1. #1
    raltar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    22.Ağustos.2007
    Yaş
    53
    Mesajlar
    734


    MEMLÜK-İLHANLI İLİŞKİLERİNDE BİR DÖNÜM NOKTASI:
    ŞAKHAB SAVAŞI (1303)


    Memlükler’in kesin zaferiyle neticelenen ve tarihin akışını değiştirecek çapta önemli kabul edilen Aynicâlût Savaşı, aynı zamanda Memlükler ve İlhanlılar’ın ilk karşılaşması olmuş, daha sonraki ilişkilerini de derinden etkilemiştir. Zira Moğollar bir meydan savaşında ilk defa açık bir mağlubiyetle tanışıyorlardı. Diğer taraftan Memlükler Suriye’yi ele geçirdikleri gibi İslâm dünyasının gözünde büyük bir itibar kazanmışlar, Mısır’daki hâkimiyetlerini de sağlamlaştırmışlardı. Yine bu savaşın neticesi olarak Memlükler ve İlhanlılar sınırları itibarıyla komşu devletler haline gelmişlerdi. Dolayısıyla bu iki devlet arasında, gerek Aynicâlut Savaşı’nın İlhanlılar’ın maneviyatlarında meydana getirdiği tahribat, gerekse her iki devletin Suriye üzerindeki hâkimiyet kurma emelleri nedeniyle uzun süre devam eden bir mücadele başlamıştır. Bu mücadele Şakhab Savaşı’na kadar, aradaki kısa sulh dönemleri hariç tutulursa bütün hızıyla devam edecek, Türk Memlükler dönemi (648-784/1250-1282) sultanlarından el-Melikü’n-Nasır Muhammed b. Kalavun’un üçüncü saltanatı (709741/1309-1341) sırasında yapılan anlaşma ile son bulacaktır.

    Her iki devlet de bu uzun süren mücadeleleri sırasında kendilerine müttefikler edinmişlerdi. Mesela Memlükler, İlhanlı düşmanlığı konusunda kendileriyle aynı doğrultuda hareket eden Deşt-i Kıpçak’taki bir başka Moğol devleti Altın Ordu (1241-1502) ile ittifak kurmuştu. Onların Altın Ordu Devleti ile yakın ilişkilerinin temelinde ise buradaki Türkler’in devamlı artan bir sayıda Memlükler Devleti’ne gelmesi yatıyordu.

    Memlükler Devleti içindeki sorunlardan faydalanmak istediği anlaşılan Gâzân öncelikle diplomasiyi kullanarak zaman kazanmaya çalışmış ve bu amaçla Mısır’a elçiler yollamıştır. Nitekim 2 Muharrem 702 (27 Ağustos 1302) tarihinde onun gönderdiği elçiler Kahire’ye vardılar. Onların getirdiği mektuba Memlük sultanı teşkil ettiği bir elçilik heyetiyle cevap göndermişti. Ne var ki bu heyet İlhanlı memleketinde alıkonulmuş ve ancak Gâzân’ın ölümünden sonra Kahire’ye geri dönebilmişti. Elçi teatilerinin ardından çok geçmeden İlhanlı güçleri Fırat’ı geçerek Suriye’ye girmişler ve Şakhab Savaşı ile neticelenecek mücadelenin fitilini ateşlemişlerdi.

    Ancak bu hamleyi önceleri gizleyerek Memlükler’i gafil avlamak istiyorlardı. Nitekim emrindeki orduyla Fırat’ı geçen Gâzân’ın naibi KutluşahHalep naibine yolladığı mektupta buraya gelme amaçlarının hayvanları için otlak bulmak olduğunu belirtmektedir. Ancak, Memlükler cephesinde bunun bir hile olduğu hemen anlaşılmış, İlhanlılar’ın zaman kazanmak için böyle hareket ettiği kanaatine varılmıştı.
    Bu sırada Gâzân’ın hareketini haber alan Memlükler de hazırlıklara başlamışlardı.Bu amaçla yapılan toplantıda büyük emîrlerden birinin başında olduğu bir müfrezenin Dımaşk’a gönderilmesi kararına varıldı.Bu karara göre, başında Üstâdâr Baybars el-Çaşnigîr, Hüsameddin Laçin er-Rûmî gibi ileri gelen emîrlerin bulunduğu ve Tarihçi Baybars el-Mansûrî’nin de (ö.725/1325) içinde yer aldığı, 6 büyük emîr ve memlüklerinden oluşan bir birlik Dımaşk’a gönderildi (18 Recep 702/8 Mart 1303). Bu birlik yola çıktığı sıralarda Şam bölgesindeki şehirlerde bulunan Memlük naiplerinin kuvvetleri, İlhanlılar’a karşı ilk mücadeleyi başlatmışlardı. Zira İlhanlı ordusunun komutanı Kutluşah, Şam bölgesindeki halka korku salmak ve kudretlerini göstermek için bazı kumandanları yanlarına birlikler vererek Humus civarındaki Karyeteyn’e saldırmakla görevlendirmişti.

    Kutluşah ordusuyla Hama’ya doğru harekete geçtiği sıralarda, daha önce bahsedilen Mısır’dan yola çıkan ordu da Şam’a varmıştı.Şam bölgesi orduları sultanı beklemek ve yekvücut olarak düşmana karşı savaşmak amacıyla Dımaşk dışına çıkmışlardı.Sultan 3 Şaban 702 (23 Mart 1303) tarihinde Kahire’den ordusuyla yola çıktı. Sultanın beraberinde Halife Müstekfî Billâh (701-740/1302-1340),Saltanat Naibi Sallâr ve Mısır ordusunun geri kalan kısmı bulunuyordu. Sultanın komutasındaki ordu, Dımaşk yakınlarındaki Şam ordularının bulunduğu Mercüssuffe mevkiine, İlhanlı ordusuyla aynı zamanda intikal etti
    Memlük ordusunun savaş düzenine göre merkezde sultan, halife, Sallâr,Baybars el-Çaşnigîr ve bazı büyük emîrlerle birlikte sultan memlükleri yer alıyordu. Ordunun sağ kanadına Hüsameddin Laçin er-Rûmî komuta ediyor ve beraberinde bazı büyük emîrler de askerleriyle birlikte burada bulunuyordu.Bu kanadın sağında yer alan birliklere ise Emîr Seyfeddin Kıpçak komuta ediyordu. Ordunun sol kanadında ise Tarihçi Baybars el-Mansurî, Şam bölgesindeki bazı şehirlerin naipleri ve diğer büyük emîrler ve askerlerinin yer aldığı birlikler konuşlanmıştı. Bunların da yanında ikinci bir sol kanat oluşturan bazı emîrlerin komutasındaki birlikler yer alıyordu.Savaşın başlamasından hemen önce sultan, halife ve Kur’an okuyan hafızlarla birlikte ordu saflarını teker teker gezerek askerlerin maneviyatını yükseltmeye çalışmış,halife de irat ettiği hutbe ile buna destek olmuştu. Bu arada ordunun arkasında kölelerden ve develerden müteşekkil bir saf oluşturulmuş, bu kölelere savaştan kaçanları öldürmeleri emredilmiş, bunların at ve silahlarını da alabilecekleri belirtilmişti.Bu esnada İlhanlı ordusunun başkomutanı Kutluşah da 12 komutanın idare ettiği tümenlerden müteşekkil İlhanlı ordusunu harp nizamına sokuyordu.

    İlhanlı ordusu ilk olarak Memlük ordusunun sağ kanadına saldırdı. Buraya komuta eden Hüsameddin Laçin er Rûmî yanındakilerin uyarılarına aldırış etmeden düşmanın arasına daldı. O ve beraberindeki emîr şehit oldular. Arkalarındaki birlikler de dağılmaya başladılar. Bunu fark eden merkezdeki Sallâr ve Baybars el-Çaşnigîr buraya destek olmaya başladılar. Dağılan sağ kanat nispeten toparlanarak saldırıya geçti ve İlhanlılar’ın bu tarafını geri püskürttü. Bu sırada Memlük ordusunun arkasına sızan üç İlhanlı komutanı ve birlikleri, başkomutanları Kutluşah’ın merkezde bulunan Memlük kuvvetleri tarafından geriye atıldığını görünce onun yardımına gittiler. Bu sırada Memlük ordusunun sağ kanadına yardıma giden Sallâr ve Baybars el-Çaşnigîr yerlerini terk ettiklerinden Moğollar buraya akın etmeye başlamışlardı. Emîr Seyfeddin Kıpçak beraberindeki emîrler ve sultan memlükleriyle birlikte sultanın bulunduğu merkezi savunmaya çalışıyordu.Sallâr bunu görünce hemen buraya geldi ve saldırıya geçerek düşmanı püskürttü. Bu esnada bütün Memlük emîrleri ölümden çekinmeden savaşıyorlardı.
    İlhanlılar bunun üzerine başka bir yere tutunmaya çalıştılar. Savaş bir anlamda Kutluşah ile sultan, Sallâr ve diğer emîrlerin bulunduğu birlikler arasında cereyan ediyordu. Her iki grup da sebat etmeye çalışıyordu. Sallâr ve beraberindekiler dağılmış olan sağ kanadın komutanlarının şehit olduğunun farkında değillerdi. Buradan geçen İlhanlı güçleri Memlük ordusunun dağılan sağ kanadının peşine düşmüştü. Bu sırada sultanın hazineleri de yağmalanmıştı. Hava kararınca, Memlük ordusunun sağ kanadının dağılması nedeniyle kendisini muzaffer zanneden Kutluşah burada bulunan dağın yamaçlarından birine çekildi. Yanlarında Memlük esirleri de vardı. Kutluşah yanındaki kurmaylarına Memlük askerinin bu kadar çok olduğunu bilmediğini ve düşündüğünden daha zor bir mücadele olduğunu söylüyor ve düşman hakkında bilgi sahibi olmaları gerektiğini belirtiyordu. Bunun üzerine Memlük esirlerinin birisinden istihbarat edinmeye karar verdiler. Bunlar arasından seçtikleri emîr, sultanın da burada olduğunu, Mısır ordusunun konumunu muhafaza ettiğini ve İlhanlılar’ın yendiklerinin sadece sağ kanat olduğunu söyleyince Kutluşah buna inanamadı. Ancak konuştuğu birçok esir de aynı şeyi söyleyince ikna oldu. Sultanın burada olması onların daha önceki planlarını bozmuş ve içlerine şüphe düşürmüş, aslında zafer elde edemediklerini fark etmişlerdi. Tam bu sırada, onları dağın yamacında gören Memlük ümerası, kalplerine korku düşürmek ve bu arada dağılan Memlük ordusunun sağ kanadındakileri de geri döndürmek amacıyla kös vurulması ve borazan çalınmasını emrettiler. Bunu duyan Kutluşah’ın kurmaylarından biri ona bu davulların sadece sultan için çalınacağını söyleyerek, Memlük sultanının harp alanında olduğunu belirtti. Diğer taraftan her iki ordu da ateşler yakarak geceyi teyakkuz halinde geçirmekteydi. Sallâr, Baybars el-Çaşnigîr, Kıpçak ve diğer büyük emîrler saflar arasında gezerek komutanlar ve askerleri tetikte olmaları konusunda uyarıyorlardı. Sabah olduğunda Memlük ordusu saflardaki yerlerini alarak düşmanı beklemeye başladı. Ancak Kutluşah ve kurmayları yaptıkları değerlendirmenin sonucunda dağdan inmemeye karar vermişlerdi. Memlük askerleri onlara saldırmak istediğinde başlarındaki emîrler buna mani oldular ve orduyu dağın etrafına konuşlandırarak düşmanın etrafını çevirdiler. Her iki taraf da tekrar harp nizamını aldı. Memlük ordusundaki sultan memlükleri ve komutanları, İlhanlılar’ın başkomutanı Kutluşah’ın karşısında yer alan grubu oluşturuyorlardı. Karşılıklı ok atma ve arada bir saldırılarla devam eden savaşta iki taraf da nöbetleşe harp etme usulünü uyguluyor, komutanlar ve askerler devamlı değişiyordu.

    Başlıgıg yükündürtümüz,tizligig sökürtümüz / Başlıya başeğdirdik,dizliye diz çöktürdük.

  2. #2
    raltar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    22.Ağustos.2007
    Yaş
    53
    Mesajlar
    734

    Savaş Memlükler lehine dönmeye başladı. Etrafı çevrildiği için dağdan inemeyen ve susuz kalan Moğollar bir yandan da yiyecek sıkıntısı çekiyor ve atlarını kesip yemek zorunda kalıyorlardı. Bu nedenle her şeyi göze alarak dağdan inmeye karar verdiler. Onlar dağdan inmeye karar verdikleri sırada meydana gelen kargaşada esir Memlük askerlerinin bir kısmı kaçmaya muvaffak oldular. Bunlar düşmanın bulunduğu zor şartları ve son hali Sultan Muhammed b. Kalavun’a haber verdiler. Bunun üzerine yapılan durum değerlendirmesinde Memlük ordusunun ileri gelen emîrleri, düşmana bir geçiş yolu bırakmaya,tamamı dağdan indikten sonra üzerlerine saldırmaya karar verdiler. Böylece aradığı boşluğu bulan İlhanlılar dağdan inmeye ve nehre ulaşmak için gayret etmeye başladılar. Bir kısmı nehri geçebilirken, bir kısmı suyun ortasında kaldı. Bu esnada Memlük ordusu saldırıya geçti, Moğollar tam bir bozguna uğradı. Arazinin bozukluğu nedeniyle iki taraf da at sürmekte zorlanıyordu.Ancak kaçan taraf olan Moğollar daha fazla zayiat vermişlerdi. İkindi vaktine kadar İlhanlılar takip edildi ve yakalanabilenler öldürüldü. Daha sonra sultanın yanına toplanan ümera tekrar istişare yaptılar ve bir kısım ümeranın dinlenmiş atlara sahip bir birlikle düşmanın peşinden gitmesine karar verdiler. Ordudaki Arap aşiretlerine mensup birlikler de bunlara katıldı. Böylece 3 gün süren savaş Memlükler’in kesin galibiyetiyle neticelenmiş oldu.


    Şakhab Savaşı’nın Memlük Tarihindeki Yeri ve Sonuçları

    Memlükler cephesindeki akisleri ele alındığında bu savaşın Memlükİlhanlı ilişkileri bakımından ne kadar önemli sonuçlar doğurduğu anlaşılabilir. Nitekim Memlük tarihçilerinin yazdıkları eserlerde bu savaşa ayırdıkları yer, verilen önemi ortaya koyar mahiyettedir. Mesela Nüveyrî, kendisinin de iştirak ettiği Şakhab Savaşı’nı uzun bir şekilde naklettikten sonra onun hakkında yazılan nazım ve nesir halindeki yazı örneklerini de tam olarak kaydetmektedir.İbnü’d-Devâdârî de bunlardan bir kısmını nakletmekte, Nüveyrî’nin almadığı bazı şiirleri de ilave etmektedir. Bu savaşla ilgili bazınazım ve nesir örneklerine Safedî ve İbn Habîb’in eserlerinde de rastlanmaktadır. Memlük tarihçileri arasında Şakhab Savaşı’nı bütün ayrıntılarıyla geniş bir şekilde nakletmesi ile temayüz eden Aynî de burada zikredilmelidir.
    Diğer taraftan savaş sonrasında yaşanan sevinç ve bunun için yapılan kutlamalar da Şakhab Savaşı’nın Memlük tarihindeki yerini göstermesi bakımından burada belirtilmelidir. Nitekim Sultan Muhammed b. Kalavun’un Dımaşk’a girdiğinde nasıl karşılandığından bahsedilmişti. Sultan Kahire’ye varmadan burada yapılan hazırlıklar ve vardığındaki karşılama töreni ise bundan çok daha ihtişamlı olmuştur. 23 Şevval 702 (10 Haziran 1303) tarihinde, daha önce her tarafı süslerle bezenmiş olan Kahire’ye giren sultanın bütün ordusu ve beraberindeki Moğol esirleriyle birlikte şehri baştanbaşa geçtiği, bu alayın ve merasimlerin görülmemiş ölçüde ihtişamlı olduğu nakledilmektedir.

    Şakhab Savaşı’nın en önemli sonuçlarından biri de Suriye üzerindeki Memlük hâkimiyetinin kesinleşmesi olmuştur. İlhanlılar bu bölgeyi tamamen kaybetmiş ve buraya yönelik emellerini gerçekleştirme şansını bir daha bu lamamışlardır. İlhanlılar’ın vasâlleri olan Ermeniler de tekrar Memlük hâkimiyetini kabul ederek, mecbur tutuldukları yıllık vergiyi ödemeye başlamışlardır. Zira onlar artık hâkimiyetin Memlükler’de olduğunun farkında idiler. Nitekim 704 (1304-1305) senesinde ödemekle yükümlü oldukları vergiyi göndermemeleri nedeniyle üzerlerine gelen Memlük birliğini, bir grup İlhanlı
    askeriyle birlikte gafil avlayarak bir kısmını öldürüp, bir kısmını da esir almalarından sonra, Mısır’dan bir ordu gönderildiğini haber alan Ermeni Kralı yaptıklarından pişman olarak yıllık vergisini ödemeyi ve esir Memlük askerlerini göndermeyi taahhüt etmiş, söz konusu saldırının da Moğollar’ın bir tertibi olduğunu belirtmek zorunda kalmıştı. İlhanlılar ise daha önce de bahsedildiği gibi en büyük hedeflerinden birisi olan Suriye hâkimiyetinin gerçekleşmesi zor bir hayal olduğunun farkına varmışlardır. Ancak tek başlarına gerçekleştirmelerinin mümkün olmadığını anladıkları bu emellerinden tamamen vazgeçmek de istemiyorlardı. Bu amaçla bir yandan Memlükler’le ilişkilerini düzeltip zaman kazanmaya çalışırken, bir yandan da Avrupa ülkeleriyle ittifak arayışı içine girmişlerdi. Nitekim İlhanlı hükümdârı Olcaytu’nun Papa, Fransa ve İngiltere krallarına Suriye’yi hâkimiyeti altına almak ve Memlükler’i cezalandırmak konusunda kendisine yardım etmeleri konusunda mektup yazdığı, ancak bundan bir sonuç alamadığı belirtilmektedir. Dolayısıyla, Şakhab Savaşı’nın ardından İlhanlılar artık Suriye’ye tek başlarına giremeyeceklerinin farkına varmışlardır. Nitekim bundan sonraki süreçte de iki devlet arasında bir daha Aynicâlût, Hazindâr ve Şakhab gibi bir savaş vuku bulmamış, Olcaytu’nun ölümünün ardından İlhanlı tahtına oturan Ebû Saîd Bahadır zamanında (717-736/1317-1335) yapılan bir anlaşma ile kalıcı barış sağlanmıştır.


    Dr.Fatih Yahya AYAZ
    Çukurova Ü. İlahiyat F. İslam Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Elemanı


    Başlıgıg yükündürtümüz,tizligig sökürtümüz / Başlıya başeğdirdik,dizliye diz çöktürdük.

  3. #3

    Üyelik tarihi
    02.Eylül.2008
    Yaş
    57
    Mesajlar
    1

    çok güzel açıklanmış. Teşekkürler

Benzer Konular

  1. Ynt: I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nı İçeren Bulmaca
    Konu Sahibi ozkanduman1977 Forum Çöp Kutusuu
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 16.Ekim.2008, 19:33
  2. I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nı İçeren Bulmaca
    Konu Sahibi karadut Forum İnkılap Tarihi Genel Etkinlikleri
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 09.Mart.2008, 17:29

Bu Konu için Etiketler

Giriş