Kunuri Muharebeleri
Dr. M Galip BAYSAN

Bu konuda Türk Halkı bilinçli bir şekilde öylesine bilgisiz bırakılmıştır ki, nerdeyse Kore'de bulunmak, orada savaşmış olmak Türk Ordusunun ayıbı gibi garip bir anlayışın içine sokulmuştur. Oysa bu savaş ve sadece 5000 kişi kadar olan bir Türk Tugayının yaptıkları ile her Türk insanının gurur kaynağı olacak olaylardır. Gelin bu gün bu atalet çemberini kırıp Kore'de ne olduğuna birlikte göz atalım. Sizleri fazla sıkmamak için yazıyı üç bölüm halinde sunmanın uygun olacağını düşünüyoruz.

İkinci Dünya Savaşından sonra geçen 60 yıllık süre içindeki en geniş kapsamlı ve en önemli savaşlarından biri olarak kabul edebileceğimiz "Kore Harbi"; 25 Haziran 1950 sabahı, uzun süreden beri bir taarruz harbi için hazırlanmış olan Kuzey Kore Silahlı Kuvvetlerinin, Güney Kore'ye baskın şeklinde bir tecavüzü ile başladı. Daha sonra aralarında Türkiye'nin de bulunduğu yirmiye yakın "Hür Dünya Ülkesinin" ve tarihte ilk defa teşkil edilen "Birleşmiş Milletler Kuvvetlerinin" Güney Kore tarafında, Komünist Çin Kuvvetlerinin de Kuzey Kore saflarında yer alması ile gittikçe büyüyerek 27 Temmuz 1953 tarihine kadar fiili olarak devam etti. Bu tarihte kabul edilen geçici bir "Ateşkes anlaşması" ile savaş durumuna son verildi.

Türkiye o günkü politik şartlar gereği, Birleşmiş Milletler Teşkilatının çağrısına, ABD'den sonra olumlu cevap veren ilk ülke olmuş ve bu teşkilatın silahlı kuvvetleri emrine 4500 mevcutlu bir "Tugay Görev Kuvveti" tahsis etmeyi uygun bulmuştur. Birleşmiş Milletler Kuvvetleri arasında "Türk Tugayı" namı ile yer alan bu tugay, 1950 Kasımının son günlerinde ve hemen hemen Komünist Çin Kuvvetleri ile aynı anda ilk muharebelere katılmış ve Ateşkes anlaşması yapılıncaya kadar irili, ufaklı pek çok muharebede aktif rol oynamıştır.

Bendeniz Ateşkes'ten 6 yıl kadar sonra, 1959–60 yıllarında bu Tugayın bir ferdi olarak görev yapma onuruna sahip oldum. Orada görev yaptığım süre esnasında, Tugayımızın "Savaş Dönemi içinde" elde ettiği üstün başarılar sonucu gerek sivil ve asker Koreliler, gerekse ABD ordu mensupları arasında oluşan olumlu havayı yakından izleme olanağı buldum. Bazı yerlerden geçerken Koreli dostlarım bana Türk askerinin savaş sırasında gösterdikleri başarıları, kahramanlıkları "birer efsane gibi" anlattılar. Oysa Türkiye'de bu olaylar hemen hiç duyulmadı. Kahramanlıklar, başarılar bir yana, tam tersi Kore Harbi bir "yanlışlıklar ve hatalar zinciri" olarak tanıtıldı. Türk askerinin Kore'ye gidiş nedeni bir türlü açık ve net bir şekilde anlatılamadı. Kahraman Gaziler küçümsendi, küstürüldü ve özellikle Sol kesimin usta propagandası ile Türk Ordusu ve askerleri "Kore'de Amerikan Emperyalizminin Uşakları" olarak vasıflandırıldılar. Öne çıkan bazı kahramanların "Faşist" ithamı ile yolları kesildi.

Yanlış yönlendirmelere hemen yeni bir örnek vermek isterim. Daha 5–6 ay önce, haftalık bir magazin dergisinde "İngilizce Bilmediğimiz için Kore'de Öldük" başlıklı, tercümanlarla ilgili bir yazı vardı. Kore Harbi'nin şehit ve gazileri adına esef ettim, üzüntü duydum. Acaba Kore'de sadece ölünmüş mü idi? Ölünmüşse bu nedenle mi ölünmüştü? Neden kimse orada neler olduğunu anlamak için bir zahmet göstermiyordu da böyle basit değerlendirmelerin peşine düşüyordu?

Bu yıldönümü münasebetiyle; bütün yanlış değerlendirmelerin önlenmesinin zamanının geldiğine inanıyoruz. Böylece ülkelerinden 10.000 lerce km. uzakta, Uluslarının hak ve menfaatlerini savunmak, masum bir ulusa yardımcı olmak ve yüz yıllardır hayal edilen "Birleşmiş Milletler idealini gerçekleştirmek" amacıyla canlarını ortaya koyan, kanlarını akıtan bu muhteşem insanları saygı ile anmak ve ziyaretçilerimizi bilgilendirebilmek amacıyla bu yazıyı hazırlamayı gerekli gördük. Her şeyden önce şunu söylemek isteriz ki okuyacağınız gelişmeler, Türklerin, Amerikalıların, Korelilerin efsanelerinden ve kişisel yorumlamalardan değil, resmi "Harp Tarihi" kayıtlarından alınmıştır ve tamamen gerçekleri yansıtmaktadır.