1. #11
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    Misak-ı Milli'nin Kabul Edilmesinin Sonuçları



    Misak-ı Milli ile Türk ülkesinin sınırları kesin olarak çizildi.

    Milli Mücadele-nin hedefi tam bağımsızlık olarak belirlendi.

    İtilaf Devletleri, 16 Mart 1920'de İstanbul'u işgal etti.

    Mebusan Meclisi kapatıldı, milletvekilleri ve aydınlar tutuklandı.





    İstanbul'un İşgali



    İstanbul'un İşgalinin Nedenleri



    1. İtilaf Devletleri Mebuslar Meclisi'nden barış kararı almasını ve işgalleri onaylamasını istemesi

    2. Mebuslar Meclisi vatanın bütünlüğü konusunda kararlar alınması

    3. Mebuslar Meclisi'nin, 28 Ocak 1920'de Misak-ı Milli kararını alıp, işgallere karşı çıkması



    İşgalin Amacı :



    1. Mebuslar Meclisi'ni cezalandırmak.

    2. Milli Mücadele'ye önder olabilecek kadroları tutuklamak

    3. İşgalden Mustafa Kemal Paşa'yı sorumlu göstererek Anadolu hareketini zayıflatmak.







    İstanbul'un İşgali ve Sonuçları



    İtilaf Devletleri donanması, 16 Mart 1920'de İstanbul'u işgal etti.

    İşgal güçleri Mebuslar Meclisi'ni bastı. Bazı milletvekilleri tutuklanıp Malta Adası'na sürüldü.

    11 Nisan 1920'de padişahın kararı ile meclis feshedildi.

    Salih Paşa Hükümeti istifa etti, yerine Damat Ferit Hükümeti kuruldu.

    Temsil Kurulu Anadolu'da yeni bir meclisin açılması için çalışmalara başladı. İstanbul'un işgal devletleri tarafından işgali, Osmanlı saltanatının sona ermesi demekti.

    Mustafa Kemal, Milli Mücadele'yi padişah adına da yürüttüğünü açıkladı.







    Temsil Heyeti'nin İşgal Üzerine Aldığı Önlemler



    Bir bildiri yayınlayıp, halkın işgali protesto ve mitinglerle reddetmesi istendi.

    İstanbul ile haberleşme tekrar kesildi.

    Anadolu'daki İtilaf subaylarının tutuklanmasına karar verildi.

    Anadolu'ya düşman sevkine yardımcı olacak demir yollarının tahrip edilmesine karar verildi.

    Anadolu'daki kıymetli evrak ve eşyanın İstanbul'a gönderilmesi yasaklandı.

    Anadolu'da yeni bir meclisin açılacağı belirtildi.



    I. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Açılışı



    I. T.B.M.M.'nin Açılış Nedeni ve Amacı



    1. İstanbul'daki yönetiminin vatan ve millete karşı görevini yerine getirememesi,

    2. Ülkenin işgalini engelleyememiş olması,

    3. İtilaf Devletleri'nin İstanbul'u işgal etmesi.



    İlk TBMM'nin Kuruluş Amacı :



    1. Vatanın bütünlüğünü ve milletin bağımsızlığını sağlamak,

    2. Yurdu düşmandan kurtarmak için milleti bir araya getirmek,

    3. Millet adına karar verebilecek bir organ oluşturmak,

    4. Ulusal irade ile birlikte hareket etmek.







    I. T.B.M.M.'nin Açılmasıyla İlgili Tartışmalar



    Mustafa Kemal'in Görüşü



    Anadolu'da açılacak olan meclis "Kurucu Meclis" niteliğinde olmalı,

    Padişah'ın etkisinden kurtulmak için Meclis'in adı Osmanlı Mebusan Meclisi olmamalı.



    Muhalif Görüş :



    Mebuslar Meclisi, Anadolu'da aynen açılmalı.







    I. T.B.M.M.'nin Aldığı İlk Kararlar



    İlk TBMM, 23 Nisan 1920'de Ankara'da açıldı.



    Aldığı İlk Kararlar :



    1. Hıyanet-i Vataniye Kanunu çıkartılacak,

    2. Hükümet kurulacak,



    UYARI : Hükümetler, devlet idaresi ile doğrudan ilgili bir kurum olduklarından TBMM'nin İstanbul hükümetinden farklı bir hükümet kurma kararı yeni bir devlet düzenine geçildiğini açıkça göstermektedir.



    3. Geçici olmak kaydıyla bir hükümet reisi olmayacak ve padişah kaymakamı atanmayacak,



    UYARI : Meclis, bu kararı almakla padişahın etkisinden kurtulup bağımsız çalışmayı amaçlamıştır. Eğer Meclis'in başında bir padişah vekili bulunsaydı, bu kişi meclise baskı yapabilir ve bağımsız çalışmasını engelleyebilirdi.



    4. Meclis de toplanan ulusal iradeyi egemen kılmak esas olacak, meclis üstünde bir güç olmayacak.



    UYARI : Bu karar İstanbul yönetimini yok saymıştır.



    5. Yasama ve yürütme yetkisi Meclis'e ait olacak.



    UYARI : TBMM'nin aldığı bu kararla, yeni bir hükümetin tanımı yapılmadığından, İstanbul yönetimi yok sayılmış, Meclis hükümet sistemi benimsenmiş ve Meclis yürütme yetkisine sahip olmuştur.



    6. Meclis'den seçilen bir heyet Meclis'in vekili olarak hükümet işlerini görecek ve Meclis başkanı bu heyetin de başkanı sayılacak.



    7. Padişah ve halife Meclis'in belirleyeceği esaslara göre yerini alacak



    UYARI : Bu karar saltanatın durumunun tartışılacağını ortaya koymaktadır. Bu durumda saltanatın kaldırılabileceği mesajı verilmektedir.



    8. İstiklal Mahkemeleri kurulacak.







    I. T.B.M.M.'nin İstanbul Hükümeti İle İlişkileri



    TBMM'nin açılması ile İstanbul Hükümeti'nin aldığı önlemler :



    Anadolu halkını Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne karşı ayaklandırmaya çalıştı.

    İşgalcilerle bir barış antlaşması imzalayarak, halka yapacak birşey kalmadığını göstermeye çalıştı.

    Mustafa Kemal ve arkadaşlarını, sıkıyönetim mahkemesinde gıyaben yargılayıp idama mahkum etti.

    Şeyhülislam'a fetva hazırlatıp, Mustafa Kemal'in katlini istedi, ona katılanların dinden çıktığını bildirdi.







    TBMM'nin İstanbul Hükümeti'ne karşı aldığı önlemler :



    Ankara Müftüsü Rıfat Efendi'ye karşı fetva hazırlattı.

    Hıyanet-i Vataniye Kanunu çıkarttı, Meclis'e karşı çıkartılan ve İstanbul Hükümeti'nin desteklediği isyanları bastırmaya çalıştı.

    İstiklal Mahkemeleri'ni, yurdun değişik bölgelerine gönderdi.

    İstanbul ile olan bütün ilişkileri kesildi.



    T.B.M.M.'ne Karşı Çıkan Ayaklanmalar



    Ayaklanmaların Nedenleri



    İç Ayaklanmaların Çıkmasında Etkili Olan Unsurlar :



    1. Mondros Ateşkes Antlaşması uyarınca Osmanlı ordularının terhis edilmiş olması

    2. İstanbul Hükümeti ve işgal kuvvetlerinin Anadolu halkını Milli Mücadele'ye karşı sürekli kışkırtması

    3. Savaştan bıkan halkın, askere çağrılma emrine baş kaldırması

    4. Kuva-yı Milliye birliklerinin halka kötü davranması







    Ayaklanmaların Ortaya Çıkışı



    Bizzat İstanbul Hükümeti Tarafından Çıkartılan İsyanlar



    TBMM'nin açılmasından sonra Anadolu'daki "Milli Mücadele" yi bastırmak için İstanbul'da bulunan hükümetin destek verdiği bir takım isyanlar ortaya çıkmıştı.



    Ahmet Anzavur İsyanı



    Eski bir subay olan Anzavur Ahmet, 2 Kasım 1919'da Manyas, Susurluk, Gönen ve Ulubat dolaylarında ayaklandı. Amacı, ulusal direnişi bastırmak ve Çanakkale Boğazı'nın ulusal güçlerin eline geçmesini engellemekti. Ahmet Anzavur ve onun kurduğu "Kuva-yı Muhammediye" birlikleri Çerkez Ethem'in "Kuva-yı Seyyare" birliklerine yenildi ve isyan 16 Nisan 1920 tarihinde bastırıldı.



    Kuva-yı İnzibatiye İsyanı



    Amacı ; Geyve dolaylarında bulunan Ali Fuat Paşa (Cebesoy)'nın Kuva-yı Milliye Birliklerini ortadan kaldırmak ve İstanbul Boğazı'nın güvenliğini sağlamaktı. 18 Nisan - 25 Haziran 1920 tarihleri arasında süren bu isyan Ali Fuat Paşa tarafından bastırıldı.







    İstanbul Hükümeti ile İşgalcilerin Birlikte Çıkarttığı İsyanlar



    TBMM'nin açılmasıyla birlikte, Mondros Mütarekesi ile Türk ordularının terhis edilmesinden cesaret alan bazı gruplar, İstanbul hükümeti ve işgalci güçlerden destek alarak Anadolu'nun çeşitli kesimlerinde isyan başlatmıştı.



    Yozgat İsyanı



    Bu bölgenin ileri gelenleri TBMM'nin açılmasından sonra ayaklandılar. Bu ayaklanma Boğazlayan, Şarkışla, Yıldızeli, Tokat, Zile ve Çorum'a kadar yayıldı. Çerkez Ethem ve Kuva-yı Milli'ye birlikleri 5 Eylül 1920'de başlayan bu isyanı Ekim sonuna doğru bastırmışlardır.



    Afyonkarahisar İsyanı



    Yunan ajanlarının kışkırtması ile Çopur Musa adında biri isyanı başlattı. Kuva-yı Milliye birlikleri tarafından bastırıldı.



    Konya İsyanı



    Konya'nın Bozkır ilçesinde çıkan ilk isyanı Kuva-yı Milliye bastırdı. Daha sonra Delibaş Mehmet adında birinin etrafında toplanan halk 2 Ekim 1920'de tekrar ayaklandı. Bu isyan yeni kurulmaya başlayan düzenli ordu tarafından bastırıldı.



    Milli Aşiret İsyanı



    Urfa'nın Fransızlar'dan kurtarılmasında yararları görülen bu aşiret daha sonra Fransızlar'ın kışkırtmsı sonucunda 8 Haziran 1920'de ayaklandı. Ancak Milli Kuvvetler tarafından bastırıldı.



    Bolu-Düzce-Hendek ve Adapazarı isyanı



    Boğazları elinde tutmak isteyen İngilizler bu bölgede cahil halkı "din ve halifelik elden gidiyor" diyerek 13 Nisan 1920'de ayaklandırdı. Bu isyanı Ali Fuat Paşa ve Refet Paşa'nın emrindeki Kuva-yı Milliye birlikleri bastırdı.







    Azınlıklar Tarafından Çıkartılan İsyanlar



    Mondros Mütarekesi ile Anadolu'da yer yer Türk orduları terhis edilmişti. Ortaya çıkan otorite boşluğundan cesaret alan Ermeni ve Rum azınlıklar, işgal kuvvetlerinin de desteği ile isyan etmişti.



    Ermeni İntikam Alayları İsyanı



    10 Temmuz 1920'de Ermeni İntikam Alayları, Fransızlardan aldıkları destek ile Adana ve dolaylarında ayaklandılar.



    Pontus İsyanı



    Ege bölgesinden uzak oldukları için doğrudan doğruya Yunan desteğini alamayan Doğu Karadeniz Rumları kendi milli devletlerini kurmak için Trabzon ve dolaylarında Aralık 1920'de ayaklandılar. Bu isyan 1923 yılı başlarında bastırıldı.







    Kuva-yı Milliye Taraftarlarınca Çıkartılan İsyanlar



    TBMM'nin kurulması ile birlikte, düzenli orduya geçilmişti. Fakat bu durum Anadolu'da bir takım eski "Kuva-yı Milliyecileri" rahatsız etmiş, lider konumundaki kişiler düzenli orduya karşı ayaklanma başlatmışlardı.



    Demirci Mehmet Efe İsyanı



    Aralık 1920'de düzenli orduya karşı çıkan bu ayaklanma Refet Bey (Bele) tarafından bastırıldı.



    Çerkez Ethem İsyanı



    Çerkez Ethem, emrindeki Birinci Kuva-yı Seyyare (gezici kuvvet) ile oldukça güçlenmiş ve Ankara'yı ele geçirip Kurtuluş Savaşı'nın lideri olmak istemişti. Çerkez Ethem bu amacına ulaşmak için elindeki kuvvetlerin düzenli orduya dönüştürülüp, Mustafa Kemal'e bağlanmasına karşı çıkyordu. 27 Aralık 1920'de Yunanlılarla anlaşarak düzenli orduya saldırdı. Batı Cephesi Komutanı Albay İsmet Bey (İnönü) bu isyanı bastırdı.
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  2. #12
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    Sevr Antlaşması



    Sevr'i Hazırlayan Nedenler



    I. Dünya Savaşı'ndan galip çıkan devletler savaşın ardından Paris'te bir konferans topladı.

    İtilaf Devletleri bu konferansta, toprak paylaşımı yüzünden anlaşamadılar.

    18 Nisan 1920'de San Remo'da İngiltere, İtalya ve Fransa biraraya geldi.

    Bu devletler San Remo kentinde Osmanlı Devleti ile yapılacak antlaşmanın şartlarını belirlediler.

    Bu arada Yunan ordusu Bursa ve Batı Trakya'yı işgal etti.

    İstanbul'da toplanan "Saltanat Şurası" San Remo'da kabul edilen antlaşmayı kabul etti.







    Sevr Antlaşması'nın Hükümleri



    İtalya'nın San Remo kentinde kabul edilen ve İstanbul'da "Saltanat Şurası" tarafından kabul edilip 10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Antlaşması'nın maddeleri şunlardır :



    Askeri Hükümler



    Osmanlı Hükümeti 35.000'i Jandarma, 15.000'i özel birlik, 700' padişahın yanındaki güvenlik birliği olmak üzere ancak 50.700 kişilik bir asker bulundurabilecekti. Ordunun ağır silahları, zırhları, uçakları ve donanması bulunmayacaktı.



    Azınlıkların Statüsü



    Azınlıkların hakları yasalarla korunacak, göç eden azınlıkların eski yurtlarına dönmeleri sağlanacak, bunların uğradıkları zararlar ödenecek.



    Boğazların Durumu



    Boğazlar; savaş ve barış zamanında tüm devletlerin gemilerine açık olacak bir uluslar arası komisyon tarafından yönetilecek, bu komisyonun ayrı bir bayrağı ve ayrı bir bütçesi olacak. Merkezi İstanbul'da bulunan bu komisyonun bir de ordusu olacak.



    Kapitülasyonlar Sorunu



    Kapitülasyonlar tüm devletlere tanınacak ayrıca Yunanistan ve yeni kurulacak olan Ermenistan da kapitülasyonlardan yararlanacak.



    Mali-Ekonomik Konular



    Mali-Ekonomik konularda İstanbul Hükümeti'nin yetkileri sınırlandırılıyordu. İngiltere, Fransa ve İtalya devletlerinin temsilcilerinden oluşan bir komisyon devletin gelir ve giderini kontrol edecekti.



    İngiltere



    İngiltere'ye Musul dahil bütün Orta Doğu veriliyordu.



    Kürdistan



    Doğu Anadolu'da bir kısım iller özerk bir Kürt Bölgesi (Kürdistan) oluşturulmak üzere Kürtlere bırakılıyordu.



    Fransa



    Fransa'ya Suriye, Adana, Malatya ve Sivas dolaylarını birleştiren bölgeler veriliyordu.



    Ermenistan



    Doğu illerinin bir kısmında Ermenistan adında bir Ermeni Devleti kurulacak, bu devletin sınırlarını ABD başkanı Wilson belirleyecek.



    İtalya



    İtalya'ya Antalya ve Konya Bölgesi veriliyor ve böylece İtalyanlar İç-Batı Anadolu'nun derinliklerine kadar uzanıyordu.



    Yunanistan



    Yunanistan'a İstanbul il sınırına kadar Trakya toprakları ile İmroz ve Bozcaada dahil Ege Adaları verilecek, Ege Bölgesi'nin büyük bir kısmı da İzmir başta olmak üzere Yunanistan'a verilecek.



    İstanbul



    İstanbul; Türklerde kalacak ancak azınlık hakları korunmadığı taktirde Türkler'in elinden geri alınacak ve uluslararası bir şehir haline getirilecektir.







    Sevr Antlaşması'nın Sonuçları



    1. Osmanlı devleti tamamen parçalandı.

    2. Osmanlı Devleti Avrupa'nın kontrolü altına girdi.

    3. Avrupa Devletlerince "Doğu Sorunu" çözüldü.

    4. Mebuslar Meclisi onaylanmadığı için Sevr Antlaşması hukuken geçersiz kaldı.

    5. Padişah Sevr'i imzalamakla Misak-ı Milli'ye ters düştü.

    6. Halk, yurdu kurtarmak için savaşa karar verdi.







    Doğu Sorunu



    Doğu Sorunu, Avrupalı devletlerin 19. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin parçalanması ve paylaşılması ile ilgili olan soruna verdikleri isimdir. "Hasta Adam Sorunu" olarak da tanımlanan Doğu Sorunu; yakın zamanda sömürge yollarının paylaşımı sorunu olarak da ortaya çıkmıştır.



    Sevr Antlaşmasının Hukuken Geçersiz Olması



    Kanuni Esas'de (Osmanlı Anayasası) 1908'de yapılan bir değişiklik ile; "Osmanlı Devleti'nin yaptığı bir antlaşmanın geçerli olabilmesi için Mebslar Meclisi'nin onayından geçmesi gerekir." kuralı getirildi. Bu nedenle Sevr Antlaşması Mebuslar Meclisi'nce onaylanması gerekiyordu. Ancak bu tarihte böyle bir meclis yoktu. Zaten TBMM'de Sevr Antlaşması'nı reddetmişti. Bundan dolayı Sevr Antlaşması hukuken; yani yasalara göre geçersiz bir antlaşmaydı.





    Doğu Cephesi ve Ermenilerle Savaş



    Doğu Cephesi



    Mondros Mütarekesi ile Kafkasya'dan çekildik.

    Rusya ve Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkınca Kafkaslar'da Ermenistan ve Gürcistan kuruldu.

    Wilson İlkeleri'nden güç alan Ermeniler Doğu Anadolu'da işgale başladı.

    İşgallere karşı "Doğu Anadolu Müdafa-i Hukuk Cemiyeti" kuruldu.

    TBMM Doğu Cephesi komutanlığına Kazım Karabekir'i atadı.

    Yeni Türk Devleti'nin ilk askeri cephesi açılmış oldu.

    Kazım Karabekir Ermeniler'i bozguna uğrattı.

    Ermeniler barış isteğinde bulundular.







    Gümrü Antlaşması



    Ermeniler yenilgi üzerine barış isteğinde bulundu.

    3 Aralık 1920'de Gümrü Antlaşması imzalandı.



    Bu antlaşma ile :



    1. Bugünkü Doğu Anadolu sınırımız belirlendi.

    2. Gümrü Ermeniler'e verildi.

    3. Kars ve dolayları Türkiye'de kaldı.

    4. Ermeniler Sevr Antlaşması'nın geçersizliğini kabul etti.

    5. Türkiye'deki ve Ermenistan'daki Ermeniler'e karşılıklı göç serbestisi getirildi.







    Gümrü Antlaşmasının Önemi



    TBMM'nin ilk askeri zaferi sonunda imzaladığı ilk siyasal başarıdır.

    1878 Berlin Antlaşması ile kaybedilen Kars ve dolayları yeniden kazanıldı.

    Doğu Anadolu'daki Ermeni hayalleri son erdi.

    Ermeniler'in çekilmesi ile Gürcistan ile komşu olundu.

    Mart 1921'de Gürcistan ile yapılan antlaşma ile Ardahan, Artvin ve Batum, Türkiye'ye bırakıldı.



    Güney Cephesi, Halk Direnişleri ve Batı Cephesi Savaşları



    Güney Cephesi ve Halk Direnişleri



    Mondros Mütarekesi'nden sonra, Adana, Antep, Maraş ve Urfa Fransızlar'ca işgal edilir.

    Fransızlar bölge halkına Ermenilerle birlikte saldırılarda bulunur.

    Halk topluca direnişe geçer.

    Kuva-yı Milliye ve bölge halkının mücadelesi sonunda;

    11 Şubat 1920'de Maraş 10 Nisan 1920'de Urfa düşman işgalinden kurtulur.







    I. İnönü Savaşı (10 Ocak 1921)



    Yunanlılar, 22 Haziran 1920'de Eskişehir'i alarak, Ankara'ya kadar ilerleyip, milli hareketi ortadan kaldırmak için harekete geçti.

    Bu arada düzenli ordu, Çerkez Ethem isyanı ile uğraşmaktaydı.

    Yunan ilerleyişi 10 Ocak 1921'de durduruldu ve geri çekilmeleri sağlandı.







    I. İnönü Savaşı'nın Sonuçları



    1. Yunanlılar ilk kez düzenli bir ordu ile karşılaştı.

    2. Yeni kurulan düzenli ordu ilk zaferini kazandı.

    3. Halkın TBMM'ye olan güveni arttı.

    4. Askere alma işleri kolaylaştı, asker kaçakları sorunu çözüldü.

    5. İtilaf Devletleri arasında anlaşmazlık başladı.

    6. İtilaf Deletleri Londra'da bir konferans düzenlemeyi kararlaştırdı.

    7. 1 Mart 1921'de Afganistan Antlaşması imzalandı.

    8. 16 Mart 1921'de imzalanan Moskova Antlaşması ile Rusya TBMM'yi tanıdı.

    9. 12 Mart 1921'de İstiklal Marşı kabul edildi.







    Çerkez Ethem



    Çerkez Ethem adı ilk kez İzmir Valisi Rahmi Bey'in oğlunu dağa kaldırıp fidye istemesi ile duyulmuştur. İzmir'in işgalinden sonra; bir süvari birliği oluşturarak Salihli cephesinde görev almıştır. Oluşturduğu bu birlik ile Kurtuluş Savaşı'nın ilk yıllarındaki iç isyanların bastırılmasında, özellikle Ahmet Anzavur, Bolu ve Yozgat ayaklanmalarında, önemli görevler almıştır.

    Ancak giriştiği hareketlerde çok şiddetli davranması, suçlu saydıklarını kendine göre cezalandırması, halktan keyfi para toplaması ve her şeyden önemlisi, düzenli ordu çatısı altında yer almayı red etmesi sonunu hazırlamıştır. Refet Bele tarafından 23 Ocak 1921 tarihinde biten izleme hareketinin sonucunda; Ethem, Yunanlılar ile 7 Ocak'ta yaptığı protokol uyarınca, 26 Ocak 1921'de onlara sığınmış ve birliklerini dağıtmıştır. İlk başta İzmir'e götürülmüş, oradan da Atina'ya geçmiştir. Kendisi ve yandaşları bu arada İstiklal mahkemesi tarafından gıyaben idama mahkum edilmiş, 1938 affında yurda dönmemiş ve 1950'de Lübnan'da ölmüştür.







    İstiklal Marşı'nın Kabul Edilişi



    Osmanlı Devleti'nin bir "milli marşı" yoktu. Çünkü Osmanlı Devlet yapısı bir imparatorluk özelliğindeydi ve çok sayıda ulusu içerisinde barındırıyordu. Bu durumda devletin ulusçuluk ilkesini benimsemesi olanaksızdı. Ancak 23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılması ile birlikte Anadolu'da "milli bir devlet" kurulmuştu. Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanlığı milli marş için yarışma açtı. Bakan Hamdullah Suphi Bey, marşı Mehmet Akif (Ersoy) Bey'in yazmasını istiyordu. TBMM, 12 Mart 1921'de Mehmet Akif Bey'in yazdığı şiiri İstiklal Marşı olarak kabul etti.







    Londra Konferansı



    Londra Konferansı'nın Toplanma Nedenleri



    1. Birinci İnönü Zaferi'nin kazanılması.

    2. Doğu'da Ermeniler'e karşı başarılar kazanılması ve Gümrü Antlaşması'nın yapılması.

    3. TBMM'nin içeride ve dışarıda kazandığı başarılar.

    4. Fransa ve İtalya'nın Sevr Antlaşması'nı değiştirerek kabul ettirmek istemesi.







    TBMM Konferansa Nasıl Katıldı?



    İtilaf Devletleri konferansa başta İstanbul Hükümeti'ni çağırdı.

    TBMM konferansa ayrıca bir çağrı yapılırsa katılacağını bildirdi.

    İtalya'nın aracı olması üzerine TBMM konferansa katılmaya karar verdi.







    TBMM'nin Londra Konferansı'na Katılmaktaki Amacı ;



    1. Ankara Hükümeti ve yeni Türk Devleti'nin resmen tanınmasını sağlamak.

    2. Misak-ı Milli'yi dünya kamuoyuna anlatmak.

    3. Barıştan yana olduğumuzu ispatlamak.







    Londra Konferansı'nın Sonuçları



    1. TBMM hükümeti ilk defa uluslararası bir kurulda yer aldı.

    2. İtilaf Devletleri TBMM ile Londra'da görüşmekle yeni Türk Devleti'ni hukuken tanımış oldu.

    3. Londra Konferansı'nın hemen ardından Rusya ile Moskova Antlaşması imzalandı.







    Hukuken Tanımak



    Hukuken tanımak bir devletin varlığını kabul etmek anlamına gelir. Eğer bir devlet başka bir devletle resmi temsilciler düzeyinde görüşmeyi kabul ederse, onu hukuken tanımış olur. Hukuken tanınmak için karşıdaki devleti tanıdığına ilişkin bir belgenin düzenlenmesi gerekmez. Sadece görüşmek hukuken tanımak için yeterlidir.







    Moskova Antlaşması



    Moskova Antlaşması'nın Hükümleri :



    1. İki taraftan birinin tanımadığı anlaşmayı diğeri de tanımayacaktır.

    2. Sovyetler Birliği Misak-ı Milli'yi tanıyacak.

    3. Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusya arasında imzalanan antlaşmalar geçersiz olacak.

    4. Sovyet Rusya Hükümeti Kapitülasyonların kalktığını kabul edecek.

    5. İki devlet aralarındaki ilişkileri geliştirerek ekonomik ve mali antlaşmalar yapacaklar.

    6. Kars, Ardahan ve Artvin Türkiye'ye bırakılacak, Batum ise Gürcistan'a verilecek.

    7. Boğazlar konusunda ayrı bir konferans toplanacak ancak bu konferansta Türkiye'nin İstanbul üzerindeki egemenliğini tehdit eden bir karar alınamayacak.

    8. Sovyet Rusya, elinde bulunan esirleri üç ay içerisinde iade edecek.







    Moskova Antlaşması'ndan Önce Sovyet Rusya ile İlişkiler



    Sovyet Rusya'nın Birinci Dünya Savaşı'ndan çekilmesinden sonra İtilaf Devletleri yeni kurulan devleti ve onun rejimini tanımadılar ve Rusya'daki çarlık yanlılarının ayaklanmalarını desteklediler. Soveyet Rusya yeni rejimi yaşatmak için güney sınırlarının güvenliğini sağlamak zorundaydı. Bu nedenle de Anadolu'daki hareketi desteklemeye başladı. Rusya Haziran 1920'de Misak-ı Milli'yi tanıdığını açıkladı. Birinci İnönü Zaferi'nden sonra da TBMM ile Moskova Antlaşması'nı imzaladı.







    Moskova Antlaşması'nın Sonuçları :



    1. Bu antlaşma ile Rusya TBMM'yi tanıyan ilk büyük devlet oldu.

    2. Rusya Misak-ı Milli'yi tanıyan ve kapitülasyonların kalktığını kabul eden devlet oldu.

    3. Rusya, Ermenistan'dan sonra Sevri tanımayan ikinci devlet oldu.

    4. Rusya Osmanlı Devleti ile ilişki kurmayacağını kabul etmekle Osmanlı Devleti'nin sona erdiğini kabul etti.

    5. Doğu Cephesi'ndeki birlikler, Batı Cephesi'ne kaydırıldı.
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  3. #13
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    II. İnönü Savaşı



    İtilaf Devletleri Sevr'i kabul ettirmek için Yunan ordusunu teşvik etti.

    Yunan ordusu, 23 Mart 1921'de iki koldan saldırıya geçti.

    Yunan ilerleyişi 1 Nisan 1921'de, Türk ordusunun geri püskürtmesi ile son buldu.





    Batı Cephesi, Kars ve Ankara Antlaşmaları



    Kütahya - Eskişehir Savaşları



    İnönü Savaşları'nda Türk ordusuna yenilen Yunanlılar, 10 Temmuz 1921'de saldırıya geçti. Yunan ordusu, Afyon, Kütahya, Eskişehir hattını işgal ederek Ankara'ya doğru ilerledi.



    25 Temmuz 1921'de Türk ordusu, Yunan ilerleyişini durdurdu. Yunan ordusunun ilerleyişi Ankara'da endişe yarattı.







    Başkomutanlık Yasası



    Yunanlıların Ankara'ya doğru ilerlemesi, mecliste korkulara yol açtı. Bazıları bu olaydan Mustafa Kemal'i suçlu bulurken, kimileri ise Mustafa Kemal'in ordunun başına geçmesini savundu.

    5 Ağustos 1921'de TBMM, Mustafa Kemal'i başkomutan olarak atadı.

    Mustafa Kemal'e üç ay süreyle Meclisin savaş ile ilgili olan yetkileri de devredildi.







    Tekalif-i Milliye



    Mustafa Kemal, Meclis yetkilerini kullanarak ordunun ihtiyacı olan gıda maddesi ve çeşitli malzemelerin sağlanabilmesi için Tekalif-i Milliye emirlerini çıkartırdı.

    Tekalif-i Milliye Emirleri ile Yunan ordusunun saldırısına karşı koyacak olan ordunun ihtiyaçlarının halk tarafından karşılanması amaçlanmıştı.







    Tekalif-i Milliye Emirleri



    1. Her ev, aile birer takım çamaşır, birer çift çorap, çarık hazırlayıp ulusal vergi komisyonuna verecektir.

    2. Ticaret adamlarının ve halkın elinde bulunan her çeşit kumaş, bez, yapağı, pamuk, tiftik, kösele, meşin, ip, papuç, başlık gibi giyim kuşama yönelik nesnelerin yüzde kırkına, sonradan ödenmek üzere el konacaktır.

    3. Ticaret adamları ve halkın elindeki her türlü yiyecek maddesinin yüzde kırkına sonradan ödenmek üzere el konulacaktır.

    4. Herkes elinde kalan her türlü taşıma araçlar ile savaş araç ve gereçlerini ayda bir kez 100 kilometre taşıyacaktır.

    5. Ordunun yiyecek ve giyeceği için yararlı olabilecek tüm sahipsiz mallara el konacaktır.

    6. Halkın elindeki tüm silah ve cephane üç gün içerisinde orduya teslim edilecektir.

    7. Ülkede bulunan her türlü makineli araç ve gerecin yüzde kırkına el konacaktır.

    8. Ülkedeki bütün demirci, dökümcü, nalbant, terzi, marangoz gibi zanaatkarlar ordu buyruğunda çalışacaktır.







    Sakarya Savaşı



    Yunanlılar 14 Ağustos 1921'de yeniden saldırıya geçti.

    Kütahya, Eskişehir ve Afyon'u işgal etti.

    Mustafa Kemal, Tekalif-i Milli'ye Emirleri ile, orduyu bir ay gibi bir sürede Sakarya Savaşı'na hazır duruma getirdi.

    Mustafa Kemal bu savaşta ilk defa başkomutan olarak görev yaptı.

    12 Eylül 1921'de saldırıya geçen Türk ordusu Yunanlılar'ı bozguna uğrattı.







    Sakarya Savaşı'nın Sonuçları



    Türk ordusunun zaferi ile biten Sakarya Savaşı'nda Yunan ordusunun saldırı gücü kırıldı.

    Savaş sonunda, Yunanistan'ın Türk topraklarını ele geçirme umudu sona erdi.

    Savaş sonunda, TBMM Kars ve Ankara Antlaşmalarını imzaladı.

    19 Eylül 1921'de, TBMM tarafından Mustafa Kemal'e mareşallik ve gazilik ünvanı verildi.

    Bu savaştan sonra İtilaf Devletleri arasındaki birlik bozuldu ve yolları ayrılmaya başladı.







    Kars Antlaşması



    Sakarya Zaferi ile TBMM'nin dış dünyadaki itibarı ve otoritesi artmıştı.

    Bu savaşla Yunan ordusunun saldırı gücü kırılmış ve savunmaya geçmek zorunda bırakılmıştı.

    Yunanistan'ın Türk topraklarını ele geçirme umudu sona ermişti.

    Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan TBMM'ni tanımaya karar verdi.

    13 Ekim 1921'de, TBMM ile Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan arasında Kars Antlaşması imzalandı.







    Kars Antlaşması Maddeleri



    13 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Kars Antlaşması ile

    Tarafların birbirlerine zorla benimsetilmek istenen antlaşmaları kabul etmemesi,

    Boğazların ticarete açılması ve İstanbul'un güvenliğinin sağlanması,

    İki tarafın da topraklarında oturan vatandaşlarına ayrım yapmadan davranması ve asker-sivil tutukluların affedilmesi kararlaştırılmıştı.

    Kars Antlaşması ile doğu sınırımız kesin şeklini aldı.

    Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan Türkiye'yi tanıdıklarını bildirmişlerdi.







    Ankara Antlaşması



    Mondros Mütarekesi'nden sonra Fransızlar Güney Anadolu'nun bir bölümünü işgal etti.

    Fakat bölge halkının direnişi sonucu Fransızlar çekilmek zorunda kaldı.

    20 Ekim 1921'de Fransa ile TBMM hükümeti arasında Ankara Antlaşması imzalandı.







    Ankara Antlaşması Maddeleri



    20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Antlaşması ile;

    Türkiye ile Fransa arasındaki savaşın sona ermesi ve tarafların kuvvetlerini yeni sınırlara çekmesi,

    Savaş tutsaklarının karşılıklı olarak serbest bırakılması,

    Azınlık haklarının korunması,

    İstanbul bölgesi için yeni bir yöneti şeklinin belirlenmesi,

    Türkiye - Suriye sınırı, İskenderun - Hatay bölgesi dışta kalacak bir şekilde çizilmesi,

    İskenderun - Hatay bölgesinde özel bir yönetim kurularak, buradaki Türk halkının kültürel alanda özgün olması ve Türkçe'nin resmi dil olarak kalması,

    Süleyman Şah'ın Caber Kalesi'ndeki mezarının Türk toprağı olarak sayılması kararlaştırıldı.







    Ankara Antlaşması'nın Sonuçları



    Bu Antlaşma ile Fransa, TBMM'yi resmen tanıdı.

    Avrupa'da Türkiye'ye karşı oluşturulan blok parçalandı.

    Güney cephesi kapandı ve Fransa ile savaş durumu sona erdi.

    Fransa işgal ettiği güney illerimizden çekildi.

    Ankara Antlaşması ile bugünkü Suriye sınırımız, Hatay ve İskenderun hariç olmak üzere, kesin şeklini aldı.

    Fransızların bölgeden çekilirken bıraktıkları silah, cephane ve uçak ile Türk ordusunun gücü biraz daha arttı.

    Ankara Antlaşması ile Fransa Misak-ı Milli'yi tanımış oldu.



    Büyük Taarruz ve Mudanya Ateşkes Antlaşması



    Büyük Taarruz



    Büyük Taarruz ve Zafer



    26 Mart 1922'de İtilaf Devletleri, Sevr Antlaşması'nda birtakım değişilikler yaparak barış önergesinde bulunmuşlardı. Misak-ı Milli'ye ters düşen bu önerge TBMM tarafından reddedildi.

    Mustafa Kemal, Yunan ordusuna kesin ve son bir darbe indirmek için orduyu savaşa hazırladı.

    Doğudaki ve Güneydeki birliklerin tamamı Batı Cephesi'ne aktarıldı.

    Tekalif-i Milliye emirleri yeniden yürürlüğe girdi.

    TBMM, 20 Temmuz 1922'de Mustafa Kemal'in başkomutanlığını süresiz olarak uzattı.

    26 Ağustos 1922 sabahı Mustafa Kemal'in Kocatepe'den verdiği emirle Büyük Taarruz başladı.

    30 Ağustos 1922'de Dumlupınar Meydan Savaşı kazanıldı.

    9 Eylül 1922'de Türk Ordusu İzmir'e girdi.







    Büyük Taarruz'un Sonuçları



    1. Anadolu Yunan İşgalinden kurtuldu.

    2. Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı ve Kurtuluş Savaşı'nın asker cephesi kapandı, siyasi cephesi açıldı.

    3. Saltanat kaldırıldı.

    4. Lozan Antlaşması imzalandı.







    Mudanya Ateşkes Antlaşması



    Mudanya Ateşkes Antlaşması'nın Sebepleri



    Büyük Taarruz ile Batı Anadolu işgalden kurtulmuştu.

    Boğazlar ve Trakya hala düşman işgalinde idi.

    Türk ordusunun bu bölgeleri kurtarmak amacıyla harekete geçmesi üzerine İngilizler Ankara Hükümeti'ne barış önerisinde bulundu.

    3 Ekim 1922'de Mudanya görüşmelerine başlandı.

    Görüşmeler Türkiye, İngiltere, İtalya ve Fransa arasında yapıldı, Yunanistan katılmadı.







    Mudanya Ateşkes Antlaşması'nın Maddeleri



    1. Türk - Yunan Savaşı sona erecek,

    2. Bu antlaşma'nın yürürlüğe girmesinden sonra Yunan kuvvetleri Ege Deniz'inden Trakya ve Bulgaristan sınırının kesiştiği yere kadar olan Meriç Nehri'nin sol kıyısına çekilecek,

    3. Barış yapılıncaya kadar Karaağaç ve Meriç'in sağ kıyıları ile demiryolları müttefiklerce işgal edilecek,

    4. Doğu Trakya, antlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonra 15 gün içerisinde Yunanlılar tarafından boşaltılacak,

    5. Bu boşaltmanın bitiminden 30 gün içinde Doğu Trakya Yunan memurları tarafından müttefik memurları aracılığıyla Türk memurlarına devir ve teslim edilecek.

    6. Barış yapılıncaya kadar Türkler Doğu Trakya'ya asker sokmayacak ancak 8.000 Jandarma bulundurabilecek.

    7. İstanbul ve Boğazlar Türkiye Büyük Millet Meclisi yönetimine bırakılacak, ancak Müttefik Kuvvetler barış antlaşmasının imzalanmasına kadar İstanbul'da kalacak,

    8. Antlaşma 14-15 Ekim gecesi yürürlüğe girecek.







    Mudanya Ateşkes Antlaşması'nın Sonuçları



    1. Mudanya Antlaşması ile Kurtuluş Savaşı'nın askeri cephesi kapandı, siyasi cephesi açıldı.

    2. İstanbul ve Boğazların TBMM'ye teslim edilmesi, Osmanlı Devleti'nin sona ereceğini ortaya koydu.

    3. Doğu Trakya ve İstanbul savaşsız ele geçirilmiş oldu.

    4. Mudanya Antlaşması sonunda Yunan yanlısı İngiliz Başbakanı Loyd George görevinden istifa etti.





    Lozan Barış Konferansı



    Konferansa Katılan Devletler



    Türk ordusunun İstanbul ve Trakya'ya yönelmesi üzerine 27 Ekim 1922'de İtilaf Devletleri Lozan'da yapılacak barış görüşmelerine TBMM hükümetini de çağırdı.

    Konferansa; İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Türkiye, Yunanistan, ABD, Romanya ve Yugoslavya, Rusya ve Bulgaristan katıldı.

    Türkiye'yi temsilen; İsmet Paşa başkanlığında, Rıza Nur ve Hasan Saka'dan oluşan Türk heyeti katıldı.







    TBMM'nin Türk Heyetinden İstekleri



    Taviz Verilmemesi Gereken Konular Nelerdi?



    Konferansa giden Türk heyetinden, Avrupalı devletlere şu şartları kabul ettirmesi istendi :



    1. Misak-ı Milli sınırları içerisinde tam bağımsız bir Türk devletinin kurulması

    2. Sınırların Misak-ı Milli'ye uygun olması

    3. Azınlıkların ayrıcalıklı olmaması

    4. Devlet borçlarının ödenmesi şeklinin bağımsızlığa aykırı olmaması

    5. Kapitülasyonların kaldırılması

    6. Boğazların statüsü konusunun egemenlik haklarımızı gölgelemiyecek şekilde düzenlenmesi

    7. Savaş tazminatının yeni Türk Devleti'ne ödetilemeyeceği

    8. Doğu sorununun kapandığı.







    Lozan Barış Görüşmelerinin Kesintiye Uğraması



    Lozan görüşmeleri devam ederken aşağıdaki konularda çıkan anlaşmazlıklar görüşmelere 4 Şubat 1923'de ara verilmesine neden oldu.



    1. Lozan'da Yunanistan Karaağaç'ı vermek istememesi,

    2. Boğazlar konusunda ortak bir görüşün oluşmaması,

    3. İngilizler'in Musul'u vermek istememesi

    4. Osmanlı Devleti'ne ait borçların bir kısmının Birinci Dünya Savaşı'ndan önce bizden ayrılan ülkelere bölüştürülmesi konusunun Avrupalı devletlerce kabul edilmemesi.

    5. Kapitülasyonların kaldırılması



    23 Nisan 1923'te görüşmelere tekrar başlandı.

    24 Temmuz 1923'te Lozan Barış Antlaşması imzalandı.







    Lozan Barış Antlaşması'nın Maddeleri



    24 Temmuz 1923'de imzalanan ve 143 maddeden oluşan Lozan Antlaşması'nın ana konuları şunlardı



    1. Türkiye'nin sınırları meselesi



    Suriye Sınırı : Fransa ile TBMM arasında imzalanan 20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması'ndaki hükümler aynen kabul edildi.



    Irak Sınırı : Musul sorununun çözümü daha sonra Türk-İngiliz görüşmeleri ile çözümlenmesine kara verildi. Yani Irak sınırı sorunu ve Musul konusu Lozan'da çözümlenemedi. Lozan Antlaşması'nın bitiminden itibaren bu konu için 9 ay içerisinde Türkiye ile İngiltere'nin görüşmeleri başlatmasına karar verildi.



    Batı Sınırı : Doğu Trakya bize geri verildi. Karaağaç ve yöresi de Yunanistan'dan alınacak savaş tazminatına karşılık olarak Türkiye'ye bırakıldı. İmroz ve Bozcaada Türkiye'ye bırakıldı. Diğer adalar Yunanistan'ın oldu. Anadolu'ya yakın olan adaların silahlandırılması yasaklandı. Oniki Ada'nın İtalya'ya verilmesi kabul edildi.



    2. Kapitülasyonlar meselesi



    Adli, mali, ekonomik ve yönetsel alanlarda yüzlerce yıl sürüp giden kapitülasyonlar tüm sonuçları ile toptan kaldırılmıştır. Türkiye'deki yabancı tiacri kurumlar da, kısa bir geçiş döneminden sonra Türk yasalarına uyacaktır.



    3. Azınlıklar Sorunu



    Bütün azınlıkların Türk uyruklu olduğu kabul edildi. Yani ülkede yaşayan herkesin Türkiye Devleti'nin halkı olduğu ilkesi benimsendi. Hiç kimseye ayrıcalık verilmedi ve eşitlik ilkesi benimsendi. Anadolu ve Doğu Trakya'daki Rumlar ile Yunanistan'daki Türklerin değiştirilmesi öngörüldü. Ancak bu nüfus değişiminin Batı Trakya Türkleri ve istanbul Rumlarını kapsamamasına karar verildi. Yani buralara yaşayan insanlar yerlerinde kalacaktı.



    4. Savaş Tazminatı Meselesi



    Lozan'da yabancılar Birinci Dünya Savaşı nedeniyle Türkiye'den savaş tazminatı istemişler ancak bu kabul edilmemiştir. Yunanistan ise Kurtuluş Savaşı'nda uluslar arası kurallara uymadan tahribat yaptığı için savaş tazminatı ödemiştir. Ancak ekonomik durumları iyi olmadığı ve ödeyecek güçlerinin bulunmaması nedeniyle Karaağaç yöresini Türkiye'ye vermeyi kabul etti.



    5. Devlet Borçları Meselesi



    Osmanlı Devleti ilk dış borcu 1854 yılında Sultan Abdülmecit zamanında aldı. Yüksek fazilerle alınan bu paralar gelir getirmeyen bir şekilde kullanıldı. Yani çeşmeler, saraylar vs. yapıldı. Daha sonra Sultan Abdülaziz zamanında da dış borçlanmaya devam edildi. II. Abdülhamit 1881 yılında devletin borçlarını ödeyemediğini Avrupalı devletlere duyurdu. Bunun üzerine aynı yıl, Osmanlı Devleti'nden alacağı olan ülkelerin temsilcilerinden oluşan bir Duyun-u Umumiye (Genel Borçlar Kuruluşu) kuruldu. Osmanlı Devleti'nin orman, maden, tuz yatakları ve bazı gelir kaynakları bu kuruluşun kontrolüne verildi. Bağımsızlığa aykırı olan bu kuruluşu Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı sırasında tek taraflı olarak kaldırdı.



    6. Boğazların Statüsü Konusu



    Boğazların hangi devletin egemenliği altında kalacağı konusunda ve statüsünün ne olacağı konusunda büyük tartışmalar çıktı. Rus temsilcisi dahi öldürüldü.

    Sonuçta şu kararlar benimsendi.

    a) Boğazlardan askeri olmayan gemiler ve uçaklar barış zamanında geçebilecek.

    b) Askeri gemiler ve uçaklar; barış zamanından Karadeniz'e doğru geçişte, Karadeniz'de sahili olan devletlerden en güçlü donanmaya sahip bulunanından daha fazla gemi ve uçak geçmeyecek. Bunun dışında savaş gemi ve uçaklarına geçiş serbest, savaş zamanında sınırlama getirilebilecek

    c) Boğazların yönetimi için başkanı Türk olan uluslar arası bir kurul oluşturulacak

    d) Sovyet Rusya Lozan Antlaşması'nın sadece Boğazlarla ilgili bölümünü imzalamıştır.



    7. İstanbul'un Boşaltılması Konusu



    Lozan Antlaşması Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylandıktan altı hafta sonra işgal kuvvetleri İstanbul'dan gideceklerdi. Buna göre işgalciler 2 Ekim 1923'te İstanbul'dan ayrıldılar.







    Lozan'da Çözülemeyen Konular



    Lozan Antlaşması'nın imzalanmasına rağmen Türkiye'yi yakından ilgilendiren bazı konularda hala pürüzler kalmıştı.

    Bu sorunlar şunlardı :



    1. Musul Sorunu ve Türkiye-Irak Sınırı Sorunu



    Lozan'dan hemen sonra 1924 yılında Türk ve İngiliz Temsilcileri İstanbul'da Musul konusunu görüşmeye başladı. Ancak İngiltere'nin burayı Türkiye'ye vermek istememesi üzerine görüşmeler kesildi. 1925 yılı başlarında Türk ordusunun Musul'u bir askeri harekatla almak istediği sırada İngilizlerin kışkırtması ile Şeyh Sait isyanı çıktı. Bunun üzerine Türkiye uluslar arası gücün Musul'u bırakmayacağını anladı ve içerideki sorunlarla uğraşmak için buradan vazgeçti. 1926 yılında Türkiye ile İngiltere arasında imzalanan Ankara Antlaşması ile Musul'dan vazgeçtik.



    2. Hatay Meselesi



    20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması'na göre; İskenderun ve Hatay sınırlarımızın dışında kalıyordu. Ancak 1938'de önce Hatay Devleti kuruldu sonra da 1939'da Hatay meclisinin verdiği kararla Hatay ve İskenderun Türkiye'ye katıldı. Böylece Lozan'dan sonra Suriye-Türkiye sınırında bir değişme oldu.







    Lozan Barış Antlaşması'nın Önemi



    Türk Devleti Avrupa Devletleri tarafından tanındı.

    Osmanlı'dan kalan sorunlar çözümlendi.

    Egemenlğimizi ve bağımsızlığımızı sınırlandıran pürüzler ortadan kaldırıldı.

    Sınırlarımız çizildi.

    Ermeniler'in Anadolu üzerindeki istekleri sona erdi.

    Kapitülasyonlar kaldırıldı böylece tam bağımsızlık yolunda en önemli adım atıldı.

    Osmanlı Devleti'nin sona erdiği kabul edildi.

    Türk Devleti'nin diğer devletlerle eşitliği kabul edildi.

    Doğu sorunu tamamen kapandı.

    Halkçılık ilkesi benimsendi ve azınlık sorunu çözümlendi.
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  4. #14
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    Siyasi Alandaki İnkılaplar



    Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)



    TBMM'nin Saltanatı kaldırma sebebi neydi?



    İtilaf Devletleri Lozan Barış Konferansı'na istanbul Hükümeti'ni ve Ankara Hükümeti'ni birlikte çağırdılar. Osmanlı Hükümeti'nin Lozan'a temsilci göndermek istemesi üzerine, TBMM saltanatın kaldırılmasına karar verdi.



    Saltanatın kaldırılmasındaki amaç nedir?



    Ulusal egemenliği gerçekleştirmek.

    Cumhuriyet yönetimine geçilmesi yolunda bir adım atmak.

    1 Kasım 1922'de TBMM'de saltanatın kaldırılması görüşüldü, saltanat ile hilafet birbirinden ayrıldı ve saltanat kaldırıldı. Saltanatın, İstanbul'un işgali tarihi olan 16 Mart 1920'den itibaren yok sayılmasına karar verildi.

    Vahdettin, padişahlık sıfatının kalkması üzerine, 17 Kasım 1922'de İstanbul'u terk etti.

    TBMM, 18 Kasım 1922'de aldığı bir kararla, Abdülmecid Efendi'yi halife olarak atadı.



    Saltanatın Kaldırılmasının Sonuçları Nelerdir?



    Osmanlı Devleti resmen sona erdi.

    Ulusal egemenliğin gerçekleşmesi yolunda bir adım daha atıldı.

    Halifelik sembolik bir makam haline getirildi.

    Cumhuriyetin ilanı yolunda önemli bir aşamaya gelindi.







    Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)



    Kurtuluş Savaşı yıllarında, değişik yer ve zamanlarda alınan birçok karar ile ileride açıkça saltanatın kaldırılıp yerine, ulusal egemenliğe dayalı bir Cumhuriyet rejiminin kurulacağı belirtilmişti.

    23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılması ile başlayan Cumhuriyet uygulaması, 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılması ile rejim değişikliğini açıkca ortaya koydu.

    11 Ağustos 1923'te ikinci TBMM çalışmalarına başladı ve inkılapların gerçekleşmesi için daha çok, görüş birliği içerisinde olan milletvekilleri bir araya gelmiş oldu.

    13 Ekim 1923'te anayasaya konan ek bir madde ile Ankara yeni devletin başkenti oldu. Böylece devlet merkezinin İstanbul olacağı yolundaki tartışmalara son verildi. Cumhuriyetin ilanı için de bir adım atılmış oldu. Çünkü yeni başkent, yeni yönetim şekli mesajı veriyordu.

    29 Ekim 1923'te TBMM, Cumhuriyet'i ilan etti.

    Aynı gün TBMM'nin aldığı bir kararla Gazi Mustafa Kemal, yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı oldu.







    Halifeğin Kaldırılması (3 Mart 1924)



    Halifelik makamının, zamanla ulusçuluk ilkesine ters düşmesi üzerine, Cumhuriyet'in ilanı ile, hem yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politika ilkelerine, hem de yeni kurulan Cumhuriyet rejimine ters düşen bu makamın kaldırılmasına karar verildi.

    1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasına rağmen, halifelik kaldırılamadı; çünkü halk bu yeniliğe hazır değildi, iç isyanlar çıkabilirdi.

    Saltanatın kaldırılmasından sonra 18 Kasım 1922'de Abdülmecit Efendi, TBMM tarafından, Halife olarak atandı.

    Saltanatın kaldırılmasına rağmen, eski rejim yanlıları, bazı milletvekilleri, ordu komutanları halife Abdülmecid Efendi'nin çevresinde toplanmaya başladı.

    TBMM, 3 Mart 1924'te aldığı kararla; Halifeliğin kaldırıldığını, gelecekte halifelik ve saltanat iddialarında bulunmamaları için, Osmanlıailesi üyelerinin yurt dışına çıkarılmalarını, Şer'iyye ve Evkaf Vekaleti'nin kaldırıldığını, kabul etti.







    Demokrasi Denemeleri



    Halk Fırkası'nın Kuruluşu (9 Eylül 1923)



    23 Nisan 1920'de açılan Birinci TBMM'nin üyeleri, vatanın kurtuluşu ve bağımsızlığı konusunda birleşmelerine rağmen, siyasi konularda birçok gruba ayrılıyorlardı. (Tesanüt Grubu, İstiklal Grubu, Müdafa-yi Hukuk Zümresi, Halk Zümresi ve Islahat Grubu gibi).

    Mustafa Kemal TBMM'deki bütün grupları birleştirip ulusal iradenin meclise yansıması için çaba gösterdi. Fakat başarılı olamadı.

    Zamanla TBMM'de "Birinci Grup" ve "İkinci Grup" adıyla iki grup oluştu.

    Halk Fırkası, TBMM'de "Birinci Grup" milletvekillerinin çalışmaları sonucu 9 Eylül 1923'te kuruldu.

    11 Eylül 1923'te Mustafa Kemal Halk Fırkası'nın genel başkanlığına seçildi.

    Halk Fırkası'nın adı Cumhuriyet'in ilanından sonra, 1924'te, "Cumhuriyet Halk Fırkası", 1935'te "Cumhuriyet Halk Partisi" olarak değiştirildi.



    Terrakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın Kuruluşu (17 Kasım 1924)



    3 Mart 1924'te Erkan-ı Harbiye vekaleti kaldırıldı.

    19 Aralık 1924'te çıkartılan bir kanunla, ordu komutanlarının milletvekilliği ile askerliği bir arada yapmaları yasaklandı.

    Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, Rauf (Orbay) Bey ve Adnan (Adıvar) Bey, bir grup arkadaşı ile Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan ayrılarak yeni bir grup oluşturdular.

    Bu grup, 17 Kasım 1924'te "Terrakkiperver Cumhuriyet Fırkası"nı kurduklarını açıkladı.







    Şeyh Said İsyanı (13 Şubat 1925)



    13 Şubat 1925'te Diyarbakır'ın Piran Köyü'nde, Şeyh Said isminde bir tarikat şeyhi önderliğinde "Din elden gidiyor." diye isyan başlatıldı.

    İsyanın Çıkmasında :

    Türkiye'nin Musul'u almak istemesi üzerine İngilizlerin bölge halkını kışkırtması ve Terrakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın, yenilik ve inkılaplara karşı olan grupların toplandığı çatı halini alması etkili olmuştu.

    İsyan, kısa zamanda Elazığ ve Diyarbakır'a kadar yayıldı.

    İsyanı basit bir ayaklanma olarak gören ve sıkıyönetim ilan ederek bastırmaya çalışan Başbakan Fethi (Okyar) Bey görevinden alındı ve yerine İsmet Paşa getirildi.

    Takrir-i Sükun Kanunu çıkarılarak, isyanı bastırmak için hükümete her türlü yetki verildi.

    İsyan, Fevzi Paşa komutasındaki ordu tarafından, 15 Nisan 1925'te bastırıldı.

    Şeyh Said İsyanı'ndan sorumlu tutulan Terrakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatıldı.







    Mustafa Kemal'e Suikast Girişimi (16 Haziran 1926)



    Suikasti hazırlayanlar : Ziya Hurşit, Laz İsmail, Gürcü Yusuf, Çopur Hilmi ve Giritli Şevki idi.

    Mustafa Kemal'e suikast, Haziran 1926'da çıktığı yurt gezisinde, İzmir'de yapılacaktı.

    16 Haziran 1926'da İzmir' gelmesi beklenen Mustafa Kemal gecikince, suikastçileri Sakız'a götürecek olan kayıkçı Giritli Şevki, durumu İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne haber verdi.

    Suikastçiler yakalanarak, İstiklal Mahkemesi'nde yargılanıp idam cezasına çarptırıldı.







    Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın Kuruluşu (12 Ağustos 1930)



    1925 -1930 yılları arasında ülke içinde sağlanan huzur ve otoritenin etkisiyle çok sayıda inkılap yapıldı.

    TBMM'de sadece Cumhuriyet Halk Fırkası milletvekilleri bulunmaktaydı.

    Muhalefetin olmayışı hükümetin denetlenmesini ve yapılan işlerin hesabının sorulmasını engelliyordu.

    Yeni bir parti, demokrasi yönetime geçmek yani ulusal iradeyi meclise tam olarak yansıtmak demekti.

    Mustafa Kemal, 1930'da Fethi Okyar'ı yeni bir parti kurması için ikna etti.

    Fethi Bey, 12 Ağustos 1930'da Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kurduğunu açıkladı.

    Serbest Cumhuriyet Fırkası, ekonomik görüşleri bakımından Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan ayrılmakla bearber, demokrasi, liberalizm, milliyetçilik ve laiklik ilkelerini benimsemişti.

    Zamanla, tıpkı Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası gibi, Serbest Cumhuriyet Fırkası da rejim ve Atatürk karşıtlarının toplandığı yer durumuna geldi.

    Fethi Bey, 17 Kasım 1930'da Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kapattığını açıkladı.







    Menemen Olayı (23 Aralık 1930)



    Nakşibendi Tarikatı üyelerinden bir grup Derviş Mehmet önderliğinde 23 Aralık 1930'da Menemen'e geldi.

    İlk önce camiye giden bu grup, daha sonra dini bayrak açarak, Menemen sokaklarında dolaşmaya başladı.

    Olayı duyan ve Menemen'de yedek subay olarak bulunan Kubilay komutasındaki küçük bir birlik olaya müdahale etmek istedi.

    Fakat isyancılar Kubilay'ın boğazını keserek öldürdüler.

    Olay duyulur duyulmaz Menemen'e gelen ordu, kasabayı kuşattı ve Derviş Mehmet ile arkadaşları yakalandı.

    Derviş Mehmet ve adamları İstiklal Mahkemesi'nde yargılandıktan sonra idam cezasına çarptırıldılar.





    Laik Devlete Geçiş Aşamaları



    Laik Devlete Geçiş



    Saltanatın kaldırılması : 1 Kasım 1922'de saltanat kaldırılarak, laiklik yolunda ilk önemli adım atıldı. Osmanlı ailesinden egemenlik yani yönetme hakkının alınması demek, halifelik kurumunun gücünün yok olması demekti.



    Halifeliğin kaldırılması : 3 Mart 1924'te halifelik kaldırılarak, laik devlete geçiş yolunda büyük bir adım atıldı.



    Şer'iyye ve Evkaf Vekaleti'nin kaldırılması : 3 Mart 1924'te kabul edilen bir kanunla, devlet işlerinin dine uygun olup olmadığını denetleyen, Şer'iyye ve Evkaf Vekillikleri kaldırılarak, dini kuralların yönetime karıştırılması engellendi.



    Tekke, Zaviye ve Türbelerle Tarikatların kapatılması : Kasım 1925'te kabul edilen 677 sayılı kanun ile Tekke ve Zaviyeler ile Türbeler ve Tarikatlar kapatılarak bunlarla ilgili sıfatların kullanılması yasaklandı.



    Anayasa'nın Laikleşmesi : 1924 Anayasası ile halifeliğin kaldırılmasından kaynaklanan rahatsızlıkları gidermek için "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dini İslamdır." maddesi eklendi. 1928 Anayasası'nda "Devletin dini İslamdır" hükmü çıkartıldı. 1937 Anayasası'na "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin laik olduğu" ilkesi konuldu.



    Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun kabulü : 3 Mart 1924'te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile, ülkedeki bütün medrese ve okullar Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanarak denetim altına alındı.







    Kıyafet Alanında Yapılan Yenilikler



    Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasından sonra ülkedeki aydınlar pantolon ve ceket giyip kravat takarken başlarında fes vardı.

    Mustafa Kemal, kılık ve kıyafetteki bu karmaşaya son vermek ve siyasi, dini görüntüyü ortadan kaldırmak için ilk önce fesi yasaklayarak işe başladı.

    Mustafa Kemal, Ağustos 1925'te Kastamonu'da ilk kez halkın karşısına şapka ile çıktı.

    25 Kasım 1925'te Şapka Kanunu çıkartıldı.

    Kasım 1925'te çıkartılan düzenleme ile, dini kıyafetlerle sokaklarda dolaşılması yasaklandı.





    Medeni Kanunun Kabulü (4 Ekim 1926)



    Türk Medeni Kanunu; kişilerin hak ve borçlarını, ailenin kuruluşunu, işleyişini ve sona ermesini, miras sorunlarını, kişiler ile mallar arasındaki mülkiyet ilişkilerini ve diğer hakların doğmasını, sürmesini, sona ermesini, kişilerin birbirleri ile olan ilişkilerini düzenleyen işlemleri oluşturan bir kurallar bütünüdür.

    Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde, kişiler ile eşyalar arasındaki ilişkileri düzenleyen "Mecelle" adında bir kanun vardı. Ancak Mecelle, Hanefi mezhebine göre düzenlenmişti. Bu kanunda aile ve miras konuları düzenlenmemişti.

    İsviçre Medeni Kanunu 17 Şubat 1926'da Borçlar Kanunu ile birlikte TBMM tarafından kabul edildi.

    Türk Medeni Kanunu 4 Ekim 1926'da yürürlüğe girdi.

    Türk Ceza Kanunu 1 Mart 1926'da,

    Borçlar Kanunu 8 Mayıs 1926'da,

    Türk Ticaret Kanunu 10 Mayıs 1926'da yürürlüğe girdi.







    Takvim, Saat ve Ölçülerde Değişiklik



    Osmanlı Devleti'nde, Hicri Takvim kullanılıyordu. Avrupa'daysa Miladi Takvim kullanılmaktaydı. Dünya'da ve Avrupa'da kulanılan takvim ile bizim kullandığımız takvimin farklı olması ticari işlerde ve resmi yazışmalarda karışıklıkların ortaya çıkmasına neden oluyordu.

    Bu farklılık, birçok işin zamanında yapılmamasına ve karışıklıklara yol açıyordu.

    TBMM tarafından, 26 Aralık 1925'te uluslararası takvim ve saat sistemi, 20 Mayıs 1928'de yeni harfler, 1 Nisan 1931'de de ağırlık ve ölçü birimleri kabul edildi.

    TBMM'nin aldığıbu kararlarla, Avrupa ile olan ticari ve ekonomik ilişkiler düzene girdi.

    TBMM, 1935'te aldığı bir kararla pazar gününün resmi tatil olduğunu belirtti.







    Soyadı Kanunu'nun Kabulü (21 Haziran 1934)



    Günlük hayatta isim benzerliğinden kaynaklanan karışıklıkları ortadan kaldırmak amacıyla, TBMM 21 Haziran 1934'de "Soyadı Kanunu" nu kabul etti.

    Bu kanunla herkese Türkçe bir soyadı alma zorunluluğu getirildi.

    Aynı yıl kabul edilen bir başka kanunla, şeyh, ağa gibi ayrıcalık ifade eden eski ünvanların kullanılması yasaklandı.

    Bu kanunla eşitlik ilkesi; yani halkçılık ilkesi yolunda bir adım daha atılmış oldu.







    Kadınlara Siyasi Hakların Tanınması



    Medeni Kanun ile kadın-erkek eşitliği getirilmeye çalışılmıştı.

    1930'lu yıllarda siyasal alanda kadın ile erkek arasında büyük bir eşitsizlik vardı. Erkekler oy kullanabilmelerine ağmen, kadınlar bu haktan yoksundu.

    Kadınlar aynı zamanda milletvekilliği seçimlerine ne seçmen ne de aday olarak katılabiliyordu.

    TBMM tarafından kabul edilen yasalarla :

    3 Nisan 1930'da, kadınlara belediyelerde seçme ve seçilme hakkı,

    26 ekim 1933'te, kadınlara muhtar ve ihtiyar heyetlerine seçilebilme hakkı,

    5 Aralık 1934'te, kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı.

    Türk kadını, o yıllarda bazı ileri Avrupa ülkelerinde bile olmayan bir takım haklara sahip oldu.



    Eğitim ve Kültür Alanındaki İnkılaplar



    Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun Kabulü



    TBMM tarafından 3 Mart 1924'te kabul edildi.

    Tevhidi Tedrisat Kanunu'na göre :

    Ülkedeki bütün medrese ve okullar Milli Eğitim Bakanlığına bağlandı.

    Ders programlarının, Bakanlık tarafından hazırlanması ve okulların denetim altına alınmasına karar verildi.

    Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabulü ile eğitim ve öğretimde yapılan değişiklikler;

    Devlet ülkedeki eğitimin tamamına müdahale etmeye başladı.

    Milli Eğitim Bakanlığı tüm eğitim ve öğretim işlerinden sorumlu tek makam haline geldi.

    Eğitimin dini esaslara göre verilmesi bir yana bırakılarak, laik ve çağdaş bir eğitim hedeflendi. Türk kültürünü ve bilincini geliştirici bir eğitim anlayışı ile milli bir toplum yaratma hedeflendi.

    1926-1927 yıllarında yapılan çalışmalarla, kız ve erkeklerin ayrı ayrı okutulmasına son verilerek karma bir eğitime geçildi.

    2 Mart 1926'da Maarif Teşkilatı Hakkındaki Kanun çıkartıldı.







    Türk Harflerinin Kabulü (1 Kasım 1928)



    Arap harflerinin kullanımı sırasında, yazı kimi zaman yetesiz kalıyordu.

    Arap harfleri çoğu Türkçe ifadelerle uyuşmuyordu.

    Arap harfleri ile okuma-yazma öğrenmek zordu ve uzun zaman alıyordu.

    1 Kasım 1928'de "Türk Harfleri Hakkında Kanun" kabul edildi.

    1929 yılında yurdun her tarafında "Millet Mektepleri" açılmaya başlandı.

    Latin Alfabesi'nin kabulü ile ulusal eğitim yolunda bir adım daha atıldı.

    Arap kültürünün Türk kültürü üzerindeki etkisi iyice azaldı.

    Batı kültürüne ait eserlerin okunması ve çevirileri kolaylaştı.

    Batı kültürüne yakınlaşma sağlanmış oldu.







    Türk Tarih Kurumu'nun Kuruluşu (12 Nisan 1931)



    Türk Tarih Kurumu'nun kurulmasındaki amaç neydi?



    - Türklerin dünya medeniyetine olan katkılarını ispatlamak ve böylece Türklerin dünyadaki yerini ortaya koymak.

    - Türk tarihini en eski devirlerden itibaren alıp milli bir tarih meydana getirmek.

    - Avrupa'da yaygın olan Türklerin sarı ırktan olduğu, bilgi ve becerilerinin olmadığı anlayışını değiştirmek.

    - Ermeni ve Rumların Anadolu'nun kendilerine ait olduğu düşüncesini çürütmek.

    - Anadolu'nun tarihin en eski devirlerinden itibaren Türklere ait olduğunu ispatlamak.

    - Türkler tarafından kurulan uygarlıkları araştırıp bunları ulusa ve dünyaya tanıtmak.







    Türk Dil Kurumu'nun Kuruluşu



    Türk Dil Kurumu'nun Kurulmasındaki amaç neydi?



    - Dildeki ikiliğe son vererek toplumdaki bireyler ile ülke yöneticileri, aydınlarla halk arasındaki iletişimi kolaylaştırmak.

    - Sade duru ve kolay anlaşılır bir dil oluşturmak.

    - Siyasal alanda sağlanan bağımsızlık gibi Türk dilinde de bağımsızlığı sağlamak.

    - Türkçe'yi yabancı dillerin etkisinden kurtarmak.

    - Türkçedeki yabancı kelimeleri atıp Türkçe karşılıklarını bulmak,

    - Türk diline milli bir gelişme yolunu çizmek,

    - Aydın diliyle halk dili arasında görülen ayrıma son vermek.

    - Türk dilinin bir bilim ve kültür dili olmasını sağlamak,

    - Türkçe bir sözlük hazırlayıp Türkçe'nin zenginleşmesini sağlamak,

    - Konuşma dili ile yazı dilinin aynı olmasını sağlamak.
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  5. #15
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    Atatürk Dönemi Ekonomik Politikalar



    Osmanlı Devleti Neden Sanayileşemedi?



    1. Osmanlı Devlet Ekonomisinin, sürekli tarımsal üretim ve küçük sanayi üzerine kurulu olması

    2. Osmanlı Devleti'nin, Avrupadaki bilim ve teknik alanındaki gelişmeleri takip edememesi.

    3. Eğitimeve bilgi birikimine yeterli önem verilmemesi.

    4. Osmanlı Devleti'nin kurulduğu ilk yıllarda ekonominin daha çok, gazalardan elde edilen ganimete dayalı olması, ticarete gereken önemin verilmemesi.

    5. 1838'de imzalanan Balta Limanı Ticaret Antlaşması ile, başta İngiltere olmak üzere yabancılara iç pazarlarımızda serbest ticaret yapma hakkı verilmesi.

    6. Türklerin ticaretten koparak daha çok devlet memurluğunu tercih etmesi, bu alanın azınlıklar ve yabancıların eline geçmesi.

    7. 1854'te başlayan dış borçlanmanın artarak devam etmesi ve 1881'de Duyun-u Umumiye'nin kurulması üzerine devlete ait birçok gelirin, yabancı sermaye ve işletmelerin eline geçmesi.







    İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat 1923)



    Kongre İzmir'de, işçi, çiftçi, tüccar ve sanayici kesiminden oluşan toplam 1135 temsilcinin katılması ile 17 Şubat 1923'te toplandı.



    İzmir İktisat Kongresi'nin toplanma amacı :



    1. Ekonomik kalkınma için ortak hedeflerin saptanması

    2. Ekonomik hedeflere ulşamka için gerekli yöntem ve kaynakların saptanması

    3. Yeni Türkiye Devleti'nin ekonomik programının saptanması

    4. Siyasi bağımsızlık için şart olan ekonomik bağımsızlığın nasıl sağlanacağının belirlenmesi

    Kongre sonunda alınan kararlar "Misak-ı İktisadi" olarak adlandırıldı.







    Misak-ı İktisadi Kararları



    1. Öncelikle ham maddesi yurt içinde yetişen ve yetiştirilebilen sanayi dalları kurulacak.

    2. Kısa sürede küçük işletme ve el tezgahlarından büyük işletmelere geçilecek.

    3. Özel sektörün kuramadığı işletmeleri devlet kuracak

    4. Özel teşebbüse kredi sağlanacak bir banka kurulacak

    5. Dış rekabete dayanabilmek için sanayi bir bütün halinde kurulacak

    6. Yabancıların kurduğu tekellerden kaçınılacak

    7. Demiryolu inşaatı programa bağlanacak

    8. İşçi haklarını korumak amacıyla, kişilere sendika kurma hakkı tanınacak

    9. Vergi ve toprak reformu yapılacak







    1923 - 1933 Yılları Arasındaki Ekonomik Gelişmeler



    İzmir İktisat Kongresi'nden 1933 Yılına Kadar Görülen Gelişmeler :



    26 Ağustos 1924'te Türkiye İş Bankası kuruldu.

    19 Nisan 1925'te Türkiye Sanayi ve Maden Bankası kuruldu.

    1 Temmuz 1926'da, Kabotaj Kanunu yürürlüğe girdi.

    28 Mayıs 1926'da TBMM tarafından Teşvik- Sanayi Kanunu kabul edildi.

    1928 yılında, İktisat Bakanlığı kuruldu.

    1926 yılında İstatistik Genel Müdürlüğü kuruldu.

    Osmanlı Devleti'nden kalma demiryolları yabancılardan satın alınarak yeni demiryolları yapıldı.

    17 Şubat 1925'te Aşar vergisi kaldırıldı.



    UYARI : İzmir İktisat Kongresi'nde alınan kararlar gereği, 1926 yılında özel sektöre yönelik Teşvik-i Sanayi Kanunu (Sanayiyi Özendirme Yasası) kabul edildi. Fakat özel sektörün sermayesi ve gerekli kadrosu hazır olmadığından bu yasa başarılı olamadı.







    1933 - 1938 Yılları Arasındaki Ekonomik Gelişmeler



    1933 - 1938 yılları arasında, İzmir İktisat Kongresi'nde alınan Misak-ı İktisadi kararlarının temel amacı olan özel girişimciyi sanayi alanına çekmek mümkün olmadı.

    1926 yılında çıkartılan Teşvik-i Sanayi Kanunu'nun başarılı olamaması üzerine, sanayileşmenin devlet eliyle yürütülmesine karar verildi.

    1933 yılında Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı hazırlandı.

    Bu dönemde, Sümerbank önderliğinde büyük bir dokuma sanayi kuruldu.

    1936 yılında İkinci Beş yıllık Sanayi planı hazırlandı.

    Bu dönemde; madencilik, elektrik santralleri, gıda, kimya, deniz ulaşımı, makina sanayi, deri sanayi gibi alanlarda birtakım planlar yapıldı.

    1935'te Maden Tetkik Arama Enstitüsü kuruldu.

    1937'de Etibank önderliğinde Türkiye'nin ilk demir çelik fabrikası Karabük'te açıldı.

    1938'de başlayan İkinci Dünya Savaşı nedeniyle İkinci Beş Yıllık Sanayi planı tamamlanamadı.



    Atatürk Dönemi Dış Politika



    Nüfus Mübadelesi Sorunu



    Lozan Antlaşması'ndan sonra yeni Türk Devleti'nin dış siyaseti "Yurtta Barış Cihanda Barış" temellerine oturtuldu.

    Lozan Antlaşması'nda Türkiyedeki Rumlar ile Yunanistan'daki Türklerin değiştirilmesi kararı alınmış, İstanbul'daki Rumlar ve Batı Trakyadaki Türkler bu değişimin dışında tutulmuştu.

    Yunanistan, İstanbul'da çok sayıda Rum bulundurmak amacıyla Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalanmasından önce İstanbul'a gelen Rumların da değişim dışında tutulmasını istedi.

    Türkiye ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlık, Uluslar Arası Adalet Divanı'na götürüldü. Adalet Divanı, 21 Şubat 1925'te verdiği kararla sorunun çözümünde yetersiz kaldı.

    10 Haziran 1930'da Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan antlaşma ile sorun halledildi.







    Yabancı Okullar Sorunu



    Lozan Antlaşması'nda, Türkiyedeki yabancı okulların, Türk kanunlarına ve diğer okulların bağlı oldukları tüzük ve yönetmelik hükümlerine uygun bulunmalarına karar verilmişti.

    Lozan Antlaşması'ndan sonra Türk Hükümeti, bu okullarda Türk dili, tarih ve coğrafya derslerinin Türk öğretmenler tarafından denetlenmesi esasını getirdi.

    Ayrıca bu yabancı okulların Türk müfettişleri tarafından denetlenmesi konusunda bir yönetmelik belirlendi.

    Yabancı okulların bu kurallara uymak istememesi üzerine, bu okullar ilgili devletlerin Türkiye'deki elçilikleriyle temasa geçti.

    Türkiye'nin aldığı kararları kabul etmeyen bazı okullar kapatıldı.







    Irak Sınırı ve Musul Sorunu



    İngilizler, Mondros Ateşkes Antlaşması'nın 7. maddesi uyarınca Musul'u işgal etmişti.

    1924'te Türkiye ile İngiltere Musul sorununa çözüm bulmak amacıyla İstanbul'da bir araya geldi.

    Ancak antlaşma sağlanamadı.

    Taraflar, 20 Eylül 1924'te Milletler Cemiyeti'ne başvurdu.

    Milletler Cemiyeti Musul'un Irak'a ait olduğu bildirdi. Türkiye bu karara karşı çıktı.

    Türkiye Uluslar Arası Adalet Divanı'na başvurdu.

    Konu burada da çözümlenemedi.

    1925 yılında çıkan Şeyh Sait İsyanı, Musul sorununu aleyhimize sonuçlandırdı.

    5 Haziran 1926'da Türkiye ile İngiltere arasında Ankara Antlaşması imzalanarak Türk - Irak sınırı bugünkü şeklini aldı ve Musul Irak'a bırakıldı.







    Türkiye'nin Milletler Cemiyetine Girişi



    Milletler Cemiyeti, 1919'da imzalanan Versailles Antlaşması sonunda kuruldu.

    1947 yılında görevini Birleşmiş Milletler Cemiyeti'ne devretti.

    Türkiye Milletler Cemiyeti'ne 1932'de girdi.

    Türkiye'nin Cemiyet'e geç girmesinin nedeni, Cemiyet'in o yıllarda başta İngiltere olmak üzere büyük devletlerin çıkarlarını koruyan bir organ durumunda olmasıydı.

    Büyük devletler, o yıllarda başta savaş tazminatı alınmaması ilkesi olmak üzere Milletler Cemiyeti'nin hiçbir ilkesine uymuyordu.

    Milletler Cemiyeti, Musul sorununda İngilizlerin etkisinde kalıp yanlı bir tutum sergilemişti.

    Türkiye, önceleri Milletler Cemiyeti'ne girmeyi bağımsızlık ilkesine ters gördü.

    İspanya'nın teklifi ve Yunanistan'ın desteği ile Türkiye 18 Temmuz 1932'de Milletler Cemiyeti'ne üye oldu.







    Balkan Antantı (Paktı - 9 Şubat 1934)



    Balkan Antantı, 1930'lu yıllarda artan İtalyan faşizmi ve Alman nazizminin Balkanları tehdit etmesi üzerine kuruldu.

    Antant'a katılan devletler : Türkiye, Romanya, Yugoslavya ve Yunanistan'dı.

    Bulgaristan ve Arnavutluk, Balkan Antantı'na katılmayan Balkan Devletleri'n dendi.

    Antant ile, dünya barışını koruyamayan Milletler Cemiyeti'ne karşı, Balkan devletleri kendi topraklarını korumayı amaçlamıştı.

    9 Şubat 1934'te imzalanan Atina Antlaşması sonunda, Türkiye, Romanya, Yunanistan ve Yugoslavya'nın katılımı ile Balkan Antantı oluşturuldu.

    Bu Antant çeşitli nedenlerden dolayı başarılı olamadı.







    Montrö (Montreux) Boğazlar Sözleşmesi (20 Temmuz 1936)



    Lozan Antlaşması ile Türkiye'nin Boğazlar'da silah bulundurması ve Boğazlar'a geçişi düzenlemesi engellenmişti.

    Bu durum, Almanya ve İtalya'nın hızla silahlanması ile Türkiye'yi tehdit edici boyutlara ulaşmıştı.

    Milletler Cemiyeti'nin, Boğazlar üzerindeki güvencesi Almanya ve İtalya karşısında yetersiz duruma düşmüş, Boğazlara muhtemel bir saldırı şüphesi artmıştı.

    20 Temmuz 1936'da yapılan Boğazlar Konferansı'nda, Boğazlar üzerindeki Türk egemenliği kayıtsız şartsız kabul edilerek, Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı.







    Sadabat Paktı ( 8 Temmuz 1937)



    1930'lu yıllarda İtalyan faşizmi bütün dünyayı tehdit etmekteydi.

    İtalya'nın 1934 yılında Hebeşistan'ı işgal etmesi ve Doğu Akdeniz üzerindeki emellerini açıkça belirtmesi üzerine, Türkiye Orta Doğu'da bulunan devletler ile bir ittifak kurma konusunda harekete geçti.

    8 Temmuz 1937'de Türkiye, İran, Irak ve Afganistan'ın katılımıyla Sadabat Paktı kuruldu.







    Hatay Sorunu



    Hatay, Misak-ı Milli sınırlarımız içinde bulunmasına rağmen, Ankara Antlaşması ile, bölgedeki Türk kültürünün korunması şartıyla, Fransız egemenliği altında özel bir yönetime devredildi.

    1936 yılında Fransa'nın Suriye ve Lübnan üzerindeki mandasını kaldırması üzerine, İskenderun ve Hatay Suriye mandasına girdi.

    Türkiye derhal sorunu Milletler Cemiyeti'ne götürdü.

    Milletler Cemiyeti, Hatay için ayrı anayasa ve statü öngördü.

    Hatay, meclisinin aldığı karar ve yapılan halk oylaması ile, Hatay 2 Eylül 1938'de bağımsız devlet haline geldi.

    Hatay, 29 Haziran 1939 tarihinde kendi meclisinin verdiği karar gereği oy birliği ile Türkiye'ye katılmayı kabul etti.





    Atatük İlkeleri



    Cumhuriyetçilik



    Cumhuriyetçilik; Devlet başkanının belli bir süre için seçilerek iş başına geldiği devlet ya da yönetim biçimidir.

    Cumhuriyet yönetimlerinin temeli seçimdir.

    Egemenliğin halka ait olduğu tek yönetim biçimidir.

    Cumhuriyet rejiminde yasaları koyacak kişiler, yani meclis seçim ile belirlenir.

    Sınıf ve cins ayrımı olmaksızın herkesin yönetime katıldığı yönetim biçimidir.

    Kısaca halkın kendi kendisini yönetebildiği, egemenliğin ulusa ait olduğu ve herkesin eşit haklara sahip ve özgürce haklarını kullandığı yönetim biçimidir.







    Milliyetçilik



    Milliyetçilik, bireylerin ait oldukları milletin varlığını ve birliğini sürdürmesi ve yüceltmesi için diğer bireylerle ortak çalışam bilincine sahip olmasıdır.

    Millet, aynı dili konuşan, ortak bir geçmişi olan ve gelecekte birlikte yaşama duygusuna sahip olan insan topluluklarına denir.

    Milliyetçilik, kendi milletini ve kültürünü yaşatmak ve onu yüceltmek için yapılan çabalar ve benimsenen ilkeledir.

    Her milletin bağımsız olup kendi devletini kurmasıdır.

    Her milletin kendi kendini yönetmesi ve egemenliğin millete ait olmasıdır.

    Her milletin kendi dilini, yurdunu, tarihini, sanatını ve kültürünü yaşatmasıdır.







    Halkçılık



    Halçılık, bir milleti oluşturan çeşitli meslek ve toplumsal grupları içinde bulunduran insanların, halk tarafından halk içinde yönetilmesi.

    Halk, bir ülkede yaşayan ve o ülkenin vatandaşı olan herkese denir.

    Halkçılık aynı zamanda millet içindeki çeşitli insan gruplarının çıkarına ve yararına bir siyaset izlemesidir.

    Diğer taraftan halkın kendi kendisini yönetmesi ve ülkede yaşayan herkesin kanun önünde eşit olması, hiçbir toplumsal gruba ve sınıfa ayrıcalık tanınmamasıdır.







    Devletçilik



    Devlet, toplum halinde yaşayan insanların, aralarındaki düzeni kurmak ve sürdürmek için oluşturdukları güce denir.

    Devletçilik, ekonomik alanda doğrudan doğruya devletin müdahalesini öngören sistemdir.

    Türkiye'de Cumhuriyet'in ilanından sonra devletçi ekonomik sistem uygulanmaya başlandı. Bunun nedenleri :

    Halkın elinde yeterli sermaye olmaması nedeniyle özel işletmeciliğin ülke ihtiyaçlarını karşılayamaması.

    Girişimci sınıfın yetersizliği ve teknik eleman sıkıntısı.

    Türk insanının daha çok tarıma ve devlet memurluğuna eğilim göstermesi.



    Devletçi ekonominin amaçları :

    1. Devletin büyük işletmeleri ve önemli hizmetleri doğrudan doğruya yerine getirmesi

    2. Fiyatların piyasada arz ve talebe göre kendiliğinden oluşmasına müsaade etmemesi.

    3. Üretilen mamullerin fiyatını belirlemesi

    4. Ekonomideki hedeflerin beşer yıllık planlar halinde belirlenmesi

    5. Özel işletme ve devlet işletmesinin aynı anda bulunması anlamına gelen "karma ekonomi"nin benimsenmesi.







    İnkılapçılık



    İnkılap, bir halden başka hale dönüşme, biçim değiştirme, devrim anlamına gelir.

    Diğer taraftan, inkılap, toplumların çeşitli alanlarda, toplumun ihtyaçlarına göre birtakım düzenlemelerle birlikte yeni bir düzen getirmesidir.

    Atatürk inkılapçılığı; toplumsal ihtiyaçları karşılamak için kurallar koymayı, düzenlemeler yapılırken izlenecek yol ve yöntemler belirlemeyi öngörür.







    Laiklik



    Laiklik; din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil, akla ve bilime dayandırılması, fakat kimsenin inancına ve vicdan hürriyetine karışılmamasıdır.

    Devlet kurum ve kuruluşlarının laikleşmesi aşamaları şu şekilde olmuştur :

    1 Kasım 1922'de Saltanat kaldırıldı.

    3 Mart 1924'te Halifelik, Şeriye ve Evkaf Vekillikleri ve medreseler kaldırıldı. Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edildi.

    1924 Anayasası'na "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dini İslamdır." maddesi eklendi.

    10 Nisan 1928'de, anayasadan "Devlet dini İslamdır." hükmü çıkarıldı.

    1937 Anayasası'na "Türkiye Cumhuriyeti Devleti laiktir." ilkesi konuldu.
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  6. #16
    ziberkan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29.Ağustos.2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    2,462

    Orta Çağ'da Avrupa



    Feodalizm



    Orta Çağ Avrupası'nın siyasal, sosyal ve ekonomik yapılanmasında "Kavimler Göçü" nün büyük rolü oldu.

    Kavimler Göçü'nün Avrupa'da yarattığı siyasal boşluk ve çatışma ortamı, feodal sistemin oluşmasında, sınıf eşitsizliğinin iyice belirginleşmesinde ve kapalı tarım ekonomisinin yaygınlaşmasında etkili oldu.

    Kavimler göçü ile birlikte yıkılan Roma İmparatorluğu'nun yerini irili ufaklı birden fazla kırallık aldı.

    Feodal yönetim biçiminde, himaya edene "süzeren", himaye edilene de "vasal" denirdi. Süzeren ile vasal arasındaki sözleşmeye de fief adı verilir.

    Feodal sistemde toplum dört sınıfa ayrılır:

    Senyörler, Rahipler, Burjuvalar ve Köylüler.







    Kilise ve Papalık



    Hz. İsa'nın ölümünden sonra, havariler bugünkü Hristiyan cemaatinin ve klisesinin temelini oluşturdular.

    II. yüzyılda, kilise kurumları ortaya çıktı.

    III. yüzyılda kiliselerin başında, piskoposlar, IV. yüzyılda ise başpiskoposlar vardı.

    V. yüzyılda, beş önemli merkezi metropol oluştu.



    Katolikler : Başındaki kişiye Pap denir. Dinsel merkezi Roma'dır.



    Ortodokslar : Başındaki kişiye Patrik denir. Merkezi İstanbul'dur.



    Engizisyon Mahkemeleri : Kilisenin başkanlığında toplanır, genellikle kilisenin öğretilerine karşı çıkanlara ölüm cezası verirdi.



    Afaroz : Kişiyi dinden çıkarma cezasıdır. Aforoz edilen kişi ile toplum bütün ilişkilerini keserdi. Kral bile aforoz edilebilirdi.



    Enterdi : Belli bir bölgede kilisenin bir süre nikah, vaftiz, ölü gömme gibi dini törenleri durdurmasıdır.



    Endülüjans : Günahlardan kurtulmak amacıyla kiliseden satın alınan belgedir.







    Haçlı Seferleri



    Haçlı Seferleri'nin Nedenleri



    Dinsel Nedenler :



    Hristiyan Avrupa'nın, Hristiyanlık'ın kurucusu ve peygamberi Hz. İsa'nın doğduğu bölge olan Kudüs ve çevresini Müslümanlardan geri almak istemesi.

    Papa'nın seferler sonucunda otoritesini artıracağını düşünmesi.

    Cluny Tarikatının çalışmaları.



    Ekonomik ve Sosyal Nedenler :



    Feodalitenin etkisiyle halkın yoksul düşmesi İpek ve Baharat Yolu'nun Müslümanların eline geçmesi.

    Hristiyanların Doğu'nun zenginliklerini ele geçirmek istemesi.



    Haçlı Seferleri



    I. Haçlı Seferi (1096-1099)



    Papa II. Urbanus'un çağrısı ile başladı. I. Kılıç Arslan tarafından öncüleri Anadolu'da yok edildi. Asıl grup Antakya'yı aldıktan sonra, Kudüs'ü Fatimiler'den aldı. I. Haçlı Seferi sonunda Urfa, Antakya ve Kudüs'ü içine alan bir Latin Krallığı kuruldu.



    II. Haçlı Seferi (1147-1149)



    Musul atabeyi İmadedin Zengi'nin 1144 yılında Urfa'yı geri alması üzerine başladı. Sefere Alman Kralı III. Konrad ile Fransa kralı VII. Louis katıldı. Haçlılar Şam yakınlarına kadar geldiler; fakat burada bozguna uğrayarak geri döndüler.



    III. Haçlı Seferi (1189-1192)



    1187 yılında Selahaddin Eyyubi'nin, Kudüs'ü geri alması üzerine başladı. Sefere İngiltere kralı Arslan Yürekli Richard, Alman Kralı Friedrich Barbarossa ve Fransız Kralı II. Philippe Auguste katıldı. Barbarossa Silifke Çayı'nı geçerken boğularak öldü, Arslan Yürekli Richard ve Philippe Auguste ise Selahattin Eyyubi tarafından bozguna uğratıldı.



    IV. Haçlı Seferi (1202-1204)



    Papa III. Innocentus'un çağrısı üzerine yeniden toplanan Haçlı ordusu, Venediklilerin de yardımıyla denizden yola çıktı. Haçlılar 1203'te İstanbul'a geldiler. şehre girerek katliam yaptılar. İstanbul'dan kaçan Rumlar, 1204'te İznik Rum Devleti ve Trabzon Rum Devleti'ni kurdular.



    Haçlı Seferleri'nin Sonuçları



    Dinsel Sonuçları :



    Kilise ve papalığa güven sarsıldı. Skolastik düşünce zayıfladı.

    Doğudaki bilim ve kültürün zenginliğini gören Hristiyanlar, din adamlarının yalan söylediğini anladılar.



    Ekonomik Sonuçları :

    Doğu Akdeniz limanları önem kazandı.

    Burjuva sınıfının ekonomik gücü arttı.

    Marsilya, Ceneviz ve Cenova limanlarının önem kazanması ile ekonomik güç İtalyan denizcilerin eline geçti.



    Siyasal Sonuçları :



    Çok sayıda senyör ve şövalyenin ölmesi ile derebeylik sistemi zayıfladı. Merkezi krallıklar güç kazanmaya başladı.

    Türklerin batı yönünde ilerlemesi durdu.



    Teknik Sonuçları :



    Kağıt, barut, pusula gibi buluşlar Avrupa'ya taşındı.







    Magna Karta



    İngiltere Kralı Yurtsuz John, Fransa Kralı II. Philip'e karşı giriştiği mücadelede başarısız olmuştu.

    John bu başarısızlığını gidermek için, vergileri artırmış, ayrıca İngiliz soylularına ait bir takım ayrıcalıkları kaldırmaya kalkışmıştı.

    Soyluların ayaklanması üzerine iç isyandan korkan Kral John, soylulara bir takım imtiyazlar vermek zorunda kalmıştı.



    1215'te ilan edilen fermanda :



    1. Kral halkın onayı olmadan vergi toplamayacak.

    2. Mahkemeler halka açık yapılacak.

    3. Haksız yere kimse tutuklanmayacak ve sürgün edilemeyecek.

    4. Askere alınmalar düzene konulacak

    5. Soylulardan oluşan bir kurul kralın Magna Carta'ya uygun davranıp davranmadığını kontrol edecek.



    UYARI : Magna Carta ile Osmanlı Devletinin son dönemi arasında benzerlikler vardır.



    Magna Carta ile Kralın yetkileri ilk defa sınırlandırılmış. Asiller sınıfının ayrıcalığı kabul edilmiştir.



    Sened-i İttifak (1808) II. Mahmut döneminde Alemdar Mustafa Paşa'nın çalışmalarıyla ayanlarla imzalanmıştır. Bu belge ile ayanların varlığı kabul edilmiştir. Bu belge ilk defa Osmanlı padişahının yetkilerini sınırlamıştır.



    Magna Carta ile Kral Vasalların üstünlüklerini kabul etmiştir. Adalet ve eşitlik kavramları getirilmiştir.



    Tanzimat Fermanı (1839) Abdulmecit döneminde Mustafa Reşit Paşa tarafından Gülhane Parkı'nda okunmuştur. Osmanlı padişahı kanunun üstünlüğünü kabul etmiştir.



    Magna Carta ile Kralın yetkileri resmen sınırlanmıştır. İngiltere'de parlamenter sisteme geçilmiştir.



    Kanun-u Esasi (1876) II. Abdulhamit döneminde Mithat Paşa'nın çalışmaları ile hazırlanmıştır. Osmanlı'da ayan ve mebusan meclisleri kurulmuştur. Osmanlı Devleti'nde parlamenter sisteme geçilmiştir.







    Yüzyıl Savaşları (1337-1453)



    İngiltere kralı III. Edward, annesi Isebella'nın ölümü üzerine, Fransa tahtında hak iddia ederek Fransız topraklarına saldırdı.

    Fransızlar, 1337 yılında İngitere'ye saldırdı ve İngilizleri geri püskürttü.



    1414 yılında tahta geçen İngiltere kralı V. Henry tekrar Fransa topraklarına saldırdı ve Paris'e kadar ilerledi.

    Bu savaşlarda, İngiltere tarihte ilk defa savaş topu kullandı.



    Yeni Çağ'da Avrupa



    Bilim ve Teknolojide Gelişmeler



    Barutun Ateşli Silahlarda Kullanılması :



    Barut ilk defa Çinliler tarafından kullanıldı. Avrupalılar Haçlı Seferleri sırasında barutla tanıştı. İngilizler Yüzyıl Savaşları'nda ilk kez barutu toplarda kullandı. Savaş topunun kullanımının artması ile feodal yönetimler yıkıldı.



    Pusulanın Bulunması :



    Pusula ilk defa Çinliler tarafından kullanılmaya başlandı. Pusulanın gemicilik alanında kullanılmaya başlanması ile açık denizlerde seyahat kolaylaştı.



    Kağıt ve Matbaa :



    Matbaa ilk defa Çinliler tarafından kullanıldı. Uygur Türkleri matbaayı geliştirerel hareketli harfleri icat etti. Avrupa'da hareketli matbaa ilk defa Johann Gutenberg tarafından icat edildi.







    Merkezi Devletlerin Ortaya Çıkışı



    Fransa :



    Orta Çağ boyunca derebeylik rejiminin etkisinde kaldı. Yüzyıl Savaşları'nda (1337-1453) Fransız soyluları İngilizler'le yaptıkları mücadelede zayıf düştüler. Kral IX. Louis derebeylerin üzerine yürüyerek merkezi krallığı güçlendirdi.



    İngiltere :



    Yüzyıl Savaşları'nın hemen ardından Çifte Gül Savaşı yaşandı. Bu savaşlarda İngiliz soyluları güçlerini kaybettiğinden, krallık, merkezi yapısını güçlendirdi.



    İspanya :



    1450'li yıllarda İspanya Aragon, Savar, Kastilya ve Portekiz gibi krallıklara bölünmüştü. Güney'de Beni Ahmer Devleti hüküm sürmekteydi.

    1474'te Aragon kralı, Ferdinand ve Kastilay kraliçesi, İsabella'nın evliliği ile siyasi birlik sağlandı.



    İtalya :



    Orta Çağ'da derebeylik rejiminin uygulanmadığı tek ülkedir. İtalya; Papalık, Venedik, Ceneviz ve Floransa gibi şehir devletlerinden meydana gelmekteydi. Venedik ve Ceneviz, deniz gücü sayesinde Akdeniz'de egemen durumdaydı.







    Coğrafi Keşifler



    Coğrafi Keşiflerin Nedenleri



    Avrupa Devletleri'nin, İstanbul'un fethi ile Türklerin eline geçen, İpek ve Baharat yollarını Müslümanların elinden kurtarma düşüncesi.

    Avrupalıların, XV. yüzyılda gelişen ticaret ve sanayi sonucunda yeni pazar ve hammadde araması.

    Pusulanın daha yaygın kullanılmaya başlaması.

    Gemi yapım tekniğinin gelişmesi.

    Hurafelere inanan korkak denizcilerin yerini, cesur denizcilerin alması.

    Hristiyanlığı yayma amacı.



    Coğrafi Keşifler



    Bartelemeo Diaz



    1486'da çıktığı seferde fırtınaya yakalanarak, Güney'e sürüklendi ve Natal'a ulaştı. Dönüşte Afrika'nın Güney Burnu'nu geçerek buraya Fırtınalar Burnu ismini verdi.



    Kristofer Kolomb



    1492'de ispanya kralı Ferdinand ve eşi İsabella'nın desteği ile Atlas Okyanusu'na açıldı. Amacı, Hindistan'a ulaşmaktı. fakat yanlışlık sonucu Bahama Adaları'na ulaştı. Buranın yeni bir kıta olduğunu bilmedi.



    Vasko de Gama



    1498'de Portekiz'den yola çıktı. 1486'da Bartelmi Diaz tarafından keşfedilen Ümit Burnu'nu aşarak Hint Okyanusu'na ulaştı. 1498'de Hindistan'ın Kalküta limanına vardı.



    Jan & Sebastiyan Kabo



    1497'de İngiltere'den sefere çıktılar. Kuzey Amerika'yı dolaşarak Kanada'yı keşfettiler.



    Amerigo Vespucci



    Kristof Kolomb'un ölümünden bir yıl sonra, 1507'de sefere çıktı. Kolomb'un izinden giderek, onun keşfettiği kıtanın Hindistan olmayıp, yeni bir kıta olduğunu öğrendi. yeni kıtaya bu denizcinin adı verildi ve kıtaya Amerika dendi.



    Magellan ve Del Kano



    1519'da Alman Kralı Şarlken'in de desteğiyle sefere başladı. İspanya'dan yola çıkıp hep ters yönde ilerleyerek tekrar İspanya'ya geri dönmeyi planladı. Güney Amerika kıyılarını dolaşarak Magellan Boğazı'nı buldu. Büyük Okyanus'a açılarak Phillippine Adaları'na ulaştı. Ada yerlileri ile yaptığı bir savaşta öldürüldü. Del Kano, Ümit Burnu'nu dolaşarak 1522'de İspanya'ya döndü.



    Meksika ve Peru'nun Keşfi



    1519'da Kortez (Cortes) adlı bir İspanyol denizci önderliğinde Meksika'nın fethien başlandı. Aztek Uygarlığı yok edildi. 1532'de Almagro ve Pizarro Peru'ya çıkarak İnka uygarlığına son verdi.



    Coğrafi Keşiflerin Sonuçları



    Yeni topraklar, yeni ülkeler yeni uygarlıkların yanı sıra, tütün, kakao, vanilya, şekerkamışı, patates gibi yeni bitkilerle tanışıldı.

    Ümit Burnu yolunun bulunması ile Baharat Yolu eski önemini yitirdi.

    Akdeniz limanları önemini kaybetti.

    Atlas Okyanusu kıyısındaki Lizbon, Londra, Rotterdam ve Amsterdam gibi limanlar önem kazandı.

    Keşfedilen ülkelerdeki değerli madenler ve hammaddeler Avrupa'ya getirildi.

    Toprak zenginlik kaynağı olmaktan çıkarak ticaret ön plana geçti.

    Ticaretle uğraşan burjuva sınıfı daha da zenginleşerek toprak zengini soylular ekonomik güçlerini yitirdi.

    Keşfedilen yerlere Avrupa'dan göçler başladı.

    Hristiyanlık yayıldı.

    Baharat Yolu'nun önemini yitirmesi üzerine İslam dünyası yoksullaştı.







    Rönesans Hareketi



    Rönesans'ın Nedenleri



    Orta Çağ'ın sonlarından itibaren kültür ve sanatdaki ilerlemelerin XV. ve XVI. yüzyılda olgunlaşması.

    Yeni Çağ'ın başlarında bulunan matbaa sayesinde yeni buluş ve düşüncelerin tüm Avrupa'ya yayılması.

    Coğrafi Keşifler ile birlikte dünyayı tanıyan Avrupa'da sanattan ve edebiyattan büyük zevk alan bir sınıfın doğması.

    Bu dönemde birçok dahi insanın yetişmesi.



    Rönesans



    Rönesans, coğrafi konumu itibariyle Doğu ve Batı uygarlıklarına yakın ve İslam kültüründen etkilenmeye elverişli olan İtalya'da doğdu.



    Rönesans'ın İtalya'da Doğması'nın Sebepleri :



    Coğrafi Keşifler sonucunda İtalyan şehirlerinin zenginleşmesi ile İtalyan ekonomisinin ilerlemesi.

    İtalya'nın Orta Çağ'dan itibaren siyasi birlikten yoksun bağımsız şehir devletlerinden oluşması ile özgür düşünce ortamının bulunması.

    İtalya'nın eski Roma Uygarlığı'nın kültürel mirasçısı olması.

    İstanbul'un fethi ile İstanbul'da bulunan bilim adamlarının İtalya'ya kaçması.



    İtalya'da Yetişen Rönesans Öncüleri :



    Resimde Giotto, Rafaello ve Leonardo da Vinci; heykelde Donatello, Giberti ve Michelangelo mimarlıkta Brunellesci, Bramente ve Michelangelo.



    Rönesans'ın Sonuçları



    İtalya'da başlayan Rönesans hızla bütün Avrupa'ya yayıldı.

    Fransa'da; Villar, Ronsard, Rable ve Montaigne; Almanya'da Erasmus ve Dürer; İngiltere'de Sheakspear gibi ünlü sanatçılar yetişti.

    Skolastik düşünce yerini pozitif düşünceye bıraktı.

    Bilimdeki gelişmeler teknik gelişmelere ortam hazırladı, bu durum Sanayi Devrimi'nin nedenlerinden birini oluşturdu. Bilimin ön planda olduğu hür düşünce yayılmaya başladı.

    Skolastik düşünce ortadan kalkarken kiliseye olan güven de azaldı. Bu durum Reform'un başlamasında etkili oldu.

    Edebiyat ve sanattan zevk alan üstün bir tabaka ile bunlardan zevk almayan yoksul halk kitlesi gibi iki sınıf ortaya çıktı.







    Reform Hareketleri



    Almanya'da Reform



    Hristiyanlık, XVI. yüzyıla kadar Avrupa'da Katoliklik ve Ortodoksluk olmak üzere iki mezhebe ayrılmıştı. Orta Çağ'dan itibaren Katolik Kilisesi giderek bozuldu.

    Haçlı Seferleri, Coğrafi Keşifler ve Rönesans ile birlikte kilise ve papaya güven sarsıldı.

    Hümanizm sayesinde, Hritiyanlığın kaynağı olan İncil'in özüne dönüş başladı.

    Matbaanın kullanılmaya başlanmasıyla iletişim kolaylaştı, İncil tabu olmaktan çıkarak başta Almanca olmak üzere çeşitli dillere çevrildi. İncil diğer dillere çevrildikçe İncil'de yazan bazı şeylerin kilisenin söylediklerine uymadığı anlaşıldı.

    1517'de Martin Luther, Wittenberg kilisesi duvarına astığı 95 maddelik bir bildiri ile Endülüjans satışına itiraz etti.

    Papa X. Leon, 1520 yılında Luther'i afaroz etti. Luther'in düşünceleri kısa zamanda yayılarak Protestan Mezhebi adını aldı.

    Ogsburg Antlaşması ile de Almanya'da Lutherianizm serbestlik kazandı.



    Avrupa'da Reform



    Fransa : John Calvin önderliğinde başlayan reform hareketi, Calvinizm olarak adlandırıldı. Calvinizm, 1598'de ilan edilen Nant Fermanı ile Fransa'da serbest bırakıldı.



    İngiltere : Reform kral VIII. Henry tarafından başaltıldı. VIII. Henry, Katolik Kilisesi'nden ayrılarak Anglikanizm Mezhebi ve Anglikan Kilisesi'ni kurdu.



    İskoçya : Calvinizm'in temel prensipleri benimsendi. Calvinizim İskoçya'da Presbiteryanizm adını aldı. isveç, Norveç ve Danimarka'da da Protestan mezhebi kabul edildi.



    Reform'un Sonuçları



    Avrupa'da mezhep birliği bozuldu.

    Katolik ve Ortodoks mezheplerinin yanı sıra Protestanlık (Lutherianizm), Fransa'da Calvinizm, İngiltere'de Anglikanizm ve Kuzey Avrupa'da Presbiteryanizm mezhepleri ortaya çıktı.

    Reform hareketi sadece Katolik Kilisesi'ni kapsadı, Ortodoks Kilisesi bu hareketten etkilenmedi.

    Papalar eski nüfuzlarını kaybetti.

    Katolik Kilisesi varlığını sürdürebilmek için ıslahatlara başvurdu.

    Eğitim kilise kontrolünden çıkartılarak laik bir eğitime geçildi.

    Katolik Kilisesi'nden ayrılan ülkelerde kilisenin mallarına el konuldu.

    Reform Avrupa'da dini bölünmelerin yanı sıra birtakım siyasi bölünmelere de neden oldu. Bu durum Avrupa'da Osmanlı'ya karşı Hristiyan birliğini sağlamaya çalışan Şarlken'in aleyhindeydi.



    Yakın Çağ'da Avrupa



    Yakın Çağ'da Avrupa Devletleri



    İngiltere



    1215'te Magna Carta imzalandı.

    1265'te parlamenter sisteme geçildi.

    Yüzyıl Savaşları'nda Fransa'ya yenildi ve karada üstünlüğünü kaybetti.

    Çifte Gül Savaşları'ndan sonra kuvvetli bir deniz devleti haline geldi.

    XVII. yüzyılda Kral Charles döneminde parlamento dağıtıldı ve halk Cromwel önderliğinde ayaklandı. Kral öldürüldü.

    Cromwel Cumhuriyet ilan ettiğini bildirdi.

    Fakat bir süre sonra parlamentoyu dağıttı.

    Kral, III. William döneminde "İnsan Hakları Beyannamesi" yayınlanarak demokratik krallık kuruldu.



    Almanya



    XIX. yüzyıl sonlarına kadar siyasi birliğini tamamlayamadı.

    Reform döneminde, Protestan prenslerle Kral II. Ferdinand arasında Otuz Yıl Savaşları çıktı.

    Viyana Kongresi'nde Germen Konfederasyonu kurulmasına ve komisyon başkanlığına Avusturya'nın getirilmesine karar verildi.

    Konfederasyon dışında bırakılan Prusya Avusturya ile savaşa girdi.

    Prusya başbakanı Bismarck 1871'deki Sedan Savaşı'nda Fransa'yı yendi.

    Almanya Prusya öncülüğünde Kral III. Wilhelm başbakanlığında siyasi birliğini sağladı.



    Fransa



    Yüzyıl Savaşları'nda İngiltere'yi yendi; fakat Reform döneminde mezhep çatışmaları yaşandı.

    Kral IV. Henry döneminde Fransa koyu bir mutlakiyetle yönetilmeye başlandı.



    İspanya



    XV. yüzyılın sonlarına doğru Coğrafi Keşifler'e başladı.

    XVI. yüzyılda önemli bir sömürge devleti oldu.

    XVII. yüzyılda İngiltere ve Fransa'ya birtakım sömürgelerini kaptırdı.

    Hollanda da İspanya'dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etti.



    İtalya



    Haçlı Seferleri'nden sonra Akdeniz'de ticari üstünlüğü ele geçirdi.

    Venedik ve Ceneviz gibi denizci devletler Yeni Çağ'da ticari üstünlüğünü kaybetti.

    1815'te toplanan Viyana Kongresi'nde İtalya yedi hükümete ayrıldı.



    Rusya



    Lehistan, XVIII. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti ile Avusturya ve Rusya arasında tampon devlet durumunda kalmıştı.

    XVII. yüzyıldan itibaren Rusya'nın Lehistan iç işleine müdahale etmesi üzerine karışıklıklar çıktı.

    XVII. yüzyılda Çar Petro döneminde yapılan ıslahatlarla kendisini geliştirdi.

    İsveç, Osmanlı Devleti ve Lehistan ile savaştı.







    ABD'nin kuruluşu



    Kristofer KOlomb'un (1492) keşfinden sonra İngilizler bölgede sömürge oluşturmuştu.

    XVIII. yüzyılın ortalarından itibaren İngilizler kıyılardan içe doğru ilerledi.

    Buralara Avrupa'dan gelen göçmenler yerleştirildi. İngiltere parlamentosu Yedi Yıl Savaşları'nda bozulan ekonomisini toparlayabilmek amacıyla kolonilerden aldığı vergiyi artırdı.

    Koloniler, İngiliz parlamentosunda temsil hakları olmadan vergi ödemeyeceklerini bildirdi.

    İngiliz mallarını protesto eden koloni halkı, Boston limanına gelen İngiliz gemilerindeki çayları denize boşalttı. Limanlar İngiltere tarafından ablukaya alındı.

    Koloni halkının buna karşı çıkması üzerine ayaklanma başladı.



    I. Philedalphia Kongresi (1774) : Koloni meclislerinin onayı olmadan vergi alınmaması ve ticareti engelleyici yasaların kaldırılması kararı alındı.



    II. Philedalphia Kongresi (1776) : Koloniler İngiltere'ye karşı bağımsızlıklarını ilan etti.



    Versailles Antlaşması (1783) ile İngiltere ABD'nin bağımsızlığını kabul etti.







    Sanayi Devrimi



    Sanayi Devriminin Nedenleri



    XVI. yüzyılda Avrupa'da Rönesans ile başlayan bilimsel gelişmeler peşinden teknik gelişmeleri getirdi.

    Bilim ve teknik araştırmalara hükümetler önemli sermayeler ayırdı.

    Coğrafi Keşifler sonunda ticaretin gelişmesi, sömürge imparatorluklarının kurulması ile Avrupa'da sermaye birikimi oluştu.

    Sanayi Devrimi; 1690'dan itibaren kullanılmaya başlanan buhar gücü sayesinde üretimin, ulaşımın ve tekniğin gelişmesi sonucu dünyada yaşanan değişime verilen addır.

    Sanayi Devrimi'nin ilk aşamasında temel hammadde kaynağı taş kömürüydü.

    1878'de içten patlamalı motorların icadıyla birlikte petrol ön plana çıkmıştı.

    Sanayi Devrimi, XVIII. yüzyılda İngiltere'de ilk defa dokuma alanında görüldü.



    Sanayi Devriminin Sonuçları



    Üretimin bol ve ucuza mal edilmesi üzerie, hammadde ve pazar ihtiyacı daha da arttı. Bu durum sömürgecilik yarışını hızlandırdı.

    Kol gücünün yerini makinanın almasıyla, küçük işyerleri ve atölyeler, yerlerini fabrikalara bıraktı. Fabrikaların ihtiyacını karşılamak amacıyla büyük sermayeli şirketler ve bankalar doğdu.

    1869'da Süveyş Kanalı, 1914'te Panama Kanalı açıldı ve deniz ulaşımının cazip hale gelmesi ile ticaret gelişti.

    XVII. yüzyılda Avrupa'da görülen nüfus artışı, köyden büyük kentlere göçü başlattı. Çarpık kentleşmeyi doğdu.

    İşsiz insanlar kentlerdeki sanayi sektöründe, düşük ücretlerle burjuvazinin emrinde çalışmaya başladı. Ucuz el emeği, sosyal güvencesi olmayan, ağır şartlarda çalışan fabrika işçisini ortaya çıkardı.

    Sosyalizm, Komunizm, Liberalizm ve Kapitalizm gibi ekonomik sistemler tanımlanmaya başlandı.

    Sanayi Devrimi'ne Avrupa ile birlikte katılmayan Osmanlı Devleti'nin ekonomisi çöktü.







    Sömürgecilik



    Sömürgeciliğin Gelişmesi



    Sanayi Devrimi hammadde ve pazar ihtiyacını artırdı.

    Coğrafi Keşifler ile birlikte denizaşırı ticaretin gelişmesi, uzak hammadde kaynaklarının daha rahat kullanılmasını sağladı.

    Avrupa devletleri, XVII. yüzyılda yeni sömürge alanları bulmak için harekete geçti.

    İngiltere; Hindistan Birmanya, Belücistan, Kıbrıs, Malta ve Mısır'ı sömürgeleştirdi.

    Fransa; sömürgelerinin bir kısmını İngiltere'ye kaptırdı. Cezayir, Tunus ve Sudan bazı bölümleri ile Madagaskar Adası'na yerleşti.

    Almanya; Afrika ve Pasifik'te sömürgeler elde etti.

    Sömürgecilik Birinci Dünya Savaşı'nın önemli nedenlerinden birini oluşturur.

    İtalya; Kızıldeniz kıyısındaki Eritre ve Trablsugarp'ı aldı.

    Rusya; sıcak denizlere açılabilmek amacıyla Boğazlar'a yöneldi. Sibirya'dan Japon Denizi'ne kadar hammadde kaynaklarına sahip oldu.







    Fransız İhtilali



    Fransız İhtilali'nin Nedenleri



    1756-1763'teki Yedi Yıl Savaşları'nda İngilizler ile savaşan Fransızlar'ın İngiltere'deki meşrutiyet yönteminden etkilenmesi.

    Amerika Bağımsızlık Savaşı'nı destekleyen Fransızlar'ın, İnsan Hakları Bildirisi'nden etkilenmesi.

    Fransa'da mutlaki krallığın uyguladığı baskı rejimi nedeniyle özgürlük ve eşitlik ortamının olmaması.

    Devlet yönetiminde soyluların geniş ayrıcalıklara sahip, halkın ise kralın emirlerine körü körüne itaat eden durumunda olması.

    Devlet çıkarlarına ters düşen fikirlere sahip kişilerin ağır biçimde cezalandırılması.

    Rönesans'ın etkisiyle ortaya çıkan "Aydınlanma Çağı" nın, Fransız düşünürler tarafından benimsenmesi.

    Fransa'nın XVIII. yüzyılda katıldığı savaşlar ve devletin gereksiz harcamalarının ekonomiyi sarsması üzerine halkın ağır vergiler altında ezilmesi.



    Fransız İhtilali (1789)



    1 Mayıs 1789'da Milli Meclis, kendi onayları olmadan halktan vergi toplanmaması kararını aldı.

    Kral buna karşı çıktı ve Meclisi kapatmak istedi. 14 Temmuz 1789'da Paris'te ayaklanan halk Bastille Hapishanesi'ni bastı ve siyasi tutukluları serbest bıraktı.

    4 Ağustos 1789'da bütün feodal haklar "Kurucu Meclis"e dönüşen "Milli Meclis" tarafından kaldırıldı.

    28 Ağustos 1789'da "İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirisi" ilan edildi.

    Kurucu Meclis, Anayasa hazırlayarak demokratik krallığa geçildiğini bildirdi.

    Kral XVI. Louis, başa geçmek isteyince ihtilalciler tarafından yakalanarak kraliçe Marie Antoinette ile birlikte idam edildi.

    Fransa'da Robespier önderliğinde "terör dönemi" başladı.

    Kurucu Meclis, 1795'teki anayasa ile Direktuvar Hükümeti'ni kurduğunu bildirdi.

    1799'da Napolyon Bonaparte darbe ile başa geçti.

    Napolyon, 1804'te Fransa'da imparatorluğu ilan etti.



    Fransız İhtilali'nin Sonuçları



    İhtilalin ardından yayımlanan "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi" ile ulusçuluk, demokrasi, cumhuriyet, adalet, hukuk, anayasacılık, özgürlük ve eşitlik gibi kavramlar hızla bütün dünyaya yayıldı.

    Mutlak krallıklar, yerini anayasal yönetime dayanan meşruti krallıklara bıraktı.

    Çok uluslu imparatorlukların dağılmasıyla ulusal devletler kurulmaya başlandı.

    XVIII. yüzyılda Balkanlarda bulunan Osmanlı halkları arasında ulusçuluk düşüncesi hızla yayıldı ve uzun vadede Osmanlı Devleti parçalandı.

    Fransız İhtilali ile ortaya çıkan düşünceler, Osmanlı aydınları üzerinde oldukça etkili oldu. Bu durum, Tanzimat Dönemi'nin başlamasında ve Kanun-i Esasi'nin hazırlanmasında önemli rol oynadı.







    Viyana Kongresi (1815)



    Avrupa'da 1805 - 1815 tarihleri arasında meydana gelen Napolyon Savaşları sonunda Avrupa Devletleri bozulan sınırları ve siyasi dengeyi yeniden düzenlemek amacıyla Viyana'da bir kongre düzenlediler.

    Kongreyi Rusya, Avusturya, İngiltere ve Prusya yönetti. Osmanlı Devleti katılmadı.

    Kongre sonunda imzalanan antlaşma ile, Avrupa'nın yeni haritası çizilirken ulus, dil ve din unsurları dikkate alınmadı.

    Viyana Kongresi'ne katılan devletler milliyetçiliğe karşı çıktıkları için, Avrupa'da barış ve huzur bozuldu.

    1815 (Viyana Kongresi) ile 1827 (Navarin Olayı) arasında geçen döneme Avrupa'da Restorasyon Dönemi denir.

    Kongrenin hemen ardından, kongrede alınan kararları uygulamak amacıyla Rusya, Avusturya, Prusya ve Fransa "Kutsal İttifak"ı, Avusturya, İngiltere, Rusya ve Prusya "Dörtlü İttifak"ı oluşturdu.







    1830 İhtilalleri



    Bu ihtilaller, 1830 yılında Fransa'da çıktı ve bütün Avrupa'yı etkiledi.

    İhtilalin çıkmasında, Avrupa'da bulunan Liberal kesimin Viyana Kongresi kararlarına tepki göstermesi ve Fransa'da iş başına geçen X. Şarl'ın mutlak rejimi getirmek için parlamentoyu dağıtması etkili oldu.

    Ayaklanma sonunda, X. Şarl krallıktan vazgeçti, yerine liberal fikirleri savunan Louis Fhillippe kral oldu.

    1830 İhtilali sonunda Belçika Hollanda'dan, Norveç de İsveç'ten ayrılarak bağımsızlıklarını ilan etti.







    1848 İhtilalleri



    1840'lı yıllarda Fransa'da Sosyalistler diye bilinen yeni bri sınıf ortaya çıktı.

    Bu oluşumu, Sanayi Devrimi ile birlikte ortaya çıkaran işçi sınıfı oluşturmaktaydı.

    Öncüleri; Fransa'da Sen Simon ve Furiye, İngiltere'de Owen'di.

    Fransa'da, Louis Blan ve Almanya'da Karl Marks bu fikirlerin kuruculuğunu yaptı.

    Fransız Sosyalist Partisi'nin 1848'de Liberaller ve Katolik Partisi ile birleşmesi ve Kral Louis Fhillippe'den memnun olmadıklarını bildirmeleriyle Paris'te isyan patlak verdi.

    1848 ihtilalleri önce Fransa'dan başladı, daha sonra bütün Avrupa'ya yayıldı.

    1848 ihtilalleri tüm Avrupa'da Cumhuriyet rejiminin yayılmasına neden oldu.
    genişbilgi.com
    Allah'ım, huşu duymaz bir kalpten, dinlenmeyen bir duadan, doymak bilmeyen bir nefisten, faydası olmayan bir ilimden sana sığınırım.
    Linklerde Sorun varsa Lütfen Bildiriniz.(Konu İsmi Veriniz)

  7. #17

    Üyelik tarihi
    13.Ekim.2009
    Yaş
    34
    Mesajlar
    4

    Allah razı olsun kardeşim yaa ellerine kollarına sıhhatine sağlık

Sayfa 2 Toplam 2 Sayfadan Birinci 12

Benzer Konular

  1. 2.Ünite : Milli Mücadele'nin Hazırlık Dönemi Ders Notları
    Konu Sahibi Batuhan Forum Millî Mücadele’nin Hazırlık Dönemi Ders Notu
    Cevap: 18
    Son Mesaj : 31.Ekim.2013, 20:14
  2. Öğretim Yılına Hazırlık Ödeneği
    Konu Sahibi sinan08 Forum Eğitim Haberleri
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 14.Eylül.2010, 15:47
  3. LYS Hazırlık Kısa Tarih Soruları
    Konu Sahibi ziberkan Forum Diğer Tarih Alan Dersleri Çalışma Soruları
    Cevap: 5
    Son Mesaj : 02.Haziran.2010, 15:19
  4. Ynt: Kurtuluş Savaşı Hazırlık Sunusu
    Konu Sahibi fol deresi Forum Çöp Kutusuu
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 30.Ekim.2008, 18:39
  5. Zihinsel Hazırlık
    Konu Sahibi *SüRgÜn* Forum Rehberlik
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 02.Aralık.2007, 15:35

Bu Konu için Etiketler

Giriş