Yıl 1552 Ekim ayı, çetin ve kanlı bir savaştan sonra Kazan Hanlığının başkenti Kazan, Rusların ayağının altına düşer. Bu tarih Tatar ulusu için anılması son derece ağır, hüzünlü bir tarihtir. Bu tarih, 1000 yıllık siyasi varlığını Bulgar Devleti, Tatar Devleti adıyla sürdüregelen bir dik başlı ulusun çöküşünün, Büyük Atilla soyunun başkalarının önünde boyun eğişinin tarihidir. Aynı zamanda bu tarih, Rus Emperyalizminin doğuşunun tarihidir.

Rus-Tatar ilişkilerinin gittikçe ciddileştiği, savaş girişiminin Rusların eline geçtiği yıllardaki istatistik bilgilere göre, Rusların sayıca 5 milyon, Tatarların sayıca 1 milyon olduğu bilinmektedir. Kazan kalesi civarında savaşa sevk edilen Rus ordusunun asker sayısı 150 000 olup, kale içindeki Tatarların toplam sayısı 30 000-40 000’dir. Daha önceki yıllarda 4 kez kuşatılmış Kazan kalesi, 5’inci kez 23 Ağustos 1552 günü Rus ordusunca son kez kuşatılır. Sayı üstünlüğü ve kaba kuvvetin her şeye muktedir olduğu o zamanki bu savaşta, Tatarların ne gibi zorluklara maruz kaldığı elbette anlaşılır: Bir Tatar beş Urusa karşı savaşı hiç irkilmeden göze almıştır. Şehri Ruslara teslim etme tekliflerinin tümü reddedilmiş ve Kazanlılar hiç tereddüt etmeden ölüme veya zafere gitmiştir. İşte Kazan şehitleri dediğimiz, tarihte benzerine pek az rastlanan-hayatı pahasına vatan savunmasının destansı öyküsünü yaratmış olan bu kahraman insanlardır. Onlar öldü, fakat onların geride bıraktığı bu ölümsüz Tatar ruhu, Ruslara karşı Tatar devletçilik ilkesini gerçekleştirme savaşında elbette önder rol oynayacaktır.



02 Ekim 1552 günü Kazan şehri Rusların eline geçince, korkunç bir katliam yapılmış, Rus komutanlığı, tüm erkeklerin öldürülmesini emretmiştir. O zaman yazılıp günümüze kadar gelmiş kitaplardaki anlatımlara göre: “Eş ve küçük çocuklar esir alınsın, askerlerin tümü öldürülsün. Tüm askerler öldürülmüş, fakat kadınlar da az öldürülmemiştir. Günahkar koca ve karıları da amansızca kesilmiş. Şehirde tüyler ürperten bir manzara oluşmuş. Yangınlar alev alev yanmış; evler yağmalanmış; sokaklar cesetlerle dolmuş; her yerde kan seli; derelerde kan akmış. Şehirde ölenler o kadar çokmuş, tüm şehirde yürüyen insanlar cesetler üzerinden yürüyormuş. Kaçışa kapılan han sarayının arkasında, şehir duvarları yanında ve sokaklarda, duvarlarla aynı büyüklükte yığın yığın cesetler yatıyormuş. Şehrin ötesindeki hendekler de ceset ile doluymuş. Kazan nehrinde, nehrin ötesindeki tüm çayırlıkta kokmuş cesetler yatıyormuş. İvan IV’ün şehre girişi için, Nurali kapısından han sarayına giden bir tek sokağı temizleyebilmişler. Erkeklerden bir tek Yadıgar Han öldürülmemiştir.”



Bu gün, insanlık tarihinin en büyük ve en acı soykırımının yaşandığı bir gün olup, bu soykırımdan ancak 6000 kişi kale dışına kaçıp, dağ-ormanlara sığınabilmiştir. Kazan şehri tamamen Rus yerleşim alanı haline getirilip, şehirde tek bir Tatar kalmamıştır. Fakat, Kazan şehrinin bu acıklı hali, tüm Kazan Hanlığının düşmesi anlamına gelmemiş; Rus-Tatar Savaşı, diğer savunma alanlarında bir ölüm kalım savaşı olarak yine 6 yıl devam etmiştir. Bu savaşı Ruslar sadece kendi gücüyle kazanmış değildir. Bu savaşta Tatar hainlerinden İsmail Murza, Kamay Murzalar Rusların yanında yer alarak, savaşın kaderini belirlemiştir. Bu savaşta Yapançı Bey, Mamış Birdi, Ahmet Bahadır, Kul-Şerif ve Süyümbike’nin kardeşi Ali Ekrem beyler önder olarak ön cephede savaşmışlar ve şehit düşmüşlerdir.( İklil KURBAN)

Ne zaman yolum Kazan’a düşse, şimdi Hatun’un adıyla anılan Süyüm Bike Mescidi’nin bulunduğu Burungı Kazan (Eski Kazan) sırtlarından İdil Irmağı’na bakarım. Her bakışımda, kucağında bir kundak ile birlikte Rus gemisine binen bir esir Türk Hatunu ve gözünde kanlı yaşlar görürüm. Boynu büküktür. Istırap yüklü bakışlarıyla bana bir şeyler söyler.(Hüseyin Karadağ)