1. #1

    Üyelik tarihi
    12.Ekim.2007
    Yaş
    30
    Mesajlar
    424



    ERMENİSTAN'IN İLK BAŞBAKANININ İTİRAFLARI

    KAÇAZNUNİ'NIN 1923 TE TAŞNAK KONGRESİNE SUNDUĞU ÇARPICI RAPOR

    Kaçaznuni' nin raporunun Rusça baskısını Rus arşivlerinden bulduk ve çevirdik. Raporda, gönüllü birliklerin oluşturulmasının bir hata olduğundan, kayıtsız şartsız Çarlık Rusyası' na bağlılıklarına, denizden denize Ermenistan projesinin emperyalist bir talep olduğuna kadar Ermeni Meselesi'ne dair gerçekler gözler önüne seriliyor.Her geçen gün sözde soykırım iddialarıyla Türkiye üzerinde daha fazla baskı kurulurken, tarihsel gerçekler bu iddiaların uluslararası bir yalan olduğunu tekrar tekrar gözler önüne seriyor, Türkiye'yi paylaşma planları çerçevesinde Batı emperyalizmi ve Çarlık Rusya’sının Ermeni Meselesi'ni nasıl kullandığı, bu temelde Ermeni çetelerine Kafkas Cephesinde koçbaşı rolünün verildiği, Türkiye Ermenilerine ise cephe gerisinde karışıklık çıkararak işgali kolaylaştırma görevi biçildiği ve bunun karşısında da Türkiye'nin haklı bir savaş verdiği bu sefer bizzat Taşnak hükümetinin ilk başbakanı olan O. Kaçaznuni tarafından dile getiriliyor.

    Sovyet Ermenistan'ın kurulmasının ardından yıkılan Taşnak hükümetinin ilk başbakanı ve Taşnaksutyun Partisi'nin kurucularından ve önemli liderlerinden biri olan Kaçaznuni, 1923 Nisanında partisinin yurtdışı örgütünün kongresine sunduğu raporda, geçmiş dönemin ağır bir özeleştirisini verirken çarpıcı itiraflarda bulunuyor ve çekilen acıların sorumluluğunu partisine yüklüyor. Kaçaznuni, raporunun sonunda Taşnaksutyun'un kendisini feshetmesi ve siyasi arena*dan çekilmesi gerektiğini savunuyor.Kaçaznuni, sunduğu bu raporu daha sonra partinin iç işleyi*şiyle ilgili bazı somut önerilerinin bulunduğu 3-4 sayfasını çıkararak "Taşnaksutyun'un Artık Ya*pacağı hiçbir şey kalmamıştır" adıyla kitap haline getiriyor. Kitapta ek olarak raporuna eleştiriler içeren partili bir arkadaşından gelen mektuba cevabi mektubu da bulunuyor. Bu kitap, 4 yıl sonra 1927 yılında SSCB'de (Tiflis) "ibreti alem" olması amacıyla Rusçaya çevrilerek tekrar basılıyor. Tirajı ise 2000 adet. Daha sonra 1955 yılında İngilizceye ve diğer dillere de çevrilen bu kitabın, şuan Ermenistan'da yasak olduğu ve Avrupa'daki kütüphanelerden Taşnaklar tarafından toplatıldığı biliniyor.Kaçaznuni, raporuna, sunmakta olduğu fikirlerine uzun ve ağır bir düşünce süreci sonunda vardığını, ulaştığı sonucun yüzeyselliğin ve iradesizliğin bir sonucu olmadığım ve birçok kişiyi kızdıracağını bildiğini belirterek başlıyor. Delegelerden önyargılarından arınarak sabırla kendisini dinlemelerini rica eden Taşnak hükümetinin ilk başbakanı, raporunda İkinci Dünya Savaşı'ndan Lozan Konferansı'na kadar olan süreci Ermeni Meselesi açısından belirli devrelere ayırarak inceleyeceğini ve Taşnaksutyun'un bu süreçteki rolünü ele alacağını açıklıyor.

    "GÖNÜLLÜ BİRLİKLERİN OLUŞTURULMASI HATAYDI"

    Kaçaznuni, sürecin birinci devresini şu şekilde anlatmaya başlıyor: “Daha Türkiye’nin savaşan ülkeler ailesine katılmadığı ve katılmaya hazırlanmadığı 1914 sonbaharı boyunca Transkafkasya’da büyük bir gürültü ve büyük bir enerji ile Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı. “Ermeni Devrimci Partisi Taşnaksutyun (ARPD), birkaç hafta önce Erzurum2da gönüllü birliklere karşı olumsuz bir tavır alma kararı almış olmasına rağmen , birliklerin oluşturulmasında ve Türkiye’ye karşı askeri harekatlarda aktif rol aldı. Oldukça kötü ve ciddi sonuçlar doğurabilecek böylesine ağır ve sorumluluk gerektiren bir meselede, ARPD 'nin Transkafkasya organları ve çeşitli yöneticileri, partinin en üst organı olan kongrenin iradesini ihlal ettiler."Kitlelerin eğilimlerinin kendi-ine de hastalık bulaştırdığının ını çizen Kaçaznuni, bu örne-ı Taşnaksutyun'un daha önce-kuyrukçu tavırlarını hatırlattı-[\ vurguluyor. Partinin önceki yrukçu tavırlarına örnekler ve-ken, bunlar arasında "1905-yıllarındaki kanlı Ermeni-Lİslüman çatışmasını" da sayı-r. Partinin bilinç zayıflığından layı bu akıma karşı gelemedi-li, gönüllü birliklerin örgütlenişini istemiş olsa bile karşı dur-ısı gerektiğini belirtiyor.Kitlelerin eğilimlerinin kendilerine de hastalık bulaştırdığının altını çizen Kaçaznuni, bu örneğin Taşnaksutyun' un daha önceki kuyrukçu tavırlarını hatırlattığını vurguluyor. Partinin önceki kuyrukçu tavırlarına örnekler verirken, bunlar arasında "1905-06 yıllarındaki kanlı Ermeni-Müslüman çatışmasını" da sayıyor. Partinin bilinç zayıflığından dolayı bu akıma karşı gelemediğini, gönüllü birliklerin örgütlenmesi istemiş olsa bile karşı durması gerektiğini belirtiyor.“KAYITSIZ ŞARTSIZ RUSYA’YA BAĞLANDIK” Taşnak Lideri, sürecin ikinci etabı olarak ise 1914 kışına ve 1915’in ilk aylarına işaret ediyor. Bu dönemde Taşnaksutyun ‘un da dahil olduğu Rusya Ermenilerinin büyük umutlar beslediği ne dikkat çeken Kaçaznuni , savaşın itilaf devletleri zaferi ile sonuçlanacağına ve Türkiye’nin dağılmasıyla Türkiye Ermenilerinin özgürlüğe kavuşacaklarına şüphe duymadıklarının altını çiziyor:"Kayıtsız şartsız Rusya'ya bağlandık. Temelsiz bir şekilde Çarlık hükümetinin çabalarımız ve yardımlarımız karşılığında bize Türkiye'deki özgürleşmiş Ermeni vilayetlerinden ve Trans-kafkasya'daki Ermenistan'dan oluşan özerk Ermenistan'ı bahşedeceğinden emindik."Kafamızda kavak yelleri esiyordu. Kendi dileklerimizi başkalarına dayattık, içi boş laflara, yetkisiz kişilere çok önem verdik, girdiğimiz hipnozun etkisiyle gerçekleri görmemeye başladık ve hayal alemine daldık."Kendilerini dev aynasında gördüklerini düşünen Kaçaznuni, Ermeni halkının gücünü, siya*si ve askeri niteliğini ve Rusların yardımını abarttıklarını belirtip üçüncü devreye geçiyor."TEHCÎR AMACA UYGUNDU"1915 yazında ve sonbaharında uygulanan tehcirin Avrupalı diplomatlar tarafından kendilerine söz verilen bağımsız Ermenistan hayalini suya düşürdüğünü yazan Kaçaznuni, Türkiye'nin ne yaptığım çok iyi bildiğini ve bugün pişmanlık duyması için hiçbir neden olmadığının altını çiziyor. Kazaçnuni'ye göre tehcir geleceğin gösterdiği gibi kesin ve amaca uygun bir adımdı. Ardından "Türklere karşı düşmanlık göstermesek durum yine böyle mi olurdu" sorusunu soran Kaçaznuni buna net bir cevap verilemeyeceğini belirtip meselenin esasını şöyle açıklıyor:"Olgu, olgu olarak kalır, ama daha da önemlisi, onlarca yıl önce başlayan Türk hâkimiyetine karşı savaş, Türk Ermenilerinin kovulmasına ve yok edilmesine, ayrıca Türkiye -Ermenistanı'nın boşalmasına yol açmıştır. Korkunç gerçek budur."Ardından Taşnak hükümetinin ilk başbakanı, bu olanlardan sonra Batı parlamentolarında, kamusal toplantılarda devlet adamlarının Türkleri tehdit etmelerinin, "sarı", "mavi" ve diğer renklerde kitap çıkarmanın, kiliselerde bütün dinlerin papalarının dua etmesinin, dünya basınının sayfalarında bu duruma yer verilmesinin hiçbir anlam taşımadığını özellikle alaycı bir şekilde vurguluyor."KENDİMİZ DIŞIMIZDA SUÇLU ARAMAYALIM"Bundan sonraki süreç, Kazaç-nuni'ye göre bir kâbusa dönecektir. Taşnaksutyun'a ise kendi dışında bir suçlu aramak kalmıştır. Suçlu hemen bulunur. O da Rus hükümetinin sinsi politikalarıdır. Ruslar, Ermenileri aldatmış ve onlara ihanet etmiştir. Sadece halk değil, bilinçli yoldaşları bile öyle düşünüyorlardır o dönem. Tabii ki Rusların Türk Ermenilerini korumak gibi bir niyeti yoktur. Ancak ondan da önemlisi kendi isteklerini onlar Ruslara yamamışlardır. İstekleri gerçekleşmeyince de ihanetle suçlamışlardır. Bir siyasi parti olarak şunu unutmuşlardır ki, onların meselesi Ruslar için bir çıkar teşkil etmiyordur. Savaşsa onların düşündüğü gibi Ermeni Mesele-si'nden çıkmamıştır:"Acı acı kötü talihimize sızlanmak, kendi mutsuzluğumuza kendi dışımızda bir sebep aramak, Taşnaksutyun Partisi'nin de kaçınamadığı milli psikolojimizin tipik bir özelliği."Rusların bize alçakça davrandığına emindik, sanki özel bir teselli verecekmiş gibi. (Sonra sırada Fransızlar, Amerikalılar, İngilizler, Gürcüler, Bolşevikler, yani bütün dünya vardı.)"Tembelliğimiz ve uzak görüşlü olmamamız sanki kahra*manlıktı. Sonuçta bu, şöyle bir durum ortaya çıkardı. Her isteyen bizi aldatabilir, bize ihanet edebilir, kesebilir veya başkasını kestirtebilirdi."İNGİLİZLERİN KIŞKIRTTIĞI KARŞILIKLI KIRIMŞubat Devrimi'nin ardından Gürcülerin kuyruğuna takıldıklarını belirten Kaçaznuni, Ekim Devrimi'nin ardından da gerek ülke içindeki eğilimden gerekse de dış şartların baskısından bolşevik karşıtı kampta yer aldıklarını belirtiyor, İngiliz kuklası Gürcü Menşevik hükümetinin kontrolü elde tutmak için Türk-Ermeni düşmanlığını kışkırttığını aktarıyor. Transkafkasya'ya İran'dan İngiliz ordularını nasıl çağırdıklarını söyleyen Kaçaznuni, bir süre sonra ingiliz ordularının iran'a geri dönmesiyle yeniden yalnız kaldıklarını ifade ediyor, İngilizlerin İran'a sıvışmasını izlemekten başka yapacakları bir şeyleri kalmadığının özellikle vurguluyor. Çünkü Mart ayında Müslümanlara yönelik gerçekleşen kırımın yerini Ermeni kırımı alıyor."GÜÇ DENGESi TÜRKLERİN LEHİNEYDİ"Taşnak Partisi'nin kurucularından ve önemli liderlerinden biri olan Kaçaznuni, Rusya’nın savaştan çekilmesinden sonra Transkafkasya Federasyonu olarak (Taşnak Ermeni hükümeti, Menşevik Gürcü hükümeti, Musavvat Azeri hükümeti) Türkiye'yle 1918 Martında başlayan barış görüşmelerine de değiniyor. Taşnak fraksiyonu olarak imzalanacak antlaşmaya Türkiye Ermenilerinin kendi kaderlerini tayin hakkını koydurmak istediklerini belirterek, raporuna şöyle devam ediyor:"Bu talebe Türkler anında net bir cevap verdiler. Türkiye Ermenilerinin kendi kaderini tayin hakkı meselesinin, Türkiye'ni meselesi olduğunu, kimse Türkiye'nin içişlerine karışamayacağını belirttiler. Anlaşıldı ki, eğer Türkiye Ermenileri meselesini tekrardan gündeme getirilse görüşmeler kesilecekti. TransKafkasyalılar bir daha bu meseleyi gündeme getirmediler. (...) Ancak adaletli olmak gerekirse, şunu söylemek gerekir ki, müttefiklerimiz (Gürcüler ve Tatarlar tamamen samimi ve ciddi olarak Ermenilerin taleplerini savunmak amacında olsalardı bile, başarı kazanamazdık. Güç dengesi Türklerin lehineydi."SAVAŞA DEVAM KARARI DURUMA HÂKÎM OLMAYIŞIMI BİR KANITI" Kaçaznuni, raporunda Türkiye ile Sovyet Rusya arasında Brest-Litovsk Antlaşması'nın imzalanmasının ardından Gürcü, Azeri ve ermeni hükümeti temsilcilerinden oluşan Transkafkasya Meclisi’ndeki tartışmalara da yer veriyor:“Ermeniler (Meclis’te Taşnak fraksiyonu) herkesten çok Türk Harekatının silahla durdurulmasından yanaydı. Biliyorduk ki, herkesten çok biz askeri başarıya can atıyorduk ve bunu bekliyorduk. Nisan ayında Gümrü’de bu meseleyle ilgili Ermeni milli meclisi toplandı. Meclis, bu satırların yazarının raporuna rağmen Bretst-Litovsk Barışı’nı reddetme ve savaşa devam kararı aldı. Bu kararın alınması, duruma hakim olamayışımızın bir kanıtıydı.”

    İNGİLİZ İŞGALİYLE YEŞEREN UMUTLAR

    Birinci Dünya Savaşı’nın İttifak Devletleri’nin kesin yenilgisiyle sonuçlanmasının ardından gelişen olaylara Kaçaznuni, şu şekilde değiniyor:“Ay sonunda (Kasım-MP) İngiliz orduları, yani müttefiklerimizin orduları Batum’a yerleşti. Yeniden yeni umutlar beslemeye başladık. Transkafkasya ‘daki durumumuz iyiye doğru kökten değişecekti. Tabii ki zafer kazanan ve Tiflis’teki Alman ordularının yerine geçen bizim müttefikimiz olacaktı. Ne de olsa yan yana ortak düşmana karşı savaşıyorduk. Kesinlikle İngilizlerin dostluğundan ayrıcalıklı olarak yararlanmalıydık. Öyle ki Gürcüler Almanlarla dostluk kurmuş, Azeriler ise açık olarak Türk tarafını tutmuştu.

    TAŞNAK-GÜRCÜ SAVAŞI

    Daha sonra Kaçaznuni, İngilizlerin Trans-Kafkasya ‘ya yerleşmesinin ardından çıkan Gürcü-Ermeni savaşının muhasebesini yapıyor:“Savaş hepi topu üç hafta sürdü. 31 Aralık’ta İngilizler müdahale etti ve barış sağlandı. Lori, tarafsız bölge ilan edildi. Lori’de Gürcü iktidarının yerini, İngiliz komiserliğinin kontrolü altındaki Ermeni-Gürcü ortak hükümeti aldı."Savaşın çıkması bir bakıma bizim için iyi olmuştu. Kısmen amaçlarımıza ulaşmıştık. Ancak savaş birçok şeyi düşünmeyi gerektirdi. Daha 4-5 aydır devlet yönetiyorduk, şimdiden savaşa girişmiştik, ki o dönemde ülke yokluktan kıvranıyordu. En sıkı ilişki kurmamız gereken komşumuzla savaşmıştık. Ne de olsa dış dünyaya ancak Gürcistan üzerinden açılabilirdik."Bunun bilincindeydik ve samimi olarak Gürcülerle dostça yaşamak istedik. Ama başaramadık. Bunda bağımsız Gürcistan'ın bize karşı tutumu, ayrıca bizim kendi güçsüzlüğümüz, siyasi yetersizliğimiz ve devlet aygıtını nasıl yöneteceğimizi bilmememiz rol oynadı."
    Ŧคгยкรคl

  2. #2

    Üyelik tarihi
    12.Ekim.2007
    Yaş
    30
    Mesajlar
    424

    "MÜSLÜMAN KATLİAMI YAPTIK"

    Taşnakların savaştığı komşuları sadece Türkiye ve Gürcistan'la sınırlı değildi. Azerbaycan'la ve Ermenistan'da yaşayan Müslümanlarla da kanlı çatışmalar içinde bulunmuşlardı:"Resmi olarak Azerbaycan'la savaş durumunda değildik, ancak fiilen Karabağ'da ve kısmen de Kazah'ta çatışmalar yaşadık. Ardından ülke içinde sırasıyla Arbab, Zod, Zangribazar, Vedi-Bazar, Şarur-Nahcivan, Zangezur’de yerli Müslüman halkla kanlı savaşlar yaşandı."Azerbaycan'ın bize karşı olumsuz tutumunu çürütmemeli. Yine yerli Müslüman halkın Türkiye ve Azerbaycan'a dayanarak devlet karşıtı bir çizgi izlemiş olmalarını da çürütmemeli. Ancak önemli ki, içerden ve dışarıdan durumumuzun düzelmesini sağlayacak uygun önlemler bulamadık. Azerbaycan'la az ya da çok kabul edilebilir bir modus vivendi bulamadık, Müslüman bölgelerinde düzeni sağlayacak idari önlemler alamadık, silaha sarılmak zorunda kaldık, ordular gönderdik, yıktık ve katliamlar gerçekleştirdik ve bu başarısızlığın sonunda şüphesiz iktidar olarak itibarımızı yitirdik. Vedi-Bazar, Nahcivan gibi önemli noktalarda silah gücüyle bile iktidarımızı kuramadık, dağıldık ve geri çekildik."

    TÜRKİYE ERMENİLERİNİN TEPKİSİ

    29 Mayıs 1919'da yayımladıkları bir bildirgeyle bağımsız ve "birleşik" Ermenistanı ilan ettiklerini ve Türkiye Ermenistanı'nı Türk hükümranlığından kurtarma kararı aldıklarını belirten Kaçaznuni, bu karar sonrasında bir çok Türkiye Ermenisinin tepkisini çektiklerinin ve bu durumu haklarının gaspı olarak yorumladıklarının altını çiziyor. Bu bildirgenin Taşnaksutyun'un keyfi hareketi olarak algılandığını yazan Kaçaznuni, Türkiye'den ise hiçbir tepki ve nota almadıklarını, hatta Türkiye'nin bu bildirgeyi fark etmediğini belirtiyor:"Olgu şudur ki, bu bildirge hiçbir olumlu sonuç doğurmadı; tam tersine olumsuz sonuçlara yol açtı. (içimizde tartışmalar başladı.)"ÜLKE ÎÇÎNDE TAŞNAK DİKTATÖRLÜĞÜArdından 1919 yazında büyük bir zaferle çıktıkları parlamento seçimlerinin gözlerini kör ettiğini vurgulayan Kaçaznuni, özellikle bu durumun bir süre sonra ülkeyi diktatörlükle yönetmeye götürdüğünü ifade ediyor:"Devlet meseleleri kapalı kapılar ardında, Taşnak fraksiyonunun odasında tartışılmaya ve karara bağlanmaya, ardından parlamento kürsüsünden ilan edilmeye başlandı. Fiiliyatta parlamento fraksiyonu yoktu, çünkü tamamen Taşnaksutyun Büro-su'nun kontrolü altındaydı. Büro, sanki devletin yürütme organı olmuştu."Ermeni parlamentosu (yani Taşnak fraksiyonu, yani Bürosu) Taşnaksutun Bürosu’na diktatörlük yetkisini verdi.”

    "TÜRKİYE, SAVUNMA İÇGÜDÜSÜYLE HAREKET ETTİ"

    Kaçaznuni, raporunda 27. devre olarak ise 1920 sonbaharında başlayan Taşnak-Türk savaşını ele alıyor. Derin bir özeleştiride bulunan Kaçaznuni, aslında Türkiye'nin verdiği haklı savaşa da dikkat çekmiş oluyor:"1918 yılında dağılan Türkiye, iki yıl içerisinde molayı iyi kullandı, iki senenin ardından Türkler hayata geri döndüler. Yeni, genç, vatansever eğilimli subaylar, Anadolu'da orduyu tekrardan yapılandırdılar. Türkiye'de milli bilinç ve kendini savunma içgüdüsü canlandı. Kü*çük Asya'daki geleceğini sağlamak için Sevr Antlaşması'na karşı silahla durulmalıydı. Açık ki, bu karşı hareket kuzeydoğuda ve güneybatıda ortaya çıkmalıydı."Ancak Yunan cephesine yoğunlaşabilmek için Ermenistan tarafındaki cephe gerisini sağlama almaları gerekiyordu. (...)"Biz, savaştan kaçınmak için elimizden gelen her şeyi yapmadık. Sonuçtan bağımsız olarak; Türklerle ortak dili bulmak için daha fazla çaba harcamalıydık. işte bunu yapmadık."(...) Savaştan korkmuyorduk, öyle ki zaferden kesin emindik. (...) Türklerin beklenmeyen Oltu’yu alması bir meydan okumaydı. Gördük ki bizzat biz sayası istiyorduk."Sınırda askeri harekâtla başlamıştı ki, Türkler görüşme teklif ettiler. Önerilerini geri çevirdik. Bu büyük bir cinayetti"1920 sonbaharında Türklerin gözünde quantite riegligeabl (gülünç bir boyutta) olmadığımızı hatırlamak gerek. Geçmiş iki senenin felaketleri unutulmuştu bile. Halk, biraz dinlenmiş, hayata dönmüştü, İngilizler tarafın dan iyi giydirilmiş ve silahlandırılmış bir ordumuz vardı. Yeteri kadar askeri yedeğimiz de vardı Elimizde Kars gibi önemli bir kale de bulunuyordu. Son olarak, o zaman basit bir kâğıt parçası olmayan Sevr Antlaşması, Türklere karşı büyük bir kozdu. (...)"Sevr Antlaşması, gözlerimizi kör etmişti.”"Bugün anlıyoruz ki, Sev Antlaşması yerine Türklerle doğrudan bir antlaşmaya yanaşmış olsaydık, çok şey kazanırdık. O zaman bunu anlamadık. (...)"Olgu, affedilemez olgu şu dur ki, savaştan kaçınmak içi hiçbir şey yapmadık, tam tersin savaşa biz yol verdik. Affedilemezliği ise Türkiye'nin askeri gücünden haberdar olmamamız ve kendi ordumuzu tanımamamızdır."Savaş, tam bir mağlubiyet sonuçlandı. Karnı tok, iyi silahlandırılmış ve giydirilmiş ordumuz savaşmadı. Ordularımız, devamlı geri çekildi, silahlarını bırakıp köylerine kaçtı”Kaçaznuni, mağlubiyetleride özellikle Türk-Bolşevik ittifakının önemli rol oynadığının da alıtını çiziyor.

    'DENiZDEN DENiZE ERMENiSTAN EMPERYALİST BiR TALEPTİ"

    Kaçaznuni, raporunda Taşnak Partisi'nin diplomatik faaliyetlerini de değerlendiriyor. Özellikle 1919 sonbaharındaki Paris Konferansı'na değinen Ermenistan'ın ilk başbakanı, ileri sürdükleri "Büyük Ermenistan" projesinin emperyalist bir talep olduğunu vurguluyor. "Denizden denize Ermenistan" gibi saçma bir projenin kendi akıllarına gelmediğini, Batı devletlerinin baskısıyla Ermeni diasporasının ileri sürdüğünü belirtiyor. Kaçaznuni' ye göre Amerika'nın küçük bir Ermenistan'ı mandası altına almayacağının, dolayısıyla "Büyük Ermenistan" projesinin gerçekleşmemesi durumunda mandayı unutmaları gerektiğinin kendilerine bildirilmesiyle bu emperyalist talep Ermenilere dayatılıyor. Böyle sorumluluk gerektiren temel bir meselede yine kendi iradelerini kullanamadıklarını ifade eden Kaçaznuni, amaçsız ve abartılı taleplerin doğal olarak acı bir hayal kırıklığıyla sonlandığını sözlerine ekliyor. Özellikle o dönemdeki ruh hallerini gözler önüne sermek amacıyla Sevr Antlaşmasına ve ABD Başkanı Wilson'un Ermenistan haritasına bile kimi zaman burun kıvırdıkları, beğenmedikleri zamanları örnek veriyor."ÖVÜNÜLECEK HiÇBiR ŞEY YAPMADIK"Daha sonra Batılı devletlerin kendilerini yüz üstü bıraktığını belirten Kaçaznuni, Türkiye'nin zaferinden sonra Lozan Konferansı'nda Ermeni Meselesi'nin artık kapandığını ifade ederek geçmişin genel bir özeleştirisini yapıyor:"Bunlar geçmişte kaldı. Eğer yaptıklarımızı genel olarak değerlendirecek olursak, cumhuriyetin ilanından, ağır çalışmalarımızdan ve aldığımız sonuçlardan sonra denebilir ki, övünülecek hemen hemen hiçbir şey yapmadık ve omuzlarımıza aldığımız yük, devlet örgütlenmesi, devlet işlerinin idaresi; bizim kapasitemizin üzerindeydi. (...)"İmkânlarımızın ölçülerini bilemedik ve çoğu zaman doğru değerlendiremedik, engellerin boyutlarını anlamadık, karşı güçleri iyi değerlendiremedik. (...) Bizler devlet adamı olamadık."

    "TERÖR EYLEMLERİMİZ BATI KAMUOYUNU KAZANMAYA YÖNELİKTİ"

    Geçmiş dönemin muhasebeni yaparken Kaçaznuni, Türkiye'de ve Rusya'da giriştikleri bireysel terör eylemlerinden de örnekler verirken, bu terör eylemlerini Ba-tı'nın ilgisini Ermeni Meselesi'ne çekmek için yaptıklarını da itiraf ediyor ve Taşnak Partisi'ni komplo örgütü olarak niteliyor. Ermenistan gibi küçük ve güçsüz bir ülkenin hiçbir zaman kendi ayakları üzerinde duramayaca*ğından hareketle her zaman dış bir güce dayanma gerekliliği hissettiklerini, ilk önce Amerika'ya, sonra Avrupa'ya yaslandıklarını belirten Kaçaznuni, bu meseleyle ilgili sözlerini "Sonuç ortada" ifadesiyle noktalıyor."EVET, İNTİHARI ÖNERİYORUM"Kendi iktidarları döneminde halkın savaşlarda telef olduğunu, açlıktan kırıldığını, Ermenistan'a hiçbir şey veremediklerini vurgulayan Kaçaznuni, raporunun yayınladığı bölümünü şu vurgularla bitiriyor:"Taşnaksutyun'un artık yapacağı bir şey yok!"Partimiz yapması gereken her şeyi yaptı ve kendini tüketti. Yeni hayat şartları, yeni talepleri getiriyor ve bu taleplere cevap verecek yeterliliğe sahip değiliz. Demek ki, bu arenadan çekilip yerimizi bizden daha yeteneklilere bırakmalıyız. (...)"Söyledim, Taşnaksutyun'un artık yapacağı hiçbir şey yok. Doğru ifade etmedim. Son bir işi*miz daha var, Ermeni siyasi hareketinin geçmişine ve kendi geçmişimize karşı bir yükümlülüğü*müz daha var. Parti, kendi kararıyla bilinçli ve kesin olarak varlığına son vermelidir."Evet, intiharı öneriyorum."Tek onurlu çıkışın intihar olduğu durumlar olur. İşte Partimiz tam bu durumdadır."Bunu dört-beş sene önce yapmalıydık. (...) Eğer bu kararı almazsak, ileride bizi yıkım ve şerefsiz bir son bekliyor. (...)"işte acı gerçek! Bu gerçeği kabul etme cesaretini göstermeliyiz ve gerekeni yapmalıyız. Çözüm açık: Hayatımıza son vermek."SOYKIRIM DEĞİL, SAVAŞEver, bütün bu sözleri Ermenistan'ın ilk başbakanı, Taşnaksutyun Partisi'nin kurucusu söylüyor. Ermeni Meselesi'nin daha iyi anlaşılması açısından Kaçaz-nuni'nin raporunun özünü oluşturan en önemli noktalardan biri de 1914'lerden beri gelişen süreçte Türk-Ermeni ilişkilerinin bir savaş hali olarak ele alması. Türkiye'yi sorumlu tutacak herhangi bir söz sarf etmiyor. Çünkü Taşnakları ve onun peşine takılan Ermenileri savaşın bir tarafı, Türkiye'yi ise savaşın diğer tarafı olarak değerlendiriyor. Ve bu savaşın sonunda gerek yukarıda saydığı hatalarından gerekse de Türkiye'nin gücünün ağır basmasından dolayı Türklerin zaferle çıktığı tespitini yapıyor. Taşnaksutyun'a ise bu mağlubiyetin sonunda intihar etmek düşüyor.

    AÇAZNUNİ'NİN YAŞAM ÖYKÜSÜ

    1867 yılında Gürcistan'a bağlı Ahıska bölgesinde doğdu. Mimarlık eğitimi aldıktan sonra Azer*baycan'ın başkenti Bakü'de mimar olarak çalıştı. Taşnak örgütüne Bakü'de katıldı. 1917'de Ermeni Ulusal Konseyi üyesi oldu. 1918'e kadar Kafkas Sefm’inde (parlamento) Taşnak temsilcisi olarak bulundu. Trabzon ve Batum'da Türklerle yapılan barış görüşmelerinde Ermeni delegasyonu içinde yer aldı, 1918 Temmuzunda bağımsız Ermenistan'ın ilk başbakanı oldu. 1919 Ağustosuna kadar bu görevde kaldı. 1920 yılında Bolşeviklerin gelmesi ve Ermenistan'da Sovyet yönetiminin kurulmasıyla tutuklandı. 1921 yılındaki karşıdevrimci ayaklanma sırasında kurtuldu ve ülkeyi terk etti. 1923 yılında Bükreş’te toplanan Taşnak Kongresinde Ermenilerin ağır sorumluluğunu kabul eden sunuşu yaptı. Bu sunuş “Taşaksütyun’un artık yapacak bir şeyi kalmamıştır” başlığıyla broşür olarak da yayınlandı. Daha sonra Sovyet Ermenistan’ına döndü. 1938 yılında ölene kadar mimar olarak çalıştı.

    Alıntıdır...
    Ŧคгยкรคl

Benzer Konular

  1. Ermenistan'la imzalar atıldı
    Konu Sahibi umuro Forum Tarih Haberleri
    Cevap: 2
    Son Mesaj : 11.Ekim.2009, 17:22
  2. İngiliz Casusunun İtirafları
    Konu Sahibi ziberkan Forum Sahaf
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 15.Kasım.2007, 19:33
  3. Alman Prof. Naumark‘ın İtirafları
    Konu Sahibi ziberkan Forum Hikayeler
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 07.Kasım.2007, 22:58

Bu Konu için Etiketler

Giriş

Giriş