1. #1
    ilteriş - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.Nisan.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    6,777


    DENİZLİ OLAYI

    Yunan saldırısı genişlerken Denizli'de üzücü ve Meclis'i heyecanlandıran bir olay çıktı. Yunan ilerleyişinden telaşlanan Denizli halkı şehri terk etmeye başlamıştı. Fakat Müftü Hulusi Efendi halkı yatıştırmayı başardı ve 115 kişilik "Milli İntikam Bölüğü" adında bir gönüllü birliği bile kuruldu. Fakat Yunanlıların Sarayköy'e geldiği duyulunca korku tekrar arttı. Göç etmek isteyenlere Müftü ve "Heyet-i Milliye"den bazılarının da katılması halkı endişeye düşürdü. Denizli Rumları da Yunanlıları karşılamak için hazırlıklara başladılar. Müftü Demirci Mehmet Efe ile telgrafla görüşüp Denizli'de bulunan Rum erkeklerinin iç kısımlara göç ettirilmesini istedi. Buna karşı çıkanlar da oldu. Bunun üzerine Demirci Mehmet Efe, Sökeli Ali Efe'yi kırk adamıyla Denizli'ye gönderip, Rum erkeklerini toplamasını istedi. Ali Efe Rum erkeklerini toplamaya başlayınca, karşı olanlar, bu işin Yunanlıları kızdıracağını ve intikam alacaklarını belirterek vazgeçmesini istediler. Ali Efe bu uyanlara önem vermedi ve Rum erkeklerini Eğridir'e gönderdi. Ancak bu sırada zeybeklerin Rum ve İslam mahallelerinde yağma ve tecavüz yaptıklarını ileri sürerek, Demirci Efe'ye başvurdular. Demirci Efe olayı incelemek için Ali Efe'yi çağırdı. Fakat bu sırada halk Ali Efe ve zeybeklerini öldürdü. Bunun üzerine Denizli'ye gelen Demirci Mehmet Efe, Askerlik Şube Başkanı Tevfik Bey ile 60 kişiyi öldürdü, şehri yağmaladı, şehri yakmaktan son anda vazgeçirildi ve yeminini yerine getirmek için mezarlığı yaktı. Bu durum Meclis'te büyük tepki ve üzüntü yarattı. Yarbay Nazım Bey 29 Temmuz'da Denizli'ye gitti ve Demirci Mehmet Efe'nin üstünlüğüne son verdi.

    Kaynak:AYBARS Ergün,Türkiye Cumhuriyeti Tarihi 1

    Olayı birde Selahaddin DUMAN'ın kaleminden okumak isterseniz tıklayınız.

    Demirci Mehmet Efe'nin hayatını okumak için tıklayınız.
    YAZILI KAĞIDI HAZIRLAMAK NE KADAR ZAMANINIZI ALIYOR? Soru Bankamızı ziyaret etmek için tıklayınız.
    DOSYA İNDİRMEKTE SIKINTI MI YAŞIYORSUNUZ?
    FORUMA DESTEK OLMAK MI İSTİYORSUNUZ?
    ALTIN ÜYE OLUN.
    AYRINTILI BİLGİ İÇİN TIKLAYINIZ.


    Ölmek yenilmek değil yüceltmektir şanını

  2. #2

    Üyelik tarihi
    27.Eylül.2008
    Yaş
    43
    Mesajlar
    3

    Kaynak olarak alınan makale Denizli Olayı gibi önemli bir konunun anlaşılmasında yetersizdir. Ayrıca bu makale ve dolayısıyla verilen kısa bilgi taraflı ve Demirci Efe ve zeybekleri suçlar niteliktedir. Efe ve zeybekler suçsuz gibi bir gaf yapmak istemem, yanlış anlaşılmasın. Elbette Efe ve zeybeklerin bu üzücü olayın yaşanmasında payları büyüktür ve suçludurlar. Ancak olayın farklı boyutları olduğu kesindir. Yüksek Lisans tez çalışmam olan Milli Mücadelede Denizli ve Denizli Olayı isimli tezimden ilgili bölümü göndermeyi gerekli gördüm.




    DENİZLİ OLAYI

    A- DENİZLİ OLAYI’NIN ÖNCESİ
    1- Yunan İleri Hareketi ve İşgaller
    22 Haziran 1920’de 6 tümenlik bir kuvvetle genel saldırıya geçen Yunan kuvvetleri ilk olarak Salihli, Akhisar, Alaşehir gibi yerleri işgal etmiş, 30 Haziran’da Balıkesir, 3 Temmuz’da da Nazilli’yi işgal etmiştir . Yunan saldırıları ile Köşk Cephesi düşmüş, Kuva-yı Milliye Kuvvetleri de dağınık bir şekilde Denizli yönünde geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Buldan-Derbent köyünde kalan 100 kişilik Yüzbaşı Zeki Bey Müfrezesi ise Yunan saldırıları sonucu 5 Temmuz’da geri çekilmiştir. Böylece 5 Temmuz’da Buldan kaza merkezi takip eden günlerde de Güney nahiyesi ile pek çok köy Yunan işgaline maruz kalmıştır. 57. Tümen Kumandanı Albay Şefik Bey 5 Temmuz günü 12. Kolordu Kumandanlığı’na çektiği telgrafta “bir Yunan piyade alayı Kırkçınar-Denbent istikametinden taarruz ederek Buldan’ı 14.30’da işgal ettiğini” bildirmiştir . Yine Çal kazasına bağlı bulunan Menderes’in kuzeyindeki köyler ile Sarayköy kazasının Ahmetli ve Tepe köyleri başta olmak üzere pek çok Türk köyü işgale uğramıştır. Bu işgaller Türk Kuvvetlerini Menderes’in doğusuna çekilmek zorunda bırakmış ve Kuva-yı Milliye karargâhı önce Sarayköy’e, daha sonra da Goncalı’ya taşınmıştır . Bu sırada Denizli Heyet-i Milliyesi Denizli’nin işgal edileceği korkusuna kapılan halkı tekrar cesaretlendirmek amacıyla, 1 Temmuz 1920 günü Delikliçınar Meydanı’nda Müftü Ahmet Hulusi Efendi önderliğinde büyük bir miting tertip etmiştir. Müftü Efendi halkın göç etmemesi ve gönüllü olarak cepheye gitmesi yönünde bir konuşma yapmış ve daha miting meydanında 115 kişi gönüllü olarak yazılmıştır. “Milli İntikam Bölüğü” adı verilen bu müfreze Hoca Osman Efendi, Halit İbrahim oğlu Mülazım Rüştü, Şerif Ali oğlu Mülazım Şükrü, Kadir oğlu Mülazım İsmail, Ahmet oğlu Hüsnü, Şakir oğlu Esat, Ali oğlu Rıza, Tevfik oğlu Ali Tevfik ve Mülazım Şükrü Beylerin emri altında Buldan’a gönderilmiştir . Ayrıca Heyet-i Milliye Bir beyanname ile halkı Kuva-yı Milliye hareketine daha duyarlı olmaya davet etmiştir. 4 Temmuz tarihli bu beyannamede şöyle deniliyordu.
    “Herkesi muhafaza-i hayat ve namus endişesiyle çırpınmakta olduğu bir zamanda bazı kimseler kahvehanelerde büyük bir lakaydi ile oyun oynamakta ve çalgı çalmaktadır. Bu gibi hareketler cepheye gidecek gönüllüler üzerinde suitesir hâsıl ederek şevk ve heveslerini kırmakta olduğu gibi, aç ve çıplak bir halde memleketimize gelmekte olan felaketzede Müslüman muhacirlere karşıda bir hürmetsizlik teşkil ettiğinden oyun oynatılmaması ve çalgı çalınmaması ihtar olunur” .
    Bu tür faaliyetler ile Denizli Heyet-i Milliyesi hem cephe gerisindeki ahaliyi göç etmemeye ve işgaller karşısında cesaretli olmaya teşvik etmiş hem de cephede bulunan Milli Kuvvetleri desteklemeye çalışmıştır.

    2- Hürriyet ve İtilafçıların Menfi Tutumları
    Köşk Cephesi’nin düşmesi ve Yunan işgallerinin Denizli yönünde ilerlediği bir dönemde Kuva-yı Milliye hareketine başından bu yana karşı olan Hürriyet ve İtilafçılar düşüncelerini açıkça dile getirmeye başlamışlardır. İstanbul Hükümeti’ne karşı gelerek Kuva-yı Milliye hareketi ile başarıya ulaşılamayacağına inanan bu kişiler, cephelerin dağılması ve Denizli’nin hem işgal tehdidi altında kalması hem de göçler ile şehirde asayişin bozulmasını fırsat bilerek karşı propagandaya girişmişlerdir. Ayrıca Denizli Mutasarrıfı Faik Bey’in yerini Tahrirat Müdürü’ne bırakarak Denizli’den ayrılması ve daha sonra Kahraman Seyfi Efendi’nin bu göreve gelmesi Denizli’de idari açıdan bir boşluğa sebep olmuştur. Böyle bir dönemde Belediye Başkanı Hacı Tevfik Bey’in daveti üzerine Türklerden ve Hıristiyanlardan ileri gelenler belediye binasında bir toplantı yapmışlardır. Toplantıda Rum erkeklerin tehcir edilmesi ve Denizli’nin işgal edilmesi halinde Türklere yapılacak işkence tartışılmıştır. Hatta Denizli’nin işgal edileceği endişesi karşısında, şehri Yunan kuvvetlerine bırakmaktansa Antalya’da bulunan İtalyan kuvvetlerinin mandası söz konusu edilerek İtalyanlara verilmek üzere müracaat mazbataları hazırlatılmıştır . Belediye Başkanı Hacı Tevfik Bey, Saraç oğlu Salih ve Saraçoğlu Gıyasi Efendi tarafından ortaya atılan bu teklife Polis Komiseri Hamdi Bey karşı çıkmış ve böyle bir harekette bulunulmamıştır. Bu toplantı sonunda şehrin idare ve asayişini temin etmek üzere hükümete müzaheret heyeti olarak “Hicret Etmeyeceklerin Hukukunu Muhafaza Cemiyeti” kurulmuştur. Hürriyet ve İtilaf Partisi’nin siyasetini benimseyen, İstanbul Hükümeti’nin politikasına inanan kişilerden oluşan cemiyetin başkanlığına Mutasarrıf Vekili Kahraman Seyfi Efendi getirilmiştir. Ayrıca cemiyetin Belediye Başkanı Hacı Tevfik Bey, Kara Hacı oğlu Salih, Feyzullah oğlu Ahmet, Şırvanlı oğlu Nakip Ahmet Ziyat, Saraç oğlu Hacı Salih, Odabaşı oğlu Halil, Şırvanlı oğlu Gıyasi Efendilerle Jandarma emeklisi Namık Bey’den oluşan 8 üyesi mevcuttur .
    Yunan kuvvetlerinin işgallerini arttırdığı, işgallere uğrayan yerlerden ahalinin Denizli’ye göç ettiği ve buna bağlı olarak Denizli’de asayişin bozulduğu, otoritenin kalmadığı bir dönemde Hürriyet ve İtilafçıların durumu fırsat bilerek Kuva-yı Milliye karşıtlığını dile getirmeleri halkı olumsuz etkilemiştir. Nazilli’yi işgal eden Yunan kuvvetlerinin Denizli yönünde ilerlemesi mevcut paniği artırmış ve halk panik içerisinde şehri terk etmeye başlamıştır. Yine Kahraman Seyfi Efendi önderliğindeki Hürriyet ve İtilafçılar, Müftü Ahmet Hulusi Efendi’ye bir tezkere göndererek “başının çaresine bak, eğer Yunanlılar gelirse seni elimizle teslim ederiz, buradan gitmeye bak” şeklinde tehditte bulunmaktan da geri kalmamışlardır .

    3- Yerli Ahali İle Azınlıklar Arasındaki Kargaşa Ortamı
    22 Haziran 1920’de başlayan Yunan saldırıları ile Köşk Cephesi bozulmuş, Kuva-yı Milliye kuvvetleri dağınık bir şekilde yerli ahali ile birlikte Denizli istikametinde geri çekilmeye başlamışlardır. Yunan kuvvetlerinin Nazilli’yi ikinci kez işgal etmesinden sonra ise halk ve bozguna uğramış Kuva-yı Milliye kuvvetleri Menderes’in doğusuna Isparta, Burdur ve Sandıklı gibi şehirlere kadar gerilemişlerdir. Bu sırada Aydın, Umurlu, Köşk, Sultanhisar, Atça ve Nazilli’den pek çok Rum Denizli’ye intikal etmiştir. Yine Ödemiş, Balyambolu, Nazilli gibi işgale uğramış yerlerden pek çok Türk göç ederek Denizli’ye gelmiştir . Bu göçler Denizli’de nüfusu arttırdığı gibi asayişin bozulmasına ve Rumların taşkınlıklarına bağlı olarak zaten işgal korkusuna kapılan halkta paniğin artmasına sebep olmuştur. Bu panik ortamında Denizli Heyet-i Milliye Başkanı Ahmet Hulusi Efendi 4 Temmuz’da Ali Fuat Paşa’ya bir telgraf çekerek Denizli’deki mevcut durum hakkında bilgi vererek asker göndermesini istemiştir .
    O günlerde Nazilli’yi işgal eden Yunan kuvvetlerinin Sarayköy önlerine kadar gelmeleri Sarayköy’de de paniğe sebep olmuştur. Halk Denizli ve daha ilerilere göç etmek zorunda kalmış ve kaza merkezi de Babadağ nahiyesine taşınmıştır . Böylece Denizli’de olduğu gibi Sarayköy’de de otorite boşluğuna bağlı olarak halk panik içerisinde şehri terk etmeye başlamıştır.

    a- Azınlıkların Taşkınlıkları
    Yunan işgalleri pek çok yerde olduğu gibi Denizli ve çevresindeki azılıkları da cesaretlendirmiştir. Daha İzmir’in işgalinden sonra Denizli’de yaşayan Rumlar, Yunan kuvvetlerini heyecanla beklemeye başlamış ve zaman zaman da menfi tutumlarını gizlemekten çekinmemişlerdir. Rum ve Ermenilerin bu tür faaliyetlerde bulundukları bir dönemde, Denizli Sancağı Rum Havra Metropolit Vekili Papaz Hristimos ve Ermeni Murahhas Vekili Papaz Babkin işgalleri nefretle karşıladıklarını dile getirmişlerdir. Hatta 9 Temmuz 1919 tarihinde İtilaf Devletleri temsilciliklerine birer telgraf göndererek vazgeçilmesini istemişlerdir . Yunan kuvvetleri 3 Temmuz 1920’de Nazilli’yi ikinci kez işgal etmiş, Buldan ve köyleri ile Sarayköy’ün bazı köylerini işgal ederek Sarayköy önlerine gelmiştir. Bu sırada Denizli ve Sarayköy’de bulunan Rumlar, Yunan bayrakları hazırlayarak Yunan kuvvetlerini beklemeye koyuldukları gibi taşkınlıklarını günden güne arttırarak “korkmayınız, biz sizi koruruz” şeklinde ifadelerle Türk komşularıyla alay etmeye başlamışlardır. Yine bu dönemde Aydın, Umurlu, Atça, Nazilli gibi yerlerden Denizli’ye göç eden Rumlar da, Denizli’nin Rum mahallelerine ve kiliselerine yerleşerek Rum nüfusunun çoğalmasına sebep olmuşlardır. Muhacir olarak Denizli’ye gelen bu Rumlar ile yerli Rumların birlikte hareket etmesi ve şehirde bulunan Rum ve Türk ahali arasında sorunlar ortaya çıkmasına sebep olmuştur .

    b- Yerli Ahalinin Şehri Boşaltması
    Denizli’nin işgal tehdidiyle karşı karşıya kaldığı bir dönemde Denizlili Rumlar ile muhacir olarak Denizli’ye gelen Rumların taşkınlıklarda bulunmaları Denizlilileri göç etmek zorunda bırakmıştır. İşgal altındaki yerlerden Denizli’ye gelen Rumlar ile Türkler şehirde asayişin bozulmasına sebep olması, yine böyle bir dönemde idari açıdan otorite boşluğunun olması pek çok Denizlilinin paniğe kapılmasına ve şehri terk etmesine sebep olmuştur. 1 Temmuz 1920 günü Müftü Ahmet Hulusi Efendi Delikliçınar Meydanı’nda düzenlediği miting ile halkı cesaretlendirmeye çalışmış, daha miting meydanında 115 kişilik “Milli İntikam Bölüğü” kurularak cepheye sevk edilmiştir. Yine aynı gün Denizli Türk Ocağı’ndan Ankara’ya “Denizli gençliği bir fert kalıncaya kadar canını feda etmeye ant içti” ifadeleri yer alan bir telgraf çekilmiştir. Goncalı’da bulunan Demirci Mehmet Efe de Denizlililerin göç etmesine engel olmak amacıyla bir telgraf çekmiştir . Halkın Denizli’yi terk etmemesi yönünde yapılan bütün bu çabalar etkili olmamıştır. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi işgaller sonucu Kuva-yı Milliye kuvvetleri dağılmış, işgal altındaki yerlerden pek çok Türk ve Rum Denizli’ye gelmiş ve buna bağlı olarak şehirde asayiş bozulmuş, eşya fiyatları yükselmiş, temel ihtiyaç maddeleri piyasada bulunamaz olmuştur. Üstelik başından beri Kuva-yı Milliye hareketine karşı olan Hürriyet ve İtilafçılar şehir idaresinde yer almaya başlamışlardır. Yine şehirde otorite boşluğunun ortaya çıkması ve Rumların düşmanlıklarını açıkçı dile getirerek taşkınlıklar yapmaları da halkı olumsuz etkilemiştir.
    Bütün bunlar halkı göç etmeye mecbur kılmış ve bir kısmı Tavas ve Acıpayam gibi kazalara, bir kısmı da Dinar, Burdur ve Antalya taraflarına göç etmeye başlamıştır. Müftü Ahmet Hulusi Efendi de 5 Temmuz’da Demirci Efe ile Rumların tehciri hususundaki muhaberatından sonra, önce ailesini Tavas’a göndermiş, daha sonra da kendisi gitmiştir . Yine Denizli’de Kuva-yı Milliye hareketine büyük katkıları olan, Denizli Heyet-i Milliyesi’nde görev almış, cephelerde mücadele vermiş pek çok Denizlili şehri terk etmek zorunda kalmıştır.

    B- DENİZLİ OLAYI’NIN CERAYANI
    1- Azınlıklara Karşı Alınan Tedbirler
    Yunan kuvvetlerinin Menderes’i geçerek Denizli’ye doğru ilerlemesi halinde en önemli tehlikelerden biri de Denizli ve kazalarında yaşayan Rum ahali ile işgal altında yerlerden Denizli’ye göç eden Rumlardı. Denizli Heyet-i Milliyesi Başkanı Müftü Ahmet Hulusi Efendi böyle bir durum karşısında Rumların türlü metotlarla Denizlililere zulüm yapacaklarından endişelenmekteydi. Bu sırada halk da Rumların taşkınlıklarından ve işgal korkusuna kapılmış olduklarından panik içerisinde şehri terk etmeye başlamıştır. Böyle bir ortamda yapılabilecek en iyi hareket Denizli’de bulunan Rumları şehirden uzaklaştırmak olacaktı.

    a- Müftü Efendi’nin Demirci Efe’ye Telgrafı
    Müftü Efendi Rumların taşkınlıklarını bertaraf etmek amacıyla şehirde bulunan azınlıkların din adamları ve ileri gelenlerini davet ederek bir toplantı yapmıştır. Bu toplantıda işgal halinde azınlıkların Yunan kuvvetleri ile ittifak kurmaması ve ahaliye zulüm yapmamasına dair söz almıştır . Ancak bu tedbiri yeterli görmeyerek 5 Temmuz 1920 günü akşam saatlerinde Goncalı’da bulunan Demirci Mehmet Efe ile muhabere kurarak Rum erkeklerinin Denizli’den kaldırılarak daha iç bölgelere gönderilmesi hususunda yardım istemiştir.
    5 Temmuz akşamı Müftü Efendi’nin telgrafhanede bulunduğu sırada yanında olduğunu belirten oğlu Lütfü Bey’in verdiği bilgilere göre; Müftü Efendi Demirci Efe’den öncelikle tren göndermesini, Rum erkeklerinin intikalini kendilerinin yapabileceğini, aksi halde gönderdiği müfrezenin aksaklıklara sebep olabileceğini bildirmiştir. Ancak Demirci Efe bu teklifi kabul etmeyerek bu işi halletmek üzere müfreze göndereceği cevabını vermiştir. Bu sırada Lütfü Bey orada bulunan telgrafları incelediğini ve “topların Hamidiye istikametine gönderildiği” bilgisinin yer aldığı bir telgrafı babasına gösterdiğini yazmaktadır. Böyle bir durumda düşman ile Denizli arasında hiçbir kuvvet kalmadığını düşünen Müftü Efendi “pekâlâ oğlum bu işi sen hallet” diyerek Demirci Efe’nin isteğine razı olmak zorunda kalmıştır .
    Anlaşıldığı üzere Müftü Efendi Demirci Efe’den öncelikle müfreze göndermesini değil, tren göndermesini istemiştir. Ancak Demirci Efe’nin ısrarları ve cephe ile ilgili aldığı bilgi sonucu Efe’nin teklifini kabul etmek zorunda kalmıştır. Bundan başka konuyla ilgili bilgi veren pek çok eserde Müftü Efendi’nin Demirci Efe’ye hitaben “Denizli’de Rumlar mühim ekseriyet teşkil etti. Geçen sene İslamlar aleyhinde Yunanlılarla beraber facialar yaratmışlardı. Şu halde Denizli’de kalan İslamların hayatı ve cephe kuvveti tehlikede kalacaktır. Hiç olmazsa erkeklerinin Denizli’den kaldırılarak içeriye gönderilmelerini İslam ahali namına rica ederim” şeklinde bir telgraf çektiği belirtilmektedir .

    b- Demirci Efe’nin Denizli’ye Müfreze Göndermesi
    5 Temmuz 1920 akşamı Müftü Ahmet Hulusi Efendi, Demirci Mehmet Efe ile kurduğu muhabere de Rumların nakilleri hususunda yardım talebinde bulunmuştu. Demirci Efe nakil işini yapmak üzere müfreze göndereceğini bildirmiş ve 57. Tümen komutanı Şefik Bey’in de bilgisi dâhilinde Jandarma Yüzbaşı Rıfat ve Jandarma Teğmen Fazıl Beyler komutasında bir müfrezeyi görevlendirmiştir . Aynı zamanda Rumların tehcirinde kullanılmak üzere trenler hazırlatılarak İşletme Müdürü Eşref Bey ve askeri hat komiseri Teğmen Kemal Bey’e gereken emirler verilmiştir. Böylece Rumların nakli için gerekli hazırlık yapılmış ve Yüzbaşı Rıfat ve Teğmen Fazıl Beyler idaresindeki müfreze 6 Temmuz günü Denizli’ye ulaşmıştır. Öncelikle hükümet konağına giden Rıfat Bey, geliş sebeplerini mutasarrıf vekili Kahraman Seyfi Efendi’ye anlatmıştır. Ancak orada bazı kimseler “Rumların nakli halinde, Yunanlılar Denizli’ye geldikleri takdirde hicret etmeyecek olan İslam ahaliye zulüm işleyecekleri”nden bahsederek Rumların nakillerinden vazgeçmelerini istemiştir. Bunun üzerine Yüzbaşı Rıfat Bey elinde yeterli kuvvet bulunmadığını ve sıkıntılara sebep olabileceğini düşünerek Goncalı’da bulunan Demirci Efe ve 57. Tümen komutanı Şefik Bey’e bilgi vermiştir. Demirci Mehmet Efe ise aynı gün Sökeli Ali Efe’yi 30–40 kadar zeybek kızanı ile birlikte Denizli’ye göndererek Rumların nakli için görevlendirmiştir . Tümen Komutanlığı da Dinar’da bulunan 12 kişilik jandarma müfrezesini Teğ. Şevki Bey idaresinde Denizli’ye getirtmiştir. Sökeli Ali Efe’nin Denizli’ye gelmesi ile birlikte Yzb. Rıfat Bey’e yapılan baskılar kendisine de yapılmıştır. Hicret Etmeyecek Ahalinin Hukukunu Muhafaza Cemiyeti üyesi olan Esat ve Gıyasi Efendi, Sökeli Ali Efe’ye müracaatta bulunarak Rumların nakillerinin Denizli’de kalan İslam ahali açısından kötü sonuçlar doğurabileceğini öne sürerek vazgeçmelerini istemiştir . Hürriyet ve İtilafçılar tarafından kurulan Hicret Etmeyecek Ahalinin Hukukunu Muhafaza Cemiyeti üyelerinin isteği olan bu müracaatlara Sökeli Ali Efe itibar etmeyerek Rumların intikali için çalışmıştır. Sökeli Efe zeybekleri Rum mahallesine ve şehrin dört bir tarafına dağılarak kadın, yaşlı ve çocuklar hariç olmak üzere pek çok Rum’u istasyonda bir araya getirerek yola çıkarmıştır.

    2- Rumların İntikali
    a- İntikal Sırasında Yaşananlar
    Rumların nakli için görevlendirilen Sökeli Ali Efe Yunan kuvvetlerinin Denizli’yi işgal etmesi halinde, Rumların tehcirinin kötü sonuçlara sebep olabileceği ve İslam ahaliye zulüm edileceği düşüncelerine aldırış etmeyerek 6–7 Temmuz günü pek çok Rum’u trenlere bindirerek Eğirdir’e göndermiştir . Ayrıca Denizlililerin bazı Rumları gizlediği ihbarının kendisine ulaşması üzerine, şehrin dört bir tarafında tellal bağırtarak “bu tür harekette bulunanların cezalandırılacağını” bildirmiştir. Buna rağmen pek çok Rum’un gizlendiği belirlenmiş ve bunlara yardımcı olan bir Denizlili, Sökeli Ali Efe tarafından dövülerek tahkir edilmiştir. Yine Tavas’a gitmek üzere şehri terk eden İslam ahali bazı zeybekler tarafından çamlık mevkiinde önleri kesilerek soyulmuştur. Kilisli Murat Bey’in kızanları da 7 Temmuz günü Çaybaşı mahallesindeki Külahçı Ahmet Ağa ve Değirmenci Sadık Bey’in evlerini basmıştır . Zeybeklerin bu tür davranışları ile korkuya kapılan halk Rumların tehciri meselesinden rahatsız olmaya başlamıştır. Yine “Yunanlılar Çal tarafından Denizli’ye ilerliyorlar, Denizli’ye girecekler, Tümen ve karargâhı Tavas’a çekilmiş” söylentisinin ahali arasında dolaşması heyecana sebep olmuş ve pek çok Denizlili şehri terk etmeye başlamıştır. 7 Temmuz’da Askerlik Şubesi Başkanı Tevfik Bey’in 12. Kolordu Komutanlığı’na gönderdiği bir şifrede “efelerin davranışları ve hıristiyanları sevklerinin İslam ahaliyi rencide ettiği ve umumi bir heyecana sebep olacağı” bahsedilerek Denizli’deki mevcut durum izah edilmeye çalışılmıştır .

    b- Sökeli Ali Efe Hakkındaki Şikayetler
    Rumların tehcir edildiği 6–7 Temmuz günleri gerek zeybeklerin keyfi davranışları gerekse Yunan kuvvetlerinin yaklaştığı ve şehri işgal edeceği söylentileri mevcut paniği artırmıştır. Denizlililer yanlarına aldıkları bir kaç parça eşya ile şehri terk ederek Tavas istikametinde göçe başlamıştır. Konuyla ilgili bilgi veren yerel yazarların “zeybeklerin soygun şehirde yaptıkları ve göçe zorladıkları ahalinin önünü keserek gasp ettikleri” bilgilerinin yanı sıra Hürriyet ve İtilafçıların tutumları da incelenmelidir. Hicret Etmeyecek Ahalinin Hukukunu Muhafaza Cemiyeti üyesi olan bu kişiler, şehrin işgal edileceği söylentisini ve zeybeklerin münferit olaylarını fırsat bilerek ahaliyi Kuva-yı Milliyecilere ve zeybeklere karşı kışkırtmaya çalışmıştır. 8 Temmuz’da Sökeli Ali Efe’nin pusuya düşürülerek öldürülmesi ve bu kişilerin Kuva-yı Milliye aleyhtarlığını açıkça dile getirmeleri bütün bunları doğrular niteliktedir.
    Sökeli Ali Efe’ye baskı kurarak Rumların tehcirinden vazgeçilmesini isteyen Hürriyet ve İtilafçılar, daha sonrada Demirci Mehmet Efe ve Tümen Komutanı Şefik Bey’e müracaatta bulunarak bu isteklerini yenilemişlerdir. Askerlik. Şubesi Başkanı Tevfik Bey’in 12. Kolordu Komutanlığı’na 7 Temmuz’da Denizli’deki mevcut durumu bildirdiği şifresinden başka, aynı gün 57. Kümen Komutanlığı’na “Rumların nakilleri siyaseten zararlı olacağından ve diğer cephelerde böyle bir muamele olmadığından Rumların dâhili gönderilmesinden sarf-ı nazar olunması” şeklinde bir telgraf çekmiştir. Tümen Komutanlığı ise “bu tür milli meselelere sizin karışmamanızı rica ediyorum” cevabını vermiştir . Bundan başka Tevfik Bey Demirci Efe’ye bir telgraf çekerek “buraya gönderdiğiniz zeybekler halkın, ırzına tecavüz ediyorlar, bir hadise çıkacağını arz ederim” demiştir. Bu telgraftan bir süre sonra da Hicret Etmeyecek Ahalinin Hukukunu Muhafaza Cemiyeti üyelerinin imzasını taşıyan bir telgraf Demirci Efe’ye hitaben çekilmiş ve bu telgrafta “gönderdiğiniz zeybekler halkın, ırzına tecavüz etmekte olduklarından vukua gelecek hadisenin size raci olacağını beyan ediyoruz” deniliyordu . Mutasarrıf vekili Kahraman Seyfi Efendi ile birlikte cemiyetin 9 üyesinin imzasını taşıyan bu telgraf Demirci Efe’yi tehdit eder mahiyetteydi. Denizlililerin bu tür şikâyetleri üzerine Demirci Efe, Sökeli Ali Efe’yi telgraf başına çağırarak Goncalı’ya dönmesi emrini vermiştir.

    3- Demirci Efe ile Sökeli Ali Efe Arasındaki Muhabere
    Denizlililerin Sökeli Ali Efe kızanlarından şikâyetçi olmaları ve bazı kimselerin Rumların nakline karşı olmaları, Denizli’de bulunan Rumların tehciri meselesini güçleştirmiştir. Askerlik Şubesi Bşk. Tevfik Bey’in 57. Tümen’e çektiği telgrafta Rumların tehcirinden vazgeçilmesini istemesi ve Demirci Efe’ye çektiği telgrafta tehcirin kötü sonuçlara sebep olacağını, zeybeklerin halkı rahatsız ettiğini bildirmesi Demirci Efe’yi tedirgin etmiştir. Yine Hicret Etmeyecek Ahaliyi Muhafaza Cemiyeti üyelerinin Demirci Efe’yi hedef alan telgrafı üzerine Demirci Efe, Sökeli Ali Efe’yi telgraf başına çağırarak muhabere kurmak istemiştir. Haberi alan Sökeli Efe telgrafhaneye gitmek üzere Çatalçeşme’den Delikliçınar’a doğru yürümeye başlamıştır. Meserret kıraathanesinin önünde toplanan halk, Sökeli’nin önünü keserek öfke dolu sözler söylemiştir. Yine Çaybaşı, Kayalık ve Saltak mahallesinden telgrafhaneye gitmek isteyen bazı zeybeklerin önü kesilerek silahları ve değerle eşyaları alınmıştır . Bütün bunlara rağmen telgrafhaneye ulaşan Sökeli Ali Efe, Goncalı’da bulunan Demirci Efe ile muhabere kurmuştur.
    Olayların seyri dikkate alındığında 8 Temmuz sabahı gerçekleşen bu muhabere de Demirci Efe, Sökeli Ali Efe’ye hitaben “ben sizi oraya milletin malına, ırzına dokunmak için mi gönderdim, bunları kim işlediyse senden isterim” şeklinde telgraf çekmiştir. Sökeli Efe de “milletin malına, ırzına dokunanın, sana sormadan kafasına sıkıyı ben çekerim. Bunu kim söyledi ise gelsin bana söylesin. Bu yalandır. Yalnız dün Kilisli Murat Bey’in kızanlarından bir iki kişi istasyonda Rum kadınlarından birisinin parasını almışlar, onları istedim gizlenmişler, daha gelmediler” cevabını vermiştir. Aralarında sert bir şekilde geçen bu konuşmadan sonra Demirci Efe, Sökeli’ye “Rumların tehcirinden vazgeçerek derhal Denizli’ye dönmesi” emrini vermiştir .

    4- Sökeli Ali Efe’nin Pusuya Düşürülmesi
    8 Temmuz sabahı Demirci Mehmet Efe’nin telgraf vasıtası ile Sökeli Efe’yi Goncalı’ya çağırması üzerine Sökeli ve kızanları hükümet binası önünde toplanarak istasyona doğru yürümeye başlamıştır. Bu sırada istasyon caddesi üzerinde İbrahim Namık Bey öncülüğünde toplanan pek çok silahlı kişi “artık bu millet ne Kuva-yı Milliye ne de zabit görmek ister, bunlar def olup gitsinler” diye bağırmaya başlamıştır. Öfkeli kalabalığın arasından istasyona doğru yürüyen Sökeli Müfrezesi, reji dairesi önüne geldiğinde kalabalık arasından birkaç kişi çıkarak Sökeli Ali Efe’ye “eğer siz bir fenalığa meydan vermek istemezseniz elinizde olan eslihayı teslim ediniz. Biz sizinle beraber istasyona kadar geleceğiz, orada size eslihanızı teslim ederiz” demiştir . Bunun üzerine zeybekler silahlarını teslim ederek yürümeye devam etmişler, ancak Tabakhane sokağına gelindiğinde önce bir bina penceresinden, akabinde de orada bulunan kalabalık arasından ateş açılmıştır . Sökeli Ali Efe, Hacı Mustafa ve İsmail adındaki zeybekler ölmüş, Mehmet, Mustafa ve Bahri adındaki zeybekler ile Jandarma Teğmen Fazıl Bey ise yaralı olarak kurtulmuştur. Daha sonra İbrahim Namık, Mutasarrıf vekili Kahraman Seyfi, Müdde-i Umumi Abidin, Ali Bey oğlu Nuri Efendi ve bazı kişiler hükümet binasına gelmiştir. Bu kişiler burada bulunanlara “Efendiler çekilmeyiniz, millet istediğini yapmaya muktedirdir. Biz artık Kuva-yı Milliye vs. bıktık. Her ne olursa olsun, her kim gelirse gelsin sokak ortasında gebertip leşini köpeklere yedireceğiz” diyerek halkı cesaretlendirmeye çalışmışlardır .
    Görüldüğü üzere yukarıda ismi geçen şahıslar Sökeli’nin öldürülmesi olayında yer almış, halkı zeybeklere karşı kışkırtmışlardır. Yine müfrezenin silahlarının alınması ve daha sonra ateşe tutulması da planlı bir hareket olduğunu göstermektedir. Olaydan kurtularak Muğla’ya giden Jandarma Yüzbaşı Rıfat Bey’in verdiği bilgilerde bütün bunları doğrulamaktadır. Süreyya Örgeevren eserinde kendisinin Muğla’da bulunduğu sırada, beraberinde Mutasarrıf Müştak Bey ve Hamdi Bey olduğu halde olayı Jandarma Yüzbaşı Rıfat Bey’den öğrendiğini ve Rıfat Bey’in “Sökeli, Demirci’nin verdiği vazifeyi bitirdi. Hükümet önüne geldiğimiz zaman makama uğrayacaktık. Halk orada burada toplanmıştı… Sökeli ile yukarı çıktık. Dönüşte Ali Efe’den silahların Denizli’de kurulan yeni milli ve mahalli teşkilata bırakılmasını rica ettiler. Efe evvela tereddüt etti, sonra -efe siz yine bulursunuz Demirci Efe’nin ve fırkanın elinde silah çoktur, düşman şehre taarruz ederse biz müdafaa edeceğiz- diye rica da ısrar gösterilince Sökeli Ali Efe benim de tasvibimle muvaffak etti… Kızanların içlerinden biri -efe zeybek kızanı silahını verir mi- diye itiraz edecek olduysa da efe emrini tekrarlayınca kızanlar silahlarını hükümet avlusu duvarına dayayıp bıraktılar, artık oradan ayrılacaktık derken oradan buradan silahlar patlamaya başladı. Ortalık karıştı. Efe vurulmuştu… Sonra bu vakayı duyan Demirci Efe Denizli’ye gelerek Sökeli Efe’nin intikamını almak için –bir katliam- yapmış… O sıra ben Denizli’den ayrılmıştım. Yolda bu haberi aldım” bilgisini verdiğini yazmaktadır .

    C- DEMİRCİ EFE’NİN DENİZLİ BASKINI
    1- Demirci Efe’nin Denizli’ye Gelişi
    8 Temmuz sabahı Sökeli Ali Efe’nin Goncalı’ya dönmek üzere istasyona doğru ilerlediği sırada pusuya düşürülerek öldürülmesinden sonra Askerlik Şubesi Başkanı Tevfik Bey, 57. Tümen Komutanlığı’na bir telgraf çekmiştir. Tevfik Bey telgrafında, akşam saatlerinde çekmiş olduğu telgrafa atıfta bulunarak “vuku bulacağını gece arz ettiğim müessif hadise vukua geldi” diyordu . Tafsilatı hakkında bilgi bulunmayan bu telgraf hemen Demirci Efe’ye gösterilmemiş olmasına rağmen, Efe haberi almakta gecikmemiştir. Goncalı istasyonunda bir ağacın altında Şefik Bey ile birlikte sabah kahvesi içmekte olan Demirci Efe, Denizli’deki hadiseden kurtularak gelen iki zeybek kızanından bilgi almıştır . Bunun üzerine Demirci Efe Denizli’ye gitmek üzere derhal yola çıkmıştır. Şefik Bey’de yerini topçu komutanı Binbaşı Hakkı Bey’e bırakarak Demirci Efe’nin yanında yer almıştır . Goncalı’ya yeni gelmiş olan Dinarlı Jandarma Teğmen Şevki Bey, 175. Alay komutanı Şerafeddin Bey, Teğmen Hüseyin Bey ve pek çok kızanda Demirci Efe ile birlikte hareket etmiştir . Tren Denizli’ye yaklaştığı sırada Eskihisar mevkiinde, ağaçlar arasında şüpheli şahısların görülmesi üzerine Şefik Bey treni durdurmuş ve yürüyüş tertibatı alarak yola devam etmiştir. İstasyona gelindiğinde ise iki ray üzerinde 9 teneke kapalı kutudan ibaret patlayıcı madde tespit edilmiştir. Bu sırada ağaçlar arasında saklanan bir kişi alınmış ve elindeki silahın Sökeli Efe ile beraber bulunan Kara Mustafa’ya ait olduğunun görülmesi üzerine kızanlar tarafından bıçaklanarak öldürülmüştür .
    Demirci Efe olaydan sonra Denizli’ye gelen Sındırgılı Süreyya Bey’e Denizli’ye gelişini anlatırken Denizlililerin kendisini karşılamadığını ve düşmanca tavır takındıklarını belirtmiştir .

    2- Denizli İstasyonunda Yaşananlar
    Demirci Efe müfrezesinin Denizli istasyonuna gelmesinden sonra Albay Şefik Bey, Teğmen Şevki Bey’e jandarma erlerini alarak hükümet dairesine gitmelerini, asayişi temin etmelerini ve mutasarrıf vekili ile jandarma komutanını istasyona göndermesi emrini vermiştir. Şefik Bey’in bu davranışı Demirci Efe’nin şehre girmekte tereddüt ettiğini gösteriyor ki bazı kaynaklarda bunu doğrulamaktadır . Teğmen Şevki Bey müfrezesi hükümet konağına gitmek üzere hastane istikametinde ilerlediği sırada kısa süreli ateşe tutulması üzerine Şefik Bey o civarda arama yaptırmıştır. Neticede Ödemiş göçmenlerden olduğunu, istasyonda kahve yapıp sattığını söyleyen bir kişi alınarak sorguya çekilmiştir. Eli silahlı sopalı 500 kadar kişinin istasyona geldiğini, istasyon memurunu tevkif ettiklerini, şimendifer yaklaşınca hepsinin kaçtığını ve Sökeli ile bazı kızanların öldürüldüğünü işittiğini söylemiştir. Demirci Efe’nin bu bilgileri aldığı sırada istasyon memuru ve Aydınlı Ahmet Efendi isminde bir şahıs gelerek olayla ilgili daha fazla bilgi vermiştir. Bu şahıslar “Silahlı bir kalabalık istasyona geldiler, gelenler pencerelerden istasyon binası içine tüfenk sıktılar. Goncalı’ya haber verdi diye istasyon memurunu ve Demirci’nin adamı diye yanındakini tevkif ettiler. Bundan sonra da geliyorlar diye bir takımları savuşmaya başladı, bir takımları da “Demirci’nin eli kolu Sökeliydi, kaçmayın” diyerek engel olmaya çalıştı… İbrahim Namık kaçanları men edemedi” şeklinde bilgi vermişlerdir .
    Denizli istasyonunda Sökeli Ali Efe’nin bazı zeybekleri ile birlikte öldürüldüğü haberini alan Demirci Efe ve kızanlar, intikam alacaklarına dair yeminler ederek korkunç sözler söylemeye başlamıştır. Sökeli Efe ve kızanların cesetlerinin istasyona getirilmesi ile iyice hiddetlenen zeybekler, takviye kuvvet isteyerek Denizli’yi yakmayı planlamışlardır. Demirci Efe geldiği tren ile bazı zeybekleri Sarayköy’e göndererek burada bulunan atlıların derhal gelmesi emrini vermiştir. Yunan kuvvetlerinin yaklaştığını, Sarayköy’deki atlıların geri çekilmesinin zararlı olacağını düşünen Şefik Bey, Demirci’yi bu hareketinden vazgeçirmeye çalışmasına rağmen başarılı olamamıştır. Aynı zamanda Demirci Efe, Goncalı’ya da haber göndererek takviye kuvvet istemiştir.
    Demirci Efe ve kızanların Denizli’de katliam yapmak üzere hazırlıklara başladığı sırada Askerlik Şubesi Başkanı Tevfik Bey ve Binbaşı Hamdi Bey istasyona gelmiştir. Mutasarrıf vekili ve jandarma komutanının çağrılmış olmasına rağmen Tevfik Bey’in gelmesi beklenmedik bir harekete sebep olmuştur. Orada bulunan, olaydan yaralı olarak kurtulan kızanların Tevfik Bey’i suçlu göstererek “isteseydi önlerdi” gibi sözler söylemeleri üzerine Tevfik Bey öldürülmüştür . Tevfik Bey’in ölüm haberi 12 Temmuz’da Askerlik Şubesi Başkanı Vekili Nüzhet Bey tarafından 12 Kor. Komutanlığı’na “Sekiz Temmuz Perşembe günü saat 1.00 sonrada Miralay Tevfik Bey, Demirci Efe tarafından şehid edildi” telgrafı ile bildirilmiştir .

    3- Demirci Efe’nin Denizli’de Yaptığı Katliamlar
    8 Temmuz günü Demirci ile birlikte Denizli’ye gelen Teğmen Şevki Bey, hükümet konağına giderek asayişi temine geldiği gerekçesi ile kalabalığı dağıtmıştır. Aynı saatlerde istasyonda bulunan Demirci Efe ve kızanlar, Sökeli’nin öldürülmesi ile ilgili bilgi almışlar ve bu sırada Askerlik Şubesi Başkanı Tevfik Bey öldürülmüştür. Yine o sırada istasyonda bulunan Karabacak oğlu Kadri de kızanlar tarafından öldürülmüştür . Denizlililerden intikam alacağını belirten Demirci Efe, Sarayköy’deki atlı birlikleri Denizli’ye çağırdığı gibi, Goncalı’dan da bir bölük asker getirmiştir. Daha sonra hükümet konağına giden zeybekler, belediye gazhanesinde depo edilmiş olan gaz tenekelerini çıkartarak şehri yakmaya kalkışmışlardır. Diğer taraftan Demirci Efe, 9 Temmuz günü olayın suçlularını tespit etmek amacıyla mahalle muhtarlarını getirterek sorguya çekmiştir. Şehir içine dağılan kızanlar ise 200 kadar Denizliliyi hükümet konağının karşısındaki evin bahçesine toplamış ve tek tek gözden geçirerek yaralı kızanların “bu da işe karışmıştı” dedikleri öldürülmüştür . Böylece Mutasarrıf vekili Kahraman Seyfi, Dalamanlı oğlu Şükrü ve kardeşi Ahmet, Hoca Esat Efendi, Mevlüt Hoca ve Saraç oğlu Salih gibi Hicret Etmeyecek Ahalinin Hukukunu Muhafaza Cemiyeti üyeleri ile pek çok Denizlili öldürülmüştür. Sökeli’nin öldürülmesi olayında başı çektiği bilinen, halkı zeybeklere karşı kışkırtan İbrahim Namık ise ele geçirilememiştir .
    Zeybeklerin Denizli’de yaptığı bu katliam sonucu olayla ilgisi olan veya olmayan pek çok Denizlili öldürülmüştür. Kaynaklar arasında itilaf olmasına rağmen sayısının 60 civarında olduğunu tespit edebildiğimiz öldürülenlerden bazılarının isimleri şöyledir .
    Ask. Şb. Bşk. Tevfik Bey
    Mutasarrıf Vekili Kahraman Seyfi
    Müddei umumi Muharrem
    Saraç oğlu Salih
    Hoca Esat Efendi
    Kırfes oğlu Şakir
    Karabacak oğlu Kadri
    Dalamanlı oğlu Şükrü
    Dalamanlı oğlu Ahmet
    Hacı Yusuf oğlu İbrahim
    Jandarma Şerbetçi oğlu Ahmet
    Jandarma Acıpayamlı oğlu Mehmet
    Teğmen Erzurumlu oğlu Mustafa
    Naib oğlu Tevfik
    Abalı oğlu Mustafa
    Süpürgeci oğlu Mehmet
    İmam Kapıkıran oğlu Nuri
    İmam Mevlüt
    Eczacı Hacı
    Pelitlibağ Mahallesinden Emir Ayşe ve torunu
    Kayalı oğlu Kazım

    4- Demirci Efe’nin Sakinleştirilmesi
    Demirci Efe ve kızanların Denizli’de pek çok insanı öldürdüğü ve şehri ateşe vermek üzere hazırlıklar yaptığı sırada, o güne kadar şehri terk etmeyen pek çok Denizlili korkuya kapılarak şehri terk etmeye başlamıştır. Yunan kuvvetlerinin yaklaştığı, şehrin işgal edileceği korkusu ve şehirdeki azınlıkların olumsuz tavırları zaten pek çok kişinin göç etmesine sebep olmuştu. Böyle bir dönemde Demirci Efe’nin de Sökeli’nin öldürülmesini bahane göstererek Denizlililerden intikam almaya kalkışması halkın şehri boşaltmasına sebep oluyordu. Olayın bu boyutlara vardığını ve Denizlilerin zulme tabi tutulduğunu öğrenen Sarayköylü Şeyh Tahir Efendi Denizli’ye gelerek Demirci Efe’yi hareketinden vazgeçirmek istemiştir. Efe şehri yakacağına dair yemin ettiğini söylemesi üzerine ise şehrin mezarlığının ateşe verilmesi gibi bir formül düşünülmüştür. Netice de gaz tenekeleri Büyük mezarlığa nakledilerek ağaçlar ateşe verilmiştir .
    Demirci Efe’nin sakinleştirilmesi ile ilgili yukarıdaki bilgilerden başka Süreyya Örgeevren’de eserinde Efe’yi kendisinin yatıştırdığını ve 9 kişi haricindeki bütün Denizlilileri affetmesini rica ettiğini belirtmektedir. Buna göre Demirci Efe; İhtiyat zabiti Hacı Fevzi oğlu Ali Rıza, İhtiyat zabiti Hacı Halil İbrahim oğlu Rüştü, Tüccar Nuri, Bel. Bşk. Hacı Tevfik, Müftü Efendi oğlu Fevzi, Odabaşı oğlu Halil, Bekir oğlu Ali, Lebib oğlu Ahmet ve İbrahim Namık haricindeki Denizlilileri affettiğini bildirdiği bir beyannameyi 15 Temmuz’da iki nüsha hazırlatarak bir nüshasını Süreyya Bey’e vermiştir . Ayrıca Demirci Efe Süreyya Bey’in kazalara giderek olayı anlatmak ve Denizlilileri şehre geri çağırmak istemesi üzerine ikinci bir beyanname hazırlatmıştır. Süreyya Bey 15 Temmuz tarihli bu vesikayı alarak bir gün sonra Tavas’ gitmek üzere yola çıkmıştır. Yol üzerinde uğradığı yerlerde ve Tavas’ta olayla ilgili bilgi veren Süreyya Bey, Demirci Efe’nin Denizlilileri affettiğini bildirir beyannameyi de göstererek ahaliyi dönmeleri için ikna etmeye çalışmıştır .

    Recep KILIÇ














  3. #3

    Üyelik tarihi
    27.Eylül.2008
    Yaş
    43
    Mesajlar
    3

    Kaynak alınan makale derken Ergün Aybars'ı değil, Selahattin Dumun'ın taraflı ve bilimsel tarih anlayışından yoksun yazısını kastediyorum. Bu yazıyı daha önceden görmüştüm ve refarans olarak M. Akif TÜTENK'i almaktadır. Tütenk'in olayı kulaktan dolma ve Denizlili olması münasebetiyle objektif değerlendirmediği kanısındayım.

Benzer Konular

  1. Ali Batı Olayı
    Konu Sahibi raltar Forum İnkılap Tarihi Genel Araştırmalar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 02.Nisan.2010, 16:16
  2. menemen olayı
    Konu Sahibi ahmett98 Forum Test Soruları
    Cevap: 2
    Son Mesaj : 07.Nisan.2009, 01:56
  3. Musa Bey Olayı
    Konu Sahibi *SüRgÜn* Forum Sözde Ermeni Soykırımı
    Cevap: 2
    Son Mesaj : 18.Kasım.2007, 20:07
  4. Kubilay Olayı PDF
    Konu Sahibi ziberkan Forum Sahaf
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 15.Kasım.2007, 21:42
  5. Denizli
    Konu Sahibi giggs Forum İller Tarihi
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 22.Haziran.2007, 23:35

Bu Konu için Etiketler

Giriş

Giriş