Telgrafçı Ahmet Hamdi Martonaltı (Manastırlı Hamdi Efendi)
(1883 - 1945)
Görev Yeri : İstanbul Merkez Postanesi

Mustafa Kemal 16 Mart 1920 günü saat 10.00 sıralarında, Ankara Telgrafhanesi’nde, adına geçilen telgraf metnini okurken oldukça düşünceliydi. Bir yanlışlık olup olmadığını anlamak için, metni bir kez daha okudu: “Bu sabah Şehzadebaşı’ndaki Mızıka Karakolu’nu İngilizler bastı. Oradaki askerlerle çarpışarak neticede şimdi İstanbul’u işgal altına alıyorlar. Bilgi için arz olunur. Manastırlı Hamdi.”

İngilizler 16 Mart 1920'de İstanbul limanına büyük bir zırhlı ile gelerek devlet dairelerini işgal etmeye başladılar. Bu arada Son Osmanlı Meclis-i Mebusanını bastırdılar.

İşgal devletlerinin giriştikleri bu olay ve yarattıkları vahşeti Manastırlı Hamdi Efendi, Mustafa Kemal'e bildirdi. Hamdi Bey'in telgrafı bir anda kesilince Mustafa Kemal İstanbul'un işgalinin tamamlandığını anladı. Telgrafçı Hamdi Efendi, Ankara'ya gelerek Ziraat Okulu'nda kurulan karargahta telgraf memurluğu görevini sürdürdü.


Mevlâna’ya ve felsefesine hayranlığı nedeniyle, Konya’ya yerleşen Kahraman Hamdi Bey’in mezarı Konya’dadır.

''Bu yurtsever ve yiğit Manastırlı Hamdi Efendi olmasaydı, İstanbul'da geçen bu acı olayları öğrenmek için kimbilir ne zamana dek bekleyip duracaktık? İstanbul'da bulunan nazır, milletvekili, komutan ve örgütümüz adamları içinden bir kişi çıkıp da zamanında bize haber vermeyi düşünememiş olduğu anlaşılıyor. Demek, hepsini heyecan ve çarpıntı kaplamıştı. Bir ucu Ankara'da bulunan telin İstanbul'da bulunan ucuna yanaşamayacak denli şaşkın bir duruma gelmiş oldukları yargısına varmak, bilmem ki doğru olur mu? Telgraf memuru Hamdi Efendi sonradan Ankara'ya gelerek karargâhımız telgraf memurluğunu yapmıştır. Kendisine borçlu olduğum teşekkürü burada açıkça söylemeyi ulus ve yurt ödevlerimden sayarım. ''

ATATÜRK - 1927 (Nutuk)

Bir Anı

1919’un sıcak bir Temmuz gecesi, Manastırlı Hamdi Bey nöbetteydi. Birden makinenin çalışmaya başladığını, Erzurum’un İstanbul’u aradığını fark etti. Hemen cevap verdi. Karşıdan, “İsmin ne?” sorusu geldi. Bu soruyu cevaplandırdıktan sonra, “Ben Mustafa Kemal” karşılığını duyunca çok şaşırdı. Manastırlı Hamdi Bey, Çanakkale Savaşları’ndaki Anafartalar komutanını çok iyi tanıyordu...

Daha sonraları Manastırlı Hamdi Bey bu anısını aktarırken, “Onun adını duymamla birlikte yerimden fırlamam bir oldu. Elimde olmadan fesimi düzelttim, ceketimin düğmelerini ilikledim ve ‘Emredersiniz Paşam...’ cevabını verdim” diyecekti.

Mustafa Kemal, Yıldız ile görüşmek istiyordu. Ancak bu konuda kendilerine kesin uyarı yapılmıştı. Müdüre danışmadan bu tür istekler cevaplandırılmayacaktı. “Bir dakika Paşam” mesajını çekerek müdürün yanına gitti. Ama müdür bu isteği hem de kızgınlıkla, olumsuz karşıladı.
Hamdi Bey dönüp Mustafa Kemal’e durumu bildirdi. Ama vatanın kurtuluşu için çalıştığını bildiğini Paşa’ya yardımcı olamamak onu kahrediyordu.
Sonunda çözümü buldu: “Paşam, müdür Yıldız’ı bağlamama muhalefet ediyor. Bana yazdırınız. Ya emniyetli bir adamla gönderirim ya da kendim götürürüm...”