YAZILI KAĞIDI HAZIRLAMAK NE KADAR ZAMANINIZI ALIYOR? Soru Bankamızı ziyaret etmek için tıklayınız.
    DOSYA İNDİRMEKTE SIKINTI MI YAŞIYORSUNUZ?
    FORUMA DESTEK OLMAK MI İSTİYORSUNUZ?
    ALTIN ÜYE OLUN.
    AYRINTILI BİLGİ İÇİN TIKLAYINIZ.


    Ölmek yenilmek değil yüceltmektir şanını

  3. #3

    Üyelik tarihi
    18.Ekim.2007
    Yaş
    36
    Mesajlar
    121

    Bu başlıkta bahsi geçen heykellerin birer resmini de verebilir misiniz, acaba ?
    Düşünüyorum, o halde vurun !

  4. #4
    ilteriş - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.Nisan.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    6,777

    1935 yılına gelindiğinde Palenque’de bulunanı mı kastediyorsunuz.
    YAZILI KAĞIDI HAZIRLAMAK NE KADAR ZAMANINIZI ALIYOR? Soru Bankamızı ziyaret etmek için tıklayınız.
    DOSYA İNDİRMEKTE SIKINTI MI YAŞIYORSUNUZ?
    FORUMA DESTEK OLMAK MI İSTİYORSUNUZ?
    ALTIN ÜYE OLUN.
    AYRINTILI BİLGİ İÇİN TIKLAYINIZ.


    Ölmek yenilmek değil yüceltmektir şanını

  5. #5

    Üyelik tarihi
    18.Ekim.2007
    Yaş
    36
    Mesajlar
    121

    Evet.
    Düşünüyorum, o halde vurun !

  6. #6
    ilteriş - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.Nisan.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    6,777


    Bulunduğu mezar odası


    Net görüntü


    İstenilen yer boyanmış


    Yan çevrilmiş halde bakınca görüntü daha netleşiyor.


    Yan ve boyalı hali



    Palenque Taşı
    Şeklin ortasında, gövdesinin üst bölümü motosiklet yarışçısı gibi eğilmiş bir insan görülmekteydi ve tıpkı rokete benzeyen bir araç kullanıyorlardı. Araç ön bölümünde ince bir uzantı meydana getiriyor, biraz aşağıya inince kenarları çentikleniyor ve en altına doğru daha da genişleyerek, alevler püskürten bir roket biçimini alıyordu. Büzülmüş adam, elleriyle ne olduğu anlaşılmayan birtakım kotrol kollarını yönetiyor, sol ayağıyla da pedalımsı bir şeye basıyordu. Giyimi çok düzgündü ve kafasındaki başlıkla tıpkı bir antik çağ astonotuna benziyordu.

    Bu rölyef kabartma M.S. 690 yılı civarına tarihlendirilmişti. Bu dönemde henüz hiçbir hava taşıtı yoktu; Rölyef üstündeki yazıtı inceleyen ilk arkeologlara göre, mezar Kral Pakal’a aitti ve üzerine resmedilmiş insan da Kral Pakal’ın ta kendisiydi. Ancak yapılan daha dikkatli incelemeler, öne sürülen tezlere çok farklı bir boyut kazandırdı.

    Kalıntılar üzerinde yapılan bilimsel araştırmalar gösteriyordu ki:

    İskelet Kral Pakal’a ait olamazdı. Pakal 80 yaşında ölmüştü, oysa buradaki kalıntı 40-50 yaşlarındaki bir adama aitti.

    Bu iskelet aynı zamanda kısa boylu, ufak tefek yapılı Mayaların soyundan gelen hiç kimseye de ait olamazdı, çünkü lahidin içinden çıkan iskelet 1,70 m. boyundaydı.

    Şehirde lahit kapağındaki rölyef kabatmaya son derece benzer başka taş oymaları ve yazıtlar bulunmuştu ve buradaki figürler aynı Palenque Taşı’ndaki adama benziyordu ve aygıtlarla dolu bir çeşit roketi ya da kapsülü kumanda ediyorlardı.
    Palenque Taşı’nı mekanik ve mühendislik açıdan analiz edenlerden biri olan Charles William Johnson şöyle diyor:

    Burada bizim yaptığımız; içinde bir figürün otururken görüldüğü aracın hareket ve basit mekanik kuralları açısından bir analizini yapmaktı. Araç parçalarının, oymanın kendisinde de belirtilen yönler doğrultusunda döndürülebileceğini gösterdik. Bu şekilde, araç kendine ait bir mantık kazanıyor; ki burada onu resmedenin bir uzay aracına oldukça benzeyen bir cisim çizdiğini görüyoruz. Yaptığımız çalışmalar neticesinde, aracın kalkış ve uçuş pozisyonlarını gösterdik. Ortaya çıkan çizimler, en azından bugün atmosferimiz dışına bir yolculuk olarak bildiğimiz bir durumu son derece açık bir biçimde ortaya koyuyor. Oysa, bildiğimiz kadarıyla Mayalar böyle bir yeteneğe ya da teknolojiye sahip değillerdi. Aslına bakılırsa, elimizde hiçbir antik uygarlığın böylesi bir yeteneğe sahip olduğuna dair bir ipucu yok. O halde, Palenque Taşı evrenin farklı bir köşesinden gelmiş başka varlıklar tarafından yapılan olağandışı bir ziyaretin kaydını temsil ediyor olabilir. Taş üzerine geçirilen bu kayıt, bir hürmet ifadesi olabilir. Ancak önemli olan bir şey varsa, o da kadim kültürler boyunca olayların diğer çağlara kalmasını sağlamak için taşlara kayıt edildiğidir.

    Mayaların taşı oyma biçimleri, yaptıkları sanat eserlerinde ifade edilen astronomiye, matematiğe, geometriye, mineralbilime bağlı engin ve kesin bilgileri yönünden son derece karakteristiktir. Bilimsel bilgilerini sanat eserlerine aktarmalarındaki kesinlik, böylesi başarım standartlarını nasıl elde ettikleri hakkında hala merak uyandırıyor.

    Olayların kayıtları taşlara herkes görsün diye oyulmuştu; sadece kendi nesillerinden olanların değil, gelecek nesillerin de görmesi için. Aslında, yaptığımız incelemelerden gördüğümüz üzere, bilginin bu şekilde kayıt edilmesinde onun öğrenilmesine izin vermek ve anlaşılmazlığını göstermek maksadı vardır. Aslına bakılırsa bilgi saklı değildi; o heykellere ve mimariye bu şekilde kilitlenir ve kodlanırdı. Bu öyle bir doğrulukla yapılır ki, onu inceleyen herhangi biri mantığını anlayacaktır. Bilgi herkes içindir; herkesin görmesi için oradadır. Bu, onun bakanlar için, onu görmek isteyenler için orada olduğu anlamına gelir.. Atalarımızın, herkesin üzerinde düşünmesi ve ondan bir şeyler öğrenmesi amacıyla yaptıkları ve bugüne dek ayakta kalabilmiş eserlerini tasarlama yöntemleri budur.

    Ne dersiniz, göz yanılması, tesadüf veya en kolay cevap "uzaylılar yapmış canım"
    YAZILI KAĞIDI HAZIRLAMAK NE KADAR ZAMANINIZI ALIYOR? Soru Bankamızı ziyaret etmek için tıklayınız.
    DOSYA İNDİRMEKTE SIKINTI MI YAŞIYORSUNUZ?
    FORUMA DESTEK OLMAK MI İSTİYORSUNUZ?
    ALTIN ÜYE OLUN.
    AYRINTILI BİLGİ İÇİN TIKLAYINIZ.


    Ölmek yenilmek değil yüceltmektir şanını

  7. #7
    ilteriş - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.Nisan.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    6,777

    Yorumsuz (Mayalardan kalma maketler)







    YAZILI KAĞIDI HAZIRLAMAK NE KADAR ZAMANINIZI ALIYOR? Soru Bankamızı ziyaret etmek için tıklayınız.
    DOSYA İNDİRMEKTE SIKINTI MI YAŞIYORSUNUZ?
    FORUMA DESTEK OLMAK MI İSTİYORSUNUZ?
    ALTIN ÜYE OLUN.
    AYRINTILI BİLGİ İÇİN TIKLAYINIZ.


    Ölmek yenilmek değil yüceltmektir şanını

  8. #8

    Üyelik tarihi
    18.Nisan.2007
    Yaş
    32
    Mesajlar
    374

    GİZEMLİ MAYALAR
    Adrian G. GILBERT & Maurice M. COTTERELL
    Orta Amerika'nın balta girmemiş ormanlarında kaybolup gitmiş bir uygarlık... Tarihte en çok merak edilen insanların soyu: Mayalar...
    Kimdi bu insanlar?... Nereden gelmişlerdi ve çağımıza hangi mesajları bırakmışlardı?
    İşte bu sorular; 1773 de şu meşhur şehir Palanque'nin* kalıntıları bulununcaya kadar; yazarların, kaşiflerin, bilim adamlarının iki yüz yıl boyunca kafa yordukları sorulardan sadece birkaçıydı... Hala bile tamamen ortaya çıkarılamamış ve gün geçtikçe vahşi ormanın tehdidini üzerinde hisseden bu muazzam kent, yeni dünyanın en çok merak ettiği sırrıydı... Göz alıcı beyaz kireç taşıyla, Rönesans Masonları'nın bile kusur bulamayacağı mükemmellikte inşa edilmiş o piramitler, tapınaklar ve saraylar görenleri dehşet içinde bırakıyor... Ne yazık ki kentin en önemli binalarının duvarları üzerindeki şifrelerin çözülmesi ancak 20. Yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşebilmiş, bu hazinenin değeri ancak bu şekilde anlaşılabilmiştir.
    Bulgular bizden oldukça farklı bit toplumu gün ışığına çıkarıyor. Mayalar sadece Yeni Dünya Uygarlıkları'ndan değil, kendi dönemleri içinde yaşamış Eski Uygarlıklar'dan da çok farklıydılar. Yaşamsal gereçler haricinde pek fazla kişisel mala sahip değillerdi. Mısır ve diğer mahsulleri yetiştirmek için basit tarım araçları kullanırlar, bununla beraber toprağın verimliliğini sağlamak amacıyla, tuhaf ve acı verici majik ayinler düzenlenmesi gerektiğine inanırlardı. Bu majik nitelikli ayinler, doğayla barış yapmak adına harikulade süslü ve gösterişli giysileriyle rahipler ve kabile liderleri tarafından yürütülürdü. Maya kabilesi hiyerarşik bir toplumdu. Kanun adamları da köylüler de yerlerini bilirlerdi. Mayalar'ın, Avrupa'da aynı çağda yaşamış diğer karanlık çağ toplumlarından önemli bir farkları vardır:
    Mayalar Astronomi uzmanıdırlar...
    "Güneş'in 5. Çağı"nda yaşadıklarına, bizim devrenin insanına gelinceye kadar yeryüzünde "Dört Çağ" ve "Dört Irk"ın gelip geçtiğine inanırlardı. Onlara göre u dört ırk, büyük afetlerle yok olmuş, her çağdan geriye kalabilenler bu olup bitenleri anlatabilmişlerdir.
    M.Ö. 12 AĞUSTOS 3114'den,
    M.S 22 ARALIK 2012'ye...

    Maya Kronolojisi'ne göre, yaşadığımız "5. Çağ" M.Ö. 12 Ağustos 3114 tarihinde başlar ve M.S. 22 Aralık 2012 tarihinde biter. Mayalar 2012'de dünyanın katostrofik (ağı hasarlı) depremlerle karşılaşarak, büyük bir "Tufan"a sahne olacağına inanırlar.
    Bu güne kadar Mayalar hakkında birçok kitap yayınlanmış fakat, hiç biri bu tuhaf ama dikkate değer takvimi incelemeye, bu kesin tarihleri neye dayandırarak ortaya koyduklarını araştırmaya cesaret edememiştir. Takvimlerin mekaniği hakkında pek çok şey yazılmasına rağmen, onları bu tarz komplike zaman sistemleri oluşturmaya iten sebepler hala karanlıktaydı.
    Artık kurdukları saatin alarmı çaldı çalacak... Ve biz nihayet onların sadece kendi zamanları için değil, tüm insanlık için hayati önem taşıyan bu bilgilere sahip olduklarını görüyoruz.
    Uygarlıkları bizim standartlarımıza göre ilkeldi belki... Çağlayan nehirlerinden başka su sistemleri, yolları, arabaları, elektronik bilgisayarları yoktu... Ama diğer konularda engin bilgi ve altyapıya sahiptiler. Son araştırmaların gösterdiğine göre Mayalar, bizim düşünemeyeceğimiz, hatta tahmin bile edemeyeceğimiz tarzda fizik ötesi bilgi ve pratiği kullanabiliyorlardı.*
    Bu esrarengiz insanlar, Avusturalya Yerlileri gibi rüyayı, geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman hakkında yorum ve kehanetler yapabilmek için kullanmışlar, gezegenleri ve yıldızları da modern araçlar olmamasına rağmen tuhaf bir biçimde doğru olarak takip edebilmişlerdir.
    Mayalar, kendi dinlerine çok sıkı bağlı olan bir toplumdu. Sırlarla dolu dinleri dıştan bakışta hiçbir şey anlaşılamayacak kadar şifreliydi. Ona ancak inisiye olanlar nüfuz edebilmekteydi.* Dinlerindeki sırlar mitolojik anlatımlarında üstü örtülü bir şekilde dile getirilmiş durumdaydı. Ama mitolojilerindeki sembolik anlatom üzlubu da çözülemeden, bu bilgilere ulaşmak hiçbir zaman mümkün olamamıştır. Mayalar kelimenin tam anlamıyla gizemli bir toplumdu...
    İlk zamanlarından son zamanlarına kadar (M.S. 600 - 800 yılları arasındaki Post-Klasik dönem ve sonraki birkaç yüzyıl) dünyadaki en önemli sanat eserlerinden bazılarını üretmişlerdir. Fakat hala tam olarak anlaşılamayan bazı sebeplerden dolayı, Maya Uygarlığı çökmüş ve kabile, kentlerini terk etmek zorunda kalmıştır. Bir zamanlar muazzam piramitler inşa edip, yıldızlar ve gezegenler üzerine çalışma yaptıkları bölgenin büyük bir kısmı şu anda ormanın ve toprağın derinliklerinde yatmaktadır.
    Maya Uygarlığı'nın üzerinde yükselen Toltek ve Aztek kabileleri, bugünkü Mexico City'nin daha kuzey bölümlerine yerleşmişlerdir. Bununla beraber Maya Uygarlığı'nın en son temsilcileri güneydeki tepelere ve kuzeydeki Yucatan Yarımadası'ndaki düzlüklere dağılmışlar, asıl yerleşim merkezi olan orta kısım ise tamamen terk edilmiştir.

    ALINTIDIR
    Batılılar geldiklerinde ellerinde incil,bizim elimizde ise topraklarımız vardı.Bizlere gözlerimizi kapatarak dua etmeyi öğrettiler.Gözlerimizi açtığımızda ise bizim elimizde incil onların ellerin topraklarmız vardı..

  9. #9

    Üyelik tarihi
    18.Nisan.2007
    Yaş
    32
    Mesajlar
    374





    Dalgıçlarla bilim adamları nizam-ı âlem adına insanların kurban edildiği Yucatán'da Mayaların kutsal saydığı düdenleri araştırıyor. Buralarda yeni bulunan iskeletler, Mayaların insan kurban etme kültürüne ilişkin kanıtlar sunuyor.

    Yeraltındaki görevini tamamlayan Arturo González başının üstündeki gıcırdayan makarada ağır ağır dönmekte olan halatın çektiği metal bir sandalyede dar kuyudan çıktı, siyah dalış giysisinden sular damlıyordu. Meksikalı sualtı arkeoloğu González, az önce Yucatán Yarımadası'nın dikenli ormanındaki eski bir taş kuyunun 20 metre altında saklı bir düdenin dibine dalmıştı. Ellerinin arasında kapağı kapalı plastik bir kap tutuyordu.
    Ekip arkadaşlarının umut dolu yüzleriyle kuşatılmış bir halde yüzeye çıkan González çevresine bakınarak, araştırma projesinin yönetmenlerinden biri olan genç arkeolog Carmen Rojas'ı arayıp buldu ve kabı ona teslim etti. “Sakın düşürme” dedi. Rojas González'in sözlerine aldırmayarak kabı, fiziki antropolog Alejandro Terrazas'ın sabırsızlıkla beklediği metruk bir hacienda'nın (çiftlik evi) arkasındaki dört yanı açık konservasyon laboratuvarına götürdü.
    Kapağı açtılar. Terrazas kafatasını yavaşça çıkarıp özenle eline aldı. Kafatası yüzlerce yıllıktı; ancak Terrazas, kafatası kas ve deriyle kaplıyken bu genç Maya'nın nasıl bir yüze sahip olduğunu ve canlı olsaydı siyah gözlerinin kendisine nasıl bakıyor olabileceğini kestirebiliyordu.
    Adam öldüğünde 25 yaşlarında olmalıydı; Mayalar'da âdet olduğu üzere bebekken yumuşak kafatası biçim vermek için tahta levhalarla bağlanıp sıkıştırılmış olduğundan, alnı göz çukurlarından geriye doğru belirgin biçimde meyilliydi. Yaşamı vahşi bir şekilde son bulmuştu; kafatasında kesikler vardı, bıçakla yarılmış gibiydi.
    Terrazas kesik izlerini yakından inceledi. “Bunun derisi yüzülmüşe benziyor” dedi.
    Belki de kurban edilmişti. Meksika Ulusal Antropoloji ve Tarih Enstitüsü'nün (INAH) Sualtı Arkeolojisi Bölümü'nden gelen ekibin son iki yıl içinde araştırdığı 20 kadar tatlı su havuzunun, yani obrukların berrak derinliklerinde bulunmuş olup derisinin yüzüldüğüne dair işaretler taşıyan ilk kafatasıydı bu. Genç bir adam olan Terrazas hiç dehşete kapılmış gibi görünmüyordu. Kafatasını yumuşak ve nazik bir hareketle kaptaki ıslak pamuktan yatağına yerleştirdi.
    “Mayalara göre beden, öbür dünyaya yolculuk için bir araçtı” dedi Terrazas. “Bir Maya keşişi bir insanı kurban ettiğinde, bunu kendi özel evreninin kuralları çerçevesinde yapıyor; o evrenin sürekliliğine katkıda bulunuyordu. Mesele iyilik ya da kötülük değil. Ben ahlaki saptamalarda bulunmak değil, anlamak istiyorum.”
    INAH ekibini bu arkeolojik alana ilk kez, araştırmacı ve fotoğrafçı Wes Skiles getirdi. Skiles üç haftalık bir keşif gezisi için INAH'ın bilim adamlarına katılan belgesel ekibinin başındaydı.
    Bilimsel ve kültürel açıdan yarar sağlayacak tüm obrukları kayda geçirmek amacıyla altı yıldır sürdürülen bir araştırmanın parçası olan bu keşif gezisini tetikleyen şey, zaman kaybetmeden harekete geçme duygusuydu. Son yıllarda hem Yucatán eyaletinin hem de komşu Quintana Roo eyaletinin sınırları içindeki Yucatán Yarımadası'nın gözenekli kireçtaşı zeminini bir anlamda kalbura çeviren obruklar ve sualtı mağaraları araştırılmakta, keşfedilmekteydi; zaman zaman spor amaçlı dalan ve sayıları her geçen gün artan dalgıçlar buralara zarar vermekte ya da buraları yağmalamaktaydı. Obruklara yılda 10.000 kadar amatör dalgıç girer. INAH arkeologları daha fazla hasar oluşmadan mümkün olduğunca çok obruğu belgelemek için bu dalgıçlarla işbirliği yapmaya hazırdı.
    Neredeyse 30 yıl önce Meksika'ya bu disiplini tanıtmış olan INAH sualtı arkeolojisi bölümünün yöneticisi Pilar Luna, “Ne zaman bir dalgıç oradan bir şey alsa, yapbozun bir parçasını kaybediyoruz” diyor. Arkeologlar, obrukları sistematik bir biçimde araştırmaya yönelik mağara dalışları için gereken becerileri son beş yıl içinde edindi. “Sonunda suya girdik” diyor Luna.
    INAH ekibi bir plantasyonun yıkıntıları arasında kamp kurdu. Ekip, obrukları yeraltı dünyasına açılan kutsal girişler olarak gören eski Mayalarla ilgili olduğu kadar, yarımadanın tarih öncesine ve Maya öncesi zamanlarına ilişkin ipuçları sunan oluşumların jeolojisi ve fosil bulgularıyla ilgili daha fazla bilgi edinmeyi de umuyordu. Ekip şimdiden bir bulguya ulaşmıştı: Yarımada üzerinde şimdiye dek kayıtlara geçmiş en eski insan yerleşimine işaret eden karbon tarihlemesi yapılmış 10.200 yıllık bir ateşin külüydü bu. Farklı disiplinlerden uzmanların oluşturduğu ekip bilimsel makaleler, bir kitap ve gezici sergi için bu alandaki buluntulardan yararlanmayı umuyordu. Buradan ayrıldıklarında yerli halkı, arkeolojik alanları korumaları için daha donanımlı bir halde bırakmayı da amaçlıyorlardı.
    Maya uygarlığı İÖ 600 dolaylarında yükselişe geçti ve Milat'tan kent devletlerininçoğunun siyasi kargaşalar sonucunda çöktüğü İS 900'e dek, günümüzde Orta Amerikave Meksika sınırları içinde kalan geniş bir alana hükmetti. Karmaşık mimari vesanat eserleri üretmenin yanı sıra matematik ve astronomide Arap ve Hint dünyalarıylarekabet edecek düzeyde geliştiler.

    Makalenin tamamını National Geographic dergisinin sayfalarında bulabilirsiniz.
    ALINTIDIR..
    Batılılar geldiklerinde ellerinde incil,bizim elimizde ise topraklarımız vardı.Bizlere gözlerimizi kapatarak dua etmeyi öğrettiler.Gözlerimizi açtığımızda ise bizim elimizde incil onların ellerin topraklarmız vardı..

Benzer Konular

  1. Mayaların Kayıp Krallıkları Belgeseli
    Konu Sahibi ziberkan Forum Genel Tarih Belgeselleri
    Cevap: 2
    Son Mesaj : 27.Ekim.2008, 19:19
  2. MAYALAR
    Konu Sahibi çubuk prenses Forum Bunları Biliyor muydunuz?
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 06.Ocak.2008, 14:49

Bu Konu için Etiketler

Giriş

Giriş