1. #1

    Üyelik tarihi
    19.Temmuz.2008
    Mesajlar
    146




    [i]Eğitim ve para ilişkisi raporlaştırıldı
    Konya İl İnsan Hakları Kurulu tarafından hazırlanan Eğitim-Para ilişkisi raporu yayımlandı. Raporda zorunlu bağış gibi temel eğitim sorunlarına değinildi.

    Konya İl İnsan Hakları Kurulu tarafından hazırlanan Eğitim-Para ilişkisi raporu yayımlandı. Raporda zorunlu bağış gibi temel eğitim sorunlarına değinildi.

    Türkiye’nin 15 milyon ilk ve orta öğretim öğrencisinin olduğuna dikkat çekilen raporda şu ifadelere yer veriliyor; "Bu öğrenci miktarı onlarca ülkenin toplam nüfusundan daha büyük. Türkiye’nin sayısız probleminin başında kuşkusuz eğitim geliyor. Bütçeden eğitime ayrılan pay yakın tarihimizde ilk kez savunma bütçesini geçmesinden dolayı sevinsek de maalesef bürokratik engeller, görevli kurumların organizasyon kabiliyetinin eksikliği, hak sahiplerinin hakları hakkında bilgi sahibi olmaması, hak sahiplerinin taleplerinin doğru zamanda doğru makama doğru bir yöntemle iletememiş olması, taleplerin bürokratik engellere takılması gibi nedenlerle her yıl facia denilebilecek görüntüler meydana gelmektedir."

    Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır <br />Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır <br />Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır <br />(Sezai Karakoç)

  2. #2

    Üyelik tarihi
    19.Temmuz.2008
    Mesajlar
    146

    Konya İl İnsan Hakları Kurulu tarafından hazırlanan Eğitim-Para ilişkisi raporu yayımlandı. Raporda zorunlu bağış gibi temel eğitim sorunlarına değinildi.

    İşte o rapor...

    KONYA İL İNSAN HAKLARI KURULU EĞİTİM-PARA İLİŞKİSİ RAPORU


    EĞİTİM PARA İLİŞKİSİ ZORUNLU BAĞIŞ VE EĞİTİM


    GİRİŞ

    Türkiye’nin 15 milyon ilk ve orta öğretim öğrencisi var. Bu öğrenci miktarı onlarca ülkenin toplam nüfusundan daha büyük. Türkiye’nin sayısız probleminin başında kuşkusuz eğitim geliyor. Bütçeden eğitime ayrılan pay yakın tarihimizde ilk kez savunma bütçesini geçmesinden dolayı sevinsek de maalesef bürokratik engeller, görevli kurumların organizasyon kabiliyetinin eksikliği, hak sahiplerinin hakları hakkında bilgi sahibi olmaması, hak sahiplerinin taleplerinin doğru zamanda doğru makama doğru bir yöntemle iletememiş olması, taleplerin bürokratik engellere takılması gibi nedenlerle her yıl facia denilebilecek görüntüler meydana gelmektedir.

    Her eğitim öğretim yılı kayıtlarının başladığı dönemde başlayan kayıt parası kargaşası, okulların açılışından kapanışına hatta mezuniyet belgesi olan diplomanın alınmasına kadar süren para talepleri her dönemde bakanlar, valiler, milli eğitim müdürleri gibi makamlarca yasaklığı bastıra bastıra kamuoyuna iletilse de ‘tavşana kaç tazıya tut’ kabilinden okul idarecilerine başınızın çaresine bakın ancak basına yansımasın mealinden anayasa ve yasalara selam zorla bağışa devam cinsinden manidar sonuçların ortaya çıkmasına nende olmaktadır.

    Anayasa ve eğitim kanunu devlet okullarında eğitim öğretimin zorunlu ve ücretsiz olduğu belirtilmesine, eğitim kurumlarının ihtiyaçlarının karşılanması için özel idarelerin görevlendirilmiş olmasına rağmen özel idareler tartışmaların hiçbir noktasında yer almamaktadır.

    Özel İdare Genel Sekreterlikleri’nin ana görevlerinden biri olan eğitim kurumlarının giderilmesi konusunda kamuoyuna yansımayan çalışması olduğu gerçeğini yok saymak imkânsızdır. Ancak acaba özel idareler eğitim kurumların ihtiyaçlarını anayasa ve yasaların emredici hükümlerine göre kâmil manada karşılamakta mıdır? Bunu söylemek bugünkü verilere göre imkânsıdır.

    EKONOMİK VERİLER



    2007 Bütçesi’nde eğitime ayrılan pay
    16,5 milyar YTL (13 milyar 750 milyon dolar)
    2008 Bütçesi’nde eğitime ayrılan pay
    21,3 milyar YTL (17 milyar 750 milyon dolar)

    Sigara ve içki harcamamız kişi başına yıllık 350.-$ toplamda ise 25 milyar dolar.

    Türkiye'de sağlığa bütçenin yüzde 5’i ayrılıyor. Yani 30 milyar dolar. Bu rakamın yüzde 80'i (24 milyar dolar) ilaca gidiyor.

    15 milyon çocuğa zorunlu ilköğretim için 22 milyar dolar ayıran bir ülkede 100 dolayınca ilaç şirketine yılda 24 milyar dolar ilaç parası sigara ve alkole 25 milyar dolar harcanıyor. Kuşkusuz eğitimle ilgili rakam sadece bütçeden ayrılan rakamdan ibaret değil. 5 milyardan olmadığını sandığımız velilerin harcamalarını da bu rakama eklemek şart.

    I. BÖLÜM

    EĞİTİMİN HUKUKİ DAYANAKLARI

    1- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi” başlıklı 42. maddesi;

    - “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
    - İlköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.
    - Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez.
    - Devlet, maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar.
    - Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.
    - Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez.
    - Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır.
    - Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir” şeklinde raporun konusu ile ilgili temel ilkeler ortaya koymaktadır.

    2- 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun 2. Maddesi “İlköğretim, ilköğrenim kurumlarında verilir; öğrenim çağında bulunan kız ve erkek çocuklar için mecburi, Devlet okullarında parasızdır” hükmünü getirir.

    Anayasanın 90 maddesine göre “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” hükmüne göre Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Türkiye için bağlayıcıdır.

    Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1948 günü kabul ve ilan ettiği İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 26. maddesi
    “(1) Herkesin eğitim hakkı vardır. Eğitim hiç olmazsa ilk ve temel eğitim evrelerinde parasız olmalıdır. İlk eğitim zorunludur. Teknik ve mesleki eğitimden herkes yararlanabilmeli ve yüksek öğretim, başarıya göre, herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır.
    (2) Eğitim, insan kişiliğinin tam gelişmesini, insan haklarıyla temel özgürlüklere saygının güçlenmesini amaç olarak almalıdır. Eğitim bütün uluslar, ırklar ve dini topluluklar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu güçlendirmeli ve Birleşmiş Milletler’in barışın sürdürülmesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.
    (3) Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türü için öncelikli seçme hakkına sahiptir.”

    Eğitim öğretimin anayasada ücretsiz olduğu yazmasa bile bu bildirge ilköğretim okullarında eğitim öğretimi ücretiz kılmaktadır. Diğer tüm yasal düzenlemeler olmasa bile bu yüzden de ilköğretim okullarında öğrenci ve öğrenci velilerinden her hangi bir ad altında para toplamak

    TEMEL İNSAN HAKLARINA AYKIRIDIR.

    II. BÖLÜM

    OKULLARIN İHİTİYAÇLARININ KARŞILANMASI

    1- İlköğretim okullarının giderleri kim tarafından nasıl karşılanır?

    222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun “İlköğretimin Gelir, Giderleri ve Planlama” başlıklı 76. Maddesi; İlköğretime ait gelir kaynakları şu şekilde sıralamaktadır:

    a) Her yıl Devlet gelirlerinin %3 ünden az olmamak üzere Devlet bütçesinden yapılacak yardımlar,
    b) b) Özel idare bütçelerine, bu kanun hükümleri gereğince sağlanacak gelirler hariç ve mali yılında ilköğretime tahsis edilen miktardan az olmamak üzere, yıllık gelirlerinin en az %20 si oranında konulacak ödenekler,
    c) Köy okullarına gelir sağlamak üzere, tahsis edilen araziden ve okul uygulama bahçesinden elde edilen gelirler hariç köy bütçelerine her yıl genel gelirlerinin en az % 10 u oranında konulacak ödenekler,
    d) Gelirleri sıbyan, mahalle tıfıl okullarıyle medreselere ve diğer ilim müesseselerine tahsis edilmiş bulunan mazbut vakıflar hasılatından her yıl Vakıflar Genel Müdürlüğünce bütçe ile tespit edilecek gelirlerle mütevelliler tarafından idare olunacak vakıflardan ayrılacak hisseler,
    e) İktisadi Devlet Teşekkülleri, özel kurumlar, dernekler veya hayırsever kimseler tarafından yapılacak her türlü mal, para bağışları ve vasiyetler,
    f) Bütçelerine yukarda yazılı oranlarda ilköğretim ödeneği koymamış olan idareler, belediye ve köyler için bu ödenekler; bütçeleri inceleme ve onamaya yetkili makamlar tarafından doğrudan doğruya konur; bu ödeneklerin mali yıl başında özel idarelere yatırılması sağlanır.
    2- İlköğretim okulları için tahsis edilen bütçeler hangi amaçla kullanılır?

    222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun 77. 78. ve 79. Maddeleri’nde; İlköğretime için ayrılan bütçenin hangi amaçlarla kullanılacağını şu şekilde sıralamaktadır:
    (Ayrıntı için bakınız 77. 78. ve 79. Maddeleri)

    a) Milli Eğitim Bakanlığınca genel bütçeden yapılacak yardımlar tespit olunacak programa göre İl Özel İdareleri’ne dağıtılır veya Bayındırlık Bakanlığı bütçesine aktarılır.
    b) Milli Eğitim Bakanlığı gerekli gördüğü takdirde bu ödeneklerden bir kısmını 84 üncü maddede yazılı esaslar dahilinde doğrudan doğruya kullanabilir ve ayniyat halinde illere gönderebilir.
    c) Köy, kasaba ve şehir ilköğretim kurumlarının ve
    1. öğretmen lojmanlarının yapım,
    2. tadil, esaslı onarım,
    3. her türlü ilk tesis ve
    4. okul eşyası,
    5. ders aletleri ile
    6. arsa ve arazi istimlakleri,
    7. masraflarına,
    d) Küçük onarımlar,
    • okulların genel giderleri,
    • yoksul öğrencilere parasız olarak verilecek okul kitapları ve
    • ders levazımı bedeli,
    • öğrencilerin yiyecek, giyecek noksanlarının telafisi,
    • esaslı hastalıklarının tedavisi,
    • pansiyonlu ilköğretim okullarının ve
    • tamamlayıcı kursların ve sınıfların masrafları gibi her türlü giderlerine sarf olunur.

    3- İlköğretim ödenekleri başka amaçla kullanılabilir mi?

    222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun 81. Maddesi “76. ve 77. maddelerde ilköğretime tahsis edilen ödenek veya gelirler 78. maddede (yukarıda sayılan görevler) gösterilen işlerden başka hiçbir yere sarf edilemez, başka fasıllara nakledilemez.

    78. maddenin (b) fıkrasında gösterilen hizmetler için ayrılacak ödeneklerin %30 undan fazlası bu fıkrada gösterilen personel giderlerine ayrılamaz.”

    4- İlköğretim ödeneklerini kim yönetir?

    222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun 82. Maddesi “76 ve 77. maddelerde gösterilen gelirler, ödenekler, yardımlar, tahsillerini müteakip ilgili dairelerce Özel İdarelere yatırılır.”

    5- İl Özel İdaresi eğitim ve öğretime ait gelirleri nasıl yönetir?

    222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun 82. Maddesi “Bu gelir ve ödenekler özel idarelerce "İlköğretim gelir ve ödenekleri" adıyle açılacak ayrı bir hesaba alınır. Mali yıl içinde sarf edilemeyen kısımları gelecek mali yıllara devredilir. Bu paralardan bir aylık normal ihtiyaçları karşılayacak olan miktardan fazlası, bir milli bankada açılacak hesaba yatırılır.”

    6- İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği’nin eğitim öğretimle ilgili görevleri

    5302 Sayılı İl özel İdaresi Kanunu 6. maddesinin a fıkrası “a- … çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları; ilk ve orta öğretim kurumlarının il sınırları içinde:
    - arsa temini,
    - binalarının yapım,
    - bakım ve onarımı ile
    - diğer ihtiyaçlarının karşılanmasına ilişkin hizmetleri yapmakla görevli ve yetkilidir.

    III. BÖLÜM

    ÖĞRENCİ VELİLERİNDEN ZORLA BAĞIŞ

    “Okullarda 27 çeşit para topluyoruz. Artık para toplamayacağız.”

    Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, okullarda 27 değişik isim altında para topladığını belirterek, “Bunun bir düzene sokulması için çalışma yapılıyor. Kalıcı çözüm getireceğiz” dedi.

    Bakan Çelik, yaptığı açıklamada, öğrencinin başarısı için velilerin okulla ve öğretmenlerle sürekli iletişim halinde olmalarının önem taşıdığını vurguladı. “Ancak velilerimiz toplantı var denildiği zaman para isteneceği korkusuyla okula gitmek istemiyor” diyen Çelik, bu sorunun çözülmesi için talimat verdiğini kaydetti. Okullarda 27 değişik isim altında para toplandığını belirten Çelik, özellikle okullara kayıtlar sırasında alınan paraların tartışma oluşturduğuna ve velilerin rahatsız olduğuna işaret etti.

    “PARASAL İLİŞKİ HİÇ HOŞ DEĞİL”

    Buna çözüm bulunması gerektiğini vurgulayan Çelik, şöyle konuştu: "Öğretmenlerle öğrencilerimizi parasal ilişkilerle karşı karşıya getirmek hiç hoş bir durum değil, hiç pedagojik değil. Öğretmen öğrencisine (şunun için para vereceksin, bunun için para vereceksin) diyor. Bu ilişki aslında öğretmen-öğrenci arasındaki saygınlığa zarar veriyor.

    Bu nedenle bunun bir düzene sokulması için çalışma yapılıyor. Kalıcı çözüm getireceğiz. Bunu kurumsallaştırmak zorundayız. Diyelim ki okulun kantini var. Kantini kiraya veriyorsunuz, şu kadarı vakfa gidiyor, şu kadarı şuraya gidiyor. Bunlara düzen getireceğiz. Acil ihtiyaçlarının karşılanması için okulun elinde mutlaka bir para olmalı ama bu ille de öğrencilerden günlük toplanacak paralar olacak anlamına gelmez. İşin fotoğrafını çektik, neler yapılabilir onunla ilgileniyoruz.” [Kaynak: 31 Ekim 2004 tarihli Gazeteler]

    ZORUNLU EĞİTİM PARALI MI?

    Eğitimde yine aynı nakarat: Zorla bağış yok. (Ancak) bağış yapmayana kayıtta yok. "Milli Eğitim Bakanlığı'nın uyarılarına rağmen bazı okullarda kayıt parası istenmesi velilerle yöneticileri karşı karşıya getiriyor. Kayıt parası İstanbul'da da bir okul müdürünü koltuğundan etti.

    Çocuğunu İstanbul Küçükçekmece Doğa İlköğretim Okulu'na kayıt ettirmek isteyen veli, kendisinden 5 bin YTL istenmesi üzerine soluğu kaymakamlıkta aldı. Şikâyeti değerlendiren kaymakamlık, söz konusu okulun müdürü Şerafettin Namlı'yı açığa alırken, hakkında soruşturma başlattı. İstanbul Milli Eğitim Müdürü Ata Özer de, okul yöneticilerine, zorla para almaları halinde yasal işlem yapılacağı uyarısında bulundu. Eğitimciler Birliği Sendikası Başkanı Ahmet Gündoğdu ise sıkıntının kaynağını şöyle özetledi: "Veli evinin yanındaki okula kayıt yaptırmak yerine başka yerlere gitmeye ve bunun karşılığında gönüllü para vermeye kalkınca bazı yöneticiler bunu fırsat bilip istismar ediyor."

    Okullara kayıt sırasında para istenmesi velileri sıkıntıya sokuyor. Milli Eğitim Bakanlığı'ndan (MEB) 'Okulda zorla kayıt parası istenmeyecek' açıklaması yapılmasına rağmen kayıt sırasında 'zorunlu bağış' bu yıl da problem oldu. Çocuğunu Doğa İlköğretim Okulu'na kayıt ettirmek isteyen bir veli, okuldan kayıt için para istenince durumu kaymakamlığa bildirdi.

    İstanbul'da semtlere ve okulların kalitesine göre kayıt parasının bedeli 100 YTL'den 5 bin YTL'ye kadar yükseliyor. Bazı ilçelerin rağbet gören okulları, tam gün eğitim yapan okullar ile özellikle müfredat laboratuvar okulları kayıtlarda yüksek miktarda bağış istiyor. Okul yöneticileri okullara bakanlığın bütçe ayırmadığından yakınarak şöyle konuşuyor: "Toplanan kayıt paraları ile okullardaki hizmetli ve memurların maaşları veriliyor. Bakanlık okullara hiç hizmetli kadrosu vermiyor. Bu paralar olmasa okullar temizlenemez. Ayrıca okulların diğer giderleri de bu toplanan paralarla karşılanıyor."

    Eğitimciler Birliği Sendikası Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, kayıt dönemlerinde velilerden zorla para toplanmasını hiçbir zaman sağlıklı bulmadıklarını belirterek, "Eğer okulların bütün ihtiyaçları devlet tarafından karşılansa bu sorun olmaz." dedi. [18.6.2007 konhaber.com]

    OKULLARDA HANGİ GEREKÇELERLE PARA TOPLANIYOR

    Anayasa ve yasa hükümlerine rağmen Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik bir kez daha zorla para toplandığını kabul etti. Bakan Çelik; Tatil öncesi "parasız karne" müjdesi verdi.

    Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, eğitimin kanayan yaralarından biri olarak gündeme gelen "Para yoksa karne de yok" döneminin sona erdiğini söyledi. Bakan Çelik, yeni uygulamayı şöyle anlattı:

    Öğrencilerden
    1- Kayıt parası
    2- Karne parası
    3- Diploma parası
    4- Teşekkür ve takdir belgesi parası
    5- Dergi parası
    6- Yardımcı kitap parası
    7- Spor kolu parası
    8- Tiyatro ve temsil giderleri parası
    9- Fotoğraf parası
    10- Okul forma ücreti
    11- Okul arması
    12- Temizlik malzemeleri
    13- Servis ücreti
    14- Personel gideri
    15- Yakıt parası
    16- Elektrik, su ve telefon parası,
    17- Boya tamirat ücretleri
    18- Perde
    19- Masa örtüsü ücreti
    20- Cam parası
    21- Fotokopi ve sınav parası
    22- Sınıf köşesi
    23- Kızılay yardım parası
    24- Bayram törenleri kıyafet bedeli
    25- Gezi parası
    26- Laboratuar parası
    27- Bilgisayar ve elektronik gereçler ve sarfları parası adıyla para toplanmaktadır. [31 Ekim 2004 tarihli gazeteler ve 28 Ocak 2007 Hürriyet]

    BAĞIŞIN GELDİĞİ NOKTA’NIN BELGESİ

    Dünyada tüketimi körüklemek amaçlı özel günler vardır. Neredeyse her gün için geliştirilen bu günlerden birisi olan ‘Öğretmenler Günü’ adlı gün için organize edilen kompozisyon yarışması düzenlenir. Yarışma kararı tutanak altına alınır. Milli Eğitim İl Müdürlüğü ile ilçe müdürlüğü yetkililerince imza altına alınan tutanağın 4. maddesini dikkatle okuyalım. “Verilecek ödüllerin, ödüle yalık görülen eserler hangi ilçeden çıkmış ise, o ilçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve ödül alacak öğrencinin okulu tarafından temin edilmek üzere karar verilmiştir”

    Peki okul bu parayı nereden temin edecek. Bilinmeyen bir işletmesi yahut döner sermayesi yahut hazineden bir pay mı almaktadır. Hayır bunun hiçbiri yok. Burada bildik bir süreç devreye giriyor. Üst astına, ast astına, oda astın emir vererek.

    Eskiden köy muhtarları salma salar ya da anayasanın 18. maddesine göre yasak olan angarya diye tabir edilen yöntemle köylüleri zorla çalıştırırdı. Beklide köylerde gerekli ödenekleri alamayan köy muhtarları hala köylerinde çaresiz angaryaya tabi tutuyordur.

    Şimdi de Okul Müdürü yarışmayı para yüzünden haklı olarak öğrencilere duyurmayabilir. Duyurduğunu düşürsek ve öğrencisi de bunu kazanmışsa müdür köy muhtarı gibi öğrenciye salma salacak. Kısaca öğrenci yarışmaların bile zorunlu sponsoru haline getirilmiş. Daha fazla örnek yahut belge

    ÖĞRENCİLER EĞİTİM VE PARA KONUSUNDA NE DİYOR?

    Ailesi istenen kömür parasını veremediği için kulağından küpeleri alınan küçük kız öğrenci eğitimin paralı hale getirilmesinde alınan mesafenin son örneği oldu. Okula adım attıklarından itibaren para ödemek durumda bırakılan öğrenciler, bu duruma tepki gösteriyor.

    Lise öğrencilerinin görüşleri:
    Esra Yılmaz (Öğrenci): Adım attığımızda para istiyorlar. Eğitim diye düşündüğümde aklıma gelen ilk şey nedense para oluyor. Bağış makbuzu altında kesiyorlar. Ben bağış yapmıyorum ve zorunlu para alıyorlar.

    Ayşegül Deniz (Öğrenci): Eğitim mutlaka parasız olmalı. Devlet okulunda eğitim görüyorum, ama her nedense özel okulda okur gibi benden para istiyorlar.

    Baran Soyulmaz (Öğrenci): Savaşa bütçe hazır, ama eğitime yok. Devlet savaşa bol bütçe ayırırken, eğitime neden ayırmıyor?

    Burak Türk (Öğrenci): Bana okulda verdikleri eğitim yetersizken, üstüne üstlük bir de para istemelerini anlayamıyorum.

    Can Köstekli (Öğrenci): Para alabilmek için bizi tehdit ediyorlar. Anayasada eğitim parasızdır yazarken bu insanların bundan haberi yok mu? İstedikleri parayı vermiyorum diye düşük notla ve disiplin suçuyla tehdit ediyorlar.

    Uğur Küpçük (Öğrenci): Okulumuz adeta hapishane gibi. Okula kamera takılıyor, dışı tellerle çevriliyor, üstüne üstlük bir de özel güvenlik elemanı tutuyorlar. Okulumuzu seviyorum ve hapishaneye çevirmelerini istemiyorum.

    Eren Önder (Öğrenci): Bir hesap yaptığımda, okula verdiğimiz paraların yalnızca onda birinin kullanıldığını görüyorum.

    Pelin Penez (Öğrenci): Ben dershane öğrencisiyim. Başka bir deyişle ÖSS'zedeyim. En kötüsü 3 yıl lise okudum ancak bunun karşılığını bir türlü alamadım. İki yıldan bu yana da ÖSS'ye hazırlanıyorum ve dershanelere milyarlar veriyorum.

    Yaşar Korkmaz (Öğrenci): Zaten okulda birçok şey bahane edilerek para toplanıyor. Her konuda bizden para alıyorlar. Özel güvenlik olayında da bizden para aldılar. Madem güvenlikler var, o halde neden okul kavgaları bitmiyor? Okulun köşesini dönünce öğrenciler kavga etmeyi sürdürüyor.

    Ebru Bakır (Öğrenci): Neden öğrencilerden para toplanıyor? Biz devlet okulunda okumuyor muyuz? Acaba yöneticiler, bu okulları kolej olarak mı görüyor? Paramızla okumak isteseydik kolejlere giderdik.

    Eren Duran (Öğrenci): Kayıt olduğumdan beri benden para istiyorlar. Okulda yaşadığımız en büyük sorunlardan biri de para sıkıntısı. Okula kayıt olduğum zaman diliminden bu yana birçok şey için benden para istediler. Paramız olsaydı daha iyi şartlarda okuyabileceğimiz özel okulları tercih ederdik.

    Emel Şümül (Öğrenci): Yöneticilerin, bizim müşteri olmadığımızın, öğrenci olduğumuzun farkına varması gerekiyor. Devlet okullarında eğitim hiçbir şekilde parasız olmamalıdır. Çünkü, zamanla yoksul insanların okumalarını zorlaştırıyorlar.

    Sadun Azak (Öğrenci): Bizim, okullardaki sorunumuz sadece parasız eğitim değil ki! Okulda çeteler, uyuşturucu ve daha birçok sorunumuz var.

    Özgür Yıldız (Öğrenci): Okul yöneticileri sınıfa her gün yeni bir liste ile giriyor ve sınıf başkanını görevlendiriyor. Biz öğrenciler, her gün değişik bir konuda para vermek durumunda bırakılıyoruz. Makbuz ise 'bağış makbuzu' adıyla kesiliyor. Eğer bunlar bağışsa, ben istediğim zaman ödeme yaparım. Para vermem için beni zorunlu tutamazlar.

    Uğur Sayaroğlu (Öğrenci): Parayı bizden değil devletten istesinler. Okullarda her gün farklı farklı şekillerde para topluyorlar. Bu da öğrencileri müşteri olarak gördüklerinin kanıtıdır. Para vermeyince okul kürsülerine çıkarıp bütün öğrencilerin içinde bizi rencide etmesini biliyorlar. Bizim psikolojik olarak da sorun sahibi olmamızı sağlıyorlar. Biz devlet okullarında okuyoruz.

    Yusuf Azak (Öğrenci): Eğitim paralıymış, okul paralıymış, dershane paralıymış, ÖSS varmış önümüzde, ama kime ne? Bize, üzerimizden para kazanacak müşterilermiş gibi bakıyorlar. [sol.com.tr]

    ÖĞRETMENLER VE MÜDÜRLER NE DİYOR?

    Bir öğretmen ya da okul yönetici ile konuşmada konu okulların sorunları gelmediği olmaz. Bu durumdan memnun bir okul müdürü yahut öğretmen görmek mümkün değil. Hemen hiçbiri öğrenci ve öğrenci velisi ile para yüzünden karşı karşıya gelmek istemiyor.

    Okul şayet merkezden kenara doğru ilerledikçe tepki ve çaresizlik had safhaya ulaşıyor. Okullar ziyaret edildiği zaman bahçe duvarından, sınıflara, laboratuarlardan idareci odalarına kadar her şey çok farklı. Bu fark çoğu kez siyahla beyaz kadar belirgin. Bu durumda merkezden köylere doğru ilerledikçe fark inanılmaz bir şekilde büyüyor.

    Okul idarecileri’nin hemen hepsi Milli Eğitim’in orta öğretimin ihtiyaçlarını karşılarken ilköğretimin neredeyse hiçbir ihtiyacını karşılamadığı ifade ediyor. Doğalgaz’a geçen merkez okulları bile durumdan şikâyetçi. Belediyenin suyu kontörlü hale getirmesinden dolayı stres altında. Aslında okul idarecileri bir yandan para topladığı için şikâyet edilse de büyük bir fedakarlık ve risk altında. Para ile temas etmek sanıldığı kadar kolay değil. Ama bazılarının bu işi meslek haline getirdiği gerçeğini de bir kenara not etmekte yarar var. Bazı idarecilerin odaları sarayı andırırken lavabolarında sabun yok.

    Öğretmenlerin çoğu her hafta öğrencisi ile parasal ilişkiye girmekten dolayı utanç duyduğunu ifade ediyor. Kimileri raporun kapsamını çok açacak iddialarında sahibi. Para her istedikleri zaman çocukların ruh halinden dolayı utanç duyduğunu ifade ediyor. Özellikle minik çocukların para getiremedikleri zaman ders ve davranışlarında önemli değişimler gözlendiğini aktarıyor. Bazılarına para sorulduğunda kendilerini de ağlayacak ağlama sahnelerinin yaşandığını anlatıyorlar.

    Bir öğretmenin anlattıkları yaşan durumu en çıplak haliyle ortaya koymaktadır. Öğretmen; “Öğrenciler gelip ‘öğretmenim kaç lira borcum kaldı’ soruyorlar. Bu zaman kendimi kötü hissediyorum. Sanki çocuktan para toplayan benmişim gibi oluyorum” Bir başka öğretmen ise “Bazı veliler gelip ‘hocam çocuktan para istemeyin ona baban verdi deyin ben her ay taksitle getiririm. Aksi halde evde çocuk huzursu oluyor. Okulda para istendiği gün kendisine istenen parayı vermeden ders çalışmıyor. Bazen param olmuyor. Çocuğumun yanında eziliyorum’ diyor.”

    Çoğu öğretmenin kendi çocukları da okullarda okuyor. Bu yüzden aslında sınıfta para isterse akşam kendisinden de isteneceğini bilincinde.

    Kurula yapılan şikâyetle ilgili olarak incelemeye gittiğimiz İlköğretim Okulu’nun Okul Aile Birliği resmi defterleri ve makbuzları Okul Müdür Yardımcısında idi. İnceleme imkânı bulduk. Makbuzda başkasının adı yazsa da okul idarecileri kesiyor makbuzları. Doldurulmamış makbuzun altında imza ve isim hazır bekletiliyordu.

    1210 öğrencisi olan okulun okul aile birliği bağış makbuzlarını ve gelir gider defterini incelediğimiz zaman 15 ile 50 YTL arasında makbuzlar kesilmiş. Bir öğrenciden ortalama 30-35 YTL alınmış. Okul idarecileri ‘bağış mecburu değil’ dese de evraklar bunu doğrulamıyor. Öğrencilerle yapılan görüşmelerde öğrenciler de bunu doğrulamıyor. Hatta bazı okul idarecilerinin Milli Eğitim yetkililerinin ‘basına bağış yasak vermeyin verenleri bize şikâyet edin’ derken kendilerine hiçbir zaman ‘bağış almayın ihtiyaçlarınızı bize karşılayacağız’ demedikleri gibi ‘başınızın çaresine bakın, bize şikâyet getirmeyin, basına yansıyacak olaylara karışmayın’ uyarıları aldıklarını da rahatlıkla iade etmektedirler.

    İDARECİLER ZORLA BAĞIŞIN YASAK OLDUĞUNU BİLİYOR MU?

    5072 Sayılı yasayı hiç duymamış idareciler azımsanmayacak miktarda. Bu yüzden de kanun 3. maddesini öngördüğü cezayı bilmiyor. Önemli bir kısmın bu konuda bir denetim geçirmeyeceğini geçirse bile bir müeyyide almayacağı inancında. Durum böyle olunca da okulda aslında bir yarış başlıyor. Okul idarecisi çevre okullar hatta diğer tüm okullarda çoğu kez özel okullarla bile görsel güzellik yarışına girişebiliyor.

    Maaşların bankalar üzerinden dağıtılması nedeniyle elde edilen gelirlerin yüzde 70’e yakının okul öğretmenlerine dağıtılmakta olduğu bilgisinin yanında bazı lüks sayılabilecek idareci döşemelerinin bankalarca karşılandığı yönündeki bilgi de veriliyor. Ancak bu gelirin öğrenciler için harcanıp harcanmadığı yönünde somut bir veri elde edilememiştir.

    V. BÖLÜM

    ZORLA BAĞIŞ YASAĞI

    5072 Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanunu Bağışı yasaklamaktadır. Bu yasağa rağmen okul idarecilerinin bağış istemesi yahut zorla bağış girişimi bile kişisel bir risk içermektedir.

    1. Madde “Bu Kanun; kamu kurum ve kuruluşlarını, kamu hizmetlerini veya personelini desteklemek üzere kurulan dernekler ve Türk Medenî Kanununa göre kurulan vakıflar ile bunların kamu kurum ve kuruluşları ile ilişkilerini düzenler ve kapsar.”

    2. Madde
    a) Dernek ve vakıflar, kamu kurum ve kuruluşlarının ismini alamaz, bu kurum ve kuruluşların hizmet binaları ve müştemilatı içinde faaliyet gösteremez ve bu kuruluşlara ait araç ve gereci kullanamaz.

    b) Dernek ve vakıflar kamu kurum ve kuruluşlarının sundukları hizmetlerle ilgili olarak gerçek ve tüzel kişilerden ücret, bağış, katkı payı ve benzeri adlar altında herhangi bir karşılık alamaz.

    d) Kamu görevlileri görev unvanlarını kullanarak dernek ve vakıf organlarında görev alamaz.

    e) Dernek ve vakıf organlarında görev alan kamu görevlileri, bu görevleri nedeniyle ücret, huzur hakkı veya başka bir ad altında herhangi bir karşılık alamaz.

    f) Dernek ve vakıfların yardım toplama ve bağış kabul hizmetlerinde kamu görevlileri çalıştırılamaz.”

    3. Madde “2. maddede belirtilen ilkelere aykırı hareket eden kamu görevlileri ile dernek ve vakıf yöneticileri, eylemleri başka bir suç oluşturmadığı takdirde, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ayrıca dernek ve vakıf yöneticileri hakkında görevden alma işlemi uygulanır.

    OKULLARDA ALINAN VERGİ Mİ BAĞIŞ MI?

    Anayasanın 73. maddesine göre “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.” Okullarda alınan paraların kanuni bir dayanağı olmadığına göre vergi değildir. Bu durumda olsa olsa bağış denilebilir.

    Bağış sözlüklere göre “Bağışlanan şey, yardım, hibe, teberru, gönülle verilen yardım” demektir. Bir yardımın bağış olabilmesi için kişilerin hiçbir mecburiyet ve baskı altında olmaksızın özgür iradeleri ile yapılması gerekiyor. Yani sözlük karşılığı gibi gönülle verilmesi gerekiyor.

    Bir mecburiyetin kötüye kullanılarak baskı altında alınması durumunda buna ‘bağış’ yerine ‘zorla bağış’ denilir.

    DANIŞTAY: “VELİDEN BAĞIŞ ALINMAYACAK”

    “Danıştay, velilerden bağış adı altında katkı payı alınamayacağına karar verdi. Kararda vakıfların para toplama işleminin yasal olmadığı da belirtildi.

    Danıştay 8'inci Dairesi, Milli Eğitim vakıfları aracılığıyla gerçekleştirilen para toplama işleminin yasal ve anayasal dayanağı bulunmadığına karar verdi.

    Danıştay, velilerden "bağış" adı altında katkı payı alınamayacağına karar verdi. Danıştay 8'inci Dairesi, Milli Eğitim vakıfları aracılığıyla gerçekleştirilen para toplama işleminin yasal ve anayasal dayanağı bulunmadığını belirtti. Danıştay, her eğitim-öğretim yılı başında gündeme gelen "bağış" ların yasal dayanağının bulunmadığına, Şubat ayında verdiği kararla açıklık getirdi. Danıştay, 8'inci Dairesi'nin kararının dayanağı olan olay İzmir'de yaşandı. İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü geçen yıllarda, Milli Eğitim Vakfı aracılığıyla öğrenci başına, aylık bir milyon ile beş milyon lira (1-5 YTL) arasında bağış olarak para alınabileceğine karar verdi. Milli Eğitim Vakfı da bu karara dayanarak velilerden "bağış" toplamaya başladı. Vakıf, bu parayı aylık taksitlere böldü.

    İzmir'deki veliler bunun üzerine, Tüm Öğrenci Velileri Kültür, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ile EĞİTİM-SEN şikâyette bulundular. İzmir 2'nci İdare Mahkemesi, velileri haklı buldu ve Milli Eğitim Müdürlüğü'nün "bağış toplama" kararını iptal etti. Valiliğin temyiz başvurusu, Danıştay 8'inci Dairesi'nde görüldü. Daire, velilerden "bağış" adı altında da olsa katkı payı alınamayacağına karar vererek, İzmir 2'nci İdare Mahkemesi'nin iptal kararını onadı. 8'inci Daire'nin kararında Anayasa'nın, eğitim-öğretimin devlet okullarında parasız olduğu belirtilen 42'nci maddesi hatırlatıldı.

    Kararda özetle şöyle denildi: "Her ne kadar öğrenci velilerinden 'bağış' adı altında para toplanmakta ise de sözü edilen katkı paylarının aylık olarak belirlenmesi nedeniyle velilerin özgür iradelerine bırakılmış bir bağış niteliği bulunmamaktadır. Mali yükümlülük niteliği taşımakta ve bağış toplama amacı aşılmaktadır." [26.8.2006 Sabah]

    KONTÖRLÜ HASTALIK!

    Paran yoksa suda yok uygulaması, yaklaşan yaz aylarıyla birlikte bulaşıcı hastalık ihtimalini getirdi.

    Konya'daki okullarda başlatılan 'kontörlü su' uygulaması nedeniyle, ödenek yokluğu çeken okullar, su alacak para bulamadığı için "hastalık tehdidi altında" ders yapıyor. Bu sisteme göre, okullar parası ne kadarsa gidip o kadarlık su alıyor ve kullanıyor. Eğer parası yoksa, susuzluğa mahkûm oluyor. Ödenek sıkıntısı nedeniyle sürekli feryat eden, temizlikten yakıta, spor malzemesinden A4 dosya kağıdına kadar her şey için velilerden para toplamak zorunda kalan okullar, paraları olmadığı için çoğu kez susuz kalıyor. Okul yönetimleri, her zaman su alabilmek için ellerinde kaynak olmadığını vurgularken, öğretmenler ilkel koşullarda ders işlemeye ve öğrencilerin de kendilerinin de sağlığının tehlikede olmasına tepkili. Veliler ise çocukları için endişelenirken, belediyenin uygulamaya son vermesini istiyor.

    PSİKOLOJİSİNİ BOZABİLİR

    Halk Sağlığı Uzmanı Doktor Fatih Kara da, BM'ye bağlı Dünya Sağlık Örgütü Müdür Yardımcısı David Heymann, Cenevre'de düzenlediği basın toplantısında, sağlıksız tuvaletler yüzünden bulaşan hastalıkların dünyada her yıl iki milyon çocuğun hayatına mal olduğuna dikkati çektiğini söyledi. Susuzluğun getirebileceği riskler hakkında bilgi veren Kara, “Tuvalet gereksiniminin giderilmesinden sonra eller iyice yıkanmalıdır. Tırnakların altında kirletici maddelerin birikmemesi için kısa kesilmelidir. Kullanılan temizlik maddelerinin vücut sağlığına zarar vermemesi gerekmektedir” dedi.” [3.4.2008-Yeni Meram]

    VI. BÖLÜM

    OKULLARDA PARALI KURSLAR

    Milli Eğitim mevzuatı hafta sonlarında okullarda ücretli kurs açılmasına izin veriyor. Bu kursların varlığı ile artık korkunç boyutlara ulaşmış olan özel dershanecilik sektörünün yanında önemli bir sorun gibi gözükmesini engelliyor.

    İncelediğimiz bir okulda 4-5-6-7-8 öğrencileri için hafta sonu kurslar düzenlenmiş. 1210 mevcudu olan okulun 230 öğrenci ücretli kursa katılıyor. İdarecilerin ‘kursa katılım zorun değil ama dershane ücretleri ile farkımızı görünce öğrenci ve veli çok arzuluyor’ gibi cümleler bu hem dershane sisteminin hem de bu kursların sınavdan sınava at yarışçısı gibi koşturan öğrencilerin nasıl bir ateşin içinde olduğunu gösteriyor.

    Para, kurs, baskı, sınav ve eğitim acaba hangisi yapılıyor. Kazandığı ödülün bedeli bile kendisinden tahsil edilen bir eğitim sisteminin ücretsiz olduğunu söylemeye cesaret edecek çok yetkili var kuşkusuz. Ama bu cesaret gerçekleri örtmeye yetmez.

    VII. BÖLÜM

    POLİS VE PARASAL ÇÖZÜM

    Çok değil 3-4 yıl öncesine kadar bir karakola işi düşen bir kimse yahut size bir evrak getiren polis memuru ya bir top kağıt, ya bir klasör, yahut bir mürekkep kartuşu gibi bitmek bilmeyen taleplerde bulunurlardı. Kimisi korkudan kimisi polisin durumun acıyarak kimisi başka nedenlerle bunu verirdi.

    Artık polis merkezleri en azından bu amaçlarla kimseden bir talepte bulunmuyor. Bu değişim gözden kaçmayacak kadar dikkat çekici. Milli Eğitim gibi Polis’inde ihtiyaçları da Özel İdare tarafından karşılanması gerekiyor. Peki, durum nasıl çözüldü. Biri polis biri öğrenci gibi bir cümle akla gelebilir ama durum öyle değil. Elbette bakanlıklar farklı olması önemli faktör. Polis isteseydi öğrenciden daha kolay bağış toplama imkânına sahipken bu doğru olmayan yöntemden vazgeçer miydi? Peki, Polis artık bağış istemiyorsa bu ihtiyaçlarını artık nasıl karşılıyor? Hâkim, savcı, polis, jandarma, doktor ve öğretmen gibi meslek mensuplarının hizmet verdiği sanık, hasta, öğrenci gibi hizmet alan taraflarla parasal ilişkisi asla kabul edilemez. Bu yüzden diğer alanlar gibi öğrenci ve öğrenmelerde bu tezattan kurtarılmalıdır.

    VIII. BÖLÜM

    SONUÇ

    Eğitimin ekonomiye, siyasete, yönetime, sanata, spora, dış politikaya, gelişmişliğe, teknolojiye ve bilime etkisi de tartışmasız bir gerçektir. Bu nedenle eğitimin önemini tartışmak yahut bunun üzerine yazılar yazmanın zamanı geçmiştir. Toplumun tüm kesimleri artık bu bilince sahiptir. Ancak bilince sahip olmakta yeterli olmamaktadır. Bu konuda en önemli ortak payda mevcut uygulamalardan öğrenci, veli, öğretmen, idareci, siyasetçi kısacası herkesin şikâyetçi olmasıdır. Ortak payda belli olduğuna göre artık çözüm üretilmelidir.

    Ülkenin ‘muasır medeniyet seviyesi’ diye tariflenen yüksek bir hedefi olduğuna göre bu yöntemle bu seviyenin yakalanması imkcnsız göründüğü açıktır. Eğitim sistemi ve anlayışının değiştirilmesi kaçınılmaz bir gerçeklik olduğu ortadadır. Raporun amacı eğitim sisteminin değiştirilmesin gerçeğinden ziyade özelde eğitim para ilişkisinin ortadan kaldırılması ve fırsat eğitsizliği amaçladığı için çözüme yönelik önerilerde kuşkusuz bu yönde olacaktır.

    Ülkenin eğitim ve toplum sağlığından daha öncelikli bir meselesi olamayacağına göre;
    a- Öğrenci-veli
    b- Öğrenci-öğretmen
    c- Öğretmen-veli
    d- Öğretmen-idareci
    e- İdareci-Milli Eğitim arasında cereyan eden para ilişkisi derhal sona erdirilmesi şarttır. Öğrenci öğrencilik, öğretmen öğretmenlik idareci de yalnızca idarecilik yapmalıdır.

    1. Okul idaresi okulunun her yıl Haziran sonuna kadar okulun a’dan z’ye her alandaki ihtiyaçlarını belirlemelidir.
    2. Bu ihtiyaçların tahmini mali portresi de çıkarmalıdır.
    3. İhtiyaç listesi İl Özel İdare ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri’ne sunulmalıdır.
    4. İl Özel İdaresi’nin ilgili birimi ile Milli Eğitim Müdürlüklerinin ilgili birimleri ilin toplanan tüm ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik Ağustos ayına kadar tahmini bütçesini oluşturmalı, Maliye Bakanlığı’na sunmalıdır.
    5. Maliye Bakanlığı bütçe çalışmasında bu ihtiyaçları mutlaka yeni bütçe ile karşılamalıdır.
    6. Okulun belirlenen gerçek gereksinimlerine ait bütçeden gelen pay Milli Eğitim Özel idare gibi kurumlarca hiçbir şart ve koşulda kesintiye uğramadan okul idaresinin hesabına aktarılmalıdır.
    7. Okul idaresi AB Fonlarında olduğu üzere harcamanın yapısına göre 3 yahut 5 firmadan tekli alarak en iyi hizmet yahut malı en iyi fiyata temin etmelidir. Ödemesi ise fatura karşılığında verilecek banka talimatı ile satıcı veya sağlayıcının hesabına transfer edilmelidir.
    8. Suiistimale karşı Maliye yahut başka birimler denetimlerini yapmalıdır.
    9. Okulların ihtiyaçları KDV, ÖİV, ÖTV, ÇTV gibi dolaylı vergilerden muaf olmalıdır.
    10. Bu sistem mevzuattaki çelişki ve yetersizlikler nedeniyle karşılanabilir olmaktan uzak gözüktüğünden “İlk ve Orta Dereceli Okulların Giderlerinin Karşılanması Hakkında Kanun” şeklinde bir özel kanunla düzenlenmelidir.
    11. Diğer kanunlardaki benzer yahut çelişen hükümler bu kanunla lağvedilmeli ve ilgili kurumlara bu kanunla yeni görevler verilmelidir.
    12. Eğitimle ilgili elde fon vs diğer gelirlerde yalnızca eğitimin finansmanı için kullanılmalıdır.
    13. Okul Aile Birliği sistemi okul idaresi, öğretmen, öğrenci ve veli ile tüm parasal ilişkisine derhal son vermeli ve faaliyet alanı yeni yasa ile para dışındaki alanlara taşınmalıdır.
    14. Önerilen çözüme kadar İl Özel İdareleri yasal görevleri olması nedeniyle okulların tüm gereksinimleri doğrudan yahut dolaylı temin yöntemiyle gidermelidir.

    Bu çalışma yapılırken yapılan görüşmelerde açıkça görülmüştür ki merkez okullarının hemen hiçbir gereksinimi yokken çevre ve taşra okullarında okul idarecisinin masası bile yoktur. Merkezde birkaç farklı laboratuar varken kenar ve taşra da hemen hemen hiçbir laboratuar yoktur. Merkezdeki daha kolay para toplayabilirken kenar ve taşrada okul idaresi fakir ve yardıma muhtaç çocuklarla bile ilgilenmek gibi bir zorunlulukla karşı karşıya da kalmaktadır.

    Merkez okullarda fazla öğretmen varken taşra ve kenarda öğrenmen sıkıntısı hat safhadadır. Bir okulda bir branş öğretmeni yokken diğerinde fazla vardır. Öğretmenlerin kadrolarının ders yerine okula göre belirlenmesi de okullar para kadar önemli sorunlarından birini teşkil etmektedir.

    Farklı imkânlara ve eğitim imkânlarına sahip okulların mezunlarını farklı sınavlarda eşit eğitim almış gibi eşit koşullarda teste tabi tutulmaları da başlı başına bir eşitsizlik ve hak ihlalidir.

    Mevcut yapı eğitimde fırsat eşitliğini (merkez, kenar ve taşara arasındaki farklar) engellemektedir. Okullardaki fırsat eşitsizlikleri ile öğrenci ve veliden para toplanması girişte de belirtildiği gibi Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşma, sözleşme bildirgeler ile anayasa ve yasalara açıkça aykırıdır ve bu nedeniyle temel insan haklarının açıkça ihlalidir. Bu ihlal bir okula özgü olmayıp eğitim kurumlarının hemen tümüne yakın kısmını kapsamaktadır.
    Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır <br />Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır <br />Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır <br />(Sezai Karakoç)

Benzer Konular

  1. Abdüllaziz Dönemine Ait İki Madeni Para
    Konu Sahibi mehtap-gez Forum Resimler ve Fotoğraflar
    Cevap: 8
    Son Mesaj : 16.Aralık.2015, 12:54
  2. Osmanlı Cemiyetinde Para Vakıfları Üzerinde Münakaşalar
    Konu Sahibi ilteriş Forum Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Araştırmalar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 07.Temmuz.2009, 15:32
  3. Kullanılamayan Para
    Konu Sahibi ilteriş Forum Çanakkale Zaferi
    Cevap: 1
    Son Mesaj : 24.Ekim.2008, 23:28
  4. 200 YTL En Hoşgörülü Para Olacak
    Konu Sahibi mehtap-gez Forum Tarih Haberleri
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 22.Ağustos.2008, 21:26
  5. İlk Kağıt Para
    Konu Sahibi ziberkan Forum Hikayeler
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 07.Kasım.2007, 22:35

Bu Konu için Etiketler

Giriş

Giriş