1. #1
    ilteriş - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.Nisan.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    6,777


    KIRIM SÜRGÜNÜ:

    II. Dünya Savaşı’nda Alman-Sovyet harbinin başlamasından kısa bir süre yıldırım hızıyla Sovyetler Birliği’nin batı kesimlerini işgal eden Alman orduları 24 Ekim 1941’de Kırım’a girmeye başladılar. Alman 11. Ordusu 16 Kasım 1941’e kadar Akyar (Sevastopol) hariç bütün Kırım yarımadasını ele geçirmeyi başardı. Akyar müstahkem mevkii ise çok şiddetli muharebeler ve bombardımandan sonra ancak 4 Temmuz 1942’de düştü.

    Kırım’ın Almanlar tarafından işgali, Stalin rejimi tarafından ezilmiş bütün Sovyet halkları ve bu meyanda Kırım Tatarları için bir ferahlama hattâ kurtuluş gibi görüldüyse de, bu düşüncelerin yanlış olduğu daha ilk günlerden anlaşıldı. Dinî ve sosyal hayatta gayet sınırlı bazı tavizlerin dışında Alman işgal idaresinin de Kırım Tatarlarına hürriyet ve hele istiklâl vermeye hiç niyetli olmadığının görülmesi bütün ümitleri ortadan kaldırdı. Sert işgal idaresi Kırım Tatar millî müesseselerinin kurulmasına meydan vermedikten başka, binlerce Kırım Tatarını da Alman savaş sanayiinde işgücü olarak kullanmak üzere cebren Almanya’ya götürdü. Zaten Nazi Almanyası’nın savaş planları arasında Kırım’a Almanların iskân ederek burayı daimî olarak Almanya’nın entegral bir parçası haline getirilmesinin bulunduğu biliniyor.

    Savaşın Almanlar aleyhinde bir seyir takip etmeye başlamasıyla birlikte, Kızıl Ordu kaybettiği bölgeleri bir bir geri almaya başladı. Nihayet, 11 Nisan 1944’den başlayarak 9 Mayıs 1944’e kadar Kırım yarımadasının tamamını ele geçirdiler. Kırım muharebeleri sırasında Almanlar geri çekilirken pek çok köyü yakıp yıktıkları gibi, Kızıl Ordu birliklerinin tutumu da farklı olmadı. Kızıl Ordu işgalinin ilk haftalarında “hain” olarak nitelendirilen Kırım Tatarlarına yönelik yaygın kurşuna dizme, tecavüz ve yağma olayları yaşandı.


    Ancak Kırım Tatarları için asıl büyük felâket Stalin tarafından 11 Mayıs 1944’de imzalanan ve Kırım Tatarlarının son ferdine kadar Kırım’dan sürülmesini emreden karardan sonra gerçekleşti. Bu kararın icrası NKVD birlikleri tarafından 17 Mayıs’ı 18 Mayıs 1944’e bağlayan gece Kırım’ın her yerinde aynı anda yerine getirildi. Gece NKVD askerleri tarafından yataklarından kaldırılan Kırım Tatarları, hazırlanmaları için yalnızca 15-20 dakika zaman ve ancak ellerinde taşıyabilecekleri kadar eşya almalarına izin verilerek hayvan vagonlarına yüklendiler. Pek çoğunda oturmaya yer kalmayacak derecede insanla doldurulan vagonlar dışarıdan mühürlendiler ve en az üç-dört hafta sürecek olan yolculuğa çıkarıldılar. Günlerce yiyecek ve su verilmeyen, cesetlerin dışarı çıkarılmasına müsaade edilmeyen ve hiçbir tıbbî yardımın söz konusu olmadığı bu ölüm yolculuğu sırasında açlık, susuzluk, hastalık, bitkinlik ve havasızlıktan on binlerce insan hayatını kaybetti. Sürgünden hiçbir Kırım Tatarı istisna edilmedi. Dağlardan inen Kırım Tatar Sovyet partizanları ve Kızıl Ordu askerleri ile her rütbedeki Komünist Partisi mensupları dahi sürülenler arasındaydı. Kızıl Ordu saflarında cephede bulunan Kırım Tatar askerleri ise her şeyden habersiz savaşmaya devam edecekler, savaş biter bitmez de (en yüksek Sovyet madalyası olan “Sovyetler Birliği Kahramanı” madalyasını alanlar dahil) sürgün yerlerine gönderileceklerdi.

    Kırım Tatarlarını taşıyan vagonların hemen tamamı Orta Asya (özellikle Özbekistan), Urallar ve Sibirya’da boşaltıldılar. Sürgün yerlerinde asgarî yaşama ve barınma imkânları mevcut değildi. Ağır çalışma şartlarında ve her türlü temel ihtiyaçtan mahrum olarak bir çeşit toplama kampı rejimi içinde yaşamaları gerekiyordu. “Özel iskân” rejimi denilen bu rejim içinde her Kırım Tatarının gece kumandanlığa yoklama vermesi gerektiği gibi, bulunulan mahalden beş kilometreden fazla uzaklaşmak da kesinlikle yasaktı. Bu durumda her bir ferdi ayrı vagonlarda başka yerlere sürülmüş olan aileler birbirlerinden tamamen kopuk olarak en az on iki yıl geçirmek durumunda kaldılar. Sürgün yolculuğu esnasında ve bunu müteakip ilk birkaç yıl içinde sefalet şartları altında hayatını kaybeden Kırım Tatarlarının sayısına dair sürülenlerin verdikleri ve son yıllarda açıklanan çeşitli resmî Sovyet rakamları arasında büyük farklar vardır. Buna rağmen toplam insan kaybının 100.000 kişiden az olmadığı ve 18 Mayıs 1944’de sürülenlerin yarısına yakınının hayatını kaybettiği genel olarak kabul edilmektedir.

    Sürgün yalnızca Kırım Tatarlarının pek çoğunun hayatlarını kaybetmeleri ve geride kalanların da yaşadıkları yerin cebrî olarak değiştirilmesi manâsına gelmiyordu. Sürgünle birlikte, adetâ böyle bir milletin hiçbir zaman mevcut olmadığını göstermek istercesine Kırım Tatarlarından kalan her türlü iz büyük bir hızla yok edilmeye başlandı. Kırım’da Kırım Tatarlarından kalan bütün mallar yağmalandıktan başka, pek az istisna ile Kırım’ın Türk-İslâm geçmişine ait hemen bütün tarihî binalar, abideler ve eserler yerle bir edildi. Bu meyanda (kısmen Hansaray’ın haziresi hariç) hiçbir yerde tek bir Müslüman mezarlığı dahi bırakılmadı. Kırım Tatarcasında yazılmış her türlü kitap ve yayın (bu dildeki bütün Sovyet neşriyatı da dahil olmak üzere) Kırım’daki ve Sovyetler Birliği’ndeki diğer kütüphanelerden toplanarak imha edildi. Kırım’da (yalnızca özel sebeplerden dolayı Bahçesaray ve Canköy şehirlerinin isimleri hariç) Türkçe isim taşıyan yüzlerce şehir, kasaba ve köyün adı tamamen Rusça olanlarla değiştirildi. 1944’den 1980’lerin sonlarına kadar Sovyetler Birliği’nde fiilen “Kırım Tatar” sözünün kullanılması dahi yasaklandı. Ansiklopedilerden ve tarih kitaplarından Kırım Tatarlarına dair maddeler tamamen çıkarıldıktan başka, iç pasaportlarda ve hattâ nüfus sayımlarında bile bu ismin zikredilmesi yasaklandı. Diğer bir ifadeyle Kırım Tatarları resmî literatürde âdetâ geçmişte ve halihazırda mevcut olmayan bir halk haline getirildi. Kırım’da Kırım Tatarlarından boşalan yerlere ise 1944 yazından itibaren Sovyetler Birliği’nin diğer bölgelerinden getirilen Rus ve Ukrain nüfusun iskânına girişildi. Kırım Tatarlarının sürülmesiyle Kırım’ın Sovyet usûlü muhtariyeti de mânâsız hale geldiğinden Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti de 1946’da lağv edildi ve yarımada alelâde bir oblast olarak Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlandı. 1954’de ise, Ukrayna’nın “Rusya’ya katılmasının” 300. yıldönümü gerekçe gösterilerek, Ukraynalılara bir jest olarak Kırım oblastı Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlandı. O dönemde Sovyetler Birliği’nin her noktası zaten tartışmasız bir şekilde Moskova’ya bağlı olduğundan teknik olarak hiçbir şeyi değiştirmeyeceği düşünülen bu “hediye”nin uzun vadeli neticeleri, Ukrayna 1991’de bağımsızlığını kazandıktan sonra görülecekti.

    Sürgünün en ağır dönemlerinin geçmesinden hemen sonra, 1956’dan itibaren Nikita Hruşçov’un nisbî yumuşama politikasının da verdiği cesaretle Kırım Tatarları vatanlarına dönme taleplerini ortaya koymaya başladılar. Bu maksatla sürgün yerlerinde pek çok komiteler kurularak Sovyet hükûmetine hitaben sayısız dilekçeler halk temsilcileriyle Moskova’ya gönderildi. Tamamen kanunlara ve Sovyet rejiminin meşruiyet sınırlarına riayet edilerek yürütülen bu çabalar Vatan’a dönüş yönünde hiçbir olumlu neticeye ulaşamadıktan başka, bir müddet sonra ön plana çıkan Kırım Tatarları Sovyet rejiminin gazabına uğramaya başladılar. Artık bir “Kırım Tatar Millî Hareketi” teşekkül etmiş durumdaydı. Sovyet rejimine sadakatin teyid edildiği legal eylemlerin bütünüyle boşa çıkması üzerine Kırım Tatar Millî Hareketi teşebbüs grupları faaliyetlerini özellikle 1960’ların başlarından itibaren yeraltına indirmeye mecbur kaldılar. Yine kanun çizgisinin lafzına uygun, ancak yeraltı teşkilatlanmasıyla icra edilen bu mücadele, Kırım Tatarlarının bulunduğu her yerde ve büyük bir kararlılıkla yürütüldü. O kadar ki, Kırım Tatar Millî Hareketi, Sovyetler Birliği’ndeki bütün demokratik ve millî yeraltı hareketleri içinde en büyük ve güçlülerinden biri olma vasfını Sovyetler Birliği yıkılana kadar sürdürdü. Sovyet hükûmetine yöneltilen talepler giderek artan sayıda Millî Hareket mensubunun hapse atılması ve baskı altına alınmasıyla cevaplandırıldı. Ancak Kırım Tatar Millî Hareketi’nin faaliyetlerinin dış dünyanın da ilgisini çekmeye başlamasıyla, Sovyetler Birliği yönetimi en azından göstermelik bazı tavizler vermeye mecbur kaldı.
    YAZILI KAĞIDI HAZIRLAMAK NE KADAR ZAMANINIZI ALIYOR? Soru Bankamızı ziyaret etmek için tıklayınız.
    DOSYA İNDİRMEKTE SIKINTI MI YAŞIYORSUNUZ?
    FORUMA DESTEK OLMAK MI İSTİYORSUNUZ?
    ALTIN ÜYE OLUN.
    AYRINTILI BİLGİ İÇİN TIKLAYINIZ.


    Ölmek yenilmek değil yüceltmektir şanını

  2. #2

    Üyelik tarihi
    18.Ekim.2007
    Yaş
    36
    Mesajlar
    121

    18 Mayıs sürgünü, Matem Mitingi'ne katılan Kırım Tatarları tarafından «Soykırım» olarak kabul edildi… İşte o bildiri AÇIK HABER

    Bugün Kırım Tatarlarının sürgünün 64. yıldönümü dolayısıyla yapılan matem mitinginde eylemciler şu bildiriyi kabul etti:


    “64 yıl önce Kırım Tatarları'na karşı soykırım yapıldı; Kırım yarımadasının köklü halkı olan Kırım Tatar halkı, Sovyet rejimi tarafından anavatanından genel sürgüne uğradı. Her yıl 18 Mayıs günü biz Kırım’ın farklı yerlerinde ve Akmescit’in (Simferopol) merkezinde toplanarak sürgün sırasında ve sürgün yerlerinde vefat eden binlerce masum çocuk, kadın ve ihtiyarlara dua ediyoruz.


    Cinayet olan sürgün ve Kırım Tatarları'nın sürgün yerlerinde esir tutulmanın sonuçları halen düzeltilmiş değildir.


    Kırım Tatar halkının anavatanına dönüş süreci henüz tamamlanmış değildir. Aileler bölünmüş vaziyette. On binlerce Kırım Tatarı halen kendi iradelerine rağmen sürgün yerlerinde kalmaya devam ediyorlar. Ukrayna ile diğer Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri sürgün edilen Kırım Tatarları'nın ve bunların çocuklarının Kırım’a geri dönme konusunda önceden üstlendikleri yardımdan vazgeçerken Kırım Tatarları'nın Kırım’a dönüşü konusunda yeni engeller çıkarıyorlar.


    Ukrayna’nın bağımsız olduğu 17 yıl zaman süresi içinde Kırım Tatarları'nın siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının yenilenmesine yönelik hiç bir kanun kabul etmemesi hiç bir ülke için mazeret olamaz. Ukrayna Hükümeti ve bazı Ukrayna siyasetçilerinin Kırım Tatarları'nın yasal menfaat ve haklarını ilerde de görmezden gelmesi bağımsız ve demokrat Ukrayna’nın kurulmasında esas olması gereken demokrasi ve adalete yapılan bir çağrıdır.


    Ukrayna devleti ile Ukrayna’nın üst düzey yönetiminin Kırım Tatar halkının haklarının yenilenmesi konusunda sergilediği görmezden gelme tavrı Kırım’da şovenist güçlerinin yayılmasına yol açarken Kırım Hükümeti ile yetkili kişiler tarafından Kırım Tatarları'na karşı kanunsuzluk ve ırk ayrımı yapmasına neden oluyor.


    Kasım 2007’de Akmescit Balaklavskaya sokağında ve Ay-Petri dağlarında, Kırım Tatarları'nın toplu olarak şiddete maruz kalması, Akmescit Yaltinskaya, 22 adresinde Merkez Camii inşaatı için arsa ayırmayan Akmescit Belediye Meclisi, milletvekillerinin terbiyesizliği, sistem haline gelen Kırım Tatar mezarlıklarının dağıtılması, Kırım Tatarları'na karşı nefret duygusunu saçan Rus yanlısı gazetecilerin terbiyesiz hareketleri, binlerce Kırım Tatar ailesinin eziyet içinde toprak alma iznini beklemesi- işte Hükümetin Kırım Tatarlarına karşı sergilediği gerçek davranışını gösteren tam olmayan listedir.


    Biz kendimize ve milletimize karşı uygulanan bu tavıra ilerde de sabır etmek niyetinde değiliz!


    Biz kendi toprağımızdayız ve Kırım Tatarları'na karşı olmak üzere eşit olarak halklar ve insan haklarının uygulandığı devlette yaşamak istiyoruz!


    Kırım Tatar halkının soykırımı olan 18 Mayıs 1944 sürgünü ve gurbette esir edilmesinin mağdurlarına sonsuz acı ifade ederken, biz Kırım geneli miting katılımcıları, herkesin milletin geleceğinin de sorumluluğunu esas alıp Ukrayna Hükümeti'nin Kırım Tatarları'nın haklarının tam olarak yenilenmesine yönelik kararların alınmasına, verimli bir şekilde yardım edilmesi amacıyla Birleşmiş Milletleri (BM), Avrupa Kurulu ve Avrupa Birliği'ni ilgili kurumları kurmaya çağırıyoruz.


    18 Mayıs 1944 sürgünü dolayısıyla yapılan miting katılımcıları.


    Akmescit, 18 Mayıs 2008.»

    Düşünüyorum, o halde vurun !

Benzer Konular

  1. Kırım Ezgileri
    Konu Sahibi ziberkan Forum Müzikler
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 13.Temmuz.2009, 16:26
  2. Osmanoğlu'nun Sürgünü
    Konu Sahibi ziberkan Forum XX. Yüzyılda Osmanlı Devleti Belgeselleri
    Cevap: 10
    Son Mesaj : 19.Ocak.2009, 18:14
  3. Turancılık Algısını Besleyen Bir Olay: 1944 TÜRKÇÜLÜK OLAYLARI
    Konu Sahibi umuro Forum ÇTDT Genel Araştırmalar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 30.Kasım.2008, 19:06
  4. Cevap: 1
    Son Mesaj : 19.Ağustos.2008, 20:04
  5. Osmanoğlunun Sürgünü (Belgesel)
    Konu Sahibi manas Forum Tarih 2 Genel Belgeselleri
    Cevap: 1
    Son Mesaj : 31.Ocak.2008, 08:27

Bu Konu için Etiketler

Giriş

Giriş