Şehzade Mustafa (1515-1553) Kanuni'nin büyük oğludur. Bilgili ve akıllı bir şehzade idi, en büyük oğul olması nedeniyle de tahtın varisiydi.

Bilirsiniz ki o dönemde şehzadelerin eğitimleri oldukça ciddiydi. Anadolu'nun çeşitli kısımlarında valilik (sancak beyliği) yaparak tecrübe kazanırlardı. Kardeşleri Şehzade Selim ve Şehzade Bayezid gibi Şehzade Mustafa'da bu düstürdan nasiplerini almışlardı. Şehzade Mustafa Amasya valiliği görevindeydi.

Nitekim Hürrem Sultan'ın hikayesinde de okumuş olabileceğiniz üzere, tahta çıkmaya hazırlanan kardeşler arasında bir takım entrikalar dönerdi. Küçük oğlu Bayezid'i padişah olarak görmek isteyen Hürrem Sultan'ın kurduğu tuzaklar sayesinde, kızı Mihrimah Sultan ve damadı Rüstem Paşa'nın da yardımıyla, önce Şehzade Mustafa yanlısı Makbul İbrahim Paşa 1536'da idam edilir.

Bundan sonra zaman Mustafa'nın aleyhinde işlemeye başlar. 1553'e kadar olan 17 yıllık süre içinde Hürrem ve etrafındakilerin kışkırtmalarına boyun eğmeyen Kanuni en sonunda Rüstem Paşa'nın çaldığı Şehzade Mustafa'nın mührüne sahip ve Mustafa'nın el yazısı taklit edilerek iran şahına yazılan mektupları görür. Kanuni artık Mustafa'ya güvenmemektedir ve onu tahta layık görmez. Ağustos 1553'te İran seferine çıkan Kanuni'nin ordusuna kendi ordularıyla Bayezid ve Selim de katılır. Mustafa da Amasya'dan kendi askerleriyle yola çıkar ve hiç bir şeyden habersiz Tokat yakınlarında Aktepe'de babasının ordusuna katılır. El öpmek için babasının otağına girdiğinde nöbetçiler silahlarını dışarda bırakmasını ister (o dönemde bir tek şehzadeler padişah çadırına silahlarıyla girebilmektedir). O yüzden mustafa bu isteğe bir anlam veremez, biraz kızar, kırılır ama silahlarını bırakır. Kendisini koruyan 3 4 adamına dışarda beklemelerini söyler. İçeri girdiğinde babasını göremez. endişesi artmıştır. Tam o sırada 7 dilsiz cellat üstüne atılır ve yağlı ibrişim kemendini boynuna takmaya çalışır. Çok güçlü olan Mustafa'yı bir türlü yere düşüremez dilsizler. Güçlü yumruklarıyla dilsizleri kendinden uzakta tutmakta olan mustafa eski arkadaşı Zal Mahmut Ağa'nın geldiğini görür. Zal Mahmut Ağa elinde baltayla gelmektedir. o kadar sene şehzadeden iyilik görmüş, ona yoldaşlık yapmış bu kişi baltayla Mustafa'nın sırtına vurur. Yere düşen Mustafa'nın boynuna kement atılır. Ve oracıkta daha 38 yaşında, Osmanlı tarihinin en parlak padişahlarından biri olabilecek kapasiteye sahip bu insanın düşüşü belki de Osmanlı'nın düşüşünün bir provasıydı.

Bundan sonra Kanuni yoluna devam eder. Yeniçeriler dahil olmak üzere çevresindeki her insanın sevgisini kazanmış ve 7 insanın bile dövüşte deviremediği bu adamın ölümünün ardından Yeniçeriler idam olayına tepki gösterip sorumlusu olarak göserdikleri Rüstem Paşa'nın azlini isterler. Rüstem Paşa azledilip sürgüne gönderilir. Bir kaç yıl sonra görevine kaldığı yerden devam eder.

Damat Rüstem Paşa (1500-1561) Kanuni Sultan Süleyman saltanatı döneminde 28 Kasım 1544 - 6 Ekim 1553 ve 29 Eylül 1555 - 10 Temmuz 1561 tarihleri arasında sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.
Rüstem Paşa, 1500 yılında Arnavutluk'ta doğmuştur. Osmanlı topraklarına getirildikten sonra devşirilmiş, 1539'da Diyarbakır Valisi ve III.Vezir iken Şehzade Cihangir ve Şehzade Bayezid'in sünnet düğününde Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan ile evlenmiştir.Bu nedenle 'Damat' sıfatıyla anılır.

1544'de Hadım Süleyman Paşa'nın azledilmesi üzerine yerine getirilmesi beklenen II.Vezir Özdemir Paşa ile III.Vezir Hüsrev Paşa'yı Hürrem Sultan'ın emriyle birbirine düşürdü ve ardından Sultan Süleyman hem Özdemir Paşa'yı hemde Hüsrev Paşa'yı azledip sadrazamlığa Rüstem Paşa'yı getirdi. Hürrem Sultan ve eşi ile bir olup Şehzade Mustafa'nın idamına ortam hazırladı. Kanuni, Şehzade Mustafa'yı öldürttükten sonra yeniçerilerin ayaklanma çıkarabileceği korkusuyla Rüstem Paşa'yı azletti(1553) ve yerine Kara Ahmet Paşa'yı getirdi. Ancak Hürrem Sultan ile Mihrimah Sultan, Rüstem Paşa'yı sadrazamlığa tekrar getirebilmek için çalıştılar. Kanuni Sultan Süleyman basit bir bahaneyle Kara Ahmet Paşa'yı Divan-ı Hümayun'un ortasında idam ettirdikten sonra (1555) Rüstem Paşa tekrar sadrazam oldu ve ölümüne dek bu görevi sürdürdü.
Mustafa'nın cenazesi yanında bir kaç cellatla Bursa'ya gönderilir. Mustafa orda gömülür.

Şehzade Mustafa Türbesi, Bursa Muradiye’de, Sultan II.Murad ve Şehzade Alâaddin türbelerinin güneybatısındadır. Kanuni Sultan Süleyman’ın Konya Ovası’nda boğdurduğu oğlu Şehzade Mustafa’ya (1515-1553) ait olan türbenin kapısı üzerindeki kitabede, Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Sultan II.Selim tarafından 1555’te yaptırıldığı yazılıdır.

Türbe sekiz köşeli plana sahip olup, üzeri sekizgen kasnağa oturan bir kubbe ile örtülüdür. Duvarları üç sıra tuğla, bir sıra kesme taştan örülmüştür. İçerisi son derece güzel çinilerle bezenmiştir. Yeşil, kırmızı, lacivert renklerde sümbül, lale, karanfil motiflerini içeren çiniler burasını adeta çiçek bahçesine çevirmiştir. Ayrıca bunların üzerinde de lacivert zemine beyaz sülüs yazı ile bir yazı frizi çepeçevre dolaşmaktadır. Çinilerin üzerinde kalan bölümler, kubbe ve mihrap da zengin kalem işleri ile dekore edilmiştir.

Türbe içerisinde Şehzade Mustafa’dan başka Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Orhan (1558-1562), Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi, Şehzade Mustafa’nın annesi Mahi Devran Hatun (ölm.1580) ve kime ait olduğu bilinmeyen bir çocuk mezarı bulunmaktadır.
Cellatlar da henüz 7 yaşında olan Mustafa'nın oğlu Şehzade Mehmet'i ilerde dedesine karşı açacağı olası bir intikam savaşını önlemek ve Nizam-ı Alem için öldürürler.

Kanuni'nin Hürrem den olma en küçük oğlu Cihangir ağabeyinin trajik ölümüne dayanamaz ve olaydan birkaç ay sonra üzüntüden ölür.

Bu olayın üstüne birçok ağıt yazılmıştır. Sonradan Kanunî oğlu adına, bir anıt olarak. Şehzade Camii'ni yaptırmıştır.

Taşlıcalı Yahya Beg'in Şehzade Mustafa mersiyesi'nin ilk bendi

Meded meded yıkıldı bu cihanın bir yanı
Ecel celalileri aldı mustafa hanı

Tolundu mihr-i cemali bozuldu divanı
Vebale koydular al ile al-i osmanı

Geçerler idi geçende o merd-i meydanı
Felek o canibe döndürdü şah-ı devranı

Yalancının kurı bühtanı bugz-ı pinhanı
Akıttı yaşımızı yaktı nar-ı hicranı

Cinayet etmedi etmedi canı gibi onun canı
Boğuldu seyl-i belaya tağıldı erkanı
N'olaydı görmeyeydi bu macerayı gözüm
Yazıklar ona reva görmedi bu rayı gözüm

Çeşitli Sitelerden Derlemedir.