SATI BEY VE "TARİH TEDRİSİNİN USUL-U ESASİYESİ (Tarih Öğretiminin Yöntem Esasları)" MAKALESİ

Meşrutiyetin ilanından beri, bizde en çok yayılan ve önem kazanan ilim şüphe yok ki "Tarih İlmidir". Bu ilim, evvelce lise ve yüksek okulların programlarından bile çıkarılmış iken, şimdi, ilk okullara varıncaya kadar bütün okulların programlarına alınmıştır. Evvelce hiçbir tarih kitabı neşredilemez iken, son iki sene zarfinda uzun uzadıya, kısaltılmış, genel veya özel bir çok tarih kitapları, bir çok tarih vesikaları neşredilmiştir. Gerçi bu kitapların miktarı, bütün ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek dereceyi bulmaktan pek uzaktır; ama bunların tamamı bütün diğer ilimlere ait eserlerin tamamından bile fazladır. Onun için, herhalde tarih neşriyatı hakkındaki bu faaliyetler takdire şayan ve memnuniyet vericidir.

Ancak, bütün bu bilinen eserler arasında hala büyük bir noksan görülmektedir ki, o da okullarda kullanılabilecek, eğitim-öğretime uygun, kullanışlı, eğitim ilminin yöntem ve kurallarına, aynı zamanda, eğitimin amaçlarına uygun ve elverişli kitapların azlığı daha doğrusu yokluğudur.

Bugün ülkemizde, ilkokul ve ortaokul öğretmenlerine tarih bilgisi verecek kitaplar çok şükür çoğalmıştır. Fakat, öğretmenler için tarih derslerinde rehberlik edecek kitaplar maalesef henüz hazırlanmamıştır.

Bu satırları işte bu düşüncelerin şevki ile yazıyorum. Bu suretle öğretmenlere küçük bir rehber takdim etmek istiyoruz.

Tarih nasıl okutulmalıdır? Bu geniş ilmin hangi konulan ne dereceye kadar ayrıntılı öğretilmeli ve bu husus da ne gibi kural ve esaslara riayet edilmelidir?

Bu tür problemleri halledebilmek için, öncelikle "tarih dersinde nasıl bir gaye takip etmek, nasıl bir amaç inşa etmek lazımdır?" meselesini halletmek, bunu halledebilmek için de, tarih öğretimiyle ne gibi neticeler elde edebileceğimizi, ne tür faydalar sağlayabileceğimizi araştırmak ve meydana çıkarmak gerekir.

Evvela, tarih dersinin ne tür faydalar sağlayacağım ortaya koyalım. Sonra, tarih öğretiminde, bu faydalardan hangilerinin gerçekleştirilmesinin hedeflenmesi gerektiği iyice düşünülmelidir. Sonunda da, bu hedefleri gerçekleştirmek için tarih dersinde nasıl bir yöntem takip edeceğini belirlemeliyiz.

Şu halde düşünelim, tarih ne tür faydalar sağlar:

1-Tarih, insana bir takım bilgiler verir. İnsanı, geçmiş milletlerin, toplumların durumundan, yaşam tarzlarından, ilerleme ve gerileme nedenlerinden ve varsa medeniyete hizmetlerinden haberdar eder.

Öncelikle bu bilgilerle insan, çok değerli fikirlere sahip olur. İnsanı insanlık şerefine daha yakın bir hale getirir. Aynı zamanda, bu vesileyle bundan başka çeşitli maddî yararlar da temin eder. Bir çok araştırmalara ve özellikle siyasî araştırmalara sağlam bir esas, temel teşkil eder. İnsanın gelecek hakkındaki düşünceleri, daima geçmiş hakkındaki tecrübeler ve gözlemlere dayanmaktadır. Tarih, insanın tecrübe silsilesini sınırsız bir şekilde uzatır, insanı, milletlerin durumları hakkında dünyanın her tarafında, tarih devirlerinin de hepsinde yaşamış kadar bilgi ve tecrübe sahibi yapar. Bu sebeple, yaşadığımız dönem ve geleceğe, daha sağlam, daha doğru ve daha tesirli bakış açısı kazandırır.

2-Tarih dersi, az çok geçmiş dönemleri hayal etmemizi, zihnimizde canlandırmamızı sağlar. Şuan, az çok başkalaşmış ve hatta yok olmuş olan toplumların geçmiş dönemlerini göz önüne getirir. Tarih, bu yolla insanın hayal etme ve betimleme kabiliyetlerini kullandırarak, bu kabiliyetleri sık sık faaliyete geçirerek zihin için bir idman hizmeti görür. İnsan da hayale getirme, zihinde canlandırma, betimleme kabiliyetlerini, göz önünde olmayan şeyleri göz önüne getirme melekesini destekler ve artırır. Tarih dersi bu konuda hemen bütün derslerden daha şiddetli bir tesir yapar.

3-Tarih dersi, bir çok insanların fiil ve hareketlerini tasvir eder. Böylelikle iyi ve kötü vasıflan ortaya koyar. Dolayısıyla ahlâk hislerini uyanr ve bu duygulan coşturur. Tarih dersi, insanlara ait erdemleri ve fedakarlıktan tasvir ettikçe, kalpte onlara karşı takdir ve coşku hissi uyandırır. Cinayet ve ihanetleri tasvir ettikçe de onlara karşı millî bir nefret ve lanet meydana getirir. Bu suretle ahlâk hislerini uyanp, canlandırarak, tarihin naklettiği gerçek olaylar karşısında faaliyete sevk ederek, bunlan analiz etmeyi sağlar.

Hiçbir şey, olaylar ve hikayeler kadar ahlaka tesir edemez. Hiçbir olay ve hikaye de gerçekliği kanıtlanarak, zaman ve mekanı vs. bütün ayrıntıları belirlenerek anlatılan olaylar kadar çok derin bir ahlâk tesiri meydana getiremez.

4-Tarih dersi, mutlakıyetin ne kadar fenalıklara sebebiyet verdiğini, meşrutiyetin ne kadar iyilikler ettiğini olaylar ile gösterir. Hürriyetin, meşrutiyetin ne kadar (çok uzun süren) mahrumiyetler, ne kadar cansiperane mücadeleler neticesinde elde edildiğini anlatır. Bu surette, meşrutiyet hakkında hem daha açık bir fikir vermeye, hem de buna karşı daha samimi bir bağlılık meydana getirmeye hizmet eder. Özetle, tarih dersi, insanların medenî ve medeniyete ilişkin bilgiler kazanması için ve siyasî yönden de eğitilmeleri için çok kuvvetli bir kaynak teşkil eder. Tarihe dayanmayan bilgiler, temelsiz bir binaya benzer, hiç bir zaman sağlam ve sürekli olamaz.

5-Tarih, bütün bu faydalanndan başka ve bütün bu faydalardan daha çok bir fayda temin eder ki; buda, vatanî duyguların arnnlmasıdır. Yani vatan sevgisinin yükseltilmesi ve millete hizmet etme isteğinin artırılmasıdır.

İnsanda vatan hissini, vatan fikrini meydana getiren unsurların en mühimi "geçmiş"tir. Geçmişe ait hatıralar, geçmişten kalma gelenekler, usuller geçmişten miras kalan değerlerdir. Gerçi bu his ve fikirde, mevcut durumun ve geleceğin de büyük tesirleri vardır. Şimdiki hale ait menfaatler, geleceğe ait ümit ve emeller dahi, vatan fikirlerinin unsurlan arasındadır. Fakat bunların hepsi ikinci plandadır. Vatan hissinin, vatan fikrinin en mühim unsuru ortak yaşanılan tarihtir. Tarihteki birlikler, ilerlemeler, gerilemeler, basanlar, hezimetler, tarihteki başanlann ve ilerlemelerin verdiği iftihar duygulan, tarihteki gerilemelerin ve mağlubiyetlerin sonucunda elde edilen telâfi kazançlar ve intikam emelleri tarih konulanndandır. Zamana ait menfaatler yalnız fikre hitap eder ve yalnız aydın kişileri ikna eder. Âtiye ait emeller her kalpte doğamaz, bilhassa tarih bilgisinin tesirini görmedikçe hiç büyümez, fakat, geçmişe ait olaylar ise, tarihî bir vakıa olması dolayısıyla, her bir dimağa girer, her bir kalbe nüfuz eder, her bir dimağda fikirler oluşturur, her bir kalpte hisler uyandırır. Bu fikirler ve bu hisler de, o kalplerde ve o dimağlarda "olmuş!" kanaatinin verdiği şiddet derecesinde derin kökler salar. Şimdiki dönem için daha açık idrakler, gelecek için daha hararetli emeller ve ümitler doğurur.

Onun için, vatan sevgisinin öğretimi hususunda, hiçbir şey, hiçbir ders tarihin yerini tutamaz. Hiçbir şey, hiçbir ders onun kadar yararlı bir tesir icra edemez. Hiçbir şey, hiç bir ders, millî birlik duygularım onun kadar kuvvetlendiremez. Hiçbir şey, hiçbir ders millî vicdanı onun kadar artıramaz.

Tarihin bu saydığımız fayda ve tesirlerini dikkate alarak, ilkokullarda bunlardan en çok hangisine önem vermek, en çok hangisini gerçekleştirmeye çalışmak lazım geldiğini düşünürsek, zihnimizin en çok son üçü ve bilhassa sonuncusu üzerinde yoğunlaştığını görürüz.

İlköğretimin birinci gayesi eğitimdir. Ahlâk eğitimi, vatanî duyguların ve fikirlerin eğitimidir. Bilgi aktanım, bu öğretim düzeyinde ikinci plandadır. İlköğretimi tamamlayan öğrencilerde, geniş bilgiler, bu bilgilerin dayandığı deliller ve siyasî düşüncelere kaynak olacak bilgiler aramak sadece gereksiz uğraş olmaz, aynı zamanda abesle iştigal etmek demek olur. Onun için, bu öğretim düzeyinde tarih dersinde takip edilmesi gereken gerçek maksat, ahlâki duyguların ve vatan sevgisinin kazandırılarak geliştirilmesidir. Hukuk ve medeniyet hakkında açık ve sağlam bir fikir ve kanâat kazandırmak da gerekir. Zihninde canlandırma kaabiliyetinin artırılması kaidesi de, bu sırada tabiatıyla temin edilmiş olur.

Öğrencilere bilgi aktarma işine gelince, bu iş, ancak yukarda bahsettiğimiz amaçlan temin etmek için, ne kadar bilgi gerekiyorsa o kadar bilgi kazandırmak gerekir.

Bu duruma göre, tarih dersinde ne gibi konulardan bahsedilmesine önem verilmesi gerektiği kendiliğinden meydana çıkmış oldu. Tarih dersinde dâima ahlâkî ve vatanî duygulan geliştirecek, hukuku tanıtıp sevdirecek, meseleler hakkında konuşan, tartışabilen kişiler seçilmelidir. Bu gayeler büyük bir mükemmeliyet ile tenlin edilecek bir tarzda, nakil ve takrir olunmalıdır. Bu amaçlarla yapılan tarih dersi, millî faaliyetlerin en açık, ayna tezahürü ve millî vicdanın en etkili sesi haline gelmelidir. Tarihin, yalnız bir milletin geçmişine ait olan kısımları değil diğer milletlerinde bilinen geçmiş sayfalan bilinmelidir. Böylelikle milletin bütün ümit ve emelleri, tarih derslerinin satırları arasından okunabilmelidir. Böyle millî ve vatanî bir noktadan dikkate alınarak düzenlenmiş olan tarih dersleri, ilköğretimin en mühim eğitim vasıtasını teşkil eder. İlk ve orta öğretimde ancak böyle olan tarih dersleri faydalı olur.

Bu gün, kesinlikle sabit olan hakikatlerdendir ki, Almanya'nın birliği Prusya okulları tarafından hazırlanmıştır. Bu konuda, Prusya okullarında bulunan öğretmenlerin kullandıkları silahların en tesirlisi tarih dersleri olmuştur. Bulgaristan'ın, Yunanistan'ın istiklâli de, okullarında saçtıkları tohumlar ile hazırlanmıştır. Bu tohumların en kuvvetlileri de, tarih dersleri vasıtasıyla saçılmıştır.

Onun için şüphe etmemeliyiz ki, bizde de hakiki birlik ve ilerleme ancak okullarda saçılacak tohumlardan meydana gelebilecektir. Bu tohumların en önemlileri de, ancak tarih dersleri ile saçılabilecektir. Tarih dersleri böyle tohumlar saçacak bir hale getirilmedikçe, aslî vazifesini yerine getirmiş olamayacaktır.

Tarih öğretiminde, ilk dikkate alınacak esas budur. Bütün tarih öğretmenleri, derste işleyecekleri konulan, millî ve vatanî bir noktadan seçerek, millî ve vatanî bir noktadan dersleri düzenleyecekler, milî ve vatanî bir noktadan da öğrencilere sunacaklardır. Daha kısa bir ifadeyle her şeye millî ve vatanî bir noktadan bakılmalı ve her şey millî ve vatanî bir noktadan gösterilmelidir, öğretilmelidir.

Tarih derslerinde dikkate alınacak esasların en önde gelenlerinden biri de, bu bahsedilen olaylan ve durumlan, çocuklara iyice tasvir ettirerek gözlerinin önüne getirtmektir.

Eğitim yöntemlerinin en önemli esaslarından birisi, bütün derslerin başlangıçta apaçık olmasını sağlamaktır. Halbuki tarih dersi, açıklıktan en çok uzaklaşan, her şeyden ziyade tasvire ve hayale getirmeye dayanan bir derstir. Onun için bu derse, açıklık kazandıracak bir esas hazırlamak lazımdır.

Doğrusu tarih dersinde daima; savaş, barış, antlaşma, medeniyet, fetih, teslim, muzafferiyet, mağlubiyet, istiklâl, çöküş gibi şeylerden bahsedilir. Fakat bunlar, çocukların zihninde hiçbir hakiki bir hayal doğurmaz. Bunların Türkçeleri dahi söylense, amaç gerçekleşmiş sayılmaz. Çünkü çocuklar, bu kelimelerin delalet ettikleri şeyleri görmüş değillerdir. Onların zihinlerinde, bu gibi, kavrayış ve düşünce esasları bile mevcut değildir. Onların bu hususta muhtaç oldukları şey, bu kelimelerin Türkçe karşılıklarını öğrenmek değil, anlam ve içeriklerini tasvir etmektir. Zihin, görmediği, bilmediği şeyleri, ancak gördüğü bildiği şeylere kıyaslayarak hayal ve idrak edebilir. Onun için tarih dersinde, öncelikle bu resimler, tasvirler ve anlayışlar temin etmek, derse apaçık bir esas hazırlamak gerekir. Bu ise, ancak dikkati yeni olay üzerine çekmek ve önceki olay ile günümüzdeki durum arasında karşılaştırmalar yapmak sureti ile mümkün olabilir. Böyle yapılarak, bahsedilen kavramların anlamlan, içerikleri çocuklara tasvir ettirilirse, harbin, sulhun, muahedenin, istiklâlin ne olduğu kuru bir kavram tarifi ile değil, canlı bir olay tasviri ile anlaşılmazsa, tarih dersinin çocukların zihninde uzun müddet temelsiz kalmasına sebebiyet verilmiş olur. Onun için, ilk tarih derslerine uzak memleketlere ve eski zamanlara ait olaylar ile değil, en yakın zamanlara, en yalan memleketlere (hatta mümkün olduğu vakit bulunulan kasabaya) ait olay ile başlamalıdır, en son seferlere, en yeni harplere ait fıkralar, kasabada olan, yaşayan gazilere, evlatları herkesçe bilinen şehitlere ait maceralar tarih derslerinin ilk esaslarım teşkil etmelidir. Daha eski zamanlarda, kasabaya yalan yerlerde vukua gelmiş muharebeler, kasabada .ve kasaba civarında eserler ve vakıflar bırakmış olan, bizden öncekiler ve onların yaşadıkları zamana ait menkıbeler, hikayeler. Mesela, türbelerde yatan gazilerin camilerim bina eden valilerin maceraları ve bunların yaşadıkları, bina edildikleri zamanların durumları da, bu esaslar arasında mühim bir yer işgal etmelidir. Kasabada bulunan en ihtiyar adamların ilk zamanlarındaki durum, çevrede görülen ve işitilen harp kaleleri ve mabetleri, (Osmanlı ülkesinin her tarafında böyle kale ve hisarlar vardır) inşa eden toplumlara ait övünülecek vasıflar, bir takım tarih konuşmalarına esas olmalıdır. Sonra bu yakın çevreden uzaklaşıldıkça geçmiş zamanlara, uzak memleketlere ait olaylardan bahsedildikçe bunları, bu "uzak olamayan, yalan ve mahallî" olan olayların tarihi ile karşılaştırmayı unutmamalı ve imkan buldukça bu olaylara ait resimler gösterilmelidir. Ve bizde alışılmış olan "Tarih dersleri"ne ancak böyle yaptıktan ve bu tür esaslar hazırladıktan sonra başlamalıdır.

Bu tür davranışların ne kadar büyük faydalar temin ettiği, birazcık düşünme neticesinde anlaşılır. Bu yolla, hem birbirine bağlı olarak tarih dersine apaçık bir esas hazırlanmış olur, hem de yakınlık dolayısıyla öğrencinin dikkati daha çok çekilmiş olur. Aynı zamanda, öğrenci çevredeki eserleri gördükçe onlara ait olarak nakledilen fıkralarında onlara kıyasla anlatılmış bulunan olayların da hemen aklına getirtilerek öğrencinin zihninde köklenmesi temin olur.

Bizde yapılan tarih öğretiminin, bahsedilen esaslarına ne dereceye kadar uyulmuş olduğunu düşününce, gözümün önünden, harfi harfine Fransızca'dan tercüme edilmiş ders kitapları, aynntılı kitaplardan (hiçbir seçme yapılmaksızın) özedenmiş "Küçük Tarihler", bunları ezberletmekle meşgul öğretmenler, Sultan Osman'ın sağ mı, ölü mü olduğunu tayin edemeyen çocuklar, Kırım savaşım bir Fransız-Rus savaşı tasvir edercesine nakleden öğrenciler, memleket almak ile elma almak arasmdaki farkı takdir edememiş çocuklar takım takım geçiyor. Ve bana acı ve derin bir tesirle "heyhat!..." dedirtiyor.

Bununla beraber, bu karanlıklar arasında birkaç umut ışığı görünüyor ve bana bu gecenin sabahının uzak olmadığım haber veriyor. Bu umut ışıklarından bazıları; Ahmet Refik Beyin "Küçük Tarihi Osmanf'si ile Ahmet Rasım Beyin "Osmanlı Tarihi"dir. Bunlar "Millî ve Vatanî Tarih"in yolunu açmıştır. Eğer, bizimde bu küçük konuşmamız, bu yolu az olsun aydınlatmaya hizmet edebilirse ne saadet!

Alıntıdır

Kaynak:
II. Meşrutiyet Dönemi Tarih Öğretimi
Yrd. Doç. Dr. Cengiz DÖNMEZ
Arş. Gör. Şahin ORUÇ