TÜRKLER’İN BAYRAMI:NEVRUZ

Eski Türkler’le İranlılar’ın “yıl-başı” kabul ettikleri gün ,Farsça bir kelime olan “Nevruz” terimiyle ifade olunmaktadır. Ancak kelime anlamı bakımından “yeni gün” demektir. Araplar’a İranlılar’dan geçen bu adet, başta Oniki Hayvanlı Türk Takvimi’nde görüldüğü üzere Türkler’de çok eskiden beri bilinmekte ve bugün törenlerle kutlanmaktadır.

Türkler’de çok eskiden beri baharın gelişi ,tabiatın canlanışı ,destanlarda masallarda ,türkülerde şiirlerde, aşıkların kopuzlarında terennüm edilir ve bahardan coşkunlukla söz edilirdi. Baharın gelişi ; suların çoğalması, dünyanın nefesinin ısınması yani havaların ısınması ,türlü çiçeklerin açılması,yeryüzüne yemyeşil bir ipek kumaşın serilmesi ,hayvanların çoğalması olarak yorumlanmaktadır.

Türkler’de yılbaşı gününü baharın başlangıcında aramak lazım gelir. İlkbaharın başlangıcı Mart ayıdır. Oniki Hayvanlı Türk Takvimi’nde yılbaşı 21 Mart yani Nevruz’dur. Türkler bu güne “yengi-gün” demektedirler. Yani Ergenekon’dan çıktıkları gün.

Ergenekon Destanı’na göre düşmanları Türkleri bir hile ile yenerler ve çoğunluğu öldürülür yada tutsak düşer. Kurtulanlar kimsenin bilmediği dağlık ,verimli bir yer olan Ergenekon’a gelirler. Zamanla nüfusları çoğalınca buradan çıkmak istediklerinde etrafın demir dağlarla çevrili olduğu görülür. Bunun için büyük ateşler yakıp dağları eritirler ve tekrar eski yurtlarına dönerler. İşte Türk Kültürüne göre Nevruz ,takvim başlangıcı olan Ergenekon’dan çıkış günüdür. Bu günün anısına Türk hakanları bahar bayramında örs üzerinde kızdırılmış demir döverlerdi. Bu adet Türkler’deki demirciliğin milli sanat olması ve demir kültü ile açıklanabilir.

Nevruz ,Türkler’in tabiatın dirilişini alkışladığı ,yıl esaslı zaman değişiminin başlangıcı saydığı ,değişmeler için Tanrıya şükrünü ifade ettiği özel bir törendir. Bu kutlama sarı,kırmızı ,yeşilin yanyana gelmesiyle oluşan sembolleşme ile tamamlanır gibidir.

Sarı,kırmızı ve yeşili bir inanış ve varlık dünyasını yorumlayış sonucunda yeşili; dirilik, tazelik gençlik,sarıyı;merkez, hükümranlık ,kırmızıyı;Tanrı, koruyucu ruh ,ocak (ev),dirlik ,bağımsızlık ,hürriyet anlamlarının sembolü halinde yorumlayan sadece Türk kökenli halkalardır.

Nevruz geleneği Osmanlılar’da daha da gelişerek devam etmiş halk arasında olduğu kadar saray an’anelerinde de yer almıştır. Ancak sonraki dönemlerde Nevruz amacından daha değişik şekillerde kutlanmaya başladığı için yasaklanmıştır. Nevruz,bu gün ,özellikle S. S. C. B’nin yıkılmasından sonra kurulan Türk Devletlerini birleştirici en önemli kültür unsuru olarak büyük coşku ile bütün Türk Dünyası’nda kutlanmaktadır.

Milli Kültürü yozlaştırmak ,yok etmek ,milli kültür unsurları üzerinde şüphe yaratmak , milli tarih konularında spekülatif yayınlarda bulunmak bugün Türklük düşmanlarının en çok takip ettikleri metod bulunmaktadır. Kaleleri içerden ele geçirmek yani ülkeleri parçala ,böl, sonra yok et prensibi emperyalist politikaların hedef seçtikleri ülkelere karşı uyguladıkları genel bir stratejidir. Bu strateji içinde milli kültür düşmanlığı , milli kültürün dejenere edilmesi ,milli kültür değerleri üzerinde başka sahipler aranması en geçerli bir silah olarak kabul edilmektedir. Özellikle yurt dışında Türkiye ve Türklük aleyhine faaliyet gösteren Marksist-Leninist ve bölücü unsurlar sun’i bir topluma mal edilmeye çalışılan Ergenekon/ Nevruz Bayramı’nı Türk kültürü bünyesinden koparmak istemekte ve bu konuda gayret göstermektedirler. Bu durumda bizlere düşen görev tarihimizi ve kültürümüzü daha iyi öğrenip sahiplenmektir.